8 Ağustos 2012 Çarşamba

İlluminati nedir ?

        İlluminati nedir ? Çoğu insan bunu bilmiyor, bilenlerin de bir kısmı yanlış biliyor. Bunu anlatan siteler var fakat bir makalede herşeyi anlatmaya çalışmışlar, bu daha fazla kafa karışıklığına sebep olur. Size bu makalemizde Türkçe karşılığı aydınlatılmış olan illuminatinin temel amacını anlatacağız.

        İlluminatinin tarihi çok eskidir. 1 Mayıs 1776 da kurulmuştur. 1785 te Baveryan hükümeti tarafından dağıtılan grubun tüm dökümanları yayınlanmıştır. O tarihten sonraki illuminati topluluğu sürekli gizli kalmıştır. Hala topluluğun kesin varlığı hakkında bir bilgi yoktur. Örgütün temel amacı yeni dünya düzenini kurmaktır. Yeni dünya düzeni bütün dünyayı tek dil, din, devlet  altında toplamaktır.(Bunu 3D olarak aklınızda tutabilirsiniz.) Örgüt amacını istediği kadar (yani çok az) anlatmıştır.Ve Örgüte ait simgeleri her yere yaymaya çalışır.Bu onları güçlü gösterecektir.
        Şimdi ise illuminati örgütünün başında 10 kişi olduğu ve bu 10 kişinin tüm dünyaya hükmettiği düşünülmektedir. Amerikan başkanlarının da illuminatiye hizmet ettikleri sağlam görüşlerdendir. Önceki makalelerimiz de anlattığımız Subliminal mesaj,  Backmasking, 25. kare tekniği bu örgütün vazgeçilmez silahlarıdır. Diğer makalelerimiz de bu yollarla anlatılan bilgilin ne kadar etkli olduğununu anlatmıştık.Bu yollarla  amaçlarını yaymaktadırlar.

        İlluminati hakkında daha fazla şey öğrenmek için diğer makalelerimize  bakınız.

582 yorum:

  1. bu yazılanlara inananlara salak derim

    YanıtlaSil
  2. Senin inanmamana saygı duyuyorum. İnananlara salak demeni de cahilliğine veriyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mesela ben inanıyorum ama akıl sorunum yok bu senn cahilliğin

      Sil
  3. eminem,bob marley,michael jackson vs. kişiler illuminatiye hayır demişler.eminem dışında hepsi ölmüş.Neden?

    YanıtlaSil
  4. evet michael jackson felan öldüler ama bi eminem ölmedi nedeni nedir ?

    YanıtlaSil
  5. Bence eminem'in olmemeseinin nedeni, emin olmasi:)

    YanıtlaSil
  6. Arkadaşlar bu sorunuz hakkında detaylı bilgi edinmeye çalışıyorum. Bulduğum bilgilerden emin olunca yorum atarım.

    YanıtlaSil
  7. böyle şerefsizlere inanıp kafanızı yormayın




    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben söyleyim emine.in girip çıkması ve çok pis işler yapmasi ayrica sessiz kalmasidir

      Sil
    2. Eminemin olmemesinin nedeni onlara karsi cikmalasi illuminatiyi tehtit. Gibi bisey diyo olbilir

      Sil
  8. Yüce kitabımız birçok yerde bunlardan bahseder.Hadisi şerifte buyrulduğu gibi (küfür tek millettir)hadi kur'an okumuyorsunuz,hadis zaten yok,kardeşim bu memlekette adamın birisi 40 yıl tam 40 yıl bağıra bağıra bu güçleri anlattı, ve anlattıkları birer birer gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam ediyor. hala ben duymadım diyorsan yuh yani.

    YanıtlaSil
  9. Selamun Aleyküm,
    Biz Deccal ile savaşa gönül vermiş kişileriz.
    Herkesin bildiği gibi yıllardır bu konuda bilgisi olan kişiler siteler kurdular, belgeseller hazırladılar. Fakat istenilen ilgiyi göremediler. İnsanların dikkatini pek çekemediler. Bizim ise şöyle bir teklifimiz var. Bu yola gönül vermiş kişiler birlik olmalı ve ağız birliği yapmalı. Diğer bir kişinin yaptığı araştırmayı kendi sitesinde yayınlayarak ya da ortak belgeseller çekerek hem kişilerin bu konuda üzerine düşen yükü hafifletmek hem de araştırmaların daha kolay olmasını sağlamak niyetindeyiz.Mesela siz sitenizden anladığım kadarıyla medya analizi yapıyorsunuz. Bu analizleri yaptıktan sonra birlik olduğumuz siteler bu analizleri kendi sitelerinde yayınlayacaklardır. Böylece onlar sizin araştırdığınız konuyu araştırmak zorunda kalmayacaktır. Siz de onların araştırdığı ve alanınızın dışında olan konuları yayınlayarak klip analiziyle daha yoğun ilgilenebilirsiniz. Birliğimizin amacı budur. Cevabınızı bekliyoruz. bilgi@korsultan.com

    YanıtlaSil
  10. teşekkür ederim @İlluminati Sırları sayende öğrendim :)

    YanıtlaSil
  11. bence bu tarz inanclr cok yanlış ama bu tarz ınanclara ınanalarada kotu gozle bakmayıp onalara yardmcı olmalıyz....

    YanıtlaSil
  12. illuminatiden korkarım :(((((

    YanıtlaSil
  13. bence yazılanlar doğru çünkü bu adamlar dünyayı yönetiyorlar ve sözde yöneticilerde onlara uyuyorlar uymakta zorundalar çünkü bu adamlar dünyanın en güçlü insanlarından oluşuyor.

    YanıtlaSil
  14. Kutsal kitabı iyi bilenler susuyor,ilgisi ve bilgisi olmayanlar e.. maşallah ahkam kesiyor.Kutsal kitabın rüya tabiri,fal kitabı,yandaşların yazdığı makaleler olmadığı bilinmeli artık.Kutsal kitabı kendi yorumlarımıza,yetmeyen aklımıza uydurmaya değil de davranışlarımızı kutsal kitaba uydurmaya çalışalım..

    YanıtlaSil
  15. yok abi bu milletin götünden şiringayla kan alsalar hala görmez gerçekleri, herifler senin yaşadığın hayatı çizmiş şekillendirmiş sen hala yoklar diyosun ya vay anasını ya. eğitim sistemi nedir? neden 5.5 yaşına çektiler insanları şekillendirmeye en erkeninden başlatmak için ve senin gibi bu illuminati yalan yaa diyen malları arttırmak için zira düzenleri ancak böyle yürüyebiliyor. senin gerçek diye o okulda öğrendiklerinin alayı senin öğrenmen gerektiği kadarını sana uygun görmeleri bebeğim üzgünüm ama fena halde sikiliyorsun. örneğin medya nedir? tv ne derse onu yapmıyormusun o ne derse onu giyiyorsun, o ne derse onu yiyor içiyorsun, hatta bir haberde gdo zararsız dese anında tepesine atlarsın çünkü öylesine malsın ki sana o'nun söylediği herşeyi kabul ediyorsun gerçek diye,moda nedir? senin üzerine giydiğindir 15 yıl önce giydiğin elbiseye gülersin şöyle bi dolabında görünce işte bu moda'dır kim belirler aha o yok dediğin illuminati, iş nedir? eğitim sisteminden çıkıp sana öğrettikleri alanda belli saatler çerçevesinde çalışıp karşılığında hayatını idame etmen nasıl oluşmuş bu sistem? işte bu o yok dediğin illuminatidir.para nedir? off fena soru sordum bu defa desene benim allahımdır para diye. para kibirdir para egodur para kardeşine adamı düşüren kağıttır para güçtür para illuminatidir... işte böyle yavrum senin o yok dediğin illuminati adına ister illuminati de ister siyonizm de ister şeytan de senin kibirini öylesine kullanıyor ki onun kölesi haline öylesine gelmişsin ki ve hatta kibiri öylesine ileri derece de ki önünde milyar tane kanıta rağmen onları bile küçümseyecek kadar kibirle dolmuşsun işte onların istediği de tam olarak bu. allaha emanet olun.

    YanıtlaSil
  16. Demet akalın,Acun ılıcalı,Hülya avşar,Murat boz,Beyonce,Lady gaga,Rihanna,Chris Brown,Pitbull,Hepsi grubu ( Gülçin Ergül de dahil), Serdar ortaç,Sertap erener,Mustafa ceceli,Pis yedili dizisindeki oyuncular,Micheal Jackson, Amy Jade Winehouse,Whitney Houston ve Merve boluğur da İlluminatiye hizmet etmektedir. Ve bunların hepsi ispatlanmıştır eğer biraz daha araştırma yaparsanız siz de görürsünüz. Ve hepsinin ölüm nedenni de illuminatiyi ilgilendiriyor yani iluuminati öldürdü onları.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bi adam bn sadece peygamber efendimizi takip ederim diyorsa ona sen illuminatici diyemezsin..

      Sil
  17. Kesha ve Britney spears da dahildir.

    YanıtlaSil
  18. Can bonomo zaten var.

    YanıtlaSil
  19. arkadaşlar gerçekten böyle bir örgüt var ve haklarında söylenenlerin çoğunu yapıyorlar bu konuda başta bilgi paylaşanlara sesleniyorum lütfen bu örgüt hakkında bilgi verirken mümkünse onları küçümseyerek başarıya ulaşamayacaklarını bununda ancak insanların tembellik ve umursamazlıklarıyla mümkün olabileceğini bu konuda dikkatli olunması gerektiğini telkin ederek anlatın vay efendim ben objektif bakış açısıyla anlatırım gayrisine karışmam veya bunlar tevatür o kadarda somut kanıtları yok demeyin zira karşınıza teker teker çıkıp bak biz böle böle yapıyoruz demezler herhalde o vakit mümkün olduğunca küçümsenmeli bunlar ki hem reklamlarını yapmış olmayalım hemde insanlar bilinçlenmiş olsun

    YanıtlaSil
  20. Pitbull muu ? Pitbull illuminati değil kii

    YanıtlaSil
  21. gerçek vikipedi deeeeee

    YanıtlaSil
  22. Biz okumayı sevmeyen insanlar topluluğuyuz. Bu nedenle okumak yerine bize söylenenlere hele bu söylemler alaycı ve kişisel hicivler taşıyorsa bunlara inanmak daha kolay geliyor. Çünkü okumak için bir kitabevi veya kütüphaneye gidip orada kitaplara dokunmak haşa bekareti bozacak etki yapabilir. Atatürk sonrası gelişen toplum üzerinde yapılan en büyük zulüm fertleri şehir cahili yaparak potansiyel oy deposu haline getirmiş olmaktır. Bunu tersine çevirmek olasıdır ancak insanların bu tip bilgileri alıp, özümseyip, diğer kaynaklarla karşılaştırıp kendi sentezini ortaya çıkartması böylece fikir sahibi olması önemlidir. Fikirden sonraki aşama ise bilgi sahibi olmaktır. Ne uzun bir işlem değil mi? O nedenle buradaki bazı yorumcular gibi hemen saldırıya geçerek egemen düşüncenin peşinden giden sürü psikolojisi daha kolay. Bu durumda önündeki otu ye ve geviş getir. Nasıl olsa kasap senin hakkında hüküm verecektir. Tabi boş durma habire çiftleş ki ne kadar çok koyun olursa o kadar yöneticilerin seni yönetme gücü artsın. Bu durumda sadece sayıya tahvil edilen yönetim şekli demokrasi ile yakından uzaktan alakası yoktur. Zaten politikacı ne diyor, "sen bana güven ben senin yuvanı en iyi şekilde yaparım". Ha sen halen bu dolmayı yerim diyorsan söylenecek başka şey yok.
    Belki ışık olur diye size Dünya Tarihi ve Türk Tarihi ile tarafsız kitapları okumanızı ve kendi sentezinizi yapmanızı öneririm. O zaman Türk milletinin nereden nereye geldiğini ve nereye götürülmek istendiğini algılayabilirsiniz. Burada illuminati anlamının aydınlık, aydınlığın neyle sembolize edildiğini, temiz anlamının ak olduğunu ve bunun politik açılımının nasıl bağlandığını düşünmenizi dilerim. Bir sonraki aşama ise bunun ülkemizdeki temsilcilerini tanıyıp tanımadığınızdır. Yüce yaratan insana akıl vermiş ancak bunu sadece önüne konan ota indirgeyen için yapılacak çok şey yok. Önce Allahın verdiği beyni kullanmayı aklı edelim. Gerisi çok kolay gelir. Kısa insan yaşamında vicdanı özgür, hayattan keyif alacak ve paylaşımcı bir hayat kimse için lüks olmamalı. Her tür yaşam boyutu için. Unutmayın her şey enerjidir ve bir yaratanı vardır. O zaman secde edeceğiniz suretler değil insanın içine konmuş olan sevgi özüdür.

    YanıtlaSil
  23. İluminati aydınlanma anlamında olsa da asıl manası karanlıktır. Birtakım gizli güçler vardır. Ancak bu güçler yalnızca insanlardan oluşmaz. Yine de dünyayı asıl yöneten güç 666 denen şeydir.

    YanıtlaSil
  24. Ben iluminati hakkında çok detaylı şeyler bilmem. Ama tek bir şey bilirim. O da bu dünyayı Şeytan yönetiyor. Ve şeytan bunu yalnız başına yapmıyor. Şeytan'a yardım eden sayısız isyan etmiş melekler var ve bunlara cin adı veriliyor. Bu cinler Nuh Tufanı sırasında yeryüzüne gelerek kadınlardan kendilerine seçtiklerini alarak cinsel bir yaşam sürmeye başlamışlar. Tabi onları buna kurnazca yönelten de Şeytan'dı. Nuh tufanında insanlar ölüyor, ama bu melekler tekrar ruh hallerine dönerek kendi ruh ülkelerine gidiyorlar. Tabi ki, Tanrı tarafından yargılanıyorlar. Ancak bu ilk yargılama gerçek tam bir cezalandırmayı içermiyor. Daha doğrusu infaz ilerde yapılmak üzere yargılanmış oluyorlar. Bunların Şeytan'la birlikte çalışmalarına izin veriliyor. Biri diyebilir ki, ya bunları nereden biliyorsun? Çok basit. Çok eski bir kitapta bütün önemli detaylar verilmiş.

    Biraz daha anlatalım. Bazıları için evrim kuramına inandıkları için ve özellikle de bununla bağlantılı olarak yüz milyonlarca yıl önce şöyleydi böyleydi gibi yalan yanlış bilgiler yüzünden, insanlara bütün bunların çok yakın bir tarihte olduğu fikri saçma gelebilir. Ama doğrusu bu. Aslında bütün bunlarla ilgili jeolojik kanıtlar varsa da, çoğunluk bilim adamlarının dediği olduğundan insanlara gerçekler gösterilemiyor. Burada bunlar hakkında detaylara girersem uzun olur. Konuya dönelim.

    İluminati denen şey hiç önemli değil. Yani böyle bir örgütün olup olmaması hiç bir şeyi değiştirmez. Neden? Aslında iluminati adı verilen örgüt yakın bir tarihte kurulmuş değil mi? Peki daha öncesinde dünya nasıl bir yerdi? Şeytan'ın yönetimi bu örgüt kurulduktan sonra mı başladı? Hayır. Şeytan'ın tek başına olarak başladığı dönem bundan 6000 yıl kadar öncesine gider. Yaklaşık Mö. 25. yüzyılda başka melekler de insanlar gibi cinsel yaşam sürmek isteyerek, itaatsizlik ettiler ve günah işlemiş oldular. Bu durum bunların otomatik olarak Şeytan'ın tarafında yer almalarını sağlamış oldu. Elbette Tanrı isteseydi bunlara hiç izin vermezdi ve hemen yok edebilirdi. Ama Tanrı'yla Şeytan arasında süren bir dava henüz sonuçlanmadığı için, Tanrı bunların da Şeytan'la birlikte Şeytan'ın iddialarını ispatlamalarında ona destek olmalarına izin verdi.

    Devamı var.

    YanıtlaSil
  25. Burada anlattıklarım bazı kişilerin dini görüşlerine uymayabilir. Ama ben doğru bildiklerimi yazıyorum. Herkes kendisi değerlendirebilir. Yazdıklarım biraz dağınık olacak, ama ne yapalım kitap yazmıyoruz ya. Aklıma gelenleri yazabilirim sadece.

    Şeytan ve cinlerin tarifiyle başlamaya gerek yok. Ama yine de biraz değinmek te fayda var. Gerek Şeytan, gerek, cinler yalnızca birer tanımlamadırlar. Bunların hepsinin aslı birer ruh varlık olmalarıdır. Aslında hepsi melektirler. Melek denilen varlıklar da kısacası enerjiden yapılmış bedenlere sahip varlıklardır. Yani maddenin nasıl birçok çeşidi varsa, enerjinin de sayısız çeşitleri var. Ve bizler bunlar hakkında kısmen bilgi sahibiyiz. Bu varlıklara ruh varlıklar deniyor. Peki ruh nedir? Ruh enerjinin cevheridir. Ruh enerjinin asıl özüdür. Bugün bizler için bunu anlamak hiç zor değil. Güneşte her saniye milyonlarca atom bombasına eşit miktarda nükleer enerji üretiliyor. Ve bu enerjiye karşılık gelen miktarda madde değişime uğrayarak enerjiye dönüşüyor. Yani bahsettiğimiz enerji odun, kömür, petrol gibi yakıtların yakıldığında ortaya çıkan enerji değil. Bunlar güneşten aldıkları enerjiyi karbon olarak depoluyorlar ve bizler de kullanıyoruz. Ama asıl enerji atomların çekirdeklerinde depolanmış enerji, bir atom bombası patladığında bile bu bombayı oluşturan maddenin tümü nükleer enerjiye dönüşmüyor. Yaklaşık yüzde biri gibi bir miktarı enerji olarak açığa çıkıyor ve madde de kütlesinin yüzde birini (yaklaşık) kaybetmiş oluyor. Bizler bazı enerji türlerini biliyoruz ve bunlardan Nötrino adı verilenleri güneşten gelip dünyayı delip geçiyorlar. Yani sanki karşısında hiçbir engel yokmuş gibi, dünyanın bir tarafından girip öbür tarafından çıkıyorlar. Demek istediğim, bu ruh varlıklar da aslında bizim fizik kurallarımızın dışında başka bir fizik kurallarıyla hareket etmiyorlar. Sadece bizlerin bilgi düzeyi, o derece de yüksek olmadığı için bu enerji türlerine yabancıyız. Daha yeni yeni bilim adamları evrende "karanlık madde" ve yine "karanlık enerji" olduğunu keşfettiler. Bunların olduğu kesin, yalnızca fazla bilgi yok diyorlar. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir. Meleklerin de ruh bedenleri var. Yani onların bedensiz olduklarını düşünmek yanlıştır. Yine belirteyim, bütün bunları kendi fikrim olarak yazmıyorum. Çok eski bir kitaba dayanarak yazıyorum. Bu konuda biraz daha fikir belirteyim.

    Devamı var.

    YanıtlaSil
  26. Tanrı-Yaratıcı da ruh bir varlıktır. Tanrı nerededir sorusuna yanıt vererek başlayayım. Yine belirteyim ki, kendi fikrim değil. Tanrı her yerde midir? Bu sorunun yanıtı hayırdır. Tanrı evrenin içinde değildir, dışında ruh bir ülkededir. Kitaba göre Tanrı evrene sığamaz. Tanrı bütün evreni "ruhundan yaratmıştır ve bütün evren Tanrı'nın gözünde "Terazinin ince tozu gibidir". Nasıl bir marangoz yaptığı dolabın içinde yaşamazsa, aynı şekilde Yaratıcı'da kendi yarattığı madde ve enerjiden oluşmuş evrene muhtaç değildir. Peki Tanrı her yerdedir sözü tamamen yanlış mıdır? Hayır. Tanrı da melekler gibi ruh bir varlıktır; ancak bu varlıklarla kıyaslanamaz bir enerjiye sahiptir. Meleklerin milyonlarcası Dünya'ya sığabildiğini ama Tanrı'nın evrenin dışında olduğunu akılda tutalım. Ancak Tanrı'ya ait bir enerji "Kutsal Ruh" adı verilen Tanrı'nın ruhu da bulunur. Ve Tanrı ne yapmak isterse, onu yapmak için bu Ruhunu kullanır. Yani yarattığı her şeyi bu Ruhunu kullanarak yapmıştır. Şöyle bir örnek verilebilir. Bir enerji santrali enerjiye bulunduğu yerde sahiptir, ama enerji hatlarıyla enerjisinin bir kısmını binlerce km. uzaklara ulaştırabilir. Tanrı'nın Ruhu ayrı bir kişilik değildir, yalnızca Tanrı'nın istediğini yapmak için kullandığı gücüdür. Bu bilgileri vermeyi faydalı gördüm. Yine kendimden söylemedim. Bunları bilmek biraz fikir verebilir.

    Ruh ülkesi diyebileceğimiz Tanrısal mekanda melekler Tanrı ile birlikte yaşarlar. Bir zamanlar Şeytan ve Cinler de burada bulunabiliyorlardı. Ancak belirli bir tarihten sonra buradan kovuldular ve gökler bunlardan temizlendi. Bu nispeten çok yakın bir tarihte oldu. Nereye kovuldular? Buraya, yeryüzüne ve dolaylarına. Onlar buradan dışarı çıkamazlar. Peki önceden burada değiller miydi? Evet, önceden de buraya serbestçe girip çıkabiliyorlardı. Şimdi farkı artık buradan çıkıp göksel ruh ülkeye ya da evrende başka bir yere gidemezler. Ama yine de çok yakında buradan da alınıp başka bir yere nakledilecekler. Bu yerin adı: "Dipsiz Derinlikler" ya da "Uçurum" dur. Bu Şeytan ve cinleri için faaliyetsizlik içinde hapsedilecekleri anlamında kullanılan bir sözcüktür. Şeytan ve Cinler tam bin yıl boyunca burada faaliyetsiz kalacaklar. Burada faaliyet kavramını biraz açmak gerekir. Çünkü onlar şimdi her zamankinden çok daha faaldirler. Onlar bütün dünyayı saptırmak üzere büyük bir gayretle çalışıyorlar. Bunu geçmiş binlerce yıldır zaten yapıyorlardı. Şimdi ise vakitlerinin tükenmekte olduğunu bildiklerinden büyük bir azimle yapıyorlar. Konu biraz dağınık oldu ama parça parça anlatmaya çalışayım.

    Devamı var.

    YanıtlaSil
  27. Tanrı'nın Ruhu hakkında biraz daha bilgi vermek de fayda var. Çünkü insanlar cinlerden korkuyorlar. Aslında herkes şunu bilmeli ki, "Cinler de Tanrı'nın var olduğuna ve TİTRİYORLAR." Yani Tanrı'nın evrenin içinde olmaması bir şeyi değiştirmiyor. Tanrı Ruhu vasıtasıyla her yerdedir ve hiçbir şey O'nun gözetiminden ve denetiminden uzak değildir. Tanrı'ya yakın kalıp O'ndan samimiyetle yardım dileyen bir kişi gereken yardımı mutlaka alır. Yalnız kişi Tanrı'ya formalite gereği, bir kitaptan öğrendiği ezbere bir duayı ederek yaklaşmaya çalışırsa bu hiç bir işe yaramaz. Söz sanatına gerek yoktur, bir çocuğun babasıyla konuştuğu gibi içten olmak gerekir. Hiç bir çocuk babasıyla bir kitaptan ezberlediği sözlerle konuşmaz. İçtenlik şarttır.

    Burada Tanrı, melekler, Şeytan ve cinler konusuyla başladık. Ve bunların İluminati'yle ne ilgisi var diyebilir. Şeytan ve cinlerin neyle ilgisi yok ki! Aslında "bütün dünya kötü olanın denetiminde bulunuyor." Yani bütün dünyayı Şeytan yönetiyor. Şeytan bu yönetimini iki farklı teşkilatı kullanarak yapıyor. Bunlardan birincisi görünmez ruh varlıkları kapsıyor, yani cinleri. Şeytan'ın rolünün "denetim" olduğunu belirtmiştim. Bu benim ifadem değil. Peki bu ne demek? Şu demek: Şeytan'ın emri altında bulunan bir cin ordusu bir hükümet gibi teşkilatlanmış şekilde bu dünyayı yönetiyor. Bazı kaynaklarda bunların ayrıntıları bile veriliyor. Örneğin Şeytan sanki cumhurbaşkanı gibi bir rolde bulunuyor ve kendisinden sonra gelen bir cin sanki Başbakan gibi bir role sahipmiş. Bu başbakan bütün işleri idare ediyor ve emrinde bütün cinler bulunuyormuş. Ayrıca 12 cinden oluşan bir kurul bulunuyor ve bu cin bunlara başkanlık ediyormuş. Açıklamada faaliyetler şu şekilde oluyor deniliyor: Haber almadan sorumlu cinler bütün dünyadan raporlar getirip bu Dünya Başkanı'na sunuyorlar. Bu raporlar özellikle dünyayı yöneten devlet başkanlarının ve siyasetleriyle ilgili konulardan oluşuyor. Elbette her alanı kapsıyor; ancak konumuz şu an bunların dünyayı nasıl yönettikleriyle ilgili. Bu Dünya Başkanı Cin bu raporları Şeytan'a sunuyor ve bilgilendiriyor. Ardından aynı raporları 12 kişilik cin kuruluna da sunuyor. Bu cin kurulu gelen bilgilere göre nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini tartışıp bir karara varıyorlar. Sonra başkan kurulun kararlarını Şeytan'a bildiriyor. Şeytan bu kararları değerlendiriyor ve bazı değişiklikler yapmak isterse yapıyor ya da değiştirmezse bu kararların aynen uygulanmasını istiyor. Başkan Şeytan'ın emrine göre hemen kendi emri altında bulunan cinlere bu kararları bildiriyor ve bütün teşkilat bu yönde faaliyet göstermeye başlıyor.

    Devamı var.



    YanıtlaSil
  28. Şunu da belirtmek gerekir. Şeytan ve cinler bütün dünyayı ve aldatabildikleri bütün insanları çeşitli şekillerde kandırıyorlar. Bunların arasında bizzat Masonlar ve İluminati de var. Bu kesin. Tabi bu insanlar bazı şeylerin farkındalar ama şurası kesin ki, asıl gerçekleri asla bilemezler ve bilemiyorlar da. Aslında kendilerini AYDINLANMIŞ İNSANLAR olarak görüyorlar. Oysa Şeytan ve Cinleri onları uydurdukları çeşitli hikayelerle kandırıyorlar. Bunlar da bu hikayelere inanıyorlar. Bu hikayelerin bir kısmında sanki kendilerinin de çok eskilerden kalma bir insan ırkıymış gibi göstermeleri de var. Söz de Atlantis'ten vs sağ kalanlar ve bunların etrafında geliştirdikleri ve doğrularla yalanların iç içe olduğu hikayeler üreterek, bu insanları kandırıyorlar. Onlara bunlarla ilgili bilgileri verirken lisanı mümkün olduğunca anlaşılmaz bir içerikle anlatıyorlar. Bu insanların bu bilgilerin gerçekte ne anlama geldiğini bilmeleri mümkün değil. Şu tip sözlerin ne anlama geldiğini kim bilebilir? 3. boyut, 4. boyut, 6. boyut, 7. boyut ve 8. boyut. Evet boyut ne anlama gelir? Bunlardan bu bilgileri alanlar anlamıyorlar ki, bu sayılar birer SEMBOLDÜR. Örneğin kendilerinin 4. boyuta gideceklerini söylüyorlar ve bu doğru. 4 sayısı bir ^mekanı tanımlayan sayıdır ve Şeytan ve cinler gerçekten başka bir mekana taşınacaklar, "Dipsiz Derinlikler" mekanına. Kendilerinin 6. boyutta olduklarını ve hatta 7. boyutta olduklarını da söylüyorlar. Evet onlar 7'yle simgelenen günahsız mükemmel durumlarından, 6'yla simgelenen ve Şeytan'ın da sayısı olan günahkar ve bozuk bir duruma alçaldılar. 8'e gelince, bunun da sonsuz yaşam hakkıyla ilgisi var. 0 sayısı sonsuzluğu ve 8 de aslında bu sonsuz yaşamın geri alınmayacak şeklini ifade ediyor. Ve onlar ölümsüz (0) olsalar da sonsuz yaşam mührünü (8) kaybettiler.

    Devamı var.

    YanıtlaSil
  29. İşte dediğim gibi biraz daldan dala atlayan bir yazı oldu. Ama daha hikayenin çok daha önemli bir kısmı var. İluminati şuna inanıyor. "bir geçiş olacak" Ve onların bu eğitimlerinde onlara yol gösterdiklerini söyleyen bu varlıklar, bu geçişin en "hayırlı bir şekilde" olması için "insanlara yardım ediyorlar". Evet bu iddia onların iddiası. Peki bu nasıl bir geçiş olacak? Onlar insanlara nasıl yardım ediyorlar? Onlar "negatif kutuplaşmayı" sağlayarak yardım ediyorlar. Negatif kutuplaşma nedir, olması şart mı? Evet şart. Negatif kutuplaşma olmazsa, geçiş de olmazmış. Daha buna benzer birçok düşünceler var.

    Siz ne dersiniz, yukardaki sözlerin hepsi çok saçma değil mi? Negatif kutuplaşmaymış, insanlara yardım ediyorlarmış, geçişin en iyi bir şekilde olması için ellerinden geleni yapıyorlarmış. Yok canım daha neler! Dünya bu nüfusu kaldıramıyormuş. Ve geçmiş tarihlerde de bazı geçişler olmuş. Örneğin Nuh Tufanı. Ama biz öyle biliyormuşuz. Bu hikayelerin aslı başkaymış. Kafa karıştı mı? Gerçi ben de biraz karışık yazdım ama.

    Saçma dedim değil mi? Hayır. Gerçek. İluminati haklı. Ne haklı mı? Tümüyle değil, dediğim gibi, hikayenin gerçek kısmını değiştirerek anlattıkları için hikaye hem doğru, hem de birçok yanlışlar içeriyor. Evet YAKINDA BİR GEÇİŞ VAR. Gerçi bütün İluminati'cilerin her şeyi ne şekilde gördüklerini ben de bilmiyorum. Ama rastladığım bazı düşüncelerde bu fikirler vardı. Aslında benzer fikirleri Agarta'yla ilgili konuda da gördüm. Orda da benzer anlatımlar vardı. Gerçekten bir geçiş olacak ve bu geçiş için şimdiden büyük bir hazırlık yapılıyor. Kimin için? Sizin için, benim için, hepimiz için, bütün insanlar için. Ne diyorlar? Uyanın, uyanmazsak geç kalacağız. Karanlık doğacak vs. Bu sözlerin anlamını biliyor musunuz? Doğacak olan "karanlık" nedir? Bunları biraz açmakta fayda var. Bu sözleri hafife alan olursa, kendi bilir. Yani İluminati'nin söylediklerinin yarısı doğru. Neden yarısı? Çünkü cinler yarısını doğru söylüyorlar ve diğer yarısını da gizliyorlar. Zaten olayı başka bir görünüm vererek anlatıyorlar. Neden uyanın diyorlar ve neyi bekliyorlar? Az sonra diyelim, çünkü yoruldum.

    Devamı var.

    YanıtlaSil
  30. Evet nerede okursak aynı bilgiler var. Ve bunların çoğu doğru. Şimdi ben de bu konuda biraz daha değişik bilgiler vereyim. Sonra siz kendiniz değerlendirin. Dünyada savaşlar, terör, açlık, yoksulluk, adaletsizlik, çevre tahribatı gibi sayısız sorunlar var değil mi? Bunları uzun uzun ele almaya gerek yok. Buradaki konu İlluminati diye bir örgüt var ve konu bunlar hakkında. Şimdi ben size önce başka bir şey anlatayım. Düşünün, diyelim ki:

    Siz çok akıllısınız, ayrıca çok gösterişlisiniz ve maddi olanaklarınız da sınırsız diyelim. Ayrıca öyle bir ilaç bulmuşsunuz ki, ölümden de korkmuyorsunuz falan filan. Neyse uzatmayalım, zamanla sizde sahip olduğunuz şeyler yavaş yavaş sizi kibirlendirmeye başlıyor. Gurura kapılmaya başlıyorsunuz. Kendinize o kadar önem veriyorsunuz ki, gün geliyor sizin üzerinizde de bir otoritenin olduğunu kabul edemiyorsunuz. O'da kim oluyor? gibi bir düşünceye kapılıyorsunuz. Kendinizden başkasına zerre kadar önem vermiyorsunuz. Uzatmayalım dedik ama uzattık.

    Derken bir gün duygularınızı denetleyemediğiniz için ortaya çıkarak bazı yanlış şeyler yapıyorsunuz. Evet sizin gururunuz var ama karşı çıktığınız kişinin de asla karşı koyamayacağınız bir gücü var. Ama siz ona kafa tuttunuz, şimdi ne yapacaksınız? Biliyorsunuz ki, karşı güç sizi yok edebilir. O zaman zaman kazanmak için başka bir yola başvuruyorsunuz. Kendinizin böyle davranmakta haklı olduğunuzu söyleyip, karşıdaki rakibinizin hatalı olduğunu iddia ediyorsunuz. Peki ya karşınızdaki buna aldırış etmeyip sizi yok edecek olursa! Hayır, siz rakip gördüğünüz kişiyi yakından tanıyorsunuz. O'nun ilkeli ve doğruluktan sapmayan kesin bir duruşu var. Bunun aksine davranamayacağını biliyorsunuz. Şimdi bu kişiye bazı iftiralar atıyorsunuz ve herkes bunları işitiyor. Bu kişi sizi hemen yok etmek yerine, önce iddia ettiğiniz konuları herkesin önünde ispatlamanızı istiyor. Bu yüzden size biraz zaman tanıyor. Ama bu zaman sınırlı bir zaman, başı ve sonu olan bir zaman.

    Şimdi siz ne yapacaksınız? Siz iddialarınızda gerçekte ciddi değilsiniz, yalnızca zaman kazanmak için bu iftiraları ortaya attınız. Karşıdaki kişi de bunu biliyor. Ama ortada başka kişiler de var. Onlar konuyu tam anlayabilmiş değiller. Bu yüzden rakibiniz herkesin sizin iftira atan bir yalancı olduğunuzu göstermek için sizi öldürmeyip bir fırsat tanıdı. Şimdi ne yapacaksınız. Sonunda öleceksiniz. Yargınız kesin. Çünkü iddia ettikleriniz zaten bir yalan ve eninde sonunda ortaya çıkacak ve herkes rakibinizin haklı olduğunu rahatlıkla görecek. Eğer size fırsat vermeyecek olsaydı, bu kişiler siz öldürüldükten sonra da sizin bir nebze de olsa haklı olabileceğiniz kuşkusunu yaşayabilirlerdi. Zaman işliyor. Şimdi işe koyulma vakti.

    Siz ne istiyordunuz: Güçlü bir pozisyon. Rakibinizin yerine geçmek ve onun gibi yüksek bir konumda olmak. Şimdi size bu fırsat verildi. Evet hemen harekete geçiyorsunuz ve bu konumunuzu tepe tepe kullanıyorsunuz. Amacınız ne? Yönettiğiniz kişileri memnun etmek mi? Kesinlikle değil! Yalnızca bulunduğunuz sözde yüksek konumun tadını çıkarmak. Bu arada yönettiğiniz kişilere karşı da acımasız davranıyorsunuz. Hep aklınızda süre var. Bu süre bitince cezalandırılacaksınız ve yok edileceksiniz. Ne yapardınız? Şu felsefeye göre mi hareket ederdiniz. "İnsanları yönet, yönetemediklerini de yok et" Ayrıca yönetiminiz nasıl olurdu? Şiddet, aldatma, baskı, hile, adaletsizlik, kötülüklerle dolu olmaz mıydı? Neden? Çünkü çok öfkelisiniz. Süreniz yavaş yavaş azalıyor. Sonunda bitecek. Bu arada süreniz bitmeden elinizden geldiğince çok zarar vereyim diyorsunuz. Ama ortada bir de kurallar var. Her istediğinizi de yapamıyorsunuz. Oyunu kuralına göre oynamak zorundasınız. Aksi takdirde bu süre size verilmezdi. O zaman yönetme işini perde arkasından yapmaya çalışıyorsunuz. Ortaya sizin yerinize göstermelik bir paravan yönetim kuruyorsunuz ve bunların aracılığıyla kimliğinizi de gizliyorsunuz. Neden? Yönettiğiniz kişilere daha çok zarar verebilmek için.

    Devamı var

    YanıtlaSil
  31. Devam:

    Buradaki örnekteki kişi gerçekte Şeytan'dır. Bir ruh varlık olarak Yaratıcı'ya karşı gelmiştir. İddialarını ispat etsin diye kendisine sonu belli olan bir süre verilmiştir. O'da bu süreyi kullanarak öncelikle kendisine bazı meleklerin katılmasını sağlamıştır. Bu melekleri Tufan öncesi ayartmayı başarabilmiştir. Bu melekler insanlar gibi cinsel bir yaşam sürebilmek amacıyla Tufan'dan önce maddeleşmişler ve seçtikleri insan kızlarıyla yaşamaya başlamışlar. Sonuçta tufan gelince bütün kötüler öldüğünde, bunların boğulmalarına gerek yoktur. Bunlar ruh bedenlerine dönerek kendi ruh ülkelerine giderler. Bunlar da yargılanır, ancak tıpkı Şeytan'da olduğu gibi bunlarında son güne kadar faaliyet sürdürmelerine izin verilir. Bunlar da Şeytan'la birlikte faaliyet göstermeye başlarlar. Artık Şeytan'ın melekleri (cinler) ortaya çıkmış olur. Şeytan güçlü bir suç örgütünün başı konumuna gelmiştir. Bu örgüte bir de sembol verelim: Örneğin V şeklinde duran bir piramit. Her piramidin bir de tepesi olur değil mi? Bu piramidin tepesinde kim var? Şeytan. Şimdi burada Şeytan için de bir sembol bulalım: W olsun. Marduk'a benzesin ve ters dursun. Ayrıca iki piramiti simgelesin. Bir dakika ikinci piramit var mı? Tufan bittiğinde yoktu ama artık bu ikinci piramiti oluşturmanın zamanı geldi. İkinci piramide de bir sembol verip A diyelim. Şimdi faaliyetlere devam etme vaktidir. Bu suç örgütü daha da genişlemelidir ve kapsamında insanları da içine almalıdır. V piramiti cinlerden oluşuyordu. A piramiti de insanlardan oluşmalıdır.

    Devamı var.

    YanıtlaSil
  32. Derken insanlar Nuh'un oğullarından çoğaldıkça bunların hepsi ataları Nuh gibi Tanrı yolundan gitmeyi seçmezler. Nuh'un oğlu Ham'ın soyundan olan (Nuh'un torununun oğlu) Nemrut (Nimrod) bu işte başı çekmeye başlar. Nimrod adı Marduk adıyla da ilgilidir. Bu adlar "İsyan edelim" gibi bir anlama gelir. Örneğin meridyen, mart gibi isimlerde üç temel harfi görürüz MRD. Sami dilde yalnızca sessiz harfler yazılır.

    Nimrod'la bir isyan başlar. Nimrod başı göklere ulaşacak bir kule yapma fikrini ortaya atar. Dağılmayalım ve bir şehir kuralım. Kendimize büyük bir ad yapalım diyerek etrafına insanları toplar. Onlar da bu ilk siyasetçiye gönül verirler. Hemen çalışmaya başlarlar ve bu insanlar birer DUVARCI (MASON=duvarcı) olarak bu kuleyi yapmaya başlarlar. Bu Nimrod'un hoşuna gider. Ama aslında perde arkasında başka güçler vardır. Bunlar yukardaki ruh varlıklardır. Nimrod'u Şeytan'ın temsilen insan yönetici olarak atarlar. Diğer insanlarda Şeytan'ın Soyu-Çocukları olarak temsil edileceklerdir (MA SONS=Ma Oğulları). Burada Ma, Marduk'un kısaltmasıdır. Derken yavaş yavaş kule yükselmeye başlar. Bu asıl olarak Şeytan'ın, yani MARDUK'un hoşuna gitmektedir. O bütün bunları destekler:

    ANNUİT COEPTİS: Tanrı (Marduk) bu faaliyetleri onaylar.

    Bu kule nedir? Bir ziggurat şeklindedir. Daha sonra bunların piramit biçimleri de yapılacaktır. Bunlar tuğladan ve taşlardan yapılmıştır. Ama bu taşlardan yapılan yapı tıpkı bir maket gibi ASLINI temsil eder. Yani aslı bu değildir. Asıl piramit nedir?

    A şeklindeki asıl piramit Nimrod'un piramidin başında olduğu ve ona katılanların da bu piramitin alt kısmını oluşturdukları bir TEŞKİLATTIR. Buna kısaca canavar ve 666 adı da verilir.

    YanıtlaSil
  33. Devam:

    Evet Tufan'dan sonra Nuh'la başlayan düzene bir son verip YENİ DÜNYA DÜZENİ kurmanın vakti gelmiş olur.

    NOVUS ORDO SECLORUM: Yeni Dünya Düzeni

    Bu yeni dünya düzeni Tanrı'nın Nuh'a emrettiği düzen değildir. Artık yerde de Şeytan'ın yönetiminde olan insanlardan oluşan bir teşkilatı olmuştur. Bu teşkilat böylece ilk olarak Nimrod'la başlamış olmaktadır. Bu teşkilatın en birinci özelliği SİYASET olmaktadır. Ama ticaret ve üretim olmadan bu işler dönmez. Nimrod ve adamlarının siyaseti bu üretimi ve paylaşımı da düzenler. Böylece Nimrod'un Yeni Dünya Düzeni TİCARET alanını da kapsar. Ve kendi adamları en büyük payları alır. Ama konu asıl olarak "kendileri için büyük bir ad" yapmak değil miydi? Evet. Nimrod kendisine çok önem vererek, herkesin gözünde çok yüksek konumda bir adam olduğunu göstermek istemişti. Ama aynı şeyi aslında kim istiyordu? Şeytan. Yani Nimrod aslında Şeytan'ın topraktan olanıydı ve aslı Şeytan'ı temsil ediyordu. Asıl kendisini yüceltmek isteyen, BİR TANRI OLMAK İSTEYEN ŞEYTAN'dı. Peki bunu nasıl yapacaktı? İnsanların kendi önünde eğilmelerini, ona saygı duymalarını, kısacası TAPINMALARINI sağlayarak. Peki bunun için ne lazımdı? DİN. Öyleyse Nimrod'la başlayan yeni dünya düzeninde üçüncü unsur SAHTE DİN olacaktı ve oldu da. Böylece ortaya Şeytan'ın üstteki piramiti gibi, yerde de bir piramit oluştu. Ve bu piramitteki üç temel özellikle insanlar yönetilmeye başlandılar: SİYASET, TİCARET, SAHTE DİN.

    Aslında insanların hepsi Şeytan'a tapınmak istemeyeceklerdir. Öyleyse bu sahte din iyi bir görünüme sahip olmalıdır. Öyle ki, insanlar Gerçek Yaratıcı'ya tapındıklarını sansınlar. Ve öyle de oldu. İşte bu konu açıkça yazılabilecek bir konu değildir. Çünkü kandırılmış insanlar Gerçek Yaratıcı'ya tapındıklarını zannettiklerinden, onları uyarmak ters bir tepki doğuracaktır. Zaten Şeytan da böyle olacak şekilde ayarlamıştır. Din konusu insanların en zor tartışabildikleri bir alandır. Ve bu yüzden binlerce yıldır çok kan dökülmüştür. Bunların hepsinin arkasında Şeytan vardır.

    Devamı var.

    YanıtlaSil
  34. Bazı videolar gerçekleri çok daha iyi anlatıyorlar. Ama Youtube'dan alınmış bir video gördüm. Bunun youtube'daki yerini bilmediğim için veremiyorum. Konuyu çok iyi özetliyor. Videoda iki kişi yaşlıca bir adamla röportaj yapıyorlar. Yaşlı adam bu işlerin içine girmiş bir kişiymiş ve bütün samimiyetiyle önemli noktaları anlatıyor. Bu adam az ve öz bir şekilde bu konuları özetlemiş oldu. Bu konudaki fikrim şu:

    Bu video nereden alındıysa alınmış olsun. Röportaj yapılan kişi yüzde yüz doğru şeyler söylüyor. Bütün gerçekleri bilmeyebilirse de, anlattıklarının içinde bir nebze olsun yalan görmedim. Adam doğru şeyler söylüyor ve hatta ölülerin ruhlarının gerçek ölüler olmadığını öğrendiğinde bunun kendisini çok şaşırttığını da söylüyor. Evet gerçekten de cinler ölmüş kişilerin taklidini yaparak insanları kandırmışlardır. Birisi rüyasında ölmüş bir yakınını görür ve uyanınca da bu rüyasının yalnızca boş bir rüya olmadığının kanıtları da sunulur. Böylece bütün bu insanlar sahte inançlarla aldatılırlar. Şimdi burada bu sahteliklerin neler olduğunu tek tek yazmak pek de doğru olmaz. Çünkü eğer insanlar bazı bildikleri şeyleri kendilerince doğru sayıyorlarsa, bunları duymak pek hoşlarına gitmeyeceklerdir. Burada şu kural geçerlidir. "Benim bildiğim doğru, benim bastığım yer dünyanın merkezi." Ama şunu unutmayalım. İluminati gibi örgütlerden rahatsızlık duyanlar yalnızca doğu ülkelerinin toplumları değildir. Aynı konulardaki sıkıntıları batılılar da yaşıyorlar ve hiç de hoşlarına gitmiyor. Onlar da bunları değiştirecek bir yol bulamıyorlar. Zaten kimsenin bu durumları düzeltebilecek bir gücü yoktur. Bütün bu olayların arkasındaki asıl güçler Şeytan ve onunla işbirliği yapan asi meleklerdir. Bu meleklere cinler de deniyor.

    Video gayet açık bir şekilde şunu anlatıyor. Güç istiyorsan, gücün kaynağına gidersin. Yani bu cinlerin faal olduğu gizli bir örgüte üye olursun. Sonra paraya ve üne kavuşursun. Yani sana bunu sağlayan şeyler şans değildir. Cinlerdir. İşte İlluminati'ye de bu gözle bakmak gerekir. Bazı insanlar bu tip örgütlere girmişler ve bu örgüt sayesinde de palazlanmışlar. Zaten bir kişi böyle bir örgüte girdiğinde, artık ona çıkış kapısı kapanmış olur. Yalnızca ölü olarak çıkar. Cinlerle ilgili durumlarda bu böyle. Ama birçokları zaten gönüllü olarak buralara giriyor anlaşılan. Belki bu insanlar bu dünyanın nimetlerinden faydalanalım, paraya şuna buna kavuşalım diyorlar. Belki derece derece bunları elde ediyorlar. Ya bedeli? Bu kötü ruh varlıklarla dansın bedeli de çok ağır olacaktır. Ama günü geldiğinde. Aslında bu cinler de günü gelince ağır bir bedel ödeyecekler.

    YanıtlaSil
  35. M ve W harfleriyle birçok sözcük vardır. Yine Şeytan'la ilgili S harfinden de öyle. Cinlerle ilgili V harfiyle ilgili olarak da öyledir. Bir de bunların sayı karşılıkları var. Şeytan'ınki 6, 66 ve 60. Cinlerinki de 9 ve 99 dur.

    Bunlar birbirleriyle eşleştirilerek de kullanılır. Örneğin: 69 96 gibi. Yani Şeytan (6), Cinler (9) şeklinde. Harfle olunca da şöyle oluyor: WV ve VW. Şeytan ve Cinlerin renk sembolü de vardır. Bu renk MOR rengidir.

    M: Macenta, Mor
    V: Violet

    Alttaki piramitle ilgili olarak da eşleştirmeler oluyor. Örneğin:

    39: Alttaki piramit ve Üstteki piramit diğer ifadeyle,
    39: Alttaki insanlardan oluşan teşkilat ve üstteki cinlerden oluşan teşkilat.

    A9: Aynı anlamların harf ve sayıyla ifadesi. Yine,
    3V: Aynı anlama gelir.

    AV: Alttaki ve üstteki piramit

    36: Alttaki piramit ve Şeytan.
    63: Şeytan ve alttaki piramit.

    69: Şeytan ve cinler.
    96: Cinler ve Şeytan.

    WV: Şeytan ve cinler.
    VW: Cinler ve Şeytan.

    Ayrıca alttaki piramitle ilgili başka simgeler de bulunur. Bunların başında GÜL gelir. Alttaki piramitin bazı simgeleri şöyledir:

    BEŞ KÖŞELİ YILDIZ: En başta gelen sembol
    GÜL: 32 yapraklı
    PUSULA: 32 yönlü
    KALP SEMBOLÜ
    EL: 5 parmağıyla el
    5 ve 50 sayıları
    KIRMIZI: Renk
    666: CANAVAR
    DÖRTGEN: Çapraz pozisyonda

    Ayrıca Şeytan'a özgü değişik semboller arasında şunlar da vardır:

    6, 66, 60
    KARTAL
    TEK BAŞLI KARTAL: Beş köşeli yıldız ile ilgilidir.
    ÇİFT BAŞLI KARTAL: Altı köşeli yıldız ile ilgilidir.
    YILAN
    ASLAN
    EJDER
    KEÇİ
    ALTI KÖŞELİ YILDIZ
    HAÇ: Tammuz olarak Şeytan
    GAMALI HAÇ: Piramitleri dörtgen tabanlarının kenarlarından yapılmış haç. Üstteki piramite ve alttaki piramite göre düz ya da çapraz pozisyon alır.
    GÜNEŞ ÇEMBERİ
    SARI: Renk (Güneş)

    Üstteki piramiti oluşturan cinlerle ilgili olanlar:

    V: Bu harften Vekil, Velayet, Violance, Victory gibi sözcükler üretilmiştir.
    ZAFER İŞARETİ V: Cinlerin yardımıyla gelen zafere değinir.
    ÜÇGEN KATLANAN KAĞIT: Cinlerden korunmak için üçgen katlanan koruyucu kağıt. Boyuna ters piramit şeklinde asılır.
    9 ve 99: Cinlerin sayı sembolü (Sayıları değil)
    MOR: Renk (Hem Şeytan'ın hem de cinlerin sembolüdür. Gücün sembolüdür.)
    DÖRTGEN: Düz pozisyonda. Üstteki piramitin tabanı

    SEKİZ KÖŞELİ YILDIZ: Üstteki ve alttaki piramitin tabanlarının izdüşümüdür. Her iki piramitin üstten kuşbakışı görünümüdür. Bir piramit diğerine göre 45 derece yana döndürüldüğü için sekiz köşelidir.
    SEKİZ: İki piramitin sayı sembolü
    SEKİZGEN: İki piramiti simgeleyen geometrik yapılar.

    Kartal Şeytan'ın baş sembollerinden biridir. Bu sembolü çok yerde görürüz. Bir tanesi de piramitin üstündedir. Alttaki piramitte 32 yazar. Anlamı: 1 KARTAL (Şeytan) ve 32 (Alttaki örgüt 666).

    1 Şeytan ve 32 = 33. Yerdeki piramitin en üstteki 33. derecesi. İki piramitte 66 eder.

    Bu kartal ve yılan konusunu biraz daha açmak gerekir. Çünkü bunun aynı zamanda "Başı göklere erişecek bir kule" ile Babil Kulesi'yle ilgisi vardır. Yukardaki videoda da zaten aynı şeyi söylüyor. Ne diyor Şeytan: "Ben EN TEPEDEYİM.
    Ama yakında "DİPSİZ DERİNLİKLER"de olacaklar.

    Devamı var.

    YanıtlaSil
  36. Piramitler bu gizli örgütlerin baş simgesidir. Çünkü ortada 1 Şeytan ve 2 örgütü vardır. Bütün olaylar bunların etrafında döner. Yani iki piramit ve her ikisinin de tepesinde bulunan Başkan Şeytan. Yerdeki piramitte 33. derece, üstteki piramitte de yine 33. derece ve toplamda 66 ile Şeytan'ın sayısı.

    33: Alttaki piramit (1 (Şeytan) + 32 (Piramitin altı) = 33)
    66: Şeytan (İki piramitin tepesindeki 33. dereceli başkan 2 x 33 = 66)
    99: Üstteki piramit (Şeytan'ın cinlerden oluşan teşkilatı)

    Bu işaretleri televizyonlarda ve birçok yerde görürüz. Örneğin: "99 liraya değil, 69 liraya değil, yalnızca 39 liraya, kargo ücreti dahil..."

    Ya da başka örnekler:
    SM: SuperMan
    WM: World Master
    VS: Victory's Secret: Zaferin Sırrı = Şeytan'ın Zaferi (Cinselliği kullanmaktan da geçer. Melekleri bu yolla ayartmayı başarmıştı. Ve insanlar için de uygulanan etkili bir araç.)

    V: Cinlerin sembolü: Vampir, Violet, Violance, Vekil, Velayet vs....

    Birçok Hollywood filmlerinin afişlerinde Şeytan'la ve Cinlerle ya da 666'yla ilgili simgeleri görürüz. Ama bunların diğer sembollerini insanlar pek tanımadıkları için onlarla ilgili olduklarını pek bilmez. Örneğin bazı sözcüklerde bazı harfler özellikle belirginleştirilir:

    diVAn
    SÜVAri
    seVen

    Ya da W ve M harfleriyle olanlar. Bunların sonu olmadığı için fazla uzatmayalım.

    Bazı çok büyük firmaların adları da yine bunlarla ilgili. Bunları kötülememek için örnek vermeyeyim. Ancak burada şunu düşünmek gerekir. Bu Dünya Şeytan'ın elindedir ve bu nedenle O'nun işaretlerinin her yerde olmasını beklemek gerekir. Bu yüzden bir firmayı vs. suçlamaya gerek yoktur. Ben yanlış anlaşılmasın diye birçok firmanın adını vermeyi uygun görmedim. Şu Victor... da değiştireyim, firma adı vermeyelim. Aynı nedenle şu işaret şurada var, bu işaret şurada var dersek, elimiz kolumuz bağlanır. Kasıtlı olmadığı sürece bunların olduğu ürünleri kullanmak durumundayız. Zaten www ile kullanıyoruz. Ya de barcode sistemiyle de 666 yı kullanıyoruz. Bunlar 666'ın kendisi değil zaten. Bizler hepimiz 666 adı verilen DÜNYA DÜZENİ'nin içinde yaşıyoruz, bundan kaçamayız. Bu düzenin diğer bir adı da CANAVAR'dır. Ama Tanrı bizden bu düzeni değiştirmemizi beklemiyor. Bunu kendisi yapacak, vakti gelince. Canavar da yok edilecek. Vahiy kitabına bakabilirsiniz.

    Devamı var.

    YanıtlaSil
  37. M ve W harflerinin Marduk'la ilgisini söylemiştik. Marduk kim? Şeytan. Şimdi biraz da görsel kanıt sunalım:

    W Harfi: http://www.kabalci.com.tr/cep-kitaplari/frank-sunn/canavar-in-internet-teki-sayisi-666-kutsal-kitap-in-gozuyle-internet-9789754801231.htm

    V harfinin 6 sayısını ifade ettiği söylenir. Ama ben V aslında cinlerin sembolü değil mi? Ve cinlerin sayı sembolü 9 değil mi? Evet. Fakat aslında burada bir çelişki yok. 6 sayısı hem Şeytan'ın hem de cinlerin sayısıdır denilebilir. Fakat yalnızca cinler için 9 sayısı geçerlidir. Ayrıca V harfi iki kere yazıldığında W olarak görünür. Ve böyle olunca da 6 sayısı da iki kere yazılmış gibi olur. Yani 66. Böylece 66'nın 2 adet V harfinden yapıldığını anlıyoruz. Neymiş:

    VV = W

    V = 6

    V V = 6 6 ya da doğrudan:

    W = 66 dır.

    V = 6 olsa da yine de unutmayalım. V = 9 dur. Yani cinler ve bu da iki kere yan yana yazılır. Ama V V olarak değil. Yalnızca 9 9 olarak.

    666'ya gelince bu sayı Canavar'ın sayısıdır. Şeytan'ın sayısıyla karıştırılmamalıdır.
    Canavar kimdir? Canavar - 666 Şeytan'ın YERDEKİ ÖRGÜTÜDÜR. Bu örgüt insanlardan oluşur. Birçok alanı kapsamakla birlikte 3 TEMEL ALANI KAPSAR. Şu şekilde:

    CANAVAR = 666: SİYASET, TİCARET, SAHTE DİN


    Burada bir içecek görülüyor. Adı Monster, yani canavar. Ama siz M harfine dikkat edin. M = M-arduk. Ve unutmayın M başaşağı durunca W olur. Tıpkı ters piramit gibi, V gibi. Marduk yalnızca alttaki piramitin efendisi değildir. Bu yüzden üstteki için de bir M-arduk W-arduk vardır.

    http://goodsoldierofjesuschrist.blogspot.com/2013/03/monster-666-ihs-666-wvw-666-world-view.html

    http://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=canavar%20666&psj=1&biw=1024&bih=506&bav=on.2,or.r_qf.&um=1&ie=UTF-8&tbm=isch&source=og&sa=N&tab=wi&ei=KfVmUdOyGcHaOtW3gGg

    Marduk erkektir. Marduk sözü Nimrod'dan gelir. NİMROD'un karısı SEMİRAMİS'tir. Nimrod öldürülünce, karısı Semiramis gücü elinde bulundurabilmek amacıyla bir yalana başvurur. Ölen kocası Nimrod'un ruhunun reenkarnasyon yoluyla doğurduğu oğlu TAMMUZ'a geçtiğini söyler. Yani ortada üç kişi vardır. Bir BABA, bir EŞ / ANNE, bir de ÇOCUK. İşte bu üçü sahte bir inanç olarak eski Mısır'da Osiris, İsis ve Horus olarak geçer. Aynı inancı sahte hıristiyanlık mezhepleri putperestlerden alarak TANRI, MERYEM ANA ve ÇOCUK İSA şeklinde taklit ederler. Oysa kitapta böyle bir tanımlama yoktur. Ama konu dağılmasın. Konumuz Marduk (Nimrod) ve Piramit. Dolarda hangi piramit var. Kesik bir piramit. İşte bu PİRAMİTİN ÜSTÜ NİMROD'tur. PİRAMİTİN ALTI ise SEMİRAMİS'tir. Bunlar çoğunlukla ikili yapıda gösterilir: KOCA ile KARISI şeklinde.

    http://www.atomiccherry.com.au/kreepsville-666-frank-bettie-monster-patches

    KOCA ile KARISI: Lord ile Lady
    Nimrod ile Semiramis















    YanıtlaSil
  38. Demek ki linkler kopyalanarak bakılabilir. Bu linkler görsel olarak neyin ne anlama geldiğini çok iyi anlatabiliyorlar. Bir resim çok yazıdan daha fazla anlatabiliyor. Ama bunları kopyalayıp arama motorundan aramak yorucu gelir mi bilmem, acaba link vermesem mi? Hiç değilse bazı önemli olanları arada veririm. Konumuz:

    Bu arada Semiramis'in kocasından miras kalan siyasi gücü kaybetmemek adına yaptığı hileyi hatırlayalım. Oğlu Tammuz'un gerçekte ölen kocası Nimrod'un ruhunu taşıdığını söylemişti. Böylece oğlu Tammuz, aynı zamanda kocası yerine geçmiş oldu. Uygulamada Semiramis'in oğluyla ne tür bir sapıklık yapıp yapmadığını bilemesek de, bunun dinsel ve ruhçuluk alanında kesin bir yerinin olduğunu görebiliyoruz. Semboller açısından bakılınca Tammuz da Semiramis'in kocasıdır. Öyleyse:

    NİMROD ve SEMİRAMİS
    TAMMUZ ve SEMİRAMİS

    Bunların aslının neyi temsil ettiğini bir kez daha netleştirelim:

    MARDUK (ŞEYTAN) ve KARISI, yani:
    MARDUK ve CANAVAR - 666, yani:
    MARDUK ve ALTTAKİ PİRAMİT, yani:
    ÜSTTEKİ (kesik) KISIM ve ALTTAKİ (kesik) KISIM (piramitin iki ayrı kısmı).

    Daha da netleştirelim:

    ŞEYTAN ve Şeytan'a hizmet eden YERDEKİ DÜZENİ - ÖRGÜTÜ
    İşte Şeytan ve ona hizmet eden bu yerdeki örgütü çeşitli simgelerle belirtilmiş olur. Daha doğrusu bu simgelerin arkasına saklanmıştır. Şimdi ne demiştik, iki erkek var ve bir de kadın var. Burada erkek ve kadın diye tanımlanması bana ait bir şey değildir. Bunların çok önemli bir özelliği vardır ve aslında bir TAKLİTTİR.

    İki erkek: NİMROD ve TAMMUZ
    Bir kadın: SEMİRAMİS

    İşte bu adların her zaman doğrudan kullanıldığına pek şahit olmayız. Bunun yerine tarih boyunca başka adlar bunları temsil etmişlerdir. Nereden biliyoruz. En azından aynı sembolleri kullanmalarından dolayı, farklı adlar taşıyan tanrı ve tanrıçaların aslında kökeninde bunları temsil ettiğini anlayabiliyoruz. En azından bazılarının. Bunların hepsini efsanevi put tanrılar diye görsek de, içlerinden Şeytan ve onun piramidini temsil edenlerin ayrıcalıklı bir tanrı ve tanrıça olduklarını görüyoruz. Örneğin değişik adlarla bu ikililerden bazıları:

    ŞEMEŞ (Şems:Şamaş) ve İŞTAR
    GÜNEŞ ve YILDIZ

    BAAL ve AŞTORET ya da ASTARTE (Yöresel olarak farklı adları var)

    TAMMUZ ve ASTARTE. Ya da İŞTAR
    DİONİSOS ve ARTEMİS başka bir örnektir. Liste uzayıp gider.

    YanıtlaSil
  39. star of lakshmi symbol

    Arama motorunda GÖRSELLERDE bu kelimeyi arayın ve İÇİÇE İKİ PİRAMİTİ GÖRÜN (Yani kuşbakışı görün).

    Şimdi gelelim yine bazı noktalara. GÜL HAÇ diye çok duymuşuzdur. Bu ne demek? Gülle haçın ne ilgisi olabilir diye hiç düşündünüz mü? Uzatmayalım. Gül demek İştar demektir. Gül demek Canavar yani 666 demektir. Gül demek Şeytan'ın yerdeki örgütü demektir. Evet haçı zaten belirtmiştik. Haç TAMMUZ demektir. Tammuz MARDUK demektir; çünkü NİMROD Marduk'tur. Marduk ta ŞEYTAN. Öyleyse:

    GÜL: SEMİRAMİS
    GÜL: İŞTAR
    GÜL: ALTTAKİ PİRAMİT (1 Tammuz/Nimrod hariç olunca 32 dir. Düz piramit)
    GÜL: 32 YAPRAKLI GÜL (Temsilen 32 yapraklı)
    GÜL: 32 YÖNLÜ PUSULA
    GÜL: ALTTAKİ ÖRGÜT
    GÜL: CANAVAR
    GÜL: 666

    Buna göre GÜL ve HAÇ hangi anlama geliyor?

    GÜL ve HAÇ. Yani,

    GÜL: Şeytan'ın YERDEKİ ÖRGÜTÜ
    HAÇ: ŞEYTAN

    Da Vinci Şifresi kitabı ve filminde hangi semboller var. ROSE LİNE'ı takip edince nereye varılıyordu? ALTTAKİ DÜZ PİRAMİT'e mi?

    İsterseniz arama motorunda şu sözcükleri yazıp arayın:

    rose cross

    gül ezoterizm

    da vinci code rose line pyramid gibi sözcüklerden bir bakın. Dan Brown neden filminde hep böyle bazı semboller kullanmış bir düşünün. Neden "Kilittaşı"ının şekli BEŞGEN ve üzerinde BEŞ KÖŞELİ YILDIZ var. Gayet basit:

    GÜL = BEŞ KÖŞELİ YILDIZ = ALTTAKİ PİRAMİT

    Dan Brown bunları anlamış ve bize anlatmaya mı çalışmış acaba? Yoksa içine doğan BİR TAKIM İLHAMLAR ona bu yönde bir çalışma yapmasını mı TELKİN etmişler?
    Evet biraz ZİHİN KONTROLÜ konusundan bahsetmekte fayda var, ama sonraya kalsın.



    YanıtlaSil
  40. http://adastranexuspolaris.blogspot.com/2012/01/ii.html

    Ad Astra: Naziler ve Ezoterizm

    İsterseniz böyle yazarak da bulabilirsiniz. Bu sayfadaki yazıda Hitler'den ve Thule örgütünden ve bununla ilgili konulardan bahsediyor. İlluminati'yi anlamak için öncelikle bu yazının okunması gerekir. İçindeki konuyu okurken bazı kelimelere iyi dikkat edin. Neyle ilgili kelimeler bunlar? Evet, RUHÇULUKLA İLGİLİ kelimeler.

    Bazı alıntılar yapalım ve sonra açıklamaya çalışalım Bazı sözcükleri büyük harfe çevirdim:

    "Naziler Şambala ile İrtibattaydı:

    Her şey ''Thule'' efsanesiyle başlıyordu... Thule efsanesinin kökeni ise kayıp bir uygarlığa dayanmaktaydı. Bu da nazizmin temelini oluşturuyordu. Bu efsane altında birleşen bir grup, Thule adında gizli bir tarikat kurdular. Nazi partisinin 7 kurucusundan biri olan Dietrich Eckardt, Thule tarikatının temel ifadesini şöyle açıklıyordu;

    "Thule'nin tüm sırları, eski kayıp bir uygarlığa dayanır. İnsanoğlu ile dış zekalar- arasında bulunan BAZI ARACI VARLIKLAR, bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadırlar. Bu güç kaynağı Almanya'yı dünyaya egemen kılacaktır. Yine bu güç kaynağı, geleceğin üstün insanının ortaya çıkmasını ve insan türünün değişimini sağlayacaktır."

    (Rudolf Hess)
    (Karl Haushofer)"

    Demek ki bazı aracı varlıklar varmış ve Almanya için güç kaynağı oluşturuyorlarmış. Biz bu varlıklara ne diyorduk? Cinler mi?

    "...İnsanoğlu ile dış zekalar- arasında bulunan bazı aracı varlıklar, bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadırlar. "

    "Gizli Thule Tarikatı'nın üyeleri arasında Rudolf Hess, Karl Haushofer, Alfred Rosenberg ve Adolf Hitler gibi önde gelen isimler bulunmaktaydı. Nazi partisinin kurucu üyelerinden ve Thule tarikatının önde gelen isimlerinden Karl Haushofer'ın, bir takım normal ötesi yeteneklere sahip olduğu bilinmekteydi. Örneğin İLERİ DERECEDE GELECEĞİ BİLME YETENEĞİ vardı. Olacakları daha önceden haber verebiliyordu. Düşmanın saldıracağı saati, top mermilerinin düşeceği noktaları çevresindekilere söyleyebiliyordu. Buna benzer şekilde hitlerinde garip yeteneklere sahip olduğu tespit edildi. Daha sonraları Hitler'in majik çalışmalar gerçekleştirdiği de ortaya çıktı.

    Bir kişi bu bilgileri nasıl önceden bilebilir? Elbette cinler her yerde olanı biteni takip ettiklerinden değil mi? Yoksa bunun için çok büyük bir mucize mi gerekiyor?


    YanıtlaSil
  41. Evet "Eğitim şart". Hitler de eğitildi. Şimdi bizler dışardan bakınca, kendimizi hiç önemli görmeyiz. Neden? Çünkü çoğumuz sıradan vatandaşlarız. Eğitimimiz de pek öyle yüksek değildir. Yüksek bir makamı işgal etmeyebiliriz. Öyle zenginliğimiz de pek yoktur. Öte yandan bazı insanları görürüz, bunlar ÇOOOK ÖNEMLİ İNSANLARDIR. Neden? Çünkü öyle bir konuma yükselmişlerdir ki, TARİHE İZ BIRAKMAK şöyle dursun, TARİHİ YAZMIŞLARDIR. Peki soruya gelelim. BU TİP ADAMLARIN GERÇEKTE NE KADAR AKLI VARDIR? Yani gerçekten bu tip adamların ZEKA DÜZEYLERİ öyle yüksek midir ki, de BÖYLE YÜKSEK POZİSYONLARA GELİP, MİLYONLARCA İNSANI YÖNETMİŞLERDİR? Bunun gerçek yanıtı HAYIR olacaktır. Gerçek şu ki cinler için ÇOK AKILLI ADAMLAR o kadar da iyi olmayabilir. Bush'u hatırlayın, ne demişti: "Tanrı bana git Irak'a savaş dedi. Biz seninleyiz." Şimdi siz bu sözü bir kanaldan aldınız diyelim. Ne düşünürdünüz? Ya dur bir dakika, bana bunu diyen kim? İn midir, cin midir, demez miydiniz? Böyle bir durumda nasıl hareket edeceğiniz sizin zeka seviyenizi de ortaya çıkaracaktır, öyle değil mi? Sonra eğer yanılırsanız, kendi üzerinize yüzbinlerce insanın hayatının vebalini yüklenmiş olmayacak mısınız? Evet, bazı kişiler "her gördükleri sakallıyı dedeleri sanırlar" .Acaba Hitler'in rüyalarına girenler kimlerdi? Biraz alıntı yapalım:

    "Aslında her şey Thule efsanesiyle başlıyordu, Thule efsanesinin kökeni de kayıp bir uygarlığa dayanıyordu. Bu da nazizmin temelini oluşturuyordu. Thule örgütün kurucularından, şair ve gazeteci, Dietrich Eckart, 1920’lerde, mimar Alfred Rosenberg ve Karl Haushofer ile birlikte, Hitler’e, mistik doğu’nun gizemlerini öğretmiş ve Hitler’in, o yıllarda bu örgüte katılmasını sağlamıştır. 1923 yılında kurulan milliyetçi sosyalist parti’nin yedi kurucu üyesinden biri olan Eckart, aynı yıl içinde öldüğünde, elindeki tüm bilgi birikimini Karl Haushofer’e bırakır. Vasiyetinde ise, şöyle demektedir:

    ''Hitler’i izleyiniz. Dans edecektir; ancak müziği ben yazdım. ONLARLA TEMASA GEÇMESİ İÇİN GEREKLİ ARAÇLARI KENDİSİNE VERDİK. Bana da sakın acımayın. Tarihi herhangi bir Alman’dan daha fazla etkilemiş olacağım.''

    Ak sakallı Eckart dede!

    YanıtlaSil
  42. hersey bı yana arastırmamıs ınsanların bıle bole bıse yok hepsı yalan demesı kadar buyuk cahıllık tanımıyorum..uykudan uyanmaları gerekıyo gelecegımız kardeslerımız ve cocuklarımızınn en buyuk gelısım aracı olan tv bunun en buyuk tehdıtı.. ! uyann ve bıseylerı engelleyın lutfen beynınızı ve hayatınızı ele gecırmeden .. sız saf ve temız bılldıgınız o sanatcılarn bıle beynınızı yıkadıgınızın farknda degılsınız..

    YanıtlaSil
  43. Nasıl kandırılmışlar? Şöyle diyelim, cinler kendilerini kimler olarak göstermişler? Alıntı:

    "Thule örgütü adını ''Thule Kornen''den almıştı. ''Thule'', İzlanda efsanelerindeki batık bir kıtanın adıdır. Ayrıca, Grönland’ın batısında, halen bir Thule kenti bulunmaktadır. ''Kornen'' ise, hem yarımada, hem de ''BOYNUZ'' anlamına gelmektedir. ''Thule Kornen'', Thule yarımadası anlamına gelmekle beraber, Thule kentinin gerçek adı Qaanaak'tır. İki ismi beraber okuduğumuzda zülkarneyn kelimesi açıkça görülmektedir (Aiberg, yaptığımız konuşmada bu konuya değinmişti). Thule Örgütü’nün sembolü, ÇİFT BOYNUZLU Viking miğferidir. Kökleri, kayıp kıta Mu Uygarlığına dayanan bu öğretinin temel taşları, insan psikolojisinin bilinmeyen yanları ve zaman boyutları idi. Amaçları, ''zamanda insan ve taşıt naklini'' gerçekleştirerek, dünyanın kaderini değiştirip üstün bir ırk meydana getirmek ve ''üst zekalılarla'' diyoloğa geçmekti.

    Vladimir Terziski tarafından hazırlanan ''The Secrets of the Third Reich'' (Üçüncü
    Reich’ın Sırları) isimli video filminde, NAZİ THULE ve VRİL ÖRGÜTÜ ÜYELERİNİN, DÜNYA DIŞI CANLILARLA TELEPATİK TEMAS KURDUKLARINI ileri sürülmüştür."

    "Adolf Hitler, ilkel dünyaya ait efsaneleri inceliyor, ilk toplumları ve kitleleri etkileyen mitleri araştırıyordu. DOĞA YASALARININ DEĞİŞTİRİLMESİ İÇİN KULLANILAN BÜYÜSEL ANTİK YÖNTEMLER hakkında bir kitap bile yazdı. KENDİ GÜCÜNÜN, GİZLİ GÜÇLERDEN KAYNAKLANDIĞINA EMİNDİ. İnsanlığa yeni İncil'i bir an önce bildirmek hevesi içindeydi

    "Yakınlarının anlattıklarına göre ADOLF HİTLER GECELERİ ÇIĞLIKLAR ATARAK UYANIYORDU; TİTREYEREK ANLAŞILMAZ SÖZCÜKLER SÖYLÜYOR, SOLUK SOLUĞA YATAĞINDAN FIRLIYOR, ODANIN ORTASINA DİKİLİYOR, GÖRMEYEN GÖZLERLE BAKARAK 'İŞTE O, BURAYA DA GELMİŞ, İŞTE O' DİYE İNLİYOR SONRA YİNE ANLAMSIZ GARİRP SÖZCÜKLER MIRILDANMAYA BAŞLIYORDU. Zorla teskin edilip yatağına yatırılıyor ama yine fırlayarak 'İŞTE YİNE ORADA, KÖŞEDE..' diye HAYKIRARAK TEPİNİYOR VE ÇIĞLIKLAR ATIYORDU." Herman Rausching, "Hitler Bana Dedi ki" adlı kitabında Hitler'le ilgili bu iddialarda bulunuyor.

    Dünyayı titreten Nazi liderini korkutan ne olabilirdi? Çok yazılıp çizilen siyasi ve askeri kişiliğinin ötesinde Adolf Hitler kimdi? On iki yıl basın sözcülüğünü yapmış olan Otto Dietrich, "Çılgınca milliyetçi düşünceleri olan şeytani bir adam" diyordu Hitler için.

    Thule örgütü’nde, GÜNEŞ, ''Aryan''ların kutsal sembolü olarak bilinirdi. Aryan'ın lügat anlamı, ''ari ırk'' ve hint-avrupa dilini konuşan tarih öncesi kavim (hint-avrupalı) demektir. Bir Tibet efsanesine göre, üç..dört bin yıl önce, Orta Asya’da, Gobi’de çok büyük bir uygarlık vardı. Bu uygarlık, bir felaket, belki de bir atom savaşı sonucu yıkılır; Gobi bir çöle dönüşür. Bu felaketten canını kurtarabilenler, Kuzey Avrupa’ya ve Kafkasya’ya göç ederler (bu olay, tarih kitaplarında okuduğumuz, Orta Asya’daki kuraklık ve göçler konusu ile uyumludur). Thule Örgütü’nün ermişleri, bu Gobi göçmenlerinin, insanlığın temel ırkını (ari soyunu) oluşturduğuna inanmaktaydılar.

    Haushofer, ''kaynaklara dönmeyi'', yani Doğu Avrupa’yı, Türkistan’ı, Pamir’i, Gobi’yi ve Tibet’i ele geçirme gereğini savunmaktaydı. Ona göre, bu bölgeleri ele geçiren DÜNYA'YA EGEMEN olurdu."

    Evet, Hitler için ne demek gerekiyor? Sadece Hitler için mi? Bunlar batı usulü cinciler değil mi? Tam öyleler ve zekalarını da siz takdir edin. Zaten cinlere gerçek anlayışlı, zeki adamlar yaramaz. Ancak böyle kullanabilecekleri adamları, kuklaları bulurlar.





    YanıtlaSil
  44. Evet yine devam edelim. Çünkü Hitler ve yandaşlarının bu yönlerini bilmek, bu tür örgütlerin gerçekte ne demek olduklarını anlamak demektir. Bu insanlar neden böyle vahşice hareket etmişler. Neden bu kadar sadist olabilmişler? Sadece cinlerden mi kaynaklanıyor? Elbette değil, ama onlar kendi işlerine yarayacak kişileri BULUP DESTEKLERLER. Peki başka ülkelerde de Hitler gibi adamlar yok muymuş? Mutlaka vardı. Ama onların ülkesinde o derece de insanları öldürecek silah teknolojisi var mıydı? Neyse cinler kimleri kullanacaklarını bilirler. ONLARA İYİ KUKLALAR LAZIM. Bunları kullanarak amaçlarını yaparlar. Sonra bunları da çöpe atarlar. Ama önce bunları korurlar da. Hitlere kaç kere suikast yapmak istemişler ve kurtulmuş. Aslında askerken bile istatistiki açıdan ölmesi gereken bilmem kaç olaydan sağ çıkmış. Evet bu adam ölmemeli ki, cinler bunu ilerde önemli bir konum da kullansınlar. Alıntı:

    "Büyüsel güçlerle ilgili kitap yazdı

    Hitler'in bu gizemli konumuyla ilgili en önemli kaynaklardan biri olan Rausching'in "Hitler Bana Dedi ki" kitabı Hitler'le ilgili başka tanıklıklarda daha bulunuyor:

    "Hitler, sürekli olarak zamanın çok az kaldığı endişesindeydi ve sürekli korkuyordu. Sık söylediği şeyler arasında, 'EVRENİN KESİN DÖNEMECİ' sözü vardı ama eğitilmemiş olan bizler, GEZEGENDE OLACAK BİR KIYAMETİ tam anlamıyla kavrayamazdık. Kitle için 'RUHUN YANLIŞ YOLU' deyimini kullanıyordu. 'BÜYÜSEL GÖRÜŞE' sahip olmak, insan tekamülünün amacıydı. Kendisi, o andaki ve gelecekteki başarıların kaynağı olan gizemli bilginin eşiğindeydi. İlkel dünyaya ait efsaneleri inceliyor, ilk toplumları ve kitleleri etkileyen mitleri araştırıyordu. Doğa yasalarının değiştirilmesi için kullanılan büyüsel antik yöntemler hakkında bir kitap bile yazdı. Kendi gücünün, gizli güçlerden kaynaklandığına emindi. İnsanlığa yeni İncil'i bir an önce bildirmek hevesi içindeydi."

    Rausching'in bu sözleri eğer doğruysa Hitler'in büyüyle olan ilişkisi açıkça görülüyor. Nitekim ünlü Fransız bilim adamı Jacques Bergier, "Büyü ve Politika" adlı çalışmasında BÜYÜNÜN 20. YÜZYILDA BİR ÇOK BİÇİMDE POLİTİKAYI GİZLİ OLALRAK YÖNETTİĞİ düşüncesini ortaya koyuyor. Bergier, BÜYÜNÜN SOYUT OLMADIĞINI VE HER ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKTIĞINI SÖYLERKEN, ÇOK GİZLİ POLİTİK BÜYÜK GRUPLARININ GİZLİ BİR SAVAŞ İÇERİSİNDE OLDUKLARINI, bu savaşta hatanın kabul edilmediğini ve ACIMASIZLIĞIN ANA İLKE olduğunu belirtiyor. Artık bu akıl ötesi POLİTİK-BÜYÜ ÖRGÜTLERİ, ulusların ötesinde, kendi çıkarları için mücadele etmektedirler, bu güce bilinçsizce karşı çıkanlar, aldatılarak silinmekte ya da kurban edilmektedir."

    Rausching'in kitabında, Hitler'le özel olarak görüşen bir yakınının şu konuşmasına da yer veriliyor:

    "Führer'im, kara büyüyü tercih etmeyiniz, kara büyüyü seçerseniz, artık o yaşamınızdan ve kaderinizden bir daha asla çıkmayacaktır. ÇAMURA BULANMIŞ MAHLUKLARIN mahlukların sizi iyi yoldan çevirmelerine izin vermeyin."

    Bazı görüşlere göre Hitler, Nazi öğretisinden ÇOK DAHA ÜRKÜTÜCÜ GÜÇLERİN KONTROLÜ ALTINDAYDI. Hitler kendisinden çok daha büyük olan ve kendisini aşan öğretinin basitleştirilmiş, küçük bir kısmını halka açıklıyordu... Bütün gezegendeki yaşamı değiştirmekle ilgili düşüncelerini Rausching'e ve diğer arkadaşlarına zaman zaman şöyle ifade ediyordu:

    "Hakkımda hiç bir şey bilmiyorsunuz. Parti arkadaşlarım, peşimi hiç bırakmayan hayaller ve öldüğüm zaman temelleri atılmış olacak olan O GÖRKEMLİ YAPI hakkında ufak bir görüşe bile sahip değiller. DÜNYA BİR DÖNÜM NOKTASINA ULAŞMIŞTIR. SİZLER ANLAMAYACAKSINIZ AMA GEZEGEN ALTÜST OLACAKTIR. Olup bitenler yeni bir dinin oluşumunu çoktan aşmıştır."

    Acaba cinler Hitler'e özel olarak nelerden bahsediyorlardı? "O görkemli yapı" neydi? Piramitle mi ilgiliydi? Yoksa bu yapı "Yeni Bir Dünya Düzeni" diye bahsettikleri ve kendilerince yorumladıkları bir "Dünya Egemenliği" sevdası mıydı?

    Yazılara bir de bağlantı olsun diye bir iki sözcük koyayım: Dünya Egemenliği diyeyim.

    YanıtlaSil
  45. Dünya Egemenliği

    http://adastranexuspolaris.blogspot.com/2012/01/ii.html

    Evet alıntı yazıların aslı ve uzunu burada üstteki adreste. Ama konunun özü insanüstü varlıkların bir kişiyi ve bir örgütü nasıl kendi amaçları doğrultusunda kullanabildiklerini gösterdiği için bu bölümleri atlamayalım ve alıntı yapalım:

    "Hitler, Landsberg Hapishanesi'ndeyken en düzenli ziyaretçileri Münih Üniversitesi Jeopolitik Enstitüsü Profesörü General Karl Haushoffer ile Rudolf Hess'ti. Hitler, 'Kavgam' adlı kitabını bu iki önemli ismin yardımıyla yazmıştı. Haushoffer, Hitler ve Hess çok uzun söyleşilere, müzakerelere dalıyorlardı. Haushoffer gizli bilimlerin yanısıra Zen Budizmi'ne de ilgi duyuyordu. Tibetli Lama rahiplerinden ders almıştı. Dietrich Eckart'tan sonra Hitler'i etkileyen ikinci kişiydi. Berlin'de Berlin Luminous Locası'nı o kurmuştu. Haushoffer ünlü Rus büyücü ve metafizikçisi Gregor İvanovich Gurdyev'in öğrencisiydi. Gurdyev ve Haushoffer DÜNYANIN ALTINDA YAŞAYAN VE İNSANDAN DAHA ÜSTÜN DÜNYA DIŞI BİR TÜR İLE İLİŞKİ İÇERİSİNDE OLDUKLARINA EMİN OLDUKLARI TİBET LOCASINA ÜYEYDİLER. Hitler, Alfred Rosanberg, Himler, Goring ve Hitler'in hemen hemen yanından hiç ayırmadığı FİZİKÇİSİ Dr. Morell de aynı zamanda bu Loca'ya üyeydiler." (The Unknown Hitler, Wulf Schwartzeller, Berkeley Books, 1990)

    Bunlar politik bir teşkilat mı, yoksa dini bir teşkilat mı? Adamlar profesör, fizikçi ve diğer sözde eğitimli insanlar. Adamlar geri zekalı mı? Bunların gerçekte ne anlam taşıdığını hiç ayırt edememişler mi? Evet cinler bunlardan da zekiler ve bunları kandırırken, kendilerini Atlantis'ten, Mu'dan sağ kalan adamlar gibi göstermişler, bunlar da Bush gibi inanmışlar.

    Günümüzde de aynı oyun tekrarlanıyor. Ve işte bir takım gizli örgütlerin adamları bu cinlerin KUKLALARI oluyorlar. Öyle de olacak zaten. AMA YAKINDA ŞEYTAN'IN BAŞINI ÇEKTİĞİ BU İKİ PİRAMİTTEN OLUŞAN ULUSLARARASI SUÇ ÖRGÜTÜNÜN SONU GELECEK.

    HEM DE ÇOK YAKIN!

    YanıtlaSil
  46. Dünya Egemenliği

    Çok alıntı oldu ama konu için önemli, ne de olsa kendi çıkarım için değil. Bakın hitleri bombalı suikastlerden kimler korumuş. Burada fazla örnek yok ama bir fikir verebilir. Sayısız kereler ölecekken ölmemiş. Neden? Çünkü milyonlarca insanı öldürmek için lazımdı?:

    http://adastranexuspolaris.blogspot.com/2012/01/ii.html

    "Hitler 'seçildiğine' inanıyormuş:

    Hitler'in kendisini önceden belirlenmiş bir geleceğin uygulayıcısı olarak seçildiğini düşündüğü biliniyordu. Kehanetler Kitabı (The Book of Predictions) adlı kitapta arkadaşlarına şu sözleri söylediği nakledilir: 'Hakkımda çok şey duyacaksınız. Sadece vaktimin gelmesini bekleyin.' Hitler, bunu I. Dünya Savaşı sırasında oturduğu yerin bir kaç dakika sonra havaya uçmasından önce "oturduğu yeri terk etmesini söyleyen" sözleri duyduğunda söylemişti. Bu olay 1915'te, I. Dünya Savaşı sırasında henüz bir onbaşı iken gerçekleşmiş. Hitler'in anlattıklarına göre, kendisine oturduğu yerin 60 metre ötesine gitmesi söylenmiş, geride kalanlarsa ölmüşler. Bu olay Hitler'in özel bir amacı uygulamak için seçildiği düşüncesinin pekişmesine neden olmuştur.

    Falcılara yüklü para ödermiş...

    Hitler'in ikinci adamı olarak bilinen Herman Georing'in yine Hitler'in en yakınında bulunan Nazi ideoloğu ve aynı zamanda partinin resmi yayın organının yayın yönetmeni olan Alfred Rosenberg ile aynı günde doğmuş olması konunun araştırmacıları tarafından her zaman şüpheyle karşılanmıştı. Ama olayı daha da ilginç kılan her ikisinin de hemen hemen aynı anda 16 Ekim 1945 tarihinde intihar ederek ölmüş olmalarıydı. Bu durum Hitler'in astroloji ile yakından ilgilendiği yorumlarını da beraberinde getirmişti. 10 Eylül 1940 tarihli Look dergisi "Hiç Kimsenin Bilmediği Hitler "(The Hitler Nobody Knows) adlı bir makale yayınladı. Makalede Hitler ile ilgili şu ifadelere yer veriliyordu: "Hitler'in gizemciliği ve astrolojiye duyduğu şaşırtıcı ilgisi kabaca bilinen Hitler efsanesinin önemli bir kısmı haline gelmeye başlıyor. Hitler'in Bavaria'daki özel gözlemevinde bulunan onca teleskop ve benzeri aletler Hitler'in astrolojiyle tıpkı diğer insanların pul, madeni para ya da kelebek topladıkları gibi bir hobi olarak ilgilendiğini düşündürtüyor. Dahası Hitler'in farklı fal yöntemlerini uygulayan astrologların görüşlerini aldığı ve de onlara yüklüce para ödediği biliniyor." (9-10-1940 Look, Hitler Nobody Knows)"

    YanıtlaSil
  47. Dünya Egemenliği

    Burada bir örgütün içinin gerçekte çok başka olabildiğini gördük. İsteyenler zaten bu tip bilgilerin daha fazlasını internetten vs. okuyabilirler. Dıştan akılcı görünen, hatta dine önem vermeyen bir grup insan var. Fakat öte yandan bir dine mensup olup da, fanatik olduğu düşünülen bir takım insanlardan daha vahim bir durumdalar. Hadi ötekilerin eğitimsiz oldukları için fanatik olduklarını düşünelim. Ya bunlara ne diyeceğiz? Demek ki, cinler kimleri kullanacaklarını iyi biliyorlar. Bazen bunlar tam cahil biri oluyor, bazen de kendini akıllı gören, SIRLARI BİLDİKLERİNİ SANAN insanlar oluyorlar.

    Zaten cinlerin insanları kandırmalarıyla ilgili sırları ortaya sermek çok zordur. Her şeyden önce kandırdıkları insanlar bunları açıklayana kızarlar. Kızmak ne kelime? Onlara göre kendileri gayet doğru yoldadırlar. Bu yüzden biz de sadece toplumun kötü gördüklerinden bahsedebiliriz. Bu insanlar hep başka toplumların ve insanların kandırıldıklarını zannederler. Kendilerinin de ne tür semboller kullandıklarının farkında değillerdir. Ben de zaten onları yazmamayı tercih ettim. Böyle kişilere zaten anlatmaya lüzum da yok. Onlar da doğru bildikleri yoldan gitsinler. Sonra zaten gelecek HASAT zamanında her şey ortaya çıkmış olacak. Bu cinlerin adamları bile "uyanın", "uyanmazsak çok geç kalmış olacağız" diyorlar. Ben de buna şaşıyorum. Cinler bunlara bilgiyi tersyüz ederek vermişler. Bunlar da kendilerini "Aydınlatılmış" insanlar olarak görüyorlar. Ve akıllarınca öbür insanları uyarıyorlar. Benim için, güler misin ağlar mısın" gibi bir duygu yaratıyor. Bazen bakıyorum, hasat, geçiş, şu bu vs. konuları biliyorlar. Ama sonuçta diğer insanlar gibi onlar da UYKUDALAR.

    Biraz ara verelim. Bu arada siz de biraz şu sözlükten bazı kısa bilgilere bir göz atabilirsiniz: Çok araştırma yapamayacak olanlar için iyi bir kaynak.

    http://ezoteriksozluk.blogspot.com/2007/08/ezoterizm.html

    YanıtlaSil
  48. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    Bir alıntı:


    "...

    (S=Soru, C=Cevap)

    ---------------------------------

    S: Soyunuzun baslangici nereye kadar variyor?

    C: Ailemizin kökü antik zamanlarin dahi ötesine varir. Elinizdeki kayitli tarihin en erken zamanlari ve daha ilerisinde ailemizin üyeleri sahne arkasindan öyle veya böyle yönetiyorlardi. Atlantisin olsumu ve yikimindan dahi daha önceye. (Evet bu gelismeler tamamen gercekti). Bizler yönetmek icin dogduk. Bunu bu yasam seklinin bir parcasi olarak kabul etmeye calisin.

    S: Hangi uzunlukta secilmis ciftlesme ile soyunuzun safligini elde tutmayi basardiniz?

    C: Bizde onyalanmamis birlesme yoktur. Ailemiz herzaman birbiri icerisindeki soyalarla eslesir, yani soy derken, aslinda Evler demek daha dogru olur. Evlilikler önceden ayarlanmistir. Kimse bu kodu bozamaz ve bu sekilde aileye giremez. Aileye katilamazsiniz sadece icinde dogarsiniz veya tekrar reinkarne olursunuz! Eger ileride problem yaratacagi belli olan bir cocuk dogarsa ona aileden biri gibi davranilir ancak ailenin kaldigi evde yasatilmaz ve ailenin sirlarini elde edemez.

    S: Eger sisteminiz bir ücgen olarak Din, Politika ve Sirket seklinde olursa hangi bölümde daha agir basiyorsunuz ve bu hic tarihte degistimi?

    C: Ilk olarak Ailenin yapisini anlamalisiniz. Genis acida bakilinca soy aslinda Evin kendisinden daha önemli degildir ve Evde Ailenin kendisinden daha önemli degildir. Aile hepsidir. Hangi ev veya soy oldugunun bir önemi yok, biz hepimiz BIR Aileyiz. Isterseniz bunu bir vücut olarak algilayin.Bir ev vücudun hayati bir organini yada uzvunu teskil eder. Herseyin pürüssüz yürümesi icin tüm organlarin birbiri ile baglantida calismasi gerekir ve bu "tüm" de bizim bölünmeyen sadakatimizdir. Dedigim gibi tüm soylarimiz aslinda sadece BIR Aile. Bizim düzenimizi sizin zannettiginiz gibi sadece bu üc alan (Din,Politika, Sirket) üzerinden izah etmek cok zordur. Her aile bireyinin ögrenmesi zorunlu olan alti bilim dali vardir ev her aile birey cocukluktan eriskinlige kadar bu dallar üzerinde siki bir egitim alir. Bu alti dal sunlardir: Ordu, Devlet, Spiritüellik, Bilgelik, Liderlik ve Bilimdir. Pratikte, halkin bildigi tüm bu genel alanlarin bircogunda anahtar rollere bizler sahibiz. Ayrica ekstaradan hileli bir medya düzenine ve tüm finansal kuruluslarinizada (Banka, Kredi enstitüsü, Hissedarlar) öyle yada böyle sahibiz.

    YanıtlaSil
  49. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...S: Hangi Aile suan en bastakisi.... Rockefeller mi?

    C: Hangi ailenin yönettigini bilmenin sizin icin hicbir pratik kullanimi yok. Önemli olan hepsinin tek Aile catisi altinda calisiyor olmalari. Cekirdek olarak tanimlayabileceginiz 13 tane aile var ve bu ailelerden olusmus olan diger yan soylar/ailelerde var. Diyelimki 13 ana renk var ve sizde bu renkleri birbirleri ile karistirarak bircok farkli renk spektrumu olusturuyorsunuz. Sunuda tekrar edeyim rekabet yok, sadece aile var. Yani evlerin evlere karsi sürdürdügü bir rekabet yok ancak yasadigimiz dünyaninda "it iti yer" düzenine sahip oldugunuda unutmayalim. Herkes yukarilara tirmanmaya ugrasir. Ailemizin düzenide buna bagli olarak isler.

    S: Hangi sebepten dolayi bu aciklamalari yapiyorsunuz?

    C: Üst Dünya Konseyinin kararnamesi ve yaraticinin istegine bagli olarak.

    S: Devlet tarafindan gercektende sanki bir sürüymüs gibimi islem görüyoruz?

    C: Devletler tarafindan, genel olarak, evet. Insanlara birer teminat olarak bakilir. Ailemizin bircok üyesi, popüler inanclarin aksine, sizlere dogrudan zarar gelmesine ugrasmiyorlar. Sürdürlmesi ve bekletilmemesi gereken ilahi bir kader var ve bizde bize yaratici tarafindan verilmis olan rolümüzü bu oyunda oynuyoruz. Bircok yönden, gelecek olan hasat icin hazirlanmanizi saglamak aslinda ayni zamanda bizimde isimize geliyor. Bu belkide beklediginiz gibi bir hazirlik degil. O halde bile özgür iradeniz ile birazda bizim yardimimiz ve yönlendirmemizle negatif polariteyi secmis olacaksiniz. Ruhlar extrem polarite sayesinde bir sekilde hasat edilebilir diyebiliriz.

    ..."

    YanıtlaSil
  50. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...


    S: Madem böyle, kendimizi nasil özgür kilabiliriz?

    C: Bu gezegende reenkarne oldugunuz sürece asla özgür olamayacaksiniz. Burada olmanizin nedeni ise doganizin bir götergesi. Burada olmanizin bir nedeni var ve burasi aslinda "burasi" zannettiginiz yer degil. Nasil özgür olacaksiniz? Nerde oldugunuzu, kim oldugunuzu ve neden buraya geldiginizi anlayarak. Hasatin gelmesinin yaklasmasi ile zamaniniz azaliyor. Bunu basaramamis olanlar ise döngüyü tekrar edecekler. Düsünce ile odaklanarak yaratici olursunuz. Sizce Medya neden bizim icin bu kadar önemli? Hipnotize edilmis ve komatoza girmis halinizle özgür iradenizi kendi rizaniz ile bize teslim ederek gezegenin bugünkü halini almasini sagladiniz. Akillarinizi sagliksiz gidalarla, bagimlisi oldugunuz TV showlari ile, siddet, savas, pornografi, nefret, hirs, egoizm, kötü haberler, kan ve korku ile hergün bombardimana tutuyorsunuz. En son ne zaman durupta güzel ve saf birsey hakkinda "düsündünüz"? Gezegenin hali toplu düsüncelerinizin bir eseri. Sucunuz hareketsizliginizden kaynaklaniyor, her nerde bir adaletsizlik olsa 'öteki tarafa' bakmayi yegliyorsunuz. Bilinc altinizdaki yaratici düsünce yaraticiya ulasan ve bu olaylarin gerceklesmesine izin veren kaynak. Bu sekilde davranarak bizim amacimiza hizmet etmis oluyorsunuz. Bizim icin gezegenin hasat zamanindaki polarizayonun negatif olmasi cok önemli. Bunun anlami pozitif anlamda cevredekilere hizmet etmektense sadece kendine hizmet etmeye odaklanmaktir. Bu negatif hasat icin bizimle beraber calistiginiz icin hepinize tesekkür ediyoruz. Birkac yil icerisinde yasayacaginiz afetlerde saatte 300-400KM hizla esen firtinalari göreceksiniz. Olusan bircok tsunamiler ile adasal yerlesim yerleri ve kiyi sahilleri büyük bir yikima ugrayacaklar. 2010 sirasinda yasanacak günes firtinalari ile ile olusan isinma ile kutuplarda erimeler olacak ve kiyilar sular altinda kalacak. Sanirim simdilik bu kadar kehanet yeter. Bunlar sizleri korkutmak icin degil, bilgilendirip isteyenlerin önlemlerini alabilmeleri icin.

    ..."

    YanıtlaSil
  51. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...


    S: Ögrendiginiz 6 bilim dali Atlantis üzerine kanal yolu ile iletilmis bilgilere cok benziyor. Bu soylarinizin cevaplar göndermeye basladigi zamanami denk geliyor? Yaraticiniz Lucifermi?

    C: Yaklasik olarak evet. Diger, yani dünya disi varliklarda o zamanlarda burayi ziyaret etmis ve yaradilis hakkindaki anlayislarini ve teknolojilerini iletmislerdi. Bunlari kisaca sizlerin gelecekteki haliniz olarakta algilayabilirsiniz. Insanlarin bu iletileri yanlis kullanmasi Atlantisin yok olmasina neden olmustu.

    Bizim ailemizin temeli bu dünyanin disindan gelmektedir. Bizler buraya "yapmis oldugumuz" anlasma geregi sürekli reinkarne olarak görevimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Yani bildiginiz 13 ailenin ötesinde bulunan dünya disi bir uzantimiz var. Simdi birde su "sizin" yaraticiniz olayina bir aciklik getirmeye calisayim.

    Sizin yaraticiniz, Yahweh diye bildiginiz varlik incilde belirtildigi gibi tek gercek tanri degildi. O bir yaratici (veya alt-alt-Logos) idi ancak sonsuz BIR in kendisi degildi. Hata galaktik statüde bir Logos bile degildi, daha cok bu gezegen icin yaratilmis olan gezegensel bir Logos idi.

    Bizim yaraticimiz, sizin Lucifer dediginiz "isigi getiren" ve "parlak ve sabahin yildizi" dir. Bizim yaraticimiz kutsal kitaplarinizdada gectigi gibi aslinda "Seytan" degildir. Lucifer, 6. yogunluga ulasmis olan ve yahweh ile ayni hatta neredeyse daha yüksek bir evrime ulasmis bir grupsal ruh veya sosyal hafiza kompleksi diyebiliriz. Ortaya cikmasi ile Luciferin görünümüne bakarken, tüm gercek varligimizin disa vurumundan tipki bir günese veya yildiza bakar gibi etkilenirdiniz. Veya egerki 3.Boyuttaki titresimde ortaya ciksaydik bizlere "Melek" veya "isik Varligi" derdiniz.

    ..."

    YanıtlaSil
  52. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...

    Sunu izah etmeme izin verin:

    Bir varlik (Grup ruh kompleksi) 6. yogunluga (boyut) eristiginde karsilastirabileceginiz arada gecen zaman, 8. yani nihai sonsuz BIR ile bulusma yogunlugundan kisa bir sekme ile ziplayarak tekrar herseyin kaynagi olan sonsuz zekaya geri cözünmektir.

    Soy ailelerimiz, ruh grubu olarak 7. yogunluga evrim gecirerek ulasmak üzereydik, fakat bu asamada, hasat gelmeden evvel, ilerlemeye devam etmek yada geriye dönüp alt yogunluktaki yönlerini bulmak icin bizleri özgür iradeleri ile cagiranlara isigimizi ve bilgimizi vererek yardim edip onlarinda evrim gecirmesini saglamak gibi bir tercih yapma hakkina sahibiz. Simdi, bu zamanda, kararimizi vermis olarak burada kalip galaktik kardeslerimize BIR lik adina yardim ediyoruz. Bizlere yaslilar konseyi tarafindan verilen zorlu göreve atandik, bu konsey satürndeki 8. yogunlukta olan merkezlerinde, bulundugumuz galaksinin gardiyanligini yapmaktadir.

    Yahweh, kendi ögür iradesini "kendini bil" diye gezegeninde incarne olan ruhlara vermek istemedigi (gezegensel Logos olarak hakkidir) icin gezegendeki evrim cok yavas isliyordu. Iste bizde (Lucifer) buraya yardim etmek icin gönderildik. Yaslilar konseyinin karari ile buraya "düserek" veya inerek, zorlu bir ugrasi ve odaklanma ile kendimizi 3. yogunluga tekrar fiziksel olarak adapte ettik.

    Yahweh gelmemiz konusunda anlasmisti, aslinda yaslilar konseyinden degisime neden olacak bir "etkiyi" (katalizatör) isteyerek bizim yükselmelerimiz sayesinde barindirdigimiz bilgiyi yeni baslayacak cagda insanlara kendi "yaratilisi" altinda yaymak isteyende yahweh idi. Iradenin olmadigi bir gezegende polarite olamaz ve buna bagli olarakta arasinda secebileceginiz birseyde. Tipki incildeki "Genesis" kitabinda aciklandigi gibi, gezegen cennet gibi bir yerdi. Tabiki hos bir "cennetti", ancak buraya inkarne olan varliklari 3. yogunluktan ileri götürebilecek bir itici güc yoktu, ve buna bagli olarakda bir gün, eve yani 8. yogunluktaki BIR e ulasmak icinde cok az umut doguyordu. Yahweh gezegenini kücük varliklar bahcesi olarak kullanmaktan memnundu, fakat inkarne olanlarin buradan bir üst boyuta gecmeleri neredeyse imkansizdi, iste bu nedenle burasi bir nevi güzel bir "hapishaneye" dönüstü. Yahweh, modern görüse göre iyimser bir diktatörlük rejimi sürdürüyordu.

    ..."

    YanıtlaSil
  53. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...

    Polarite olmadan (Özgür irade ile olusan), sadece isik ve sevginin birligi vardir ve bunun haricinde tecrübe edilebilecek baska birseyde yoktur. Yani bizler degisimi baslatmak icin buraya geldik ve secim sansi verebilmek icin polariteyi yarattik. Yahweh insanlara özgür irade konseptini tanitmamiza izin verdi, bununla beraber bir baslangic secimi olacakti ve isteyip istememek gibi secimi olmayacakti. Buna bagli olarak "Bilgelik agaci ve Iyi ile kötü" (Daha kesin olarak, pozitif ve negatif polarite) olustu. Yahweh varliklarini baska bir bahceye tasir ve oarada onlara herseyi yapabileceklerini fakat sadece belirli bir agaca dokunmamalarini söyler, buda onlarda yasak olan birseyi yapma istegi uyandirir. Bununla beraberde secim sansi dogar! Agactan yiyerek elde edecekleri imkanlari anlatarak ilk etkiyi yarattik ve geriside tarih oldu zaten.

    Yahweh cocuklarinin yinede ona itaat edeceklerini zannetmisti, fakat bunun öyle olmadigini görünce cok kizmisti. Kendi yazitlarindada kendini "Kiskanc Tanri" olarak belirtmisti ve cocuklarinin ona itaat etmeyerek bizim önerilerimizi dinlemesini hic begenmemisti. Biz, burada bize bildirilmis olan belirli bir devir icin kalarak sizlere sundugumuz negatif polarite opsiyonu ile buna seytanda diyebilirsiniz, insanlarin evrim gecirmelerini sagliyoruz. Artik özgür irade elde edildi ve yahweh anlasmasindan geri dönemedi. Suan anlasma süresince burada kalip gezegene polarite opsiyonunu sunmaya devam edecegiz. Yahweh zamaninda bizi gezegenin astral yüzeyinde hapsetmisti. Yaslilar konseyi bize serbest birakilmamiz icin secim hakki verdiler (Yahweh karsi olmasina ragmen), ya dünyaya hizmet icin yaptigimiz anlasmayi iptal edecektik yada burada kalip görevimize devam edip yahweh'nin "öfkesine" karsi koyacaktik. Burada kalmayi sectik fakat grup ruhumuzun yahweh tarafindan hapsedilmesinden dolayi olusan karma etkilesimi , yaslilar konseyinin bireysel ruhlarimiza yahweh'nin halki üzerinde bu gezegendeki fiziksel reenkarnasyonumuz sürdügü müddetce yönetme vekaleti vermesini sagladi.

    Fakat bir konuda acik ve net olalim. Tüm bunlar (fiziksel yasam/inkarnasyon), karmakarisik ve beceri ile düzenlenmis bir oyun! Sonsuz BIR yaratici kim oldugunu unuttugu bu oyunu oynama vasitasi ile tekrar hatirlayip yaratici oldugunu bilmesinin tecrübesini yasiyor. Sahne disinda ve "hayatlar" (sifir-noktasi zamani/anti-madde evreni) arasinda inkarne insan ruhlari olarak, biz, hepimiz ve siz (ruh olarak) aslinda cok yüce dostlariz. Tüm kardesler BIR olarak variz.

    ..."

    YanıtlaSil
  54. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...

    Hayatlar arasinda oyunda gerceklestirdigimiz performans sahnleri üzerine beraber gülüyoruz ve ilerki sahneleri hazirlarkende büyük bir eglence yasiyoruz. Umarim bu aciklamamla Tanri, Yaratici, Iyi ve Kötü konularini aciklayabilmisimdir.

    S: Hasat Zamaninda ne olacak? Hasat zamani 2012 mi?

    C: Güzel ve önemli bir soru. Hepsi karmasa yasalari ve özgür irade ile ilgili.

    Evet kis gündönümünde ögle vakti 11:11 21.12.2012 de hasatin efendisi yani sizin bildiginiz "Nibiru" geri gelecek.

    Maya takvimindeki kehanetleri, galaktik ve evrensel devirleri derinlemesine okuyun. Onlara bu bilgileri verenler ile Atlantisi ziyaret edenler ayni ziyaretcilerdi. Mayalar bu bilgileri pozitif bir polarite olusturmak icin kullanmislardi. Ancak Atlantisliler negatif yöne kaymislardi.

    Eski kadim gnostik yazilarinin bir cogunda gercekler sakli fakat bazi yanlis yönlendirmelerde var. Bunun sebebi bilginin bircok filtreden gecmis oldugu icin artik saf halde olmamasi. Sizler aslinda "ilahi ruhlarsiniz", yani sonsuz BIR yaraticinin tohumlari veya kivilcimlarisiniz. Sizler hayatin kendisisiniz (Isik), kim oldugunuzu hatirlmaya basliyorsunuz (buraya size bunun icin yardim etmeye geldik) ve gercekte bu dünya dediginiz gezegende "maddenin" icerisinde tuzaga düsmüs bir vaziyettesiniz (daha dogrusu karantinadasiniz). Bunun icin yaraticiniz yahweh'e tesekkür edebilirsiniz. Sizler onun ruh grubunun (sosyal hafiza kompleksi) dogmus yada bireysellestirilmis halisiniz. Makrokozmik anlatirsak, siz Yahweh'siniz. Bizi bu gezegenin astral yüzeyine hapsetmesinin yarattigi karma efekti sizide etkiliyor. Bunu kisaca karmasa yasalarina deginmeden anlatmam cok zor, bu konuyu kendiniz icin arastirmalisiniz.

    Gezegeniniz galaktik Logos'un yaradilis kanunlarina bagli olarak isler. Galaksi zaman devrimlerine bagli olarak calisir, buna gündönümlerinin devinimide diyebiliriz. Daha öncede dedigim gibi mayalarin takvimine bakarak galaksinin nasil isledigi konusunu okuyun, oldukca kesin bilgilere sahip. Ancak bu "aciklama" zamani icin kisa bir ön bilgi verecegim.

    Mayalar astrolojik bir döngü olarak "Gündönümlerinin Devinimi" kullanirlar. Bu döngüde dünya her 26.000 senede 12 burc takim yildizindan gecmis olur, her bir takim yildizindan gecis süresi yaklasik olarak 2152 yildir. Bu her astrolojik cag, büyük kozmik yilin bir ay'ini temsil eder. Mayalarin 26.000 senelik döngüsü ayni zamanda günesin (Logos) Pleiades (Ülker) takim yildizlarinin merkez günesi olan Alcyone'un etrafindaki yörünge zamanina esittir.

    Bu cagin sonu harfiyen Yenibir Cagi haberdar eder ve buna bagli olarakda yeni bir yaratilisi. "Yeni bir Cennet ve yeni bir Dünya" ve büyük hasatin zamani.

    ..."

    YanıtlaSil
  55. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...

    Kücük devirler bir hasat verimi saglarlar ve ardinda gezegende hayat normal bir sekilde devam eder. Büyük devir Büyük bir Hasat verimi saglar ve böylelikle 3. Yogunluktaki suanki hayata son verir. Buna kozmik bir jet yikamasi gibi bakin, bu sayede gezegen dinlenir ve kendini yeniler.

    Bu hayat-devri bittiginde "Hersey gidecek ve hersey yenilenecek"

    Kolektif olarak inasanlik suan uzun süredir sifrelenmis olan benligine dogru olgunlasiyor ve gelisiyor. Yani, yeni bir dogum islemi gerceklesiyor ve bunda anne ve ona bagli olan bebek iliskisi yok. Kendi kaderini belirleyen bir dogum olacak.

    Yani 21.12.2012 de isiklar sönüp hersey bir anda degismeyecek, buna ragmen, kendiniz suan bu degisim sürecinin icerisindesiniz, bir cagdan digerine dogru geciyorsunuz. Degisimler yolda ve hizla doruktaki tarihe dogru devam ediyorlar.

    26.000 sene devri 5 kisa devirlerden olusur ve herbiri 5.125 yildir. Bu her kisa devir dünyanin cagi yada yaratilisin devri olarak kabul edilir.

    Bizim suanki büyük devirimize (3113MÖ - 2012 MS) 5. Günesin cagi denir. Dünya ve onun üzerinde yasayanlar 13.Baktun (Maya Takvimi) devrinden geciyorlar (1618-2012 MS). Bu devir "Materyalizmin Zaferi" yada "Maddenin Transformasyonu" olarakda bilinir.

    11:11 21.12.2012 gündönümünde günes samanyolu galaksisinin kemerinde bulunurken galaksinin kara deliginin ortasina dogru bakiyor olacak ve o anda galaktik yüzey ile gündönümü meridyenleri bir hat üzerine oturmus olacak. Yani tam olarak kozmik, solar, lunar ve galaktik yüzeylerin birlestigi bir an olacak. Bu birlesme binlerce yillik bir devinim periyodunun ardindan yavasca yerine oturuyor. Evrensel carklarin döndürülmesi gibi birsey. Bu, büyük hasati ve akabinde hasatin efendisini getirecek.

    ..."

    YanıtlaSil
  56. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html


    "...

    Böylece gezegen 4.yogunluga olan yükselis asamasini tamamlamis olacak, sevgi titresiminin yogunlugu! Bu yükselis sirasinda dünyada bulunan ruhlar 3 yönde ayrilacaklar. Negatif polaritesi baskin olanlar bizlere görevimizden negatif hasat yolu ile mezun olurken eslik edecekler. Biz (Lucifer) 4. yogunlukta negatif ve kendine hizmete bagli baska bir dünya yaratacagiz. Negatif karma etkisinden dolayi bu gezegende olusmus olan tüm Negatifligi calisarak eski haline getirmeliyiz. Bunu basardigimizda, eski yerimiz olan 6.yogunlugun koruyuculari ve bilgeligin ögretmenleri olarak tekrar geri dönebilecegiz.

    Pozitif polaritesi baskin olanlar (Sevgi ve Isik) 4.yogunluktaki yeni ve güzel bir dünyaya yükselecek ve ögrenimlerine devam edip sevgi ve sefkatlerini sergileyecekler. Cok güzel ve altin bir cag olacak. 4.yogunluk (boyut) sizleri sonsuz BIR yaraticinin birer acilimi olarak gercek güclerinizin acilmasini saglayip benzersiz kisiliginize kavusturacak. Isaninda dedigi gibi mucizeleri ve hatta daha büyüklerini gerceklestirebileceksiniz. Sizin icin sihirl dolu bir zaman olacak.

    Geriye kalan cogunluk olan koyunlar ise bir sifir-zaman periyodu (cok iyi bir his) sirasinda yaraticilari ile bir olacaklar ve onlara cesaretlenebilmeleri icin gercekte kim olduklari, unutma perdesi düsmeden evvel takrar kisa bir an icin gösterilecek ve ardindan baska bir dünya benzeri gezegene götürülecekler, oradada tekrar secimlerle dolu bir hayat yasayacaklar ve kendi üzerlerinde calismaya devam edecekler. Bir dahaki büyük hasat zamanina kadarda o gezegende karantina altinda kalacaklar sürekli reenkarne olacaklar. Büyük hasat zamaninda ise pozitif bir varlik olmayi ve kendinden cok cevresine hizmet etmeyi ögrenmis olanlar bir üst seviyeye cikabilecekler. Tüm bunlari anladiginiz zaman bizimle beraber ayni yerde olma hakkina erismis olacak ve sonsuz BIR yaraticinin kardesleri olarak galaktik aile ve gezegenler konfederasyonunda ayni mekanda bulunacagiz.

    ..."

    YanıtlaSil
  57. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...

    S: Neden negatif bir hasat olmasini istiyorsunuz?

    C: Bu kelimelerle izah edilebilmesi oldukca karmasik olan bir sey ve bunu aciklarken oldukca dikkatli olmak zorundayim cünkü gecmistede bunun yüzünden sizin teriminizle "enseme tokat" yemistim.

    Eger negatif bir hasat gerceklesmezse, sizinle beraber bir baska devir sürecinde tekrar bagli olmus olacagiz. Bu büyük hasat tamamlandigi zaman, yaslilar konseyi ve yaratici ile olan anlasmamizde sona ermis olacak.Bir baska deyisle, görevimizi tamamladigimiz icin tekrar eski bütünlük ifademize geri dönebilecegiz, buda 6. (neredeyse 7.) galaktik koruyucu yogunlugu oluyor, ve galaksideki sonsuz BIR in kardeslerine sevincle hizmet edebilmek icin esas yerimize gecmis oluyoruz. Hernasilsa, yinede bir problem var. Yani siz buna problem derdiniz fakat biz daha cok sinama yada meydan okuma diyoruz. Kisaca, eger negatif bir hasat olmasini istiyorsak cok yüksek bir yüzdede negatiflige erismemeiz gerekiyor. Bir baska deyisle, asiri sekilde kendine hizmete odakli bir sekilde davranmak zorundayizki negatif hasat gerceklesebilsin. Bu nedenlede olabildigimiz kadar cok negatif odakli calisiyoruz, yani eger bunu basaramazsak sizin "koyun" dediginiz ruhlarla tekrar bir 26.000 senelik deviri buradaki 3.yogunlukta gecirmek zorunda kalacagiz.

    Negatif bir hasat elde ederek, halen 4. yogunluga mezun olabiliriz fakat bulunacagimiz yer yine negatif polariteli bir gezegen olur. Yani yasanilabilecek iyi bir yer degil. Ancak daha öncede acikladigim gibi gezegen üzerinde yaratmis oldugumuz negatifligi düzeltmek icin gerceklestirdigimiz dogal karma dönüsümünü tekrar restore etmeye calismak zorundayiz.Bunu bir sonraki devirde, 4. yogunlukta yapacagiz ve ardindan özgür olarak tekrar o eski muhtesem isik varliklari olacagiz. Negatif bir hasat ile olusturacagimiz 4. yogunluktaki gezegene karma kayitlarimizi tekrar temizleyebilmek icin ihtiyacimiz var.

    Lütfen bunu anlayin, biz negatif olmak zorundayiz. Bu nedenle biz buraya gönderildik.Bu bizim daha öncede bahsettigim katalizatörlük görevimizi yerine getirerek sizlere yardim etmek icindi.Negatiflik bizim icin zor, yani fiziksel bir anlamda degil, (Oynadigimiz karakterler böyle programlandigimiz icin bundan haz aliyorlar), ancak spiritüel anlamda bu gercekten zor. Biz düsük titresimdeki negatifligin üzerinden caglar evvel gecmistik. Bizler isik ve sevgiyiz. Bizim icin spiritüel anlamda böyle negatif olmamiz cok zor ancak bunu sizi sevdigimiz ve sonunda hakkiniz olan yüksek mertebenize ulasabilmeniz icin yapiyoruz. Buna sizin, yani sonusz BIR in kardeslerinin gelisimi icin vermis oldugumuz adakta diyebiliriz.

    Hatirlayin, hepimiz sadece devasa ve cok eski bir oyunun icerisinde oynuyoruz ve bu oyunda gercekte kim oludugumuzu "bilerek" unutarak hatirlamaya calisiyor ve tekrar birbirimizi bulup aslinda BIR oldugumuzu kesfediyoruz. Tüm yasam BIRdir.

    Bunun haricinde astronomlarinizin gelismeleri gözlemleyerek böyle bir olayin (2012 hasati) gerceklesmesinin imkansizligini belirtmeleri gözlemlelerini 3. yogunluk seviyesinde yapiyor olmalarindan kayanklaniyor. Aslinda var olan ve sizlerin bu yogunlukta göremedigi daha büyük bir resim var.

    ..."

    YanıtlaSil
  58. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...

    S: Mademki yahweh'nin grup ruhuna bagliyiz, o zaman özgürlügümüze kavusmak icin kollektif bir spiritüelligemi sahip olmaliyiz?

    C: 3. yogunluk acisindan bakarsaniz, kendinizi herseyden koparilmis gibi görürsünüz. Ancak daha üst bir bakis acisinda aslinda bunun hicde böyle olmadigini görebilirsiniz. Sen ve yaraticiniz aslinda BIRsiniz. Senin "özgürlük" düsüncelerine göre cevrendekiler icin bir sorumluluk tasimiyorsun. Sen ve digerleride aslinda BIRsiniz, tabiki bunu sadece üst bir yogunlukta görebilirsiniz, burada olmaniz kendi üzerinizde calismaniz icin. Buraya aslinda ne oldugunuzu ve ne icin buraya gelmis oldugunuzu hatirlamak icin geldiniz. Buraya sonsuz yaraticiyi tekrar hatirlamak icin geldiniz. Yaraticiyi kendi icinizde bulup özgür iradenizle cevrenize hizmet (yardim) edebilmeyi secmek icin. Kim oldugunuzu hatirladiginiz zaman, ki bunu icinizin derinliklerinde cok iyi biliyorsunuz, bu sayede herseyle olan görünmez baginizin farkina varacaksiniz, böylecede nese ve sükran hatta hizmet (yardim) etmek minnettar kalbinizin derinliklerinden gelen bir disa vurum olacak. Kendi üzerinizde calisip icinizdeki yaraticiyi buldugunuzda, digerlerine yardim etmek doganizda olacak ve böylelikle muhtesem hasat sizi bekliyor olacak.

    S: Peki Lucifer incildeki gibi suan neden zorbaliga ve ruhlarin özgür kilinmasi icin ugrasmiyor?

    C: Güzel bir soru. Öncelikle sunu belirteyim, yaslilar konseyi zorbaligin tamamen karsisindadirlar. Onlar bilge ve galaksinin sevgili koruyucusudurlar. 3. yogunluk acisindan anlayamayacaginiz cok sey var. Bir üste gectiginiz zaman göreceksinizki hersey eninde sonunda dengesini bulumaktadir ve sonucta sadece birlik vardir. Birlik haricindeki hersey sadece bir ilüzyon yada "düsünce bicimi"dir.

    Kosey bize birkac secim vermisti. Üzerimizde yarattigi etkiye ragmen biz buraya gelip size yardim etmeyi sectik. Bu severek yardim etmenin dogasinda vardir. isin paradoks tarafi ise, bu hikaye sirasinda aslinda beraberce yaratiyoruz ve size en iyi hizmeti verebilmek icin tamamen (neredeyse abartili) kendmize hizmete odaklaniyoruz. Yaraticinin ironik anlayisina bayiliyorum.

    Incildeki "Cenetteki Savas" anlatimi tam olarakda yanlis degil. Sunu biraz aciklayayim. Ilk anlasmamiz burada katalizatör görevi görerek özgür iradeyi olusturmakti. Fakat yahweh yaslilar konseyi ile yaptigi görüsmelerde özgür iradeyi vermekten cok kendi evrimini (ve insanlarin) hizlanirmanin bir yolunu ariyordu. Daha evvelde belirttigim gibi aslinda iyimser bir diktatörlük sürdüryordu. O sirada Tau ceti'deki görevimizi tamamladigimizda bize verilen yeni görev dogrultusunda dünyaya giderek yahweh ile görüsüp grup ruhunu nasil gelistirebilecegi konusunda görüsmelere baslamistik. Yaptigimiz bircok gözlemi yaslilar konseyine ve yahweh'e bildirdik. Ortaya cikan sonuclara göre ise evrimi hizlandirmanin en iyi ve saglikli yolu özgür iradeyi sunmakti. Yahweh özellikle özgür iradenin sunulmasi ile yardimdan cok hizli bir gelisimi saglayacak bir katalizatör gelisim istiyordu. Sundugumuz rapordaki özgür irade tanitiminin gerkeli oldugu hususunu hic begenmiyordu. Kücük varliklarinda olusan bahcesinde mutluydu ve kontrolü kaybetmekten korkuyordu. Sonucta konsey onu ikna etti ve o'da ister istemez kabul etmek zorunda kaldi. Varliklarinin özgür irade yolunda kendisine karsi gelmeyeceklerini zannediyordu ve halen bir katalizatör üzerinde israr ediyordu. Bilgelik agaci konsepti sunuldugunda ise hakli cikacagini umuyordu. Ancak gelismeler karsisinda cok kizmisti. Bunun üzerine onlari bahcesinden cikardi ve cezalandiricasina yalniz birakti. Bu aslinda bir Logos icin hicde saygideger bir davranis degildi, fakat, sanirim özgür iadenin güzelligide iste burada zaten.

    ..."

    YanıtlaSil
  59. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...

    Bir diger problem ise varliklarin bize onlara yardim ettigimiz icin mütesekkir olmalari idi. Bu yahweh'i "kiskanc tanri" olarak kayitlara gecirmisti. Bunu "bende baska tanriniz olamaz" mitine baglayabiliriz. Gezegeni terk edip konseye rapor vermek üzere dönmek istedigimizde ise yahweh gitmemize izin vermedi ve ikinci denememizde bizi gezegenin astral yüzeyinde hapsetti. gerisi ise daha evvel acikladigim gibi gelisti.

    Pozitif birlesmis Galaktik bir topluma uyabilmek icin gerekli olan bazi evrim sürecleri vardir. Tüm ruhlar icin savasma konusuna gelince, hatirlayin hepimiz BIRiz ve burada sadece bir oyun oynuyoruz. Bizler aktörüz ve hayat sahnesinde oynamaktayiz. Bu dünya sadece bir "ilüzyon" veya "düsünce sekli"! Kimse gercekten ölmüyor veya zarar görüyor. Inkarnasyonlar arasinda bunu biliyorsunuz zaten. Fakat oyunun kurallarina göre buraya geliginizde herseyin gercek gibi görünebilmesi icin gercek benliginizi unutmus olmaniz gerekiyor. Oyunun daha en bastan bu kadar kolay olmamasi icin bu kural kosulan ilk temel sart. Bu hayat "gercek" degil. Buna bagli olarakda gercegi istersek buradada yasayabiliriz.

    Bu oyunu kazanmak icin ise mümkün oldugunca cok negatif olmak zorundayiz. Siddet, nefret, savaslar, cinayetler, hirs, kontrol, kölelik, soykirim, iskence, ahlaki bozulma, uyusturucular, hepsi ve daha fazlasi amacimizi gerceklestirme yolunda kullandigimiz araclar. Bu oyun icerisinde, sizin ve bizim aramizdaki fark su: biz oyunu oynadigimizin farkindayiz! Oyun hakkinda nekadar az bilirseniz ve hatirlarsaniz, hayat bir o kadar manasizlasmaya baslar. Oyun sürecinde sizlere araclar temin ediyoruz ve gözlerinizin önüne sunuyoruz fakat bunlari göremiyorsunuz. Kullanip kullanmama secimi sizin özgür iradenize bagli. Sorumluluk almaya baslamalisiniz. Aramizdan sadece BIRi burada. Bunu anlarsaniz, oyunuda anlarsiniz!

    S: Digerlerine hizmet yolunu nasil secebilirim?

    C: Kendine karsi iyi ol. Varolusuna ve hayata karsi olan sevgini hissetmeye calis. Yedigin yiyecekler ve ictigin su icin, ayrica varoldugun icin sonsuz BIR yaraticiya tesekkür et. Simdiye kadar hayatta kaldin degilmi? Istedigin herseye sahip degilsin belki ama yasamak ve buraya gelip ögrenimini tamamlamak icin ihtiyacin olan herseye sahipsin. Bunun icin tesekkür et. Bu ani yasiyor olabildigin icin sana sunulmus olan imkana saygi duy. Sana özgür irade verilerek neyi yaratmak istedigine karar verme sansi verildi. Düsüncelerine siki bir sekilde sahip cik, onlar zannetiginden cok daha güclü. Eger sevginin kaynagindan gelmis isen, yaratici ve kendin icin cevrene yardim etmek senin dogandan gelir. Herzaman cevrendekilerine nasil yardimci olabilecegini düsün. Karanlik bir dünyadaki isik hüzmesi ol.

    Su yasli bayana torbalarini tasimasi icin yardim gerekiyormu? Su evsiz kisiye yemek ve sicak bir mekan lazimmi? Hic gizlenmis melekleri duydunuzmu? Bakin ve tüm varliklarin kalbindeki ilahi kivilcimi görün. Onlara tipki sana davranilmasini bekledigin gibi davran. Etki ve tepki yasasi! Düsüncelerin, davranislarin ve kelimelerin sana herzaman geri döner. Alcakgönüllü ol. Bu sekilde fazla yanlis yapamazsin. Yardim etme istegi dogrudan kalbin derinliklerinden gelir.

    Digerlerine yardim ederek BIR olmaya calismiyorsunuz! Digerlerine yardim ediyorsunuz, cünkü onlari kendiniz gibi seviyorsunuz. Digerleri sadece sizin bir baska uzantiniz.Cekim kanunun calisma prensibide burdan gelir. Baskasina ne yapiyorsan aslinda kendine yapiyorsun. Gercek halimizde hepimiz biriz ve bu ayrismayi sadece 3. yogunlukta görüyorsunuz. Eve geri dönüsümüz tipki bir spiral gibi yukari dogru devam eden bir evrim sürecinden olusuyor.

    ..."

    YanıtlaSil
  60. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...

    S: Anladigim kadari ile tekrar BIR olabilmek icin pozitif olmayi tercih etmemiz gerekiyor. Eger bu böyle ise negatif tarafi secmenin sizin ve bizim icin gerekcesi ne oluyor?

    C: Kurnaz bir soru. Evet tüm ruhlar pozitif olmanin kendilerini eve götürecegini eninde sonunda ögrenirler. Ancak 3. yogunlukta iken negatiflik halen ögrenme isleminiz icin önemli bir arac niteligini teskil ediyor. Bu size "diger farki" ögretiyor. Negatiflige karsi daha fazla negatiflik ilemi karsilik veriyorsun? Atese karsi atesle savasmak pozitif bir sonuc elde etmeni sagladimi? Yoksa negatifligin farkina varip bunu bir arac olarak kullanip bundan eline gecebilecek olan firsatlarimi degerlendirdin? Bu firsatlarin ne olabilecegini senin özgür iradene birakip kendi kendine bulmani diliyorum.

    Hersey tek bir yaraticinin elinden ciktigina göre, size zarar verecek olan seyinde ayni kaynaktan ciktigini anlamaya basladiginiz zaman, korkmanizin hicbir geregi olmadigini anlayacaksiniz. Düsmaninizi sevin!

    Kimsenin size "gercek" diye anlattigi birseyi oldugu gibi kabul etmeniz gerekmiyor. Önemli olan sey anlatilanlar sayesinde kendi gerceginizi bulmak. Kimseye birsey ispatlamak zorunda degilsiniz. Icinizden gelen sese kulak verin! Negatif olan tüm duygu ve düsüncelerinizi birer arac olarak kullanip ögrenim sürecinizi gelistirmenin yollarini kesfedin. Unutmayin her düsünce yaraticidir. Yani her düsünce pozitif veya negatif olsun, yeni bir düsünceye ve buda yaraticiliga iter.

    ..."

    YanıtlaSil
  61. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...

    S: Yani hasat geldigi zaman bana, yakinlarima, tanidklarima ne olacak? Peki sonucta nüfusun cogunlugu uyarilara kulak asmadigi icin bosvermelrinin cezasinimi cekecekler?

    C: Bu hayatta etrafinda gelisen son olaylara bagli bir durum. Örnegin, diyelimki degisimler sirasinda bu "ben" dedigin senin fiziksel disa vurumun öldü, böylece aninda inkarnasyonlar arasinda bulundugumuz muhtesem mekana gelip bizimle beraber olacaksin, buraya anti-maddede diyebiliriz. Insanlar buraya "cennet"de diyebilirler. Burada degisimler sirasinda ölmüs olan tanidigin ve sevdigin herkesle yeniden bulusup muhtesem ve zevkli bir birlesmeyi yasayacaksin. Ruh grubun ve spiritüel ögretmenlerinle bulusacaksin. Buraya geldigimiz zaman, hepimiz ruh enerjimizin bir miktarinida öteki tarafda birakiyoruz. Ortalama bir yasam süreci icin ruh enerjimizin %60-80 civarini kullaniyoruz. Eger sevdikleriniz sizden önce tekrar reenkarne olmuslarsa bile, halen orada bulunan enerjileri sizlere hosgeldiniz diyecektir. Ögretmenlerinizle yaptiginiz hatalar yada elde ettiginiz basarilar üzerinden yasadiginiz tecrübeler hakkinda tartisacak ve ögreneceksiniz. Yeniden reenkarne olmak icin planlar yapmadan evvel ögrenimize devam edecek ve dinleneceksiniz.

    Büyük hasat sürecinde fiziksel olarak ölmemis olanlar icin bir "sifir-nokta zamani" yasanacak, kendinizden gecirecek bir cosku ile yaratici ile bir olup sizlere, üzerinize unutma perdesi tekrar düsmeden önce gercekte ne oldugunuz hatirlatilacak ve ardindan sizi bekleyen yeni mekana transfer edileceksiniz. Bu mekan ya bizimle beraber 4. yogunluktaki negatif dünyaya (zor ihtimal), ya yine 4. yogunluktaki pozitif dünyaya mezun olacaksiniz (büyük ihtimal), yada 3. yogunluktaki dünya benzeri baska bir gezegene transfer edilip (koyunlar icin) 4. yogunluktaki pozitiflige mezun olana kadar ayni devirleri tekrarlayacaksiniz. Bu kategoride "kalmis" olanlar sifir-nokta zamani haricinde hicbir sey hatirlamadan yasamlarina devam edecekler. Hasat zamani ile ilgili hicbirsey hatirlamayacaksiniz. Ancak yaraticinin size vermis oldugu aciklama ile cesaretlenmis bir sekilde ögreniminize devam edeceksiniz. Sanki mistik bir tecrübe yasamis gibi hissedeceksiniz ve hayat kaldigi yerden devam edecek.

    Tüm bunlarin sizlere aciklanmasinin nedeni yasamak istediginiz degisim icin gereken katalizatör etkisinin yaratilabilmesini saglamak icin. Bunun icin binlerce yildir buraya reenkarne oluyoruz.

    Tekrar ediyorum yazdiklarimi körü körüne "gercek" olarak algilamaniz icin yazmiyorum, ancak bu konu üzerine yapilan sorulara bizim tarafimizdan yapilabilecek tek aciklamasi bunlar. Tüm yazilar sadece bilginiz olsun diye sunuluyor! Bilgi ile ne yaparsiniz veya nasil yaparsiniz sorusu sizin kendi özgür iradenize kalmis bir secim. Negatiflik sadece "ne olmamak istediginizi" anlayabilmeniz icin var!

    ..."

    YanıtlaSil
  62. http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html


    Evet, bu yazıyla ilgili olarak bir kişi yorum yapmış. Bakın neler demiş!

    "...

    (İsmi kaldırdım) 9 Temmuz 2012 13:04

    Yazının tamamını okudum. Yaratımın ne muhteşem ve kusursuz bir sistem OLduğunu bir kez daha farkettim. İllüminati, ve negatife çalışan tüm Kadir-i Mutlak yaradanımın parçalarıma kalpten selamlarımı yolluyorum. Bu ne güzel bir anlatım, bu ne güzel "işimizi yaptık ve artık ayrılma zamanımız gelmiştir"in ifadesidir. Yazıdan çıkartılacak çok ders var önyargısız okunduğunda. Yazılı tarihimizden öte insanlık tarihinin küçük bir özeti yapılmış. Bu bilgileri evet bir çok kaynaktan almıştık. Bir kez daha bir ilüminati üyesinden alıyoruz. Yazıda da ifade edildiği gibi, çözümümüz sevgidir. İllüminati, yaratımdaki negatife hizmet rolünü oynamış insanlığı tekamülde bu noktaya getirmiştir. Ve yazıdan da anlaşıldığı üzere burada işlerinin bittiğinin ve ayrılma zamanlarının geldiğinin farkında oldukları anlaşılmaktadır. En önemli şey, buraya ne için geldiğimizin farkına varmaktır. Asli olan BİR OLan varlığımızin farkında OLarak, inancımizı maksimum seviyeye çıkarmak. YAZIDAKİ İLLÜMINATI ÜYESININ ANLATIMINDAKI KORKUSUZLUK, CESARET, GÖREVIN FARKINDALIĞI, SONSUZ INANCİ VE BIRLIK BILINCININ FARKINDALIĞI IŞİĞA ÇALİŞAN POZITIF VARLİKLAR OLARAK HER BİRİMİZE DERS OLMALIDIR. Bu güzel dersler için yaratıma, güzel yaradanıma, hayranlıkla seyrettiğim bu güzel sisteme, ve bu sisteme hizmet eden tüm yüzlerimize sonsuz teşekkür ediyor ve kadir'i mutlak yaradanımın sevgisiyle selamlıyorum. İşinizi çok iyi yaptınız, ayrılıyorsunuz. Bir gün tüm varoluşun parçalarının tekrar O'na döndürüleceği günde, tüm varoluşun tekrar ışıkla BİR OLacağı günde yine ona döneceğinizin sonsuz inancını taşıyorum. Kalpten gelen sevgilerimle

    ..."

    "...İllüminati, ve negatife çalışan tüm Kadir-i Mutlak yaradanımın parçalarıma kalpten selamlarımı yolluyorum. Bu ne güzel bir anlatım, bu ne güzel "işimizi yaptık ve artık ayrılma zamanımız gelmiştir"in ifadesidir. ..."

    İşte gördüğünüz gibi NEGATİF İÇİN ÇALIŞANLARA gönderilen bir selam.

    "...Bu güzel dersler için yaratıma, güzel yaradanıma, HAYRANLIKLA SEYRETTİĞİM BU GÜZEL SİSTEME, VE TÜM YÜZLERİMİZE SONSUZ TEŞEKKÜR EDİYOR ve kadir'i mutlak yaradanımın sevgisiyle selamlıyorum. İİŞİNİZİ ÇOK İYİ YAPTINIZ, AYRILIYORSUNUZ. Bir gün tüm varoluşun parçalarının tekrar O'na döndürüleceği günde, tüm varoluşun tekrar ışıkla BİR OLacağı günde yine ona döneceğinizin sonsuz inancını taşıyorum. Kalpten gelen sevgilerimle. ..."

    İşte alın size bir teşekkür yorumu. KİME. İLLUMİNATİ'YE
    Teşekkür ne içinmiş? HAYRANLIKLA SEYRETTİĞİ BU GÜZEL SİSTEM İÇİN
    Kim işini tamamlamış ve ayrılacakmış: YUKARDAKİ SORULARA CEVAPLARI VEREN

    PEKİ BU CEVAPLARI KİMİN VERDİĞİNİ BİLİYOR MUSUN, SAYIN YORUMCU?

    O'NUN BİR İLLUMİNATİ ÜYESİ VE BİR İNSAN OLDUĞUNU SANIYOR...!


    YanıtlaSil
  63. Dünya Egemenliği

    Yine yorumdan bir parçaya bakın:

    "... İllüminati, yaratımdaki negatife hizmet rolünü oynamış insanlığı tekamülde bu noktaya getirmiştir. Ve yazıdan da anlaşıldığı üzere burada işlerinin bittiğinin ve ayrılma zamanlarının geldiğinin farkında oldukları anlaşılmaktadır. ..."

    Peki yukardaki sorulara cevap veren hangi hizmetleri yapmış, bir de onun sözlerinden alıntı yapalım:

    "...
    Bu oyunu kazanmak icin ise mümkün oldugunca cok negatif olmak zorundayiz. Siddet, nefret, savaslar, cinayetler, hirs, kontrol, kölelik, soykirim, iskence, ahlaki bozulma, uyusturucular, hepsi ve daha fazlasi amacimizi gerceklestirme yolunda kullandigimiz araclar. Bu oyun icerisinde, sizin ve bizim aramizdaki fark su: biz oyunu oynadigimizin farkindayiz! Oyun hakkinda nekadar az bilirseniz ve hatirlarsaniz, hayat bir o kadar manasizlasmaya baslar. Oyun sürecinde sizlere araclar temin ediyoruz ve gözlerinizin önüne sunuyoruz fakat bunlari göremiyorsunuz. Kullanip kullanmama secimi sizin özgür iradenize bagli. Sorumluluk almaya baslamalisiniz. Aramizdan sadece BIRi burada. Bunu anlarsaniz, oyunuda anlarsiniz!

    ..."

    Cin karşısındaki insanların zekalarının ne kadar düşük seviyede olduğunu görmüş. Ya adam, pardon CİN daha ne desin. Anla be kardeşim anla. Anlamaya çalış. Neden anlamıyorsun? Çünkü gözü bağlanmış. Anlayamaz. Anlayamamak ne kötü bir şey! Bak cin bey sana TÜYO DA veriyor. Hadi ya, jeton düşsene, yok düşmez. Bak millete ne diyor:

    "... Bu oyun icerisinde, sizin ve bizim aramizdaki fark su: biz oyunu oynadigimizin farkindayiz! ..."

    Ama insanlar farkında değil.

    "...Oyun sürecinde sizlere araclar temin ediyoruz ve gözlerinizin önüne sunuyoruz fakat bunlari göremiyorsunuz. ..."

    Yok göremezler.

    "...Aramizdan sadece BIRi burada. Bunu anlarsaniz, oyunuda anlarsiniz! ..."

    Aralarından kimmiş bu BURADA olan BİRİ?

    Kedidir kedi! Ya daha açık mı söylesin filozof cin. İşte bu insanüstü varlıklardan BİRİ benim ve BURADAYIM diyor. Anla be kardeşim anla. Neyse vazgeçtim başkaları anlasın. Anlayan anlasın, anlamayan Hitler, Haushofer ve diğer cinciler gibi olsunlar. Bu cinlerin peşinden gitsinler. İki sevgi lafını araya sıkıştırdı diye bunlara inansınlar. Ya söylediklerinin çoğu yalan ve bazıları gerçek olsa da hep üstü örtülü ve TERSYÜZ edilmiş şeyler. Ama bunlarına söylediklerine inanıp peşlerine takılmışlar ve hala da takılan binlerce insanlar var. Hayret. Hayret ki, ne hayret.

    "Negatif Polarizasyon" dedi anlamadın. Düz konuştu gene anlamadın. Ben sana ne diyeyim. Bak açıkça bunun ne anlama geldiğini anlatıyor:

    "... Bu oyunu kazanmak icin ise mümkün oldugunca cok negatif olmak zorundayiz. Siddet, nefret, savaslar, cinayetler, hirs, kontrol, kölelik, soykirim, iskence, ahlaki bozulma, uyusturucular, hepsi ve daha fazlasi amacimizi gerceklestirme yolunda kullandigimiz araclar. ..."

    Lafı uzatmayacağım. Size bunları görsel olarak sunacağım. Şimdi size vereceğim kelimeleri ARAMA MOTORUNA YAZIN. Şu aşağıdaki gibi kelimeleri kopyalayıp GÖRSELLERDE ARAYIN. "Amaçlarını gerçekleştirme yolunda kullandıkları araçları" GÖRÜN...!:

    şiddet savaş cinayet bombalı saldırı terör

    Baktınız mı? Siz de teşekkür etmeyi düşünüyor musunuz?


    şiddet, nefret, savaşlar, cinayetler, hırs, kontrol, kölelik, soykırım, işkence, ahlaki bozulma, uyuşturucular












    YanıtlaSil
  64. Dünya Egemenliği

    Bu yukarda alıntıladığım yazı, yazının tümü değil ama çoğu var. Bunların çoğu gereksiz. Zaten kaç kişi anlayabilir. Ama arada söyledikleri bazı sözleri çevirmek için buraya alıntıladım. Bu sözlerden bazılarını yorumlayalım da, bunların peşlerine takılan insanlar ne kadar kör olduklarını görsünler. Yok yok, en iyisi görmesinler. Şeytan alsın götürsün, buna layıklar mı? Ben başkaları için yazıyorum. Ama yine de biliyorum ki, onlar da umursamaz olmaya devam edecekler. Günlük hayatın uğraşıları arasında yaşamı her şey sanki çok normalmiş gibi yaşamaya devam edecekler. Ta ki, HASAT VAKTİ gelinceye kadar. GEÇİŞ olacak ta, acaba insanların ÇOĞUNLUĞU nereye geçecekler? Başka bir yaşama mı? Yazı da öyle diyor. Ben de inandım!

    Evet bir HASAT ve bir GEÇİŞ var.

    Bakın soru nasıl: Soru çok güzel.

    "...
    S: Yani hasat geldiği zaman bana, yakınlarıma, tanıdıklarıma ne olacak? Peki sonuçta nüfusun çoğunluğu uyarılara kulak asmadığı için boş vermelerinin cezasını mı çekecekler?..."

    Gelelim cevaba, cevap YALAN: Bu yalan size tanıdık geliyor mu? Yoksa sizce doğru mu cevap veriyor.

    C: Bu hayatta etrafında gelişen son olaylara bağlı bir durum. Örneğin, diyelim ki değişimler sırasında bu "ben" dediğin senin fiziksel dışa vurumun öldü, böylece anında inkarnasyonlar arasında bulunduğumuz muhteşem mekana gelip bizimle beraber olacaksın, buraya anti-maddede diyebiliriz. İnsanlar buraya "cennet" de diyebilirler. Burada değişimler sırasında ölmüş olan tanıdığın ve sevdiğin herkesle yeniden buluşup muhteşem ve zevkli bir birleşmeyi yaşayacaksın. .."

    Yok yaa. Peki nasıl inanacağız sana? Hadi söylesene, neyse ben onun adına cevap veriyor olayım:

    Cevap: Yukarda aynen söylediğim gibi olacak. Ne kadar kötü de olsanız, ne kadar umursamaz da olsanız, öldüğünüzde -pardon bu kelimeyi kullanmayalım- yani fiziksel dışa vurumunuz, yani bedeniniz bu dünyada kaldığında, ruhunuz öbür tarafa anında gidecek. Orada, o muhteşem mekanda -cennet de diyebiliriz- önceden ölmüş sevdiklerinizle birlikte olup yaşamaya devam edeceksiniz.

    Soru: Bir dakika bu yukardaki sözlerin aynısı gibi oldu. Ben gene pek inanamadım. Nasıl inanmam gerekiyor demiştim.

    Cevap: Sen de biraz anla artık canım. Bunu sana ayrıca anlatsam olmaz mı? Ama söz ver aramızda kalacak. Tamam mı?

    -: Ne dedin anlamadım!

    Cevap: Bak kardeşim bizler insanların rüyalarına girerek, onlara rüyalarında ölmüş akrabalarının taklidini yapıyoruz. Onlar da bu numarayı yutuyorlar. Bazen de rüyaların dışındaki olayları da kullanıyoruz, örneğin vizyon göstermek gibi, falan filan, işte böyle şeyler.

    Soru: Ha anladım. Peki, insanlar neden buna hemen inanıyorlar?

    Cevap: Çünkü onlar YALANI seviyorlar. KANDIRILMAK istiyorlar. Biz onların rüyasına girip de onlara YALAN da olsa bir mesaj verince, bu mesajın kendilerine YARATICI'DAN gönderildiğine inanmak İSTİYORLAR. Ayrıca bu rüyalar HOŞLARINA GİDİYOR. Böylece geçmişteki peygamberler gibi OLAĞANÜSTÜ DURUMLARI yaşamaları kendilerini MEMNUN EDİYOR.

    Soru: Yani kaynağı CİNLER. Ama onlar başka düşünüyorlar. Siz de ama çok kurnazsınız. Tebrikler, çok zekisiniz. Bir dakika sizin zekanızın 10 yaşındaki bir çocuğa eşit olduğunu söylüyorlardı! Öyle değil mi?

    Cevap: :))) ....

    Soru: Evet anlıyorum. Yani bunu diyenlerin zekası mı 10 yaşındaki çocuğa eşit? Tamam cevaba gerek yok.

    Cevap: Neyse gitmem lazım. Bizim çok işimiz var.

    Soru: Yaa bir dakika, daha bu dünyayı yönetenlerin, bu örgütlerdekilerin zekalarını soracaktım! Mesela Hitler'in, Prof. Haushofer'in.... Neyse kalsın.













    YanıtlaSil
  65. Dünya Egemenliği

    2. Sel. 2:9-12 Fakat bu kanunsuz adam, Şeytan'ın kontrolünde gerçekleştirdiği işlerden aldığı destekle varlığını sürdürürken, etkileyici işler, sahte alametler, şaşılacak şeyler gerçekleştirerek, her türlü kötülüğe ve hileye başvurarak, yok olmaya giden kişileri etkileyecek. Aslında o kişiler, kendilerini kurtarabilecek olan hakikat sevgisine içlerinde yer vermemelerinin karşılığını görürler. Bu nedenle Tanrı, yalana inanmalarına yol açan aldatıcı bir gücün onları etkilemesine izin veriyor ki, hepsi yargılanabilsin. Çünkü onlar hakikate inanmadılar, tersine kötülükten zevk aldılar.

    Madem yalanı seviyorlar, öyleyse bir takım güçler bu insanları peşlerine takabilir. Sonra onlar da başkalarını aynı şekilde aldatabilirler. Ama bir YARGI var ve bir HASAT var:

    Ama sembolik HASAT iki yönlü. Önce iyiler toplanacaklar. Bu öldürülme anlamına gelmiyor: Ekinler ambara kaldırılacaklar. Çünkü ekin iyidir, korunup saklanılır. İyiler de aynı şekilde.

    Vahiy 14:l4 Sonra beyaz bir bulut gördüm. Bulutun üzerinde “insanoğluna benzer biri” oturuyordu. Başında altın bir taç, elinde keskin bir orak vardı. 15 Tapınaktan çıkan başka bir melek bulutun üzerinde oturana yüksek sesle bağırdı: “Orağını uzat ve biç! Biçme saati geldi. Çünkü yerin ekini olgunlaşmış bulunuyor.” 16 Bulutun üzerinde oturan, orağını yerin üzerine salladı, yerin ekini biçildi.

    Sonra da kötülerin HASADI. Burada hasat edileceklerin hepsi ölecekler: Yerin Asması. Üzüm ezilirse suyu çıkar. Kötüler için uygun bir örnek. Onların da kanları çıkacak. Bunlar simgesel anlatımlar. Herhalde anlaması o kadar da zor değil.

    Vahiy 14:17 Gökteki tapınaktan başka bir melek çıktı. Onun da keskin bir orağı vardı. 18 Ateş üzerinde yetkili olan başka bir melek de sunaktan çıkıp geldi. Keskin orağı olana yüksek sesle, “Keskin orağını uzat!” dedi. “Yerin asmasının salkımlarını topla. Çünkü üzümleri olgunlaştı.” 19 Bunun üzerine melek orağını yerin üzerine salladı. Yerin asmasının ürününü toplayıp TANRI ÖFKESİNİN BÜYÜK MASARASINA ATTI. 20 Kentin dışında çiğnenen masaradan kan aktı. Kan, 1 600 ok atımı kadar yayılıp atların gemlerine dek yükseldi.

    Yoel 3:13
    Salın orakları, ekinler olgunlaştı.
    Gelin, üzümleri çiğneyin,
    Sıkma çukuru üzümle dolu, şarap tekneleri taşıyor.
    ULUSLARIN KÖTÜLÜKLERİ BU DENLİ ÇOKTUR.”
    Kalabalıklar,
    Yargı vadisini dolduran nice kalabalıklar...
    Yargı vadisinde RAB'bin günü yaklaştı.

    Vahiy 19:
    11 Bundan sonra göğün açılmış olduğunu, beyaz bir atın orada durduğunu gördüm. Binicisinin adı Sadık ve Gerçek'tir. Adaletle yargılar, savaşır. 12 Gözleri alev alev yanan ateş gibidir. Başında çok sayıda taç var. Üzerinde kendisinden başka kimsenin bilmediği bir ad yazılıdır. 13 KANA BATIRILMIŞ BİR KAFTAN GİYMİŞTİ. Tanrı'nın Sözü adıyla anılır. 14 Beyaz, temiz, ince ketene bürünmüş olan gökteki ordular, beyaz atlara binmiş O'nu izliyorlardı. 15 Ağzından ulusları vuracak keskin bir kılıç uzanıyor. Onları demir çomakla güdecek. HER ŞEYE GÜCÜ YETEN TANRI'NIN ATEŞLİ GAZABININ ŞARABINI ÜRETEN MASARAYI KENDİSİ ÇİĞNEYECEK. 16 Kaftanının ve kalçasının üzerinde şu ad yazılıydı:

    KRALLARIN KRALI VE EFENDİLERİN EFENDİSİ

    17-18 Bundan sonra güneşte duran bir melek gördüm. Göğün ortasında uçan bütün kuşları yüksek sesle çağırdı: “Kralların, komutanların, güçlü adamların, atlarla binicilerinin, özgür köle, küçük büyük, hepsinin etini yemek için toplanın, Tanrı'nın büyük şölenine gelin!”

    19 Sonra canavarı, dünya krallarını ve onların ordularını, ata binmiş Olan'la O'nun ordusuna karşı savaşmak üzere toplanmış gördüm. 20 Canavarla onun önünde doğaüstü belirtiler gerçekleştiren sahte peygamber yakalandı. Sahte peygamber, canavarın işaretini alıp heykeline tapanları bu belirtilerle saptırmıştı. Her ikisi de kükürtle yanan ateş gölüne diri diri atıldı. 21 Geriye kalanlar, ata binmiş Olan'ın ağzından uzanan kılıçla öldürüldü. Bütün kuşlar bunların etiyle doydu.

    YanıtlaSil
  66. Dünya Egemenliği

    Şeytan ve cinleri unutulmayacaklar. Önce bin yıl için bağlanacaklar. Sonra da yok edilecekler.

    Vahiy 20:
    1 Sonra bir meleğin gökten indiğini gördüm. Elinde DİPSİZ DERİNLİKLERİN anahtarı ve büyük bir zincir vardı. 2 Melek ejderhayı –İblis ya da Şeytan denen o eski yılanı– yakalayıp bin yıl için bağladı. 3 Bin yıl tamamlanıncaya dek ulusları bir daha saptırmasın diye onu DİPSİZ DERİNLİKLERE ATTI, oraya kapayıp girişi mühürledi. Bin yıl geçtikten sonra kısa bir süre için serbest bırakılması gerekiyor.

    7 Bin yıl tamamlanınca Şeytan atıldığı zindandan serbest bırakılacak. 8 Yeryüzünün dört bucağındaki ulusları –Gog'la Magog'u (Yecüc-Mecüc) saptırmak, savaş için bir araya toplamak üzere zindandan çıkacak. Toplananların sayısı deniz kumu kadar çoktur.

    9 Yeryüzünün dört bir yanından gelerek kutsalların ordugahını ve sevilen kenti kuşattılar. Ama gökten ateş yağdı, onları yakıp yok etti. 10 Onları saptıran İblis ise canavarla sahte peygamberin de içinde bulunduğu ateş ve kükürt gölüne atıldı. Gece gündüz, sonsuzlara dek işkence çekeceklerdir.

    Bazı ifadeler de sembolik anlatımlar da var. Ama Şeytan ve cinleri, yani perde arkasındaki asıl kötülük güçleri kesinlikle cezalandırılacaklar.

    Yeşaya 24:
    Ey dünyada yaşayanlar,
    Önünüzde dehşet, çukur ve tuzak var.
    Dehşet haberinden kaçan çukura düşecek,
    Çukurdan çıkan tuzağa yakalanacak.
    Göklerin kapakları açılacak,
    Dünyanın temelleri sarsılacak.
    Yeryüzü büsbütün çatlayıp yarılacak,
    Sarsıldıkça sarsılacak.
    Dünya sarhoş gibi yalpalayacak,
    Bir kulübe gibi sallanacak,
    İsyanlarının ağırlığı altında çökecek
    Ve bir daha kalkamayacak.
    O GÜN RAB YUKARIDA, GÖKTEKİ GÜÇLERİ (Şeytan ve Cinleri)
    Ve aşağıda, yeryüzündeki kralları CEZALANDIRACAK.
    ZİNDANA TIKILAN TUTSAKLAR GİBİ
    CEZAEVİNE KAPATILACAK (Bin yıl hapis kalacaklar)
    VE UZUN SÜRE SONRA CEZALANDIRILACAKLAR. (Bin yılın sonunda yok edilecekler)

    Evet sonuçta bir GEÇİŞ var, ARMAGEDON'da bir geçiş olacak. İnsanlar da iki farklı yere geçiş yapmış olacaklar.

    BİRÇOKLARI YERYÜZÜNÜ ÖLEREK TERKEDECEKLER,

    BAZILARI İSE SAĞ BIRAKILARAK YERYÜZÜNDE KALACAKLAR:


    Vahiy 21:3-4 Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: “İşte, Tanrı'nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O'nun halkı olacaklar, Tanrı'nın kendisi de onların arasında bulunacak. Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. ÇÜNKÜ ÖNCEKİ DÜZEN ORTADAN KALKTI.”

    Tufan'dan ÖNCEKİ DÜZEN Tufan'da ortadan kalktı.
    Tufan'dan sonra biraz daha farklı şekilde yeniden başladı ve buna NOVUS ORDO SECLORUM dediler. Bu düzen de bu kez farklı bir şekilde kalkacak. Artık suyla olmayacak. Ateşle olacak. Yani Armagedon'da da yine bir kez daha ve bu sefer son kez ÖNCEKİ DÜZEN ortadan kalkmış olacak. Artık NOVUS ORDO SECLORUM olmayacak.


    37. Mezmur 37:7-11

    Davut'un mezmuru

    RAB'bin önünde sakin dur, sabırla bekle;
    Kızıp üzülme işi yolunda olanlara,
    Kötü amaçlarına kavuşanlara.
    Kızmaktan kaçın, bırak öfkeyi,
    Üzülme, yalnız kötülüğe sürükler bu seni.
    ÇÜNKÜ KÖTÜLERİN KÖKÜ KAZINACAK,
    Ama RAB'be umut bağlayanlar yeryüzünü miras alacak.
    Yakında kötünün sonu gelecek,
    Yerini arasan da bulunmayacak.
    Ama alçakgönüllüler yeryüzünü miras alacak,
    Derin bir huzurun zevkini tadacak.

    Kötülükten kaç, iyilik yap;
    Sonsuz yaşama kavuşursun.
    Çünkü RAB doğruyu sever,
    Sadık kullarını terk etmez.
    Onlar sonsuza dek korunacak,
    KÖTÜLERİNSE KÖKÜ KAZINACAK.
    DOĞRULAR YERYÜZÜNÜ MİRAS ALACAK,
    ORADA SONSUZA DEK YAŞAYACAK.

    YanıtlaSil
  67. Dünya Egemenliği

    "BİZ BURDAYIZ"

    Evet onların sloganlarından biri de "Biz Burdayız" demeleridir. Çünkü zaten başka bir yere de gidemezler. Yukardaki alıntılanan soru cevap yazısında da konuyu yalanlarla anlatsa da aynı şeyi söylüyor. Onlar BURADALAR, ÇÜNKÜ BURADA HAPİSLER.

    "...C:... Şu an anlaşma süresince burada kalıp gezegene polarite opsiyonunu sunmaya devam edeceğiz. Yahweh zamanında bizi gezegenin astral yüzeyinde hapsetmişti. ... Burada kalmayı seçtik fakat grup ruhumuzun Yahweh tarafından hapsedilmesinden dolayı oluşan karma etkileşimi,... "

    İşte içine yalanlar eklenmiş yazıdan bir alıntıda da kendilerinin hapsedildiklerinden ama daha sonra burada kalmayı kendileri istemişler gibi, sanki özgürlermiş gibi anlatıyor. Onlar özgür falan değiller. "Zamanında" dediği tarih 1914 yılıdır. O tarihten beri Dünya'ya ellerinden gelen zararı vermeye çalışıyorlar. Ne diyor?

    "...C: ... Şu an anlaşma süresince burada kalıp gezegene POLARİTE OPSİYONUNU sunmaya devam edeceğiz. ..."

    "...C:... Gezegeni terk edip konseye rapor vermek üzere dönmek istediğimizde ise Yahweh gitmemize izin vermedi ve ikinci denememizde bizi gezegenin astral yüzeyinde hapsetti. ..."

    "...C:... Bu oyunu kazanmak için ise mümkün olduğunca çok negatif olmak zorundayız. Şiddet, nefret, savaşlar, cinayetler, hırs, kontrol, kölelik, soykırım, işkence, ahlaki bozulma, uyuşturucular, hepsi ve daha fazlası amacımızı gerçekleştirme yolunda kullandığımız araçlar. Bu oyun içerisinde, sizin ve bizim aramızdaki fark şu: Biz oyunu oynadığımızın farkındayız! ..."

    "...C...Lütfen bunu anlayın, biz negatif olmak zorundayız. Bu nedenle biz buraya gönderildik. Bu bizim daha öncede bahsettiğim katalizatörlük görevimizi yerine getirerek sizlere yardım etmek içindi. Negatiflik bizim için zor, yani fiziksel bir anlamda değil, (Oynadığımız karakterler böyle programlandığımız için bundan haz alıyorlar), ancak spiritüel anlamda bu gerçekten zor. Biz düşük titreşimdeki negatifliğin üzerinden cağlar evvel geçmiştik. Bizler ışık ve sevgiyiz. Bizim için spiritüel anlamda böyle negatif olmamız çok zor ancak bunu sizi sevdiğimiz ve sonunda hakkınız olan yüksek mertebenize ulaşabilmeniz için yapıyoruz. ..."

    Evet onlar çok yoğun bir şekilde POLARİTE OPSİYONUNU gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Onlar çok faal bir çalışma içindeler. Dünya'nın HALİ de bunu göstermiyor mu? Ne diyor "Negatif olmak zorundayız", "Bunu sizi sevdiğimiz için yapıyoruz." Neler yapıyorlar dı? Şiddet, nefret, savaşlar, cinayetler, hırs, kontrol, kölelik, soykırım, işkence, ahlaki bozulma, uyuşturucular, hepsi ve daha fazlası! İşte onlar insanları çok sevdiklerinden bunları yapıyorlar. Daha doğrusu insanların BU TÜR NEGATİF OPSİYONU SEÇMELERİ İÇİN ONLARA YOL GÖSTERİYORLAR. Evet zorlama yok. Yine de seçenler insanların kendileri? Ama insanlara bunları yaptırmak için biraz destek vermek gerekir. Örneğin bazı ideolojileri sanki çok iyiymiş gibi pazarlayarak. Bunun için de SAHTE DİNLER de bulunuyor elbette. Sonra milyonlarcası Yaratıcı'ya hizmet ettiğini sanarak birbirlerini boğazlasınlar! "Bunu sizi sevdiğimiz için yapıyoruz" diyor. Sevgiye bak sevgiye!

    "... bunu sizi sevdiğimiz ve sonunda hakkınız olan YÜKSEK MERTEBENİZE ULAŞABİLMENİZ İÇİN yapıyoruz. ..."

    İşte cinlerin bu yardımlarından yararlananlar sonunda bu YÜKSEK MERTEBEYE ulaşacaklar. Yani GEBERİP GİDECEKLER!

    "...C:...Bu kategoride "kalmış" olanlar sıfır-nokta zamanı haricinde hiçbir şey hatırlamadan yaşamlarına devam edecekler. Hasat zamanı ile ilgili hiç bir şey hatırlamayacaksınız. ..."

    Ölüler hiç bir şey hatırlamazlar. Elbette onlara "yaşamlarına devam edecekler" demesi gerekiyor. Elbette ki, YALAN. O da zaten "körü körüne" "gerçek" olarak algıla demiyor.

    "...C:...Tekrar ediyorum yazdıklarımı körü körüne "gerçek" olarak algılamanız için yazmıyorum, ancak bu konu üzerine yapilan sorulara bizim tarafımızdan yapılabilecek tek açıklaması bunlar. ..."

    YanıtlaSil
  68. Dünya Egemenliği



    "...C:...Tekrar ediyorum yazdıklarımı körü körüne "gerçek" olarak algılamanız için yazmıyorum, ancak bu konu üzerine yapılan sorulara bizim tarafımızdan yapılabilecek tek açıklaması bunlar. Tüm yazılar sadece bilginiz olsun diye sunuluyor! Bilgi ile ne yaparsınız veya nasıl yaparsınız sorusu sizin kendi özgür iradenize kalmış bir seçim. Negatiflik sadece "ne olmamak istediğinizi" anlayabilmeniz için var!..."

    Tercüme etmeye gerek var mı? Gerek yok. Burada tam doğru olanı söylüyor. Ama daha fazlasını bekleme diyor. Benim bu yazdıklarımı körü körüne gerçek, "HAKİKAT" olarak kabul etmek zorunda değilsin diyor. Doğru. Çünkü içinde sayısız yalanlar olan bir yazı. Öte yandan konunun etrafında dönen konular GENEL ÇERÇEVEDE "gerçek" etrafındaki konular. Yani söylediği yalanlar da, yine bu "gerçek" olan şeylerle ilgili şeyler. Örneğin Dünya'da hapsedilmiş olmaları ve buradaki bütün olumsuz (negatif) yöndeki faaliyetleri.

    Evet Şeytan ve Cinleri burada Dünya'dalar. Yani aramızdalar. Onlar gökten Dünya'ya atıldılar. Bunun tarihi MS 1914 yılıdır. Evet kesin tarihler söz konusu. 1914 yılı çok önceden belirlenmiş bir tarihtir. Bu tarihte görünmez bir savaş oldu. Bu savaş gökte oldu ve bu savaşta Mikael, (Mikael, İsa'nın gökteki melek adı) ile bütün melekler Şeytan ve cinlerine karşı savaştılar. Bu önceden amaçlanmıştı. Şeytan ve cinleri buna karşı koyamadılar ve yenildiler. Onlar hemen yakalanıp DİPSİZ DERİNLİKLERE atılabilirlerdi. Fakat henüz bunun için vakit gelmemişti. Şeytan'ın vakti henüz dolmamıştı. Fakat gökte bir KRALLLIK kurma vakti gelmişti. Bu krallığın Kral'ı olarak İsa Mesih (Mesih: Atanmış Kral) 1914'te başa geçti. Bu tarihte ilk olarak GÖKLERİ Şeytan ve cinlerden temizledi.

    Vahiy 12:7-12:

    7-8 Gökte savaş oldu. Mikail'le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. 9 Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı. 10 Bundan sonra gökte yüksek bir sesin şöyle dediğini duydum:

    “Tanrı'mızın kurtarışı, gücü, egemenliği
    Ve Mesihi'nin yetkisi şimdi gerçekleşti.
    Çünkü kardeşlerimizin suçlayıcısı,
    Onları Tanrı'mızın önünde gece gündüz suçlayan
    Aşağı atıldı.
    Kardeşlerimiz Kuzu'nun kanıyla
    Ve ettikleri tanıklık bildirisiyle
    Onu yendiler.
    Ölümü göze alacak kadar
    Vazgeçmişlerdi can sevgisinden.
    Bunun için, ey gökler ve orada yaşayanlar,
    Sevinin!

    Vay halinize, yer ve deniz!
    Çünkü İblis ZAMANININ AZ OLDUĞUNU BİLEREK
    BÜYÜK BİR ÖFKEYLE üzerinize indi.”

    Yukardaki yazıdan tekrar yapalım:

    Ruh ülkesi diyebileceğimiz Tanrısal mekanda melekler Tanrı ile birlikte yaşarlar. Bir zamanlar Şeytan ve Cinler de burada bulunabiliyorlardı. Ancak belirli bir tarihten sonra buradan kovuldular ve gökler bunlardan temizlendi. Bu nispeten çok yakın bir tarihte oldu. Nereye kovuldular? Buraya, yeryüzüne ve dolaylarına. ONLAR BURADAN DIŞARI ÇIKAMAZLAR. Peki önceden burada değiller miydi? Evet, önceden de buraya serbestçe girip çıkabiliyorlardı. Şimdi farkı artık buradan çıkıp göksel ruh ülkeye ya da evrende başka bir yere gidemezler. Ama yine de çok yakında buradan da alınıp başka bir yere nakledilecekler. Bu yerin adı: "Dipsiz Derinlikler" ya da "Uçurum" dur. Bu Şeytan ve cinleri için faaliyetsizlik içinde hapsedilecekleri anlamında kullanılan bir sözcüktür. Şeytan ve Cinler tam bin yıl boyunca burada faaliyetsiz kalacaklar. Burada faaliyet kavramını biraz açmak gerekir. Çünkü onlar şimdi her zamankinden çok daha faaldirler. Onlar bütün dünyayı saptırmak üzere büyük bir gayretle çalışıyorlar. Bunu geçmiş binlerce yıldır zaten yapıyorlardı. Şimdi ise vakitlerinin tükenmekte olduğunu bildiklerinden büyük bir azimle yapıyorlar.

    Onlar işlerini TAMAMLADILAR ve VAKİT DOLDU. AYRILMA ZAMANI GELDİ.

    YanıtlaSil
  69. Dünya Egemenliği

    Şimdi biraz en başa gidelim ve Şeytan'la ilgili söylenenlere bir bakalım. Eğer bu ön bilgiler olmazsa bu KARTAL meselesini anlamak zorlaşır. Yani TEK BAŞLI ve ÇİFT BAŞLI KARTAL var ya o konu. Bunun nereye dayandığını anlamak için filmi başa sarmak zorundayız. Aksi takdirde, herkes öyle böyle bir şeyler anlatır ve hiç bir şey anlaşılmaz.

    Ayrıca şu konuyu da en başta anlamak gerekiyor. BU DÜNYAYI KİM YÖNETİYOR?

    Bu soruya iki türlü cevap verilebilir:

    BU DÜNYAYI YARATICI YÖNETİYOR. Nedeni: Çünkü O yaratmış ve güç O'nun elinde.

    BU DÜNYAYI ŞEYTAN YÖNETİYOR. Nedeni: Çünkü Şeytan bu dünyayı yönetme iznine sahip. Bu izni kendisine Tanrı vermiş.

    Evet bunu anlamak için filmin ve olayların başına gidelim. Aslında uzun alıntılar yapmaya gerek yok. Hem uzun olunca konu boğulur. Kısa alıntılar daha iyidir. Anlaması kolaylaşır. Ama burada bazı istisnalar yapmak faydalı olabilir. Çünkü daha filmin başında biraz etraflıca bilgi gerekir.

    Bir şeyi iyi anlatmak istiyorsan, cümleler kısa olacak. Basit bir dil en iyi dildir. Siz de akademik dile inanmayın. O dil insanlara bir şeyler vermekten çok kişisel kaygılar ve zorunluluktan dolayıdır. En iyi anlatım basit ve öz olanıdır. Aslında kitap da bu türden bir anlatıma sahiptir. Bu kitap profesörler anlasın diye yazılmamış. Halk anlasın diye yazılmış. Tersine öyle insanlar için hor görülen bir uslup ve basitlik taşır. Öte yandan bu benim de çok hoşuma gider. Kitap öyle basit görünür ki, bu sözde alim insanlar bu sözleri küçümserler. Ama bu davranışları benim hoşuma gider o başka. Neden? Çünkü aslında kitabın dili yalnızca bir şeyler anlatmak için değildir. Kitap bilginin doğru adrese gitmesi için çok ustaca dizayn edilmiştir. Kötülerden hiç biri anlayamazlar. Ama bunun ayrıntıları çok. Bu yüzden bunu kimler anlayamaz. Örneğin şunlar:

    Münih Üniversitesi Jeopolitik Enstitüsü Profesörü General Karl Haushoffer
    Şair ve gazeteci, Dietrich Eckart,
    Mimar Alfred Rosenberg
    Fizikçi Dr. Morell

    " Haushoffer gizli bilimlerin yanısıra Zen Budizmi'ne de ilgi duyuyordu. Tibetli Lama rahiplerinden ders almıştı. Dietrich Eckart'tan sonra Hitler'i etkileyen ikinci kişiydi. Berlin'de Berlin Luminous Locası'nı o kurmuştu. Haushoffer ünlü Rus büyücü ve metafizikçisi Gregor İvanovich Gurdyev'in öğrencisiydi. Gurdyev ve Haushoffer Dünyanın altında yaşayan ve insandan daha üstün Dünya dışı bir tür ile ilişki içerisinde olduklarına emin oldukları Tibet Locasına üyeydiler. Hitler, Alfred Rosanberg, Himler, Goring ve Hitler'in hemen hemen yanından hiç ayırmadığı Fizikçisi Dr. Morell de aynı zamanda bu Loca'ya üyeydiler."


    Daniel 12:

    1 “O zaman senin halkını koruyan büyük önder Mikail görünecek. Ulusun oluşumundan beri hiç görülmemiş bir sıkıntı dönemi olacak. Bu dönemde halkın –adı kitapta yazılı olanlar– kurtulacak. 2 Yeryüzü toprağında uyuyanların birçoğu uyanacak: Kimisi sonsuz yaşama, kimisi utanca ve sonsuz iğrençliğe gönderilecek. 3 Bilgeler gökkubbe gibi, birçoklarını doğruluğa döndürenler yıldızlar gibi sonsuza dek parlayacaklar. 4 Ama sen, ey Daniel, son gelinceye dek BU SÖZLERİ SAKLA, KİTABI MÜHÜRLE. BİLGİLERİ ARTSIN DİYE BİRÇOKLARI ORAYA BURAYA GİDECEK.”

    5 Ben Daniel baktım, biri ırmağın bu kıyısında, öbürü öbür kıyısında duran başka iki varlık gördüm. 6 İçlerinden biri, ırmağın suları üzerinde duran keten giysili adama, “Bu şaşırtıcı olayların son bulması ne kadar zaman alacak?” diye sordu.

    7 Irmağın suları üzerinde duran keten giysili adamın sağ ve sol elini göğe kaldırarak sonsuza dek Diri Olan'ın adıyla ant içip, “Üç buçuk yıl alacak” dediğini duydum, “Kutsal halkın gücü tümüyle kırılınca, bütün bu olaylar son bulacak.”

    8 ADAMIN SÖYLEDİKLERİNİ DUYDUMSA DA ANLAMADIM. Bunun için, “Ey efendim, bunların sonu ne olacak?” diye sordum.

    9 Şöyle yanıtladı: “Sen git, Daniel. BU SÖZLER SON GELİNCEYE DEK SAKLANIP MÜHÜRLENECEK. 10 Birçokları kendilerini arıtıp temizlenecek, lekesiz duruma gelecek, ama KÖTÜLER KÖTÜLÜK ETMEYİ SÜRDÜRECEK. KÖTÜLERİN HİÇBİRİ ANLAMAYACAK, bilgeler anlayacak.


    YanıtlaSil
  70. Dünya Egemenliği

    Evet kötülerin anlamaması iyi bir şeydir. Bu yüzden kitabın sözleri onlara aptallık olarak görünecektir. Halbuki üstün bir bilinçle özenle öyle yapılmıştır, bilmezler. Neden bu insanlardan gizlenir? Çünkü onlar kendi bilgileriyle gururlanırlar ve birçokları kendilerini bu yüzden üstün görmeye alışmışlardır. Eğer alçakgönüllü iseler o başka. Sonuçta demek ki işlerin böyle yürümesi gerekiyor. Onlara göre İsa'nın etrafındaki insanlar sıradan basit insanlardı. İsa'nın devrindeki önemli kişilikler, din adamları da aynı düşüncedeydiler. Ve kendi çıkarları için İsa'yla takipçilerine zulmettiler. Bunlar hem halktan gerçek bilgileri sakladılar, aslında böylece kendilerini de kandırmış oldular, hem de paraya, mevkiye ve gösteriş yapmaya düşkün oldukları olduklarından bundan vazgeçmediler. Aslında bu tutum günlerimize kadar sürüp gelen bir şeydir. Vatikan'ın haksız yoldan edindiği serveti trilyonları aşıyor. Genelev bile işleten papalar olmuş. Ayrıntı çok. Bunlara biraz değinmekte fayda var. Çünkü hem sahte dinle hem de ruhçulukla saptırılmış insanların kötülüklerini açığa vuruyor. Neden bazı aileler bu kadar zenginler? "Tanrı vermiş" öyle mi? Peki bunların Şeytan ve cinlerle ilgili sembollerini de mi Tanrı göndermiş? Ama konuyu atladık. Konumuz gerçek bilgelik ve aydınlanmayla ilgiliydi. Bu insanlar Şeytan ve cinlerin etkisiyle KARANLIKTA kalmaya mahkumlar. Ama kendilerini AYDINLATILMIŞ olarak görüyorlar. Çok güzel çok! Tanrı bunlara mı aydınlanma verecek. Milyarlarca insanı sömür, kanına gir, milyarların üstünde de otur. Sonra bir takım insanüstü varlıklar sana bir de "Dünya Egemenliği" versinler. Tanrı da seyretsin öyle mi? Evet Tanrı'dan gelecek elbette büyük bir darbe. O zaman aydınlığı, karanlığı anlayacaklar.

    Luka 10:21 O anda İsa Kutsal Ruh'un etkisiyle coşarak şöyle dedi: "Baba, yerin ve göğün Rabbi! Bu gerçekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip küçük çocuklara açtığın için sana şükrederim. Evet Baba, senin isteğin buydu.

    Bu insanların soygunculukları tarihe kadar gider. Tefecilik yapmaları da öyle. Bu yüzden Musa Kanunu bunları yasaklamıştı. Ama konu geniş, sadece küçük bir örnek verelim. Yahudilerin Musa Kanunu'a göre yılda bir kez gelip hayvan kurbanları sunmaları gerekiyordu. Bu Yahudilerin birçoğu çok uzaklardan geldiklerinden dolayı, hayvanlarını yanlarında getirmektense yanlarında para getirmeyi tercih ediyorlardı. Peki Ferisiler, Sadukiler gibi din adamları ne yapıyorlardı? Örneğin Mabet'in içinde ticaret yapıp hayvan satıyorlardı. Elbetteki fahiş fiyatlara oradan satın alacaksın. Tamam da param başka ülke parası. Sorun değil, mabette para değiş tokuşu yapılabiliyor. Ama senin paranın değerinin kat kat altındaki bir karşılığıyla paranı değiştirmek zorundasın. Bu paraların gittiği kaynak neresiydi? Evet O zamanın Başkahin'i (Hanna, Kayafa gibi) ve kendi adamları bütün bu sahtekar ticaretten büyük bir servet yapıyorlardı. Yani insanları dolandırıyorlardı. Bunların örnekleri çok ama konu dağılır. İsa neden mabetteki bu soygunculuğa karşı çıktı, işte bu yüzden. İsa'yı öldürtmekte kimler başı çekti? İşte bu HAYDUT adamlar, soyguncular, ikiyüzlü din adamları.

    Markos 11:15 Oradan Yeruşalim'e (Kudüs) geldiler. İsa tapınağın avlusuna girerek oradaki alıcı ve satıcıları dışarı kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi. 16 Yük taşıyan hiç kimsenin tapınağın avlusundan geçmesine izin vermedi.

    17 Halka öğretirken şunları söyledi: “ ‘Evime, bütün ulusların dua evi denecek’ diye yazılmamış mı? Ama siz onu haydut inine çevirdiniz.”

    18 Başkâhinler ve din bilginleri bunu duyunca İsa'yı yok etmek için bir yol aramaya başladılar. O'ndan korkuyorlardı. Çünkü bütün halk O'nun öğretisine hayrandı.

    Matta 21:12 İsa, tapınağın avlusuna girerek oradaki bütün alıcı ve satıcıları dışarı kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi. 13 Onlara şöyle dedi: “ ‘Evime dua evi denecek’ diye yazılmıştır. Ama SİZ ONU HAYDUT İNİNE ÇEVİRDİNİZ!”

    YanıtlaSil
  71. Dünya Egemenliği

    Matta 23:

    1-2 Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle seslendi: “Din bilginleri ve Ferisiler Musa'nın kürsüsünde otururlar. 3 Bu nedenle size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar. 4 Ağır ve taşınması güç yükleri bağlayıp başkalarının sırtına yüklerler, kendileriyse bu yükleri taşımak için parmaklarını bile oynatmak istemezler.

    5 “Yaptıklarının tümünü gösteriş için yaparlar. Örneğin, hamaillerini[a] büyük, giysilerinin püsküllerini[b] uzun yaparlar. 6 Şölenlerde başköşeye, havralarda en seçkin yerlere kurulmaya bayılırlar. 7 Meydanlarda selamlanmaktan ve insanların kendilerini ‘Rabbî’ diye çağırmalarından zevk duyarlar.

    8 “Kimse sizi ‘Rabbî’(Öğretmen, Hoca) diye çağırmasın. Çünkü sizin tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. 9 Yeryüzünde kimseye ‘Baba’ (Papa: baba) demeyin. Çünkü tek Babanız var, O da göksel Baba'dır. 10 Kimse sizi ‘Önder’ diye çağırmasın. Çünkü tek önderiniz var, O da Mesih'tir. 11 Aranızda en üstün olan, ötekilerin hizmetkârı olsun. 12 Kendini yücelten alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir.

    13-14 “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Göklerin Egemenliği'nin kapısını insanların yüzüne kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyor, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz!

    15 “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Tek bir kişiyi dininize döndürmek için denizleri, kıtaları dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat cehennemlik yaparsınız.

    16 “Vay halinize kör kılavuzlar! Diyorsunuz ki, ‘Tapınak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama tapınaktaki altın üzerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.’ 17 Budalalar, körler! Hangisi daha önemli, altın mı, altını kutsal kılan tapınak mı? 18 Yine diyorsunuz ki, ‘Sunak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama sunaktaki adağın üzerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.’ 19 Ey körler! Hangisi daha önemli, adak mı, adağı kutsal kılan sunak mı? 20 Öyleyse sunak üzerine ant içen, hem sunağın hem de sunaktaki her şeyin üzerine ant içmiş olur. 21 Tapınak üzerine ant içen de hem tapınak, hem de tapınakta yaşayan Tanrı üzerine ant içmiş olur. 22 Gök üzerine ant içen, Tanrı'nın tahtı ve tahtta oturanın üzerine ant içmiş olur.

    23 “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz nanenin, dereotunun ve kimyonun ondalığını verirsiniz de, Kutsal Yasa'nın daha önemli konularını –adaleti, merhameti, sadakati– ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden asıl bunları yerine getirmeniz gerekirdi. 24 Ey kör kılavuzlar! Küçük sineği süzer ayırır, ama deveyi yutarsınız!

    25 “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, oysa bunların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur. 26 Ey kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar.

    27 “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. 28 Dıştan insanlara doğru görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.

    YanıtlaSil
  72. Dünya Egemenliği

    Matta 23

    29 “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Peygamberlerin mezarlarını yapar, doğru kişilerin anıtlarını donatırsınız. 30 ‘Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik’ diyorsunuz. 31 Böylece, peygamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza kendiniz tanıklık ediyorsunuz. 32 Haydi, atalarınızın başlattığı işi bitirin!

    33 “Sizi yılanlar, engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız? 34 İşte bunun için size peygamberler, bilge kişiler ve din bilginleri gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek, çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarınızda kamçılayacak, kentten kente kovalayacaksınız. 35 Böylelikle, doğru kişi olan Habil'in kanından, tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya oğlu Zekeriya'nın kanına kadar, yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız. 36 Size doğrusunu söyleyeyim, bunların hepsinden bu kuşak sorumlu tutulacaktır.

    Luka 20:45-46 Bütün halk dinlerken İsa öğrencilerine şöyle dedi: “Uzun kaftanlar içinde dolaşmaktan hoşlanan, meydanlarda selamlanmaya, havralarda en seçkin yerlere, şölenlerde başköşelere kurulmaya bayılan din bilginlerinden sakının. 47 Dul kadınların malını mülkünü sömüren, gösteriş için uzun uzun dua eden bu kişilerin cezası daha ağır olacaktır

    Markos 7

    1 Yeruşalim'den gelen Ferisiler ve bazı din bilginleri, İsa'nın çevresinde toplandılar. 2 O'nun öğrencilerinden bazılarının murdar, yani yıkanmamış ellerle yemek yediklerini gördüler. 3 Ferisiler, hatta bütün Yahudiler, atalarının töresi uyarınca ellerini iyice yıkamadan yemek yemezler. 4 Çarşıdan dönünce de, yıkanmadan yemek yemezler[töre kuralları]. Ayrıca kâse, testi ve bakır kapların yıkanmasıyla ilgili başka birçok töreye de uyarlar.

    5 Ferisiler ve din bilginleri İsa'ya, “Öğrencilerin neden atalarımızın töresine uymuyorlar, niçin murdar ellerle yemek yiyorlar?” diye sordular.

    6 İsa onları şöyle yanıtladı: “Yeşaya'nın siz ikiyüzlülerle ilgili peygamberlik sözü ne kadar yerindedir! Yazmış olduğu gibi,

    ‘Bu halk, dudaklarıyla beni sayar,

    Ama yürekleri benden uzak.

    Bana boşuna taparlar.

    Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır.’

    8 Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan töresine uyuyorsunuz.”
    9 İsa onlara ayrıca şunu söyledi: “Kendi törenizi sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne de güzel beceriyorsunuz! 10 Musa, ‘Annene babana saygı göstereceksin’ ve, ‘Annesine ya da babasına söven kesinlikle öldürülecektir’ diye buyurmuştu. 11-12 Ama siz, ‘Eğer bir adam annesine ya da babasına, benden alacağın bütün yardım kurbandır, yani Tanrı'ya adanmıştır derse, artık annesi ya da babası için bir şey yapmasına izin yok’ diyorsunuz. 13 Böylece kuşaktan kuşağa aktardığınız törelerle Tanrı'nın sözünü geçersiz kılıyorsunuz. Buna benzer daha birçok şey yapıyorsunuz.”

    Bu din adamları birisi şayet babasına anasına maddi destek de bulunmak yerine, "ben bu parayı Tanrı için ayırdım, kurbandır" derse bunu dinen çok uygun buluyorlardı. Zaten bu kurbanların etleri aynı zamanda bu din adamlarının payıydılar. Yani çıkarları için her türlü hile, adaletsizlik onlar için din adı altında mübahtı. Bu din adamları için kendi ceplerine girecek bir kazanç, muhtaç durumdaki ana-babalara bakılmasından önde geliyordu. "Ana-babaya bir şey vermene gerek yok, onlar sefil olsalar da olur." İşte onların kuralı buydu, dinleri imanları paraydı.

    Alıntıyı tekrarlayalım:

    Ama siz, ‘Eğer bir adam annesine ya da babasına, benden alacağın bütün yardım kurbandır, yani Tanrı'ya adanmıştır derse, artık annesi ya da babası için bir şey yapmasına izin yok’ diyorsunuz.

    YanıtlaSil
  73. Dünya Egemenliği

    Luka 16

    11 Dünyanın aldatıcı serveti konusunda güvenilir değilseniz, gerçek serveti size kim emanet eder? 12 Başkasının malı konusunda güvenilir değilseniz, kendi malınız olmak üzere size kim bir şey verir?

    13 “Hiçbir uşak iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı'ya, hem paraya kulluk edemezsiniz.”

    14 PARAYI SEVEN FERİSİLER bütün bu sözleri duyunca İsa'yla alay etmeye başladılar. 15 O da onlara şöyle dedi: “Siz insanlar önünde kendinizi temize çıkarıyorsunuz, ama Tanrı yüreğinizi biliyor. İnsanların gururlandıkları ne varsa, Tanrı'ya iğrenç gelir.

    Evet örnekler biraz uzun oldu ama bu para konusu da önemli. Ne de olsa her şey bu paranın etrafında dönüyor. Ve bu insanlar için para, güç ve itibar en başta geliyor. Geçmişteki din adamları da aynı kafaya sahiptiler. Sonra ne oldu? Ms 70 yılı gelince Romalılar gelip Kudüs'te ne kadar bu adamlardan varsa kılıçtan geçirdiler. Tam 1.100.000 Yahudi'yi öldürdüler. Yaklaşık 100.000 kadar kişiyi de esir alıp, sonra bunları götürüp arenalarında vs. öldürdüler! Tanrı onları korudu mu? Hani seçilmiş insanlardı? Hani Tanrı'nın özel halkıydılar? Kötülük yapanlar karşılığını alırlar, er ya da geç.

    Luka 23:26 Askerler İsa'yı götürürken, kırdan gelmekte olan Simun adında Kireneli bir adamı yakaladılar, çarmıhı sırtına yükleyip İsa'nın arkasından yürüttüler. 27 Büyük bir halk topluluğu da İsa'nın ardından gidiyordu. Aralarında İsa için dövünüp ağıt yakan kadınlar vardı. 28 İsa bu kadınlara dönerek, “Ey Yeruşalim kızları, benim için ağlamayın” dedi. “Kendiniz ve çocuklarınız için ağlayın. 29 Çünkü öyle günler gelecek ki, ‘Kısır kadınlara, hiç doğurmamış rahimlere, emzirmemiş memelere ne mutlu!’ diyecekler. 30 O zaman dağlara, ‘Üzerimize düşün!’ ve tepelere, ‘Bizi örtün!’ diyecekler. 31 Çünkü yaş ağaca böyle yaparlarsa, kuruya neler olacaktır?”

    Evet İsa'yı ölsün diye Romalılar'a verdiler. Peki İsa aralarındayken ağaç daha yaştı. İsa'dan sonra ne olacaktı? Romalılar tam bir katliam yaptılar ve mabedi de yıktılar. Tam İsa'nın söylediği gibi:

    Luka 21:5-6 Bazı kişiler tapınağın nasıl güzel taşlar ve adaklarla süslenmiş olduğundan söz edince İsa, “Burada gördüklerinize gelince, öyle günler gelecek ki, taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!” dedi.

    20 “Yeruşalim'in ordular tarafından kuşatıldığını görünce bilin ki, kentin yıkılacağı zaman yaklaşmıştır. 21 O zaman Yahudiye'de bulunanlar dağlara kaçsın, kentte olanlar dışarı çıksın, kırdakiler kente dönmesin. 22 Çünkü o günler, yazılmış olanların tümünün gerçekleşeceği ceza günleridir. 23 O günlerde gebe olan, çocuk emziren kadınların vay haline! Çünkü ülke büyük sıkıntıya düşecek ve bu halk gazaba uğrayacaktır. 24 Kılıçtan geçirilecek, tutsak olarak bütün uluslar arasına sürülecekler. Yeruşalim, öteki ulusların dönemleri tamamlanıncaya dek onların ayakları altında çiğnenecektir.

    Evet aynen İsa'nın söylediği gibi oldu. Romalılar'ın değil, ilk başta Tanrı'nın gazabına uğradılar. Zaten İsa daha önceden de aynı şeyi söylememiş miydi? İsa'yla aynı devirde yaşayan Yahudi nesli (kuşak) İsa'nın dediği gibi sorumlu tutuldular ve öldüler.

    Matta 23:33 “Sizi yılanlar, engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız? 34 İşte bunun için size peygamberler, bilge kişiler ve din bilginleri gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek, çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarınızda kamçılayacak, kentten kente kovalayacaksınız. 35 Böylelikle, doğru kişi olan Habil'in kanından, tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya oğlu Zekeriya'nın kanına kadar, yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız. 36 Size doğrusunu söyleyeyim, bunların hepsinden bu kuşak sorumlu tutulacaktır.

    YanıtlaSil
  74. Dünya Egemenliği

    Sözde filmin başından başlayacaktık. Neyse oraya da döneriz, ama önce madem bu konuyu açtık. Bu Yahudilik ve Mesih beklentisi üzerine konuşmak iyi olur. Umarım fazla uzatmadan anlatabilirim. Bu konuyu İlluminati Kudüs merkezli bir Dünya devleti kurmak istiyormuş denildiğinden biraz ele alalım. Belki sonra konuyu daha geniş tutarız. Bu arada çoğul konuşup, "tutarız" gibi sözler ediyorum. Bu da yanlış anlaşılmasın, kendini yüceltmekten değil, tersine kendimi sizden ayrı tutmamak için öyle ifadeler kullanıyorum. Yani size şunu açıklayacağım, demek yerine "açıklayalım" demek benim için daha iyi gibi görünüyor. Aksi takdirde kendimi bu bilgilerle biraz hocalık taslıyormuşum gibi hissediyorum ve bu da hoşuma gitmiyor. Mutlaka bu konuları iyi bilen sayısız insanlar vardır. Onlara da saygı duyuyorum, ama onlar neredeler? Neden insanlara bunları anlatmıyorlar? Bu alanda büyük bir bilgi açığı yok mu? Yani bir tek ben mi açıklamak zorundayım. Keşke hep aynı sözleri söyleyen insanlar yerine, biraz da bu konuların tarihi ve dini arka planının ayrıntılarından söz edenler olsaydı! Herhalde benim de bir sınırım var öyle değil mi? Bilgiçlik taslayacak bir durumum yok. Ben sadece bildiğim kadarını anlatabilirim. Yaa lafı da uzatmayı amma severmişim! Gördün mü ne diyeceğimi unuttum.

    Evet, Kudüs yani Yeruşalim. İsrail, İsrailliler falan. Şu sözcük de çok önemli Sion ya da Siyon ve Siyonizm. Bu sözcükleri çok sık duyarız. Ve hemen herkes bu sözcükleri günümüzdeki İsrail devleti ve onların siyasi bir ideali olarak gördükleri Siyonizm konusu şeklinde bilirler. Peki öyle değil mi, başka mı? Ben bugünkü İsrail ve Siyonizm konularını yalnızca medyadan takip ettiğim kadarıyla bilebilirim. Yani okuduklarımdan. Ama iş kitapla ilgili konulara gelince bütün bu sözcükler çok farklı anlamlara da gelebiliyor. Her şeyden önce "Siyonizm" denen şey kitabın söylediği şeyden çok farklı bir şeydir. Eğer İsrail'in ya da bazı gizli örgütlerin bu yönde söyledikleri bu türden bazı ifadeler varsa, bunlar kesinlikle kitabın içinde kastedilen şeyler değildir. Zaten öyle olsaydı, İsrailliler Romalılar tarafından ve daha öncesinde de Asurlular ve Babilliler tarafından sürgüne gönderilmezler ya da öldürülmezlerdi.

    Biz konular karışmasın diye anlaşılan önce kitaptan başlasak daha iyi olur sanıyorum. Sonra bugünkü Yahudilerin bu konudaki görüşlerinin nedenini daha iyi anlayabiliriz diye düşünüyorum. Bu arada belirteyim ki, beni gerçekte ne bu İsrail, ne de İlluminati ilgilendiriyor. Size bu bilgileri vereyim ki, konuşulan bu konuların arkasında bu insanların göremedikleri, ya da görmek istemedikleri başka gerçekler yatmakta olduğunu görebilesiniz.

    Önce Yahudiler neyi bekliyor diye kısaca bir giriş yapalım. Yahudilik ya da Musevilik inancında Mesih inancı bulunur. Mesih, meshedilmek demektir. Anlamı da, bir göreve atanmak demektir. Yani bir kral ya da bir kahin görevlerine atandıklarında meshedilmiş olurlar. Şimdiki dilde buna "atandı", "görevlendirildi" diyoruz.

    Yahudiler denmesinin nedeni İsrailoğulları kabilelerinden yalnızca bunların bu isimle kalmış olmalarındandır. Bunların toplamı Yakup peygamberin 12 oğludur. İlk büyük oğullar arasında başta Ruben vardı. Daha sonra Şimeon ve Levi. Yahuda ise dördüncü sıradaki büyük oğuldu. Fakat bunlardan Ruben, Şimeon ve Levi yaptıkları kötü davranışlar nedeniyle "ilk oğulluk" hakkını kaybettiler. Böylece dördüncü sıradaki Yahuda bu ilk oğulluk hakkını kazanmış oldu. Şimdi bu "ilk oğulluk hakkı" konusunda başka ayrıntılar olsa da biz Yahudilerin Mesih inancına dönelim.

    YanıtlaSil
  75. Dünya Egemenliği

    İbrahim peygamber ilk olarak bugünkü Irak topraklarında bulunan Ur şehrinde yaşamaktadır. Ur şehri bugün Sümer diye adlandırılan yerdir. Buradaki inanç tümüyle Babil inancıdır. Hatta öyle ki, babası Terah'ta çevresindeki putperestlerin bu inançlarından etkilenip o yolda gitmiş biridir. İbrahim Ur şehrinden önce Harran denilen Güneydoğu Anadolu'ya gelip yerleşir. Harran adı ölen erkek kardeşinin adıdır. İbrahim 75 yaşındayken babası Terah ölür. Ve Tanrı burada İbrahim'e akrabalarının yanından çıkmasını ve göstereceği topraklara gitmesini söyler. Babasının ölümünden sonra, 75 yaşında buradan Kenan topraklarına göç eder ve çadırlarda göçebe hayatı yaşamaya başlar.

    Yaratılış 11:26 Yetmiş yaşından sonra Terah'ın Avram, Nahor ve Haran adlı oğulları oldu.

    27 Terah soyunun öyküsü: Terah Avram, Nahor ve Haran'ın babasıydı. Haran'ın Lut adlı bir oğlu oldu. 28 Haran, babası Terah henüz sağken, doğduğu ülkede, Kildaniler'in Ur Kenti'nde öldü. 29 Avram'la Nahor evlendiler. Avram'ın karısının adı Saray, Nahor'unkinin adı Milka'ydı. Milka Yiska'nın babası Haran'ın kızıydı. 30 Saray kısırdı, çocuğu olmuyordu.

    31 Terah, oğlu Avram'ı, Haran'ın oğlu olan torunu Lut'u ve Avram'ın karısı olan gelini Saray'ı yanına aldı. Kenan ülkesine gitmek üzere Kildaniler'in Ur Kenti'nden ayrıldılar. Harran'a gidip oraya yerleştiler. 32 Terah iki yüz beş yıl yaşadıktan sonra Harran'da öldü.

    Yaratılış 12

    1 RAB Avram'a (İbrahim peygamberin ilk adı), “Ülkeni, akrabalarını, baba evini bırak, sana göstereceğim ülkeye git” dedi,

    2 “Seni büyük bir ulus yapacağım,

    Seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım,

    Bereket kaynağı olacaksın.

    3 Seni kutsayanları kutsayacak,

    Seni lanetleyeni lanetleyeceğim.

    Yeryüzündeki bütün halklar

    Senin aracılığınla kutsanacak.”

    4 Avram RAB'bin buyurduğu gibi yola çıktı. Lut da onunla birlikte gitti. Avram Harran'dan ayrıldığı zaman yetmiş beş yaşındaydı. 5 Karısı Saray'ı, yeğeni Lut'u, Harran'da kazandıkları malları, edindikleri uşakları yanına alıp Kenan ülkesine doğru yola çıktı. Oraya vardılar.

    6 Avram ülke boyunca Şekem'deki More meşesine kadar ilerledi. O günlerde orada Kenanlılar yaşıyordu. 7 RAB Avram'a görünerek, “Bu toprakları senin soyuna vereceğim” dedi. Avram kendisine görünen RAB'be orada bir sunak yaptı.

    Fakat Tanrı İbrahim'e bu toprakları kendisine değil soyuna vereceğini söyler. Çünkü henüz Kenanlıların günahları en üst seviyede değildir.

    Yaratılış15:13 RAB Avram'a şöyle dedi: “Şunu iyi bil ki, senin soyun yabancı bir ülkede, gurbette yaşayacak. Dört yüz yıl kölelik edip baskı görecek. 14 Ama soyuna kölelik yaptıran ulusu cezalandıracağım. Sonra soyun oradan büyük mal varlığıyla çıkacak. 15 Sen de esenlik içinde atalarına kavuşacaksın. İleri yaşta ölüp gömüleceksin. 16 Soyunun dördüncü kuşağı buraya geri dönecek. Çünkü Amorlular'ın yaptığı kötülükler henüz doruğa varmadı.”

    17 Güneş batıp karanlık çökünce, dumanlı bir mangalla alevli bir meşale göründü ve kesilen hayvan parçalarının arasından geçti. 18-21 O gün RAB Avram'la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: “Mısır Irmağı'ndan büyük Fırat Irmağı'na kadar uzanan bu toprakları –Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını– senin soyuna vereceğim.”

    Bundan sonra İsrail Ulusu Mısır'da kölelikte bulunduğu uzunca bir dönem geçirir. Daha sonra buradan çıkıp Kenan topraklarına gelirler. Bu topraklarda genel adlandırmayla "Kenanlılar" adı verilen uluslar yaşıyorlardı. Bunlar buradan kovuldular ve bu topraklara İsrailliler yerleştiler. Kimlerdi bu uluslar?

    Yasa'nın Tekrarı 7:1 "Tanrınız RAB mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde, önünüzden birçok ulusu –Hititler'i, Girgaşlılar'ı, Amorlular'ı, Kenanlılar'ı, Perizliler'i, Hivliler'i, Yevuslular'ı, sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu– kovacak.


    YanıtlaSil
  76. Dünya Egemenliği

    Yaratılış 15:16 Soyunun dördüncü kuşağı buraya geri dönecek. Çünkü Amorlular'ın yaptığı kötülükler henüz doruğa varmadı.”

    Aradan geçen zamanda Kenanlı ulusların halkının kötülükleri "doruğa" ulaşır. Bunlar akla gelebilecek her türlü cinsel ilişkiyi yapan insanlardır. Ensest ilişkiler onlar için gayet olağandır. Kendi kız kardeşiyle, kızıyla, annesiyle, teyzesiyle, yengesiyle, babasının sonradan evlendiği karısıyla, torunuyla, hayvanlarla, aynı cinsten olanlarla vs. liste hayli uzun.

    Levililer 18

    1 RAB Musa'ya şöyle dedi: 2 “İsrail halkına de ki, ‘Tanrınız RAB benim. 3 Mısır'da bir süre yaşadınız; onların törelerine göre yaşamayacaksınız. Sizleri Kenan ülkesine götürüyorum. Onlar gibi de yaşamayacaksınız. Onların kurallarına uymayacaksınız. 4 Benim kurallarımı yerine getirecek, ilkelerime göre yaşayacaksınız. Tanrınız RAB benim. 5 Kurallarıma, ilkelerime sarılın. Çünkü onları yerine getiren onlar sayesinde yaşayacaktır. RAB benim.

    6 “ ‘Hiçbiriniz cinsel ilişkide bulunmak için yakın akrabasına yaklaşmayacak. RAB benim. 7 Annenle cinsel ilişkide bulunarak babanın namusuna dokunmayacaksın. O senin annendir. Onunla ilişki kurmayacaksın. 8 Babanın karısıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Babanın namusudur o. 9 Annenden ya da babandan olan, ister seninle aynı evde doğmuş olsun, ister olmasın üvey kızkardeşlerinden biriyle cinsel ilişki kurmayacaksın. 10 Kızının ya da oğlunun kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü onların namusu senin namusundur. 11 Babanın evlendiği kadından doğan kızla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o babandan olmadır, senin kızkardeşin sayılır. 12 Halanla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o babanın yakın akrabasıdır. 13 Teyzenle cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o annenin yakın akrabasıdır. 14 Amcanın namusuna dokunmayacaksın. Karısına yaklaşmayacaksın, çünkü o senin yengendir. 15 Gelininle cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü oğlunun karısıdır. Onunla ilişki kurmayacaksın. 16 Kardeşinin karısıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o kardeşinin namusudur. 17 Bir kadının hem kendisiyle, hem kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Kadının kızının ya da oğlunun kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü onlar kadının yakın akrabasıdır. Onlara yaklaşmak alçaklıktır. 18 Karın yaşadığı sürece onun kızkardeşini kuma olarak almayacak ve onunla cinsel ilişki kurmayacaksın.

    19 “ ‘Âdet gördüğü için kirli sayılan bir kadınla cinsel ilişki kurmayacaksın. 20 Komşunun karısıyla cinsel ilişki kurarak kendini kirletmeyeceksin. 21 İlah Molek'e ateşte kurban edilmek üzere çocuklarından hiçbirini vermeyeceksin. Tanrın'ın adına leke getirmeyeceksin. RAB benim. 22 Kadınla yatar gibi bir erkekle yatma. Bu iğrençtir. 23 Bir hayvanla cinsel ilişki kurmayacaksın. Kendini kirletmiş olursun. Kadınlar cinsel ilişki kurmak amacıyla bir hayvana yaklaşmayacak. Sapıklıktır bu.

    24 “ ‘Bu davranışların hiçbiriyle kendinizi kirletmeyin. ÇÜNKÜ ÖNÜNÜZDEN KOVACAĞIM ULUSLAR BÖYLE KİRLENDİLER. 25 Onların yüzünden ülke bile kirlendi. Günahından ötürü ülkeyi cezalandırdım. Ülke, üzerinde yaşayan halkı kusuyor. 26 İster yerli olsun, ister aranızda yaşayan yabancılar olsun kurallarıma ve ilkelerime göre yaşayacaksınız. Bu iğrençliklerin hiçbirini yapmayacaksınız. 27 Sizden önce bu ülkede yaşayan insanlar bütün bu iğrençlikleri yaparak ülkeyi kirlettiler. 28 EĞER SİZ DE ÜLKEYİ KİRLETİRSENİZ, ÜLKE SİZDEN ÖNCEKİ ULUSLARA YAPTIĞI GİBİ SİZİ DE KUSAR.

    29 “ ‘Kim bu iğrençliklerden birini yaparsa halkın arasından atılacaktır. 30 Buyruklarımı yerine getirin, sizden önceki insanların iğrenç törelerine uyarak kendinizi kirletmeyin. Tanrınız RAB benim.’ ”

    Bu arada belirtmekte fayda var. Sodom Gomorra şehirleri bu ulusların yanı başında olan bir yerdi. Ve bunların yok edilişi İbrahim peygamberin zamanında oldu, yani çok daha önce. Sodom Gomorra bugün Lut Gölü olarak bilinen yerdeydi. Bir zamanlar yemyeşil sulak bir bölge.

    YanıtlaSil
  77. Dünya Egemenliği

    Kenanlı ulusların halkları aynı zamanda çocuklarını Molek'e sunarak kurban ediyorlardı. Küçük çocuklarını öldürüp Molek putunun içindeki ateşli fırına atıyorlardı. Bütün bunları yapmalarının asıl nedeni ise kesinlikle cincilik yapmalarıydı. İsraillilerin bu ulusların bütün yaptıklarından uzak durmaları emredildi. Aksi takdirde kendilerinin başına da aynı şeyler gelecekti.

    Levililer 20

    1 RAB Musa'ya şöyle dedi: 2 “İsrail halkına de ki, ‘İsrailliler'den ya da aranızda yaşayan yabancılardan kim çocuklarından birini ilah Molek'e sunarsa, kesinlikle öldürülecek. Ülke halkı onu taşlayacak. 3 Kim çocuğunu Molek'e sunarak tapınağımı kirletir, kutsal adıma leke sürerse, ona öfkeyle bakacağım. Onu halkımın arasından atacağım. 4 Adam çocuğunu Molek'e sunar da, ülke halkı bunu görmezden gelir, onu öldürmezse, 5 adama ve ailesine öfkeyle bakacağım. Hem onu, hem de bana ihanet edip onu izleyerek Molek'e tapanların hepsini halkımın arasından atacağım.

    6 “ ‘Kim cincilere, ruh çağıranlara danışır, bana ihanet ederse, ona öfkeyle bakacak, halkımın arasından atacağım. 7 Kendinizi bana adayın, kutsal olun. Tanrınız RAB benim. 8 Kurallarıma uyacak, onları yerine getireceksiniz. Sizi kutsal kılan RAB benim.

    9 “ ‘Annesine ya da babasına lanet eden herkes kesinlikle öldürülecektir. Annesine ya da babasına lanet ettiği için ölümü hak etmiştir.

    10 “ ‘Biri başka birinin karısıyla, yani komşusunun karısıyla zina ederse, hem kendisi, hem de zina ettiği kadın kesinlikle öldürülecektir. 11 Babasının karısıyla yatan, babasının namusuna leke sürmüş olur. İkisi de kesinlikle öldürülecektir. Ölümü hak etmişlerdir. 12 Bir adam geliniyle yatarsa, ikisi de kesinlikle öldürülecektir. Rezillik etmişler, ölümü hak etmişlerdir. 13 Bir erkek başka bir erkekle cinsel ilişki kurarsa, ikisi de iğrençlik etmiş olur. Kesinlikle öldürülecekler. Ölümü hak etmişlerdir. 14 Bir adam hem bir kızla, hem de kızın annesiyle evlenirse, alçaklık etmiş olur. Aranızda böyle alçaklıklar olmasın diye üçü de yakılacaktır. 15 Bir hayvanla cinsel ilişki kuran adam kesinlikle öldürülecek, hayvansa kesilecektir. 16 Bir kadın cinsel ilişki kurmak amacıyla bir hayvana yaklaşırsa, kadını da hayvanı da kesinlikle öldüreceksiniz. Ölümü hak etmişlerdir.

    17 “ ‘Bir adam anne ya da baba tarafından üvey olan kızkardeşiyle evlenir, cinsel ilişki kurarsa, utançtır. Açıkça aşağılanıp halkın arasından atılacaklardır. Adam kızkardeşiyle ilişki kurduğu için suçunun cezasını çekecektir. 18 Âdet gören bir kadınla yatıp cinsel ilişki kuran adam kadının akıntılı yerini açığa çıkarmış, kadın da buna katılmış olur. İkisi de halkın arasından atılacaktır.

    19 “ ‘Teyzenle ya da halanla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü yakın akrabanın namusudur. İkiniz de suçunuzun cezasını çekeceksiniz.

    20 “ ‘Amcasının karısıyla cinsel ilişki kuran adam, amcasının namusuna leke sürmüş olur. İkisi de günahlarının cezasını çekecek ve çocuk sahibi olmadan öleceklerdir. 21 Kardeşinin karısıyla evlenen adam rezillik etmiş olur. Kardeşinin namusunu lekelemiştir. Çocuk sahibi olmayacaklardır.

    22 “ ‘Bütün kurallarıma, ilkelerime uyacak, onları yerine getireceksiniz. Öyle ki, yaşamak üzere sizi götüreceğim ülke sizi dışarı kusmasın. 23 Önünüzden kovacağım ulusların törelerine göre yaşamayacaksınız. ÇÜNKÜ ONLAR BÜTÜN BU KÖTÜLÜKLERİ YAPTILAR. BU YÜZDEN ONLARDAN NEFRET ETTİM. 24 Oysa, Siz onların topraklarını sahipleneceksiniz. Bal ve süt akan bu ülkeyi size mülk olarak vereceğim, dedim. Sizi öteki uluslardan ayrı tutan Tanrınız RAB benim.

    25 “ ‘Temiz hayvanlarla kuşları kirli olanlardan ayırt edeceksiniz. Sizin için kirli ilan ettiğim hayvanlarla, kuşlarla, küçük kara hayvanlarıyla kendinizi kirletmeyeceksiniz. 26 Benim için kutsal olacaksınız. Çünkü ben RAB kutsalım. Bana ait olmanız için sizi öbür halklardan ayrı tuttum.

    27 “ ‘Cincilik yapan ve ruh çağıran ister erkek olsun, ister kadın olsun kesinlikle öldürülecektir. Onları taşlayacaksınız. Ölümlerinden kendileri sorumludur.’ ”

    YanıtlaSil
  78. Dünya Egemenliği

    Kenanlı ulusların töreleri arasında çocuklarını ateşte yakmak da vardı. Herhalde bunun en başta gelen nedeni bunların ruhçulukla içli dışlı olmalarıydı. Cinler bunlara kendi çocuklarını kurban etmelerini söylediler, onlar da yaptılar. Buraya kadar bu alıntıları yapmaya lüzum var mıydı denebilir. Şimdi bu alıntılar geçmişe bir bakış kazandırıyor. Bu uluslar kimlerdi ve neden kovuldular? Gerçekten masum halklar mıydılar. Daha ayrıntılara girersek bunu iyice anlayabiliriz ama konu iyice dağılır. Fakat şunu da bilmek te fayda var. Tanrı İsraillileri uyardı. Eğer siz de onlar gibi bu kötülükleri yaparsanız, siz de aynı sonu paylaşırsınız. Peki onlar bu uyarıya uyup bunlardan uzak kaldılar mı? Hayır. Zamanla onlarda benzer kötülükleri yaptılar ve bu yüzden Asurlular ve Babilliler tarafından sürgüne gittiler, birçokları da öldürüldüler.

    9 “Tanrınız RAB'bin size vereceği ülkeye girdiğinizde, oradaki ulusların iğrenç törelerini öğrenip uygulamayın. 10-11 Aranızda OĞLUNU ya da KIZINI ATEŞTE KURBAN EDEN, falcı, büyücü, muskacı, medyum, ruh çağıran ya da ölülerin ruhlarına danışan kimse olmasın. 12 Çünkü RAB bunları yapanlardan tiksinir. Tanrınız RAB, BU İĞRENÇ TÖRELERİ YÜZÜNDEN BU ULUSLARI ÖNÜNÜZDEN KOVACAKTIR. 13 Tanrınız RAB'bin önünde yetkin olun.”

    14 “Ülkelerini alacağınız uluslar büyücülerin, falcıların öğüdüne kulak verirler. Ama Tanrınız RAB buna izin vermiyor. 15 Tanrınız RAB size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin. 16 Horev'de toplandığınız gün Tanrınız RAB'den şunu dilemiştiniz: ‘Bir daha ne Tanrımız RAB'bin sesini duyalım, ne de o büyük ateşi görelim, yoksa ölürüz.’ 17 RAB bana, ‘Söyledikleri doğrudur’ dedi. 18 ‘Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek. 19 Adıma konuşan peygamberin ilettiği sözleri dinlemeyeni ben cezalandıracağım. 20 Ancak, kendisine buyurmadığım bir sözü benim adıma söylemeye kalkışan ya da başka ilahlar adına konuşan peygamber öldürülecektir.’

    Konu Mesih inancıydı aslında ama daha oraya gelemedik. Neyse yavaş yavaş geliriz. Acaba bu kadar yazıyı kim okur? Kısa anlatayım desem de olmuyor.

    YanıtlaSil
  79. Dünya Egemenliği

    Filmin başı böyle başlıyor. Ama bu filmi biraz hızlı oynatmak zorundayız. BAŞLANGIÇTA Tanrı evreni ve bunun arasında Dünya'yı yaratıyor. Buradaki yaratılışı birçokları 6 günlük evrelerle karıştırıyorlar. Oysa buradaki kısım bu altı güne dahil değildir. Buna göre evren milyarlarca yıllık bir geçmişe sahiptir. Elbette ki, buradaki yaratılış ruh varlıkları ele almıyor. Onların varlığı da çok uzun bir geçmişe sahip. Öyle ki, onlardan biri yaratıldığında daha ne ruh varlıklar, ne de evren vardı. Kim di bu? MİKAİL. Tanrı ilk önce bu meleği yaratıyor ve O'nu eğittikten sonra onunla birlikte bütün diğer yaratılacak varlıkları yaratıyor.

    Yaratılış 1:1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.

    Yani "Dünya 6 günde yaratıldı" ifadesi YANLIŞTIR. DÜNYA 6 GÜNLÜK DÖNEMDE HAZIRLANDI. Yani üzerinde canlıların yaşayabileceği hale getirildi. Ama yine de YARATILDI ifadesi de doğrudur. Çünkü daha önce yoktular. Fakat burada demek istediğimiz şey, zaman konusudur. Bu 6 günlük zaman milyarlarca yılı kapsayan zaman değildir. Kısaca şöyle diyelim. Dünya bir ateş topu gibiydi ve milyarlarca yılda YÜZEY SICAKLIĞINI KAYBETTİ VE SOĞUDU. Dünya'nın içi hala bir ateş topudur. Bu süreç milyarlarca yılı bulmuş olmalı. Soğuduktan sonra YÜZEYDE ortaya çıkan şey ise ilk başta yalnızca OKYANUSLARDI. Kara parçaları bu okyanusların dibindeydiler.

    Yaratılış 1:2 Yer (Dünya) boştu, yeryüzü şekilleri (karalar) yoktu; ENGİN KARANLIKLARLA KAPLIYDI. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde hareket ediyordu.

    İşte bu durum Tanrı daha Yeryüzünü 6 günlük evrelerde hazırlamaya başlamadan önce var olan durumdu. Kısaca bu altı güne değinelim:

    1. GÜN: Bu evrede zaten gökteki ışıklar vardı. Ancak Dünya'yı saran yoğun bir tabaka bu ışığın Dünya'nın yüzeyine ulaşmasını engelliyordu. Tanrı güneşi ve yıldızları zaten daha önceden yaratmıştı. Burada yapılan şey göğün temizlenmesiydi. Yerçekimi etkisiyle Dünya'nın çevresindeki tabakanın ışığı engellemesi kaldırıldı. Ama daha atmosfer tam oluşmamıştı.

    Yaratılış 1:3 Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu. 4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. 5 Işığa “Gündüz”, karanlığa “Gece” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.

    Eyüp 38:1-11:

    RAB kasırganın içinden Eyüp'ü şöyle yanıtladı:

    “Bilgisizce sözlerle
    Tasarımı karartan bu adam kim?
    Şimdi erkek gibi kuşağını beline vur da,
    Ben sorayım, sen anlat.
    “Ben dünyanın temelini atarken sen neredeydin?
    Anlıyorsan söyle.
    Kim saptadı onun ölçülerini? Kuşkusuz biliyorsun!
    Kim çekti ipi üzerine?
    Neyin üstüne yapıldı temelleri?
    Kim koydu köşe taşını,
    Sabah yıldızları (melekler) birlikte şarkı söylerken,
    İlahi varlıklar [Tanrı oğulları - melekler] sevinçle çığrışırken?
    “Denizin ardından kapıları kim kapadı,
    Ana rahminden fışkırdığı zaman;
    ONA BULUTLARI GİYSİ,
    KOYU KARANLIĞI KUNDAK YAPTIĞIM,
    Sınırını koyduğum,
    Kapılarıyla sürgülerini yerleştirdiğim,
    ‘Buraya kadar gelip öteye geçmeyeceksin,
    Gururlu dalgaların şurada duracak’ dediğim zaman?

    YanıtlaSil
  80. Dünya Egemenliği

    2: GÜN: Atmosferin oluşumu. Ama buradaki atmosfer TUFAN ÖNCESİ ATMOSFER. Yani bizim bugünkü bildiğimiz atmosferden farklı. Muhtemelen bu atmosferde KALIN VE SICAK BİR SU TABAKASI vardı. Bulutlar saydam olmadığı için ışığı geçirmezler. Ama su buharı çok kaynar olduğunda saydam olur. Örneğin çaydanlıktan kaynayan su buharı biraz yükselip soğuduktan sonra görünmeye başlar.

    Yaratılış 1:6 Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu. 7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. 8 Kubbeye “Gök” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.

    3. GÜN: Önce yalnızca okyanus vardı. Bugün okyanusların altında yanardağlar olduğunu biliyoruz. Bazen bunlar patlayınca adalar oluşuyor. Bazen de adalar suya gömülüyorlar. Örneğin Havai Adaları buna canlı bir örnektir. Ama bu kural bütün kara parçaları için geçerli. Karalar oluşunca sıra bitkilere gelir.

    Yaratılış 1:9 Tanrı, “Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün” diye buyurdu ve öyle oldu. 10 Kuru alana “Kara”, toplanan sulara “Deniz” adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

    11 Tanrı, “Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin” diye buyurdu ve öyle oldu. 12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. 13 Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu.

    4. GÜN: İşte burada çeviri hataları başlıyor. Tanrı göklerdeki güneşi, ayı ve yıldızları daha önce yaratmamış mıydı? Evet. Hatta bunlar daha 1. günden önce bile vardılar. Peki burada neden bunları YARATTI diyor? Çünkü İbranice'deki sözcükteki YAPTI, KURDU, BİÇİMLENDİRDİ, TAYİN ETTİ, HAZIRLADI anlamına gelen sözcüğün YARATTI olarak kullanılması bu karışıklığa yol açıyor.

    Yaratılış 1:14-15 Tanrı şöyle buyurdu: “Gökkubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.” Ve öyle oldu. 16 Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. 17-18 Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. 19 Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.

    Başka bir çeviriye bakalım:

    Yaratılış 1:14-19 Ve Tanrı şöyle dedi: "Gün ile geceyi ayırmak için, gök kubbede ışıklar BELİRSİN. İşaret olsunlar; dönemleri, günleri ve yılları göstersinler. Yer üzerine ışık saçmak için gök kubbede ışık görevi görsünler. Ve böyle oldu. Tanrı iki büyük ışık YAPTI (yarattı değil); büyük ışık güne hükmedecek, küçük ışık da geceye hükmedecekti; ayrıca yıldızları da YAPTI. ...

    Herhalde bitkilerin yaratılmasıyla atmosferdeki gazların dengesi daha da oluşmaya başladı ve gökte zayıf cılız görünen ışıklar TAM BELİRMEYE BAŞLADILAR.

    5. GÜN: Beşinci günde denizlerdeki ve gökte uçan canlılar yaratılıyor.

    Yaratılış 1:20 Tanrı, “Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun” diye buyurdu. 21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü. 22 Tanrı, “Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın” diyerek onları kutsadı. 23 Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu.

    YanıtlaSil
  81. Dünya Egemenliği

    6. GÜN: Altıncı günde önce karadaki hayvanlar yaratılıyor, sonra da insanlar. Adem'le Havva.

    Yaratılış 1:24 Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen[böcekleri ve başka hayvanları da kapsayan bir sözcük] türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu. 25 Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.

    26 Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”

    27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. 28 Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. 29 İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak. 30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere –soluk alıp veren bütün hayvanlara– yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.” Ve öyle oldu. 31 Tanrı yarattıklarına baktı ve HER ŞEYİN ÇOK İYİ OLDUĞUNU GÖRDÜ. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.

    Demek ki, Tanrı altı günde bütün işleri tamamladı ve yarattıklarına baktığında şunu gördü:

    Yaratılış 1:31 Tanrı yarattıklarına baktı ve HER ŞEYİN ÇOK İYİ OLDUĞUNU GÖRDÜ. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.

    Öyleyse altıncı günün sonunda HER ŞEY MÜKEMMELDİ. Ya yedinci gün için bir şey dedi mi? Yani not verdi mi? Aslında burada şu sözleri görüyoruz:

    Yaratılış 2:1 Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı. 2 Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi. 3 Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal bir gün olarak belirledi. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, yarattığı bütün işi bitirip dinlendi.

    Sanki Tanrı yorulmuş da dinlenmiş gibi bir izlenim doğuyor. Bir de başka bir çeviriye bakalım:

    Yaratılış 2:1-3 Böylece gökler ve yer, her şeyiyle tamamlandı. Yedinci gün geldiğinde Tanrı yaptığı bütün işi bitirdi. Dolayısıyla, ÇALIŞMAYI BIRAKIP YEDİNCİ GÜNÜ DİNLENME GÜNÜ YAPTI. Tanrı YEDİNCİ GÜNÜ KUTSADI ve KUTSAL OLARAK AYIRDI; çünkü yapmayı amaçladığı her şeyi yaratmış, o günü dinlenme günü yapmıştı.

    "TANRI YEDİNCİ GÜNÜ KUTSADI ve KUTSAL OLARAK AYIRDI" diye yazıyor. Burada ne vurgulanıyor? Tanrı'nın çalışarak yorulmuş olduğu mu, yoksa YEDİNCİ GÜNÜN ÖZEL BİR AMAÇLA AYRILMIŞ OLDUĞU mu? Evet ikincisi. Ayrıca şu sözlere özellikle dikkat edelim. Çünkü bu bizi çok yakından ilgilendiriyor.

    "TANRI YEDİNCİ GÜNÜ KUTSADI ve KUTSAL OLARAK AYIRDI"

    YanıtlaSil
  82. Dünya Egemenliği

    Tanrı bu günü de özel bir amaçla ayırdı. Bu amaç yedinci günün de KUTSAL olmasıydı. Yani bu yedinci gün bittiğinde KUTSAL olarak bitmeliydi. Peki bu yedinci günün bittiği söyleniyor mu? Hayır. Yedinci günün bittiği söylenmiyor. Demek ki, bu günlerin her biri öyle 1000 yıllık bir dönemi değil, çok daha uzun bir dönemi kapsıyor. Bizler hala bu yedinci günün içindeki dönemde bulunuyoruz. Ama Tanrı bu günle ilgili olarak "kutsal" ifadesini kullanıyor. Bu temiz, ayrılmış ve pak olma anlamlarına gelir. Yani Tanrı altıncı günün sonunda "her şeyin ÇOK İYİ olduğunu" gördü, dediği gibi yedinci gün için de aynı şeyi amaçlamış. Yedinci gün bittiğinde de Tanrı'nın bu gün hakkında "çok iyi olduğunu gördüğü" söylenmesi gerekiyor. Peki biz bu dönemin içinde yaşıyorsak, dönemimiz nasıl bir dönem? Kutsal ve temiz, ak, pak bir dönem mi, yoksa tarih boyu birçok kötü şeyin yaşandığı karanlık bir dönem mi yaşandı? Demek ki bu yedinci gün bitmeden her şeyin düzelmesi gerekiyor.

    Şimdi altıncı gün çoktan bittiğine göre YEDİNCİ GÜN de haliyle o günün devamı olarak başlamış olmalıydı. Peki bizler tarihte KUTSAL olarak görebileceğimiz BİR DÖNEM, BİR ÇAĞ hatırlıyor muyuz? Evet başlangıçta her şey çok mükemmeldi ve bu ÇOK İYİ olan günler Adem'in yaratılışından Havva'nın yaratılışına ve yasaklanan emri çiğnedikleri zamana kadar sürdü. Bizim burada bulmak istediğimiz şey. Yedinci gün ya da bu dönem yaklaşık ne zaman başlayıp, ne zaman sona eriyor.

    Peki bazıları bu 6 günü nasıl görüyor? Ne kadarlık bir süre? Bazıları bunun 24 saatlik bir gün olduğunu düşünüyor. Bazıları da Tanrı'nın gözünde 1000 yılın 1 gün gibi olduğundan, bu sürenin 6000 yıl olabileceğini düşünüyor. Ama kitapta geçen bir ayet bunların ikisinin de doğru olmadığını gösteriyor. Ama önce altıncı günden sonra yedinci gün hakkında ne denilmiş, buna bakalım:

    İbraniler 4:4 Oysa Tanrı dünyanın kuruluşundan beri işlerini tamamlamıştır. Çünkü bir yerde yedinci günle ilgili şunu demiştir: "Tanrı bütün işlerinden yedinci gün dinlendi."

    Ama buradaki alıntıyı daha geniş yapmazsak anlayamayız.

    İbraniler 4:

    Tanrı'nın DİNLENME GÜNÜNE GİRME VAADİ HALA SÖZ KONUSU OLDUĞUNA GÖRE, hiçbirimizin bu konuda asla yetersiz bulunmamasına dikkat edelim. Çünkü BU İYİ HABER bize bildirildi; nasıl ki onlara da bildirilmişti; ancak onlar, bu sözü dinleyenlerle aynı imana sahip olmadıkları için söz kendilerine bir yarar sağlamamıştı. "Sonunda öfkelendim ve 'Dinlenme günüme onlar girmeyecek' diye yemin ettim" dediğine göre, biz .iman edenler O DİNLENME GÜNÜNE GİRERİZ. Aslında Tanrı dünyanın kuruluşundan bu yana işlerini bitirmiş durumdadır. Nitekim başka bir yerde YEDİNCİ GÜN hakkında şöyle denmiştir: "Tanrı çalışmayı bırakıp YEDİNCİ GÜNÜ DİNLENME GÜNÜ YAPTI." Ve yine, "DİNLENME GÜNÜME ONLAR GİRMEYECEK" diyor.

    O halde, HALA BAZILARININ O GÜNE GİRMESİ GEREKİYOR. Bu iyi haberi ilk duyanlar itaatsizlikleri nedeniyle ona giremediler. Bu yüzden, UZUN ZAMAN SONRA TEKRAR "BUGÜN" DİYEREK BELİRLİ BİR GÜNÜ İŞARET EDİYOR. Çünkü Davut'un yukarıdaki mezmurunda, "BUGÜN O'nun sesini duyarsanız," yüreklerinizi nasırlaştırmayın" deniyor. Eğer Yeşu onları BİR DİNLENME YERİNE (İbrahim peygambere vaat edilen topraklara) götürmüş olsaydı, TANRI ARTIK BAŞKA BİR GÜNDEN SÖZ ETMEZDİ. O halde, TANRI'NIN TOPLUMU (Bedenen İsrailliler değil) İÇİN HALA BİR SEBT GÜNÜ DİNLENMESİ SÖZ KONUSUDUR. ... Öyleyse, BİZLER BU DİNLENME GÜNÜNE GİRMEK İÇİN elimizden geleni yapalım ve kimse benzer bir itaatsizlik yolu tutup günaha düşmesin diye dikkat edelim.

    YanıtlaSil
  83. Dünya Egemenliği

    Bir özet yapalım:

    Dünya'nın ve evrenin yaratılışı milyarlarca yıldır ve doğrudur. Dünya'nın 6 günde yaratılması konusu ise bu ilk yaratılıştan sonraki bir devrede olmuştur. Buradaki gün kavramı ise ne 24 saatlik bir süredir, ne de 1000'er yıllık birer süredir. Yedinci gün hala devam ettiğine göre bu süre çok daha uzundur. Aslında kitapta bununla ilgili başka bir ipucu daha var. Bugün dilde "jübile yapmak" olarak geçen bir sözcük vardır. Bu YUBİL sözcüğüdür. Yubil Yılı olarak geçer. HER ELLİNCİ YIL YUBİL YILI SAYILDI. Yani eski İsrailliler de bir mülk tamamen satılamazdı. Kişi yalnızca bunu 49 yıllığına satabilirdi. Fiyatı da ona göre 49. yıla yaklaştıkça düşerdi. Çünkü 50. yılda hiç para ödemeksizin malını geriye alma hakkına sahipti. Örneğin:

    Diyelim biri zor duruma düştü veya başka bir nedenden dolayı tarlasını satmaya kalktı. Tarlasının fiyatının 49.000 lira olduğunu varsayalım. Bu tarlayı Yubil Yılı denen 50. yıl geldiğinde hiç para ödemeden geri alabilir. Bu nedenle, tarlanın fiyatı ilk yubil yılından 20 yıl sonraki bir zamanda 29.000 lira edecektir. Çünkü sonraki Yubil'e kadar 29 yıl kalmıştır. Ayrıca Yubil Yılı, Özgürlük Yılı demekti. Eğer bir kişi birine borçlandığı için bedensel emeğini satıyorsa, o zamanki kurallara göre her 7. yılda özgürlüğüne para ödemeden kavuşabilirdi. O zamana kadar sanki bir köle gibiyken, özgür değilken borcundan kurtularak özgür olabiliyordu. Ya da bir akrabası onun borcunu öderse yine özgür olabilirdi. Ancak asıl önemlisi YUBİL YILI geldiğinde HERKES İÇİN mutlaka bir özgürlük olurdu. Ve ayrıca herkes Yubil Yılı gelince kendi tarlasına, malına da kavuşurdu. Böylece babanın yaptığı bir hata yüzünden o babanın çocukları sürekli bir yoksulluğa düşmezlerdi. Bunun konumuzla ne ilgisi var. Var. Çünkü bu eski kurallar aslında geleceğe ait bir takım örneklemeleri içinde barındırdığı için önemlidirler.

    Eğer yaratma günlerinin her biri 7.000 yıl ise, 6 yaratma günü 6 x 7.000 = 42.000 edecektir. Ayrıca Yedinci Gün için de bir 7000 yıl hesaplarsak, bu toplamda 49.000 yıl eder. Yani tam 49.000 yıl sonra BÜYÜK YUBİL YILI başlayacaktır. Peki şu an biz bu hesaplamada kaçıncı yıldayız?

    Şu an tam 48.000 yılın bitişindeyiz. Yakında da 49.000. yıl başlayacak. Bu ne demektir? Yani daha özgürlüğe 1.000 yıl daha mı beklemek gerekiyor. Evet, bir bakıma öyle. Ama şurası da var ki, bu süre bitmeden önce bir şeyler değişmek zorunda. Hatırlarsak Tanrı yedinci günü KUTSAL OLARAK AYIRMIŞTI ve bu yedinci gün bittiğinde de, tıpkı altıncı günün bitişinde olduğu gibi "İŞTE ÇOK İYİ" yani "KUTSAL" olduğunu söyleyebilmesi gerekiyor.

    Şimdi bu yedinci günü tekrar ele alalım. Bizler bu yedinci günün içindeyiz. Yani yukardaki ayetlerde de söylendiği gibi "HALA BİR SEBT GÜNÜ DİNLENMESİ" söz konusudur. Ve bu aynı zamanda "DİNLENME GÜNÜ" olarak adlandırılıyor. Yani geçmişte beden gücünü bir köle gibi satmak zorunda kalan bir kişi BU DİNLENME GÜNÜ, SEBT GÜNÜ GELDİĞİNDE GERÇEK ANLAMDA DİNLENİYORDU. Bu sebt günü aslında her hafta olan bir gündü, yani haftanın bir günü işçiler ve hayvanlar dinleneceklerdi. Bunları sıralarsak:

    SEBT GÜNÜ: Haftanın son günü. Bir gün dinlenme.
    SEBT YILI: 7 yılın 6 yılı bitince. 7. yılda tam özgürlük.
    YUBİL YILI: 49 yıl bitince. 50. yılda tam özgürlük.

    BÜYÜK YUBİL: 49.000 yılın bitimi. 50.000. yılın başlangıcı. BÜYÜK TAM ÖZGÜRLÜK.

    YanıtlaSil
  84. Dünya Egemenliği


    Romalılar 8:18-21,28

    Sonuç olarak, bize verildiği açıkça görülecek ihtişamla karşılaştırıldığında şimdiki sıkıntılarımızın bir hiç olduğu düşüncesindeyim. Evet, tüm yaratılanların büyük bir özlemle beklediği de, Tanrı oğullarının ortaya çıkışıdır. Çünkü tüm yaratılanlar kendi isteği dışında, boş bir çabaya mahkum edilmişti; onu mahkum eden BUNU BİR ÜMİDE DAYANDIRARAK YAPMIŞTI. Dolayısıyla, YARATILANLAR yozlaşmanın kölesi olmaktan kurtarılacak, onlar da TANRI ÇOCUKLARININ GÖRKEMLİ ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞACAKTIR. Tüm yaratılanların şimdiye dek hep birlikte inleyip acı çektiğini biliyoruz. (...) Biliyoruz ki Tanrı tüm işlerinin bir düzen içinde, Kendisini sevenlerin iyiliğine olacak şekilde yürümesini sağlar.

    Evet bütün yaratılış 6.000 yıldır boş bir çabaya mahkum edilmiş bir durumdadır. Geriye son bir 1.000 yıl kalıyor. Acaba bu son 1.000 yıl da mı aynı şekilde geçecek?

    Demek ki, ilerde gerçekleşecek BÜYÜK BİR ÖZGÜRLÜK var. Ama yine de O GÜN daha gelmeden günlerimizi ilgilendiren durumlar var. Çünkü son 1.000 yıl özel bir dönemdir. Konu asıl olarak BU DÜNYAYI KİM YÖNETİYOR değil miydi? Bu yedinci günün içine bir bakalım. Ve Şeytan'la ilgili olaylara göz atalım. Burada konuyu ilgilendiren tüm kısımları alıntıladığım için biraz uzun oluyor.

    Yaratılış 3

    1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.

    2 Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, 3 “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”

    4 Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, 5 “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”

    6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. 7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.

    8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen (Tanrı'nın sözcüsü melek Mikail - SÖZ-Sözcü-Yuhanna 1:1) RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler. 9 RAB Tanrı Adem'e, “Neredesin?” diye seslendi.

    10 Adem, “Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim” dedi.

    11 RAB Tanrı, “Çıplak olduğunu sana kim söyledi?” diye sordu, “Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?”

    12 Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim” diye yanıtladı.

    13 RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu.

    Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye karşılık verdi.

    Bunun üzerine RAB Tanrı yılana,

    “Bu yaptığından ötürü

    Bütün evcil ve yabanıl hayvanların

    En lanetlisi sen olacaksın” dedi,

    “Karnının üzerinde sürünecek,

    Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.

    Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu

    Birbirinize düşman edeceğim.

    Onun soyu senin başını ezecek,

    Sen onun topuğuna saldıracaksın.”

    YanıtlaSil
  85. Dünya Egemenliği

    Yaratılış 3:

    RAB Tanrı kadına,

    “Çocuk doğururken sana

    Çok acı çektireceğim” dedi,

    “Ağrı çekerek doğum yapacaksın.

    Kocana istek duyacaksın,

    Seni o yönetecek.”

    RAB Tanrı Adem'e,

    “Karının sözünü dinlediğin ve sana,

    Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için

    Toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi,

    “Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.

    Toprak sana diken ve çalı verecek,

    Yaban otu yiyeceksin.

    Toprağa dönünceye dek

    Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın.

    Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın

    Ve yine toprağa döneceksin.”

    20 Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi.

    21 RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi. 22 Sonra, “Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.” 23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı. 24 Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.

    Adem'le Havva suç işlerler ve Aden Bahçesi'nden kovulurlar. Aden Bahçesi'nde yasak olan bir ağaçtan yemişler ve Tanrı'ya itaatsizlik etmişlerdir. Yani diğer sözlerle BAŞKALDIRMIŞLARDIR. Onları buna iten varlık harfiyen bir YILANDIR. Bununla birlikte yılanı bir kukla gibi konuşturan bir ruh varlık vardır. Bu KERUV grubundaki meleklerden biridir. Gerçek adı bilinmiyor. Adı Şeytan değil. Bu ad bu meleğe Tanrı'ya karşı gelip, ona düşmanlık yapmaya başlayınca verildi. Şeytan, hasım ve düşman demektir. Aynı zamanda Karşı Koyan gibi anlamlar taşır.

    YanıtlaSil
  86. Dünya Egemenliği

    Önce Adem'le Havva'nın bulunduğu Aden Bahçesi'nin tarifine bir bakalım ve konunun neden Dünya'yla ilgili olduğunu görelim.

    Yaratılış 2:

    8 RAB Tanrı DOĞUDA, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu. 9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.

    10 Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu. 11 İlk ırmağın adı PİŞON'dur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar. 12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur. 13 İkinci ırmağın adı GİHON'dur, Kûş sınırları boyunca akar. 14 Üçüncü ırmağın adı DİCLE'dir, Asur'un doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise FIRAT'tır.

    15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu. 16 Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu, 17 “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.”

    Demek ki Aden Bahçesi bu Dünya'da üstelik te Türkiye'nin doğusundaymış. Bugün ikisi bilinmeyen dört ırmaktan ikisi hala varlar. Dicle ve Fırat. Öyleyse Dünya'nın her tarafı cennet değilmiş. Tanrı yalnızca burada bir bahçe tasarlamış ve Adem'le Havva'ya da bu bahçeye bakma görevi vermiş. Zamanla bu bahçe bütün Dünya'yı kapsayacak kadar genişleyecekti. Nereden biliyoruz?

    Yaratılış 1:

    26 Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, YERYÜZÜNÜN TÜMÜNE egemen olsun.”

    27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. 28 Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “YERYÜZÜNÜ DOLDURUN VE DENETİMİNİZE ALIN; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.

    Ama onlar Aden Bahçesi'nden kovuldular. Ve yine bu Dünya'da kaldılar. Yani bu Dünya'dan yine bu Dünya'ya kovulmuş oldular. Yalnızca bahçenin dışına çıkarıldılar. Öyle ki, içeri giremesinler diye önlem alındı.

    Fakat Şeytan için durum neydi ona bir bakalım. Tanrı doğrudan Şeytan için bir yargıda bulundu mu, yoksa sadece basit ve aklı bile olmayan bir hayvanı, yılanı mı yargıladı. Eğer böyle yapsaydı herhalde pek mantıklı olmazdı. Çünkü bu yılan uzaktan kumandalı bir robot gibi kullanıldı. Bu ruh varlıklar için hiç sorun olmayan bir şey. İnsanlar bugün nelerden bahsediyorlar. Zihin kontrolü. Şeytan denilen bu varlık ortaya bir takım iddialar atar ve bir ayaklanma başlatır. Tanrı gerçekte bu varlığa yöneltilmiş olan şu sözleri söyler. Buradaki bahsedilen kadın ise Havva değildir. Tıpkı yılanın hayvan yılan olmadığı gibi.

    Bunun üzerine RAB Tanrı yılana,

    “Bu yaptığından ötürü

    Bütün evcil ve yabanıl hayvanların

    En lanetlisi sen olacaksın” dedi,

    “Karnının üzerinde sürünecek,

    Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.

    Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu

    Birbirinize düşman edeceğim.

    Onun soyu senin başını ezecek,

    Sen onun topuğuna saldıracaksın.

    YanıtlaSil
  87. Dünya Egemenliği


    Burada bir kadınla, kadının soyundan ve yılanla, yılanın soyundan bahsediliyor. Bu kadından kitabın başka yerlerinde, özellikle de Vahiy kitabında bahsedildiğini göreceğiz. Yılan ise yine Vahiy'de söylendiği gibi Şeytan'dır.

    Önce bazılarının yanlış anlayabileceği bir noktayı aydınlatalım. Yılanlar toprak yer mi? Toprakla mı beslenirler? Hayır onlar toprakla beslenmezler. Fakat yılanlar sürüngendirler. Yerde sürünürken ara sıra dillerini dışarı çıkartarak ilerlerler. Bu arada ister istemez toprağı da yalarlar ve böylece toprak yemiş olurlar.

    Mika 7:17 Yılanlar gibi, sürüngenler gibi toprak yalayacak, Titreyerek sığınaklarından çıkacaklar. Ey Tanrımız RAB, dehşet içinde sana dönecek Ve senden korkacaklar.

    Evet Tanrı'ya düşmanlık eden Şeytan da bir yılan gibi yerde sürünür bir konumda olmalıydı. Bir yılan gibi en aşağıda olmak zorunda kalmalıdır. Böcekleri saymazsak, normal hayvanların içinde yere en yakın hayvanlar yılanlar değil midir? Zaten Şeytan'da kendisine bu hayvanı seçerek kukla yapmadı mı? Öyleyse buradaki yılan örneği daha da fazla uygundur. Ama neden Şeytan bu hayvan gibi çok aşağıda olmalı? Bir de buna bakalım. Gerçekten Şeytan böyle bir yılan gibi yerde sürünmek mi istedi?

    Yeşaya 14:12-15

    Ey parlak yıldız, seherin oğlu,

    Göklerden nasıl da düştün!

    Ey ulusları ezip geçen,

    Nasıl da yere yıkıldın!

    İçinden, “Göklere çıkacağım” dedin,

    “Tahtımı Tanrı'nın yıldızlarından daha yükseğe koyacağım;

    İlahların toplandığı dağda,

    Safon'un doruğunda oturacağım.

    Bulutların üstüne çıkacak,

    Kendimi Yüceler Yücesi'yle eşit kılacağım.”

    Ancak ölüler diyarına,

    Ölüm çukurunun dibine

    İndirilmiş bulunuyorsun.

    Evet bu Keruv zamanla o kadar büyük bir gurura kapılır ki, kendisini Tanrı'ya eşit görmeye başlar. Dikkat edelim, her şeye rağmen kendisini Tanrı'dan üstün göremiyor. Bu komik ve alay konusu olabilecek bir durum olurdu. Ama hiç değilse kendisini Tanrı'ya rakip görecek kadar büyükleniyor. Peki Safon nedir?

    Mezmurlar 48:1-2

    RAB büyüktür ve yalnız O övülmeye değer

    Tanrımız'ın kentinde, kutsal dağında.

    Yükselir zarafetle,

    Bütün yeryüzünün sevinci Siyon Dağı,

    Safon'un doruğu, ulu Kral'ın kenti.

    Evet Siyon Dağı, Safon'un doruğu ve aynı zamanda ulu Kral'ın kenti diye adlandırılıyor. Peki bu dağ nerede? Yeruşalim'de, yani Kudüs'te. Buradaki Ulu Kral ise Davut ya da başka biri değil, Tanrı'dır. Aslında Vahiy kitabı bunu daha açık bir şekilde anlatıyor. Gerçek Safon ve gerçek Siyon bu yeryüzünde olan bir yer değil. Yeryüzündeki Safon ve buradaki Siyon Dağı, yalnızca Tanrı'nın gökteki KRAL olarak hüküm sürdüğü konumunu simgeliyor. Yerdeki Davut, Süleyman gibi krallar yalnızca Tanrı adına hüküm süren krallardılar ve bunlar bunu yerdeki Siyon'dan yaptılar. Vahiy kitabı ise Tanrı adına gerçek görevlendirilmiş kral olarak Mesih'in hüküm süreceğini söyler. Mesih ise bunu gökten yere gelerek, Yeruşalim'den ve buradaki Siyon'dan yapacak değildir. İsa'nın gökteki adı Mikail'dir. Ve krallık süreceği yer de gökteki Siyon ve Yeruşalim'dir. (Yeruşalim-Kudüs).

    YanıtlaSil
  88. Dünya Egemenliği

    Şimdi bu konuda detaya girmeden Şeytan'la ilgili konuya bakınca şunu görüyoruz. Şeytan Tanrı'nın konumunda olmak istedi. Kendisini çok yükseltti ve meleklerin de üstünde Tanrı gibi bir konumda olmayı istedi. Burada şu soruyu soralım. Gökte dağların doruklarında hangi güçlü hayvan yaşar? Evet, cevap basit: Kartal.

    İşte Şeytan'ın kendisine neden KARTALI bir sembol olarak seçtiğinin cevabı burada yatmaktadır. Ama Tanrı Şeytan'ı bir kartal gibi görmüyor. O'nu yere en yakın bir konumda olan bir yaratık gibi görüyor. Şeytan kendisini ne kadar yükseklerde görse de, gerçekte Tanrı'nın gözünde bir YILAN gibi en aşağı seviyede olmaya mahkum edilmiştir.

    Yine de Şeytan aldatıcılığını bir yılan aracılığıyla yaptığı için bu hayvanı da kendi sembolü olarak kullanır. Ama bunu kendisi için alçaltılma anlamında değil, yalnızca aldatıcı ve böylece öldürücü olma anlamında kullanır.

    Evet PİRAMİTİN ÜSTÜNDEKİ KARTAL bu yüzden Şeytan'ı temsil eder.

    Nimrod (Nemrut) insanları Babil Kulesi'ni yapmaya teşvik ederken hangi ifadeyi kullanıyordu? “Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım.” Şeytan'ın arzusu hep en yüksekte olmaktı. Ve yerdeki temsilcisini de aynı yönde bunu temsil ettirecek bir kule yaptırmaya yöneltti.

    Yaratılış 11:

    Babil Kulesi

    1 Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı. 2 Doğuya göçerlerken Şinar bölgesinde bir ova bulup oraya yerleştiler.

    3 Birbirlerine, “Gelin, tuğla yapıp iyice pişirelim” dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar. 4 Sonra, “Kendimize bir kent kuralım” dediler, “Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız.”

    5 RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi. 6 “Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar” dedi, 7 “Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar.” 8 Böylece RAB onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu. 9 Bu nedenle kente Babil [Kargaşa, Karışıklık] adı verildi. Çünkü RAB bütün insanların dilini orada karıştırmış ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıtmıştı.

    Gerçekten Şeytan bu Dünya'da bunları yapacak izne sahip mi? Gerçekten Şeytan'ın Dünyayı yönetme izni var mı? Evet var. İsa'da bunun yanlış olduğunu söylemedi.

    Luka 4:5 Sonra İblis İsa'yı yükseklere çıkararak bir anda O'na DÜNRYANIN BÜTÜN ÜLKELERİNİ gösterdi. 6 O'na, “BÜTÜN BUNLARIN YÖNETİMİNİ ve zenginliğini sana vereceğim” dedi. “BUNLAR BANA TESLİM EDİLDİ, ben de dilediğim kişiye veririm. 7 Bana taparsan, hepsi senin olacak.”

    8 İsa ona şu karşılığı verdi: “ ‘Tanrın Rab'be tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin’ diye yazılmıştır.”

    Yuhanna 12:31 "Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu dünyanın egemeni şimdi dışarı atılacak.

    1. Yuhanna 5:19 Biliyoruz ki, biz Tanrı'danız, bütün dünya ise kötü olanın denetimindedir.

    Demek ki, Tanrı bazı nedenlerden dolayı Şeytan'ı bir süreliğine serbest bırakmış. Nedenlerden biri şöyle:

    Eyüp 1:6 Bir gün ilahi varlıklar RAB'bin huzuruna çıkmak için geldiklerinde, Şeytan da onlarla geldi. 7 RAB Şeytan'a, “Nereden geliyorsun?” dedi.

    Şeytan, “Dünyada gezip dolaşmaktan” diye yanıtladı.

    8 RAB, “Kulum Eyüp'e bakıp da düşündün mü?” dedi, “Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır.”

    9 Şeytan, “Eyüp Tanrı'dan boşuna mı korkuyor?” diye yanıtladı. 10 “Onu, ev halkını, sahip olduğu her şeyi sen çitle çevirip korumadın mı? Elleriyle yaptığı her şeyi bereketli kıldın. Sürüleri bütün ülkeye yayıldı. 11 Ama elini uzatır da sahip olduğu her şeyi yok edersen, yüzüne karşı sövecektir.”

    12 RAB Şeytan'a, “Peki” dedi, “Sahip olduğu her şeyi senin eline bırakıyorum, yalnız kendisine dokunma.” Böylece Şeytan RAB'bin huzurundan ayrıldı.

    YanıtlaSil
  89. Dünya Egemenliği

    Eyüp

    Eyüp'ün İkinci Sınavı

    1 Başka bir gün ilahi varlıklar RAB'bin huzuruna çıkmak için geldiklerinde Şeytan da RAB'bin huzuruna çıkmak için onlarla gelmişti. 2 RAB Şeytan'a, “Nereden geliyorsun?” dedi.

    Şeytan, “Dünyada gezip dolaşmaktan” diye yanıtladı.

    3 RAB, “Kulum Eyüp'e bakıp da düşündün mü?” dedi, “Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır. Senin kışkırtmaların sonucunda onu boş yere yıkıma uğrattım, ama o doğruluğunu hâlâ sürdürüyor.”

    4 “Cana can!” diye yanıtladı Şeytan, “İnsan canı için her şeyini verir. 5 Elini uzat da, onun etine, kemiğine dokun, yüzüne karşı sövecektir.”

    6 RAB, “Peki” dedi, “Onu senin eline bırakıyorum. Yalnız canına dokunma.”

    7 Böylece Şeytan RAB'bin huzurundan ayrıldı. Eyüp'ün bedeninde tepeden tırnağa kadar kötü çıbanlar çıkardı. 8 Eyüp çıbanlarını kaşımak için bir çömlek parçası aldı. Kül içinde oturuyordu.

    9 Karısı, “Hâlâ doğruluğunu sürdürüyor musun?” dedi, “Tanrı'ya söv de öl bari!”

    10 Eyüp, “Aptal kadınlar gibi konuşuyorsun” diye karşılık verdi, “Nasıl olur? Tanrı'dan gelen iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?”

    Bütün bu olaylara karşın Eyüp'ün ağzından günah sayılabilecek bir söz çıkmadı.

    Evet Şeytan ortaya bazı iddialar atıp suçlamalarda bulundu. Şeytan insanların bencil olduklarını söyledi. Tanrı'ya sadakatlerinin yalnızca bencil nedenlere dayandığını iddia etti. Eğer her şeylerini kaybedecek olurlarsa Tanrı'ya lanet bile edeceklerini, söveceklerini iddia etti. Yani bir anlamda şunu demiş oldu. Adem'le Havva'yı ayarttığımda onlar bana katıldılar ve seni desteklemediler. Gerçekte isteyerek senin tarafında olan hiç kimse yok. Senin tarafında olanlar da yalnızca senden iyilik gördüklerinden dolayı öyleler. Bir de bunları darlığa, sıkıntıya ve can derdine düştüklerinde gör. Tabi sen bunlara hep güzel şeyleri verirsen elbette o zaman sanki seni sevip, sana bağlıymış gibi görünecekler. Ben haklıyım. Sen bu insanları yaratırken hata yapmışsın. Bunlar nankördürler. Bunların hepsi sahtekar, ikiyüzlü. Bana bir fırsat ver sana böyle olduğunu ispat edeyim.

    YanıtlaSil
  90. Dünya Egemenliği

    Aşağıdakine benzer birçok ifadeler vardır. Bu kadar çok yazının arasında kaynamasın diye bunları yazının başında tekrar alıntılayalım. Çünkü bu ifadeler açık bir şekilde şunu göstermektedir. BU DÜNYAYI ŞEYTAN'IN YÖNETİYOR.

    Yuhanna 12:31 Şimdi bu dünya yargılanıyor. Ve BU DÜNYANIN HÜKÜMDARI KOVULACAK.

    1. Yuhanna 5:19 Biz Tanrı'dan olduğumuzu biliyoruz, fakat BÜTÜN DÜNYA KÖTÜ OLANIN ELİNDE BULUNUYOR.

    Luka 4:5-7 Sonra İblis İsa'yı yükse bir yere çıkararak bir anda YERYÜZÜNÜN TÜM KRALLIKLARINI ona gösterdi ve şunları söyledi: "TÜM BUNLARIN YETKİSİNİ VE İHTİŞAMINI SANA VERECEĞİM, ÇÜNKÜ O BANA TESLİM EDİLMİŞTİR; İSTEDİĞİM KİŞİYE VERİRİM. Eğer önümde bir tapınma hareketi yaparsan tüm bu yetki senin olacak."

    İsa Şeytan'ın bu teklifini hemen reddetti:

    Luka 4:8 İsa şöyle karşılık verdi: " 'Tanrın Yehova'ya tapınacak ve yalnız O'na ibadet edeceksin' diye yazılmıştır.

    Peki Şeytan'ın perde arkasından yönettiği bu dünyayı, perdenin önünden kim yönetiyor?

    Vahiy 13:1-2, 18O sırada bir canavarın denizden çıktığını gördüm; on boynuzu, yedi başı ve boynuzları üzerinde on tacı vardı, başları üzerinde küfürlü isimler yazılıydı. Gördüğüm canavar leopara benziyordu. Fakat ayakları ayı ayakları gibi, ağzı aslan ağzı gibiydi. BU CANAVARA GÜCÜNÜ VE TAHTINI VEREN EJDERDİ; ONA BÜYÜK YETKİ DE VERMİŞTİ. (...)

    İşte bu, hikmet gerektirir: Aklı olan, canavarın sayısını hesaplasın. Çünkü insana ait bir sayıdır. Onun sayısı ALTI YÜZ ALTMIŞ ALTIDIR.

    Evet Şeytan İsa'ya ne demişti:

    "TÜM BUNLARIN YETKİSİNİ VE İHTİŞAMINI SANA VERECEĞİM, ÇÜNKÜ O BANA TESLİM EDİLMİŞTİR; İSTEDİĞİM KİŞİYE VERİRİM."

    Vahiy'de ne diyor?

    "BU CANAVARA GÜCÜNÜ VE TAHTINI VEREN EJDERDİ; ONA BÜYÜK YETKİ DE VERMİŞTİ."

    Evet Şeytan binlerce yıldır bu dünya üzerinde GİZLİ BİR HÜKÜMDARDIR. Ama Şeytan ön planda, kendi isteği doğrultusunda bu dünyayı yönetmesi için CANAVAR'a kendi yönetme GÜCÜNÜ, TAHTINI ve YETKİSİNİ veriyor. Canavar'ın diğer bir adı da bildiğimiz gibi 666'dır. İşte bu yüzden sık sık piramit simgesini görüyoruz. Ayrıca göz simgesi de var. Çünkü Şeytan bu dünyayı yönetirken, bunu körü körüne yapmıyor. Bütün işlerin kendi istediği gibi gitmesi için, emrindeki bütün cinlerle her yeri ve hemen herkesi gözetliyor. Ama önemli bir kozu daha var. O şey de kendi ifadeleriyle belirttikleri gibi:

    "HİLELİ MEDYA"

    YanıtlaSil
  91. Dünya Egemenliği

    Önemli bir cümle düşüklüğü olmuş. Bunu bir düzeltelim:

    "Aşağıdakine benzer birçok ifadeler vardır. Bu kadar çok yazının arasında kaynamasın diye bunları yazının başında tekrar alıntılayalım. Çünkü bu ifadeler açık bir şekilde şunu göstermektedir. BU DÜNYAYI ŞEYTAN'IN YÖNETİYOR."

    "BU DÜNYAYI ŞEYTAN YÖNETİYOR" olacaktı.

    Yukardaki alıntısı yapılan yazıda da söylendiği gibi:

    "...
    S: Eğer sisteminiz bir üçgen olarak Din, Politika ve Şirket şeklinde olursa hangi bölümde daha ağır basıyorsunuz ve bu hiç tarihte değişti mi?

    C: (...) biz hepimiz BİR Aileyiz. İsterseniz bunu bir vücut olarak algılayın. Bir ev vücudun hayati bir organını yada uzvunu teşkil eder. Her şeyin pürüzsüz yürümesi için tüm organların birbiri ile bağlantıda çalışması gerekir ve bu "tüm" de bizim bölünmeyen sadakatimizdir. Dediğim gibi tüm soylarımız aslında sadece BIR Aile. Bizim düzenimizi sizin zannettiğiniz gibi sadece bu üç alan (Din, Politika, Şirket) üzerinden izah etmek çok zordur. Her aile bireyinin öğrenmesi zorunlu olan altı bilim dalı vardır (...). Bu altı dal şunlardır: Ordu, Devlet, Spiritüellik, Bilgelik, Liderlik ve Bilimdir. Pratikte, halkın bildiği TÜM BU GENEL ALANLARIN BİR ÇOĞUNDA ANAHTAR ROLLERE BİZLER SAHİBİZ. AYRICA EKSTRADAN HİLELİ BİR MEDYA DÜZENİNE VE TÜM FİNANSAL KURULUŞLARINIZA DA (Banka, Kredi enstitüsü, Hissedarlar) ÖYLE YA DA BÖYLE SAHİBİZ."

    Evet gerçekten de Canavar (666) bütün bu alanlarda faaliyet gösterir. Özellikle bu dünya üç temel alanda yönetilir. SİYASET, TİCARET, SAHTE DİNLER. Fakat bir sürü başka ayrıntılı şeylerde elbette olacaktır. MEDYA ise önemli bir araçtır. Bu hileli araçla kitlelerin beyinleri körleştirilir, uyutulur, kandırılır. Gerçekten işe yarar, eğitici-öğretici programların neden hep gece geç saatlerde herkes uyurken yayınlandığını, ve çoğunluğun izlediği saatlerde de haberlerin (ki, bunlar hep çoğunlukla kötü şeyler üzerinedir), uyduruk dizilerin, boş programların yayınlandığının sebepleri yine budur. Ama şu var ki, CANAVAR-666 bu dünyayı ön planda yönetiyor olsa da, arka planda "ANAHTAR ROLLERE" sahip olanlar ŞEYTAN ve CİNLERDİR.

    ÖYLEYSE BU DÜNYAYI GERÇEKTEN DE ŞEYTAN VE CİNLERİ YÖNETİYOR.

    Ama insanlar ön planda bu oluşumları İlluminati ve başkaca gizli örgütler olarak adlandırıyorlar. Ama aslında hemen hemen herkes bunların Şeytan ve cinlere ait sembolleri kullandıklarını da biliyorlar. Çünkü gerçekte asıl perde arkasındaki yöneticiler bunlardır. Anahtar rollere bunlar sahiptirler. Diğerleri ise sadece onlara hizmet eden kuklalardır ve birer kukla gibi işlerin neyin etrafında döndüğünü anlamazlar. Onlar körü körüne cinlerin onları inandırdığı yalanlara inanıp, bunların peşinden giderler. Sonuçta bunu yapmanın en akıllıca yol olduğuna inanmışlardır. Karanlıkta oldukları halde "IŞIK"LA "aydınlatılmış" olduklarını sanırlar. Bunun şaşılacak bir tarafı var mı?

    2. Korintoslular 11:14 Bunun şaşılacak bir tarafı yok, çünkü Şeytan kendisi de IŞIK MELEĞİ KİMLİĞİNE BÜRÜNÜR.

    Efesoslular 6:12 Çünkü mücadelemiz etten kemikten insanlarla değil, GÖKTEKİ KÖTÜ RUHLARDAN OLUŞAN KUVVETLERLE, YÖNETİMLERLE, OTORİTELERLE, BU KARANLIĞIN DÜNYA HÜKÜMDARLARIYLADIR.

    Tanrı bunları alçaltılmış bir durumda bekletiyor ama gerçek cezaları da yakında verilecek. ŞEYTAN VE CİNLER BÜYÜK GÜNDE İNFAZ EDİLECEKLER.

    2. Petrus 2:4 Çünkü şu kesindir ki, Tanrı günah işlemiş melekleri cezadan esirgemeyip Tartaros'a (hapishaneye benzer alçaltılmış durum) atarak, hüküm gününü beklemek üzere zifiri karanlık çukurlarda bırakmıştır.

    Yah. 6 Ayrıca asıl konumlarını korumayıp ait oldukları mekanı terk eden melekleri, BÜYÜK GÜNDE İNFAZ EDİLECEK HÜKME KADAR sonsuz bağlarla koyu karanlığa kapatmıştı.

    Peki Tanrı O HÜKÜM VE İNFAZ GÜNÜNE KADAR hangi nedenden dolayı bunların dünyayı yönetmesine izin veriyor? İlk ve en önemli nedene bakalım.

    YanıtlaSil
  92. Dünya Egemenliği

    ŞEYTAN: "YARI YANMIŞ ODUN PARÇASI"

    Şeytan'ın hemen yok edilmemesinin nedeni ortaya bir takım iddialarla çıkmasıdır. Ve bu iddialar arasında kendisinin Tanrı'dan daha güçlü olduğu gibi bir iddia yoktur. Yani mesele GÜÇ MESELESİ DEĞİLDİR. Tanrı güçlüdür ve egemendir, yani gücüyle egemenlik sürebilme kudretine sahiptir. Şeytan hiçbir şekilde Tanrı'nın bu kudretine meydan okuyamazdı ve bunu yapmadı da. Şeytan da Tanrı'nın egemenliğini kabul etmek zorundaydı. Çünkü Tanrı güçlüydü. Ama Şeytan bunun yerine Tanrı'nın Egemenliği'nin HAKLILIĞI üzerinde bir iddiada bulunabilirdi. Bu şekilde Tanrı'yı suçlayabilirdi. Örneğin, TANRI'NIN YARATTIĞI VARLIKLAR ÜZERİNDEKİ EGEMENLİĞİNİN, BU VARLIKLARIN İYİLİĞİNE OLMADIĞINI iddia edebilirdi. Bu iddia Tanrı'nın HAKSIZ YERE BİR EGEMENLİK SÜRDÜRDÜĞÜ demek oluyordu. Aynı şekilde bu, TANRI'NIN EGEMENLİĞİNİN DIŞINDAKİ BİR YÖNETİMİN, BU VARLIKLAR İÇİN DAHA İYİ OLACAĞI da demekti. Çünkü Şeytan'a göre, Tanrı'nın yönetimi ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLAYAN bir yönetim demekti. Bu varlıkların daha iyi yaşam koşullarına sahip olabilmesi için, TANRI'NIN YÖNETİMİNİN DIŞINDA yaşamaları gerekiyordu.

    Kısacası Şeytan'a göre, Tanrı'nın yarattığı bütün zeka sahibi varlıkların DAHA İYİ BİR YAŞAM SÜREBİLMELERİ İÇİN TANRI'NIN ONLARIN ÜZERİNDEKİ EGEMENLİĞİNİN REDDEDİLMESİ GEREKLİYDİ. Şeytan'a göre hiç kimse TANRI'NIN YÖNETİMİNE GEREK DUYMAYIP, TERSİNE KENDİ KENDİLERİNİ ÖZGÜRCE YÖNETEREK, ÇOK İYİ ŞARTLARDA BİR YAŞAM SÜREBİLİRLERDİ.

    Öyleyse Şeytan'a göre, eğer insanlar Tanrı'nın yönetimini istemedikleri için buna İSYAN ederlerse, BU İSYANLARINDA HAKLIYDILAR.

    Şeytan tam olarak böyle bir şey söylemedi ama şunları söyledi:

    Yaratılış 3:

    1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
    2 Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, 3 “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; YOKSA ÖLÜRSÜNÜZ’ dedi.”

    4 Yılan, “KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ” dedi, 5 “ÇÜNKÜ TANRI BİLİYOR Kİ O AĞACIN MEYVESİNİ YEDİĞİNİZDE GÖZLERİNİZ AÇILACAK, İYİYLE KÖTÜYÜ BİLEREK TANRI GİBİ OLACAKSINIZ.”

    Bu sözlerin anlamı:

    İYİYLE KÖTÜYÜ BİLEREK TANRI GİBİ OLACAKSINIZ. BUNU TANRI DA BİLİYOR VE BU YÜZDEN İSTEMİYOR. O SİZİ BİLEREK ÖZGÜRLÜĞÜNÜZDEN MAHRUM BIRAKIYOR. VE SİZE YALAN SÖYLÜYOR.

    İşte bu sözlerin anlamı budur. Yani Tanrı yarattığı varlıkların üzerindeki egemenliğini sürdürebilmek için, yasaklar getirip kurallar koyuyor. Ve bütün bunlar insanların iyiliği için değildir. Öyleyse sizin, Tanrı'nın bu emirlerini dinlemeniz gerekmiyor. Sizler de YAŞAMINIZ İÇİN KENDİNİZ KARAR VERİP ONA GÖRE KENDİ DİLEDİĞİNİZ ŞEKİLDE YAŞAYABİLİRSİNİZ. Ama Tanrı bunu istemediğine göre, sizin de bir karar vermeniz gerekiyor. Ayrıca korkmayın, "KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ", ÇÜNKÜ TANRI'YI DİNLEMEZSENİZ "ÖLÜRSÜNÜZ" SÖZÜ BİR YALAN. Tanrı size yalan söylemiş herhalde.

    O halde yapacağınız şey: İSYAN ETMEK. SÖZ DİNLEMEMEK. BAŞKALDIRMAK.

    Bunu yapmaktan korkmayın: KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ

    Bunu yaparsanız sizi bekleyen şey: ÖZGÜRLÜK ve DAHA İYİ BİR YAŞAM.

    YanıtlaSil
  93. Dünya Egemenliği

    Zekeriya 3:1 RAB, meleğinin önünde duran Başkâhin Yeşu'yu ve onu suçlamak için sağında duran Şeytan'ı bana gösterdi. 2 RAB'bin meleği (Mikail) Şeytan'a, “RAB seni azarlasın, ey Şeytan!” dedi, “Yeruşalim'i seçen RAB seni azarlasın! BU ADAM ATEŞTEN ÇIKARILAN YARI YANMIŞ ODUN PARÇASI DEĞİL Mİ?”

    Şeytan için bu ifade kullanılır. Yani aslında hemen yok edilecek bir durumdayken, bir nedenle YOK EDİLİŞİ ERTELENMİŞTİR. Tıpkı yanmakta olan bir odunun ateşten çıkarılması gibi, Şeytan'da yok olmaktan bir süreliğine kurtulmuştur. Yani Şeytan'ın yok edileceği kesindir. Bu durum ateşe atılmış bir odunla temsil ediliyor. Ama sonra henüz tamamen kül olmadan ateşten geri çıkarılıyor. Yani Şeytan'ın ölümü kesinken, bir nedenle bu ölüm ertelenmiş oluyor?

    Şeytan'ın iddiaları var. Şimdi ne yapmak gerekiyor? İki yol var:

    1- İddialarına önem vermeksizin yok etmek.
    2- İddialarını kanıtlaması için bir fırsat tanımak.

    Tanrı'nın hem yaratıcı olması, hem de her şeyin doğrusunu biliyor olması ve üstelik te her şeyde doğru davranıyor olması kesin olsa da. Şeytan'ın suçladığı kişi Tanrı olunca bu şöyle bir durumu ortaya çıkarmış oldu.

    İki kişi arasındaki davalar mahkemede halledilir. Ama bir kişi çok güçlü bir pozisyona sahipse, bu bazen mahkemeyi etkileyebilir. Böyle bir durumda adalet yerini bulmayabilir. Ayrıca bir kişi başka bir kişiyi haksızlıkla suçladığında ve bu dikkate alınmadığında da adaletsizlik yaşanabilir. Böyle durumlar HAKSIZLIK ortamlarında olabilen şeylerdir.

    Peki Şeytan Tanrı'yı suçladığında Tanrı'nın Şeytan'ı hemen yok etmesi seçeneği için ne denebilir? Bu durumda ortaya davayla ilgili kanıtlar konulmuş olmayacağından, acele etmek bütün diğer varlıklar açısından sakıncalı olacaktır. Çünkü bütün bu varlıkların içlerindeki adalet duygusu zedelenecektir. Tanrı'nın yargıç sıfatıyla kendi aleyhindeki davayı kendi lehine sonuçlandırması ve bunu kanıtları ortaya çıkmadan yapması yanlış, hem de çok yanlış anlamalara da yol açacaktır. Öte yandan eğer Tanrı böyle bir şey yapmış olsaydı, kesinlikle yanlış yapmış ta olmayacaktı. Çünkü şöyle diyebilirdi: Ben neyin ne olduğunu biliyorum. Merak etmeyin, bana güvenin ben doğru karar veriyorum ve Şeytan'ı hemen yok ediyorum. Acaba bunu söylemesi yeterli olur muydu?

    İnsanlar bazen şöyle söylerler: Her şey siyah ya da beyaz değildir. Gri de vardır. Burada da Şeytan'ın belki bir derece haklı olduğu düşünülebilirdi. Çünkü Şeytan sonuçta ÖZGÜRLÜKTEN ve DAHA İYİ YAŞAMAKTAN söz etmişti.

    Ya ikinci seçenek için ne denilebilir? Acaba Şeytan'a iddialarını kanıtlaması için bir fırsat tanımak kötü mü olurdu? Hem şunu da unutmamak gerekir ki, peşine takılanlar ZATEN onun haklı olduğunu düşünmüşlerdi. Yani Adem'le Havva Tanrı'yı değil Şeytan'ı seçmişlerdi. Bu durumda ortaya kanıtların çıkmasını beklemek daha iyi olmayacak mıydı? Tanrı kendisi sonucun nasıl olacağını biliyor olsa da, yarattığı varlıklar bilmiyorlardı. Ne kadar tahmin etmeye çalışsalar da, bunu tam olarak anlayamazlardı. Ve bu durum gökteki ruh varlıklar olan melekler için de söz konusuydu. Bu olaylar onları da yakından ilgilendiriyordu.

    Öyleyse alelacele bir davayı ele alıp halletmek ile, bir davaya gerekli zamanı ayırarak HİÇBİR KUŞKUYA YER KALMAYACAK ŞEKİLDE HALLETMEK arasında büyük bir fark vardır.

    YanıtlaSil
  94. Dünya Egemenliği

    Görüldüğü gibi Tanrı ikinci yolu seçmenin kendisi için değil, yarattığı bütün varlıklar için daha iyi olacağını bildiğinden bunu yapmış oluyor. Sonsuzluk içinde yaklaşık 6.000 yıllık bir süre nerdeyse bir hiç sayılabilir. Eğer Tanrı bu kısa süreyi vermemiş olsaydı, TANRI'NIN HAKLILIĞIYLA İLGİLİ OLARAK SONSUZA DEK KUŞKULARIN OLDUĞU BİR YAŞAM OLURDU. Peki ama bu süre kısa değil ki, denilebilir. Öte yandan daha kısa bir süre çeşitli yönetimlerin denenmesi için yeterli görülmeyebilirdi. İnsanların her türlü yönetimi denemeleri için hayli uzun zaman gerekliydi. Eğer zaman kısa tutulsaydı, farklı yönetim biçimlerinin henüz denenmediği iddia edilebilirdi. İnsanlar tarihte olduğu gibi bugün de, çeşitli fikirler üreterek kendilerini daha iyi yönetebilecekleri yolları aramaktan vazgeçmiş değillerdir. Bu yolların arasında bilimsel ilerlemeler de vardır. Sonuçta insan çabalarının her yönü bu denemenin içinde yer alabilir. Örneğin tıptaki ilerlemeler, ekonomideki ilerlemeler, bilim ve teknik alanındaki ilerlemeler ve ayrıca siyasal alanlardaki deneyimler. Sonuçta Şeytan şunu iddia etmişti:

    İNSANLAR TANRI'DAN BAĞIMSIZ ŞEKİLDE KENDİ KENDİLERİNİ YÖNETEBİLİRLER. BU BAĞIMSIZLIK ONLARA ÖZGÜRLÜK VE DAHA İYİ BİR YAŞAM GETİRECEKTİR.

    Ama öte yandan Tanrı'nın Şeytan'a izin veriyor olması kesinlikle bir şeyi de ortaya çıkaracaktır. Neyi? Kötülüğü ve kötü şartların ortaya çıkmasını. Öyleyse yukardaki nedenler aynı zamanda Tanrı'nın neden kötülüğe ve kötü şartlara izin verdiğinin de nedenlerini oluşturmaktadırlar. Öte yandan bütün bunlar acıların da ortaya çıkacağı demektir. Yani insanlar acı çekeceklerdir. Öyleyse ikinci soru şudur: Tanrı acılara neden izin veriyor?

    Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz: Ameliyat olması gereken ve bu ameliyat olmadığı takdirde ÖMÜR BOYU sakat kalacak bir çocuk düşünelim. Bu çocuğun ana-babası ne yapacak? Çocuklarını hemen hastaneye yatırıp gereken ameliyatı yaptırmaları gerekmiyor mu? Evet. Öte yandan çocuk ameliyata alınırken, korkup ağlıyor ve ana-babasının kendisine neden böyle acı çektirdiğini anlamakta zorluk çekiyor. Acaba ana-babası çocukları ağlamasın diye ameliyattan vazgeçseler daha mı iyi olacaktı? Yoksa biraz acılı da olsa bu ameliyatı yaptırmaları ve böylece çocuklarının ilerde daha mutlu bir yaşam sürmesi mi daha iyi olacaktı? Elbette ki, çocuğun geçici bir süre acı çekmesi ÖMÜR BOYU sakat kalmasından daha iyidir. Bu Tanrı'nın seçtiği yoldur.

    Romalılar 8:18-21,28

    Sonuç olarak, bize verildiği açıkça görülecek ihtişamla karşılaştırıldığında şimdiki sıkıntılarımızın bir hiç olduğu düşüncesindeyim. Evet, tüm yaratılanların büyük bir özlemle beklediği de, Tanrı oğullarının ortaya çıkışıdır. Çünkü tüm yaratılanlar kendi isteği dışında, boş bir çabaya mahkum edilmişti; onu mahkum eden BUNU BİR ÜMİDE DAYANDIRARAK YAPMIŞTI. Dolayısıyla, yaratılanlar yozlaşmanın kölesi olmaktan kurtarılacak, onlar da TANRI ÇOCUKLARININ GÖRKEMLİ ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞACAKTIR. Tüm yaratılanların şimdiye dek hep birlikte inleyip acı çektiğini biliyoruz. (...) Biliyoruz ki Tanrı tüm işlerinin bir düzen içinde, Kendisini sevenlerin İYİLİĞİNE OLACAK ŞEKİLDE yürümesini sağlar.

    YanıtlaSil
  95. ya arkadaşlar eminem yalandan ben istemiorm dedi onun amacı sadece gösteriş. dierlerini suçlarıdar öldürdüler ilmunatiye giren çıkmak isterse öldürürler çıkışı yok .

    YanıtlaSil
  96. deccal in amacı tek devlet kurmak . başarıorda , büyük insanları şuanda toplamakta şeytanın suresi 666 olduğu için bazı büyük sanatcılar 666 yapıorlar ...

    YanıtlaSil
  97. micheal jackson karşıdır o örgüte aynı şekide eminem ve bob marleyde sadece eminem yaşıyor aralarından çünkü o direniyor hala

    YanıtlaSil
  98. siz asla bi daha micheal jacksonun o örgütte oldugunu düşünmyin

    YanıtlaSil
  99. acun ılıcalı o örgütü bıraktı ve pitbulun o örgütle alakası bile yok

    YanıtlaSil
  100. kanıtı micheal jacksonun they dont care about was şarkısını türkçe altyazılı izleyin ve dinleyin emineminde not afraid şarkısını türkçe alt yazılı izleyip dinleyin

    YanıtlaSil
  101. artık aref'de o örgüttendir. hatta dabbe, semum, elçinin yönetmeni hasan karacadağ.
    bizim yapmamız gereken inandığımıza tapmak

    YanıtlaSil
  102. gizli güçler derken ne demek istemiştin

    YanıtlaSil
  103. gizli güçler derken ne demek istemiştin

    YanıtlaSil
  104. şşşşşşşşşşşşşş

    YanıtlaSil
  105. Dünya Egemenliği

    http://www.diyarbakirhaber.gen.tr/haber-9913-Arakan-Katliamlarinin-Arkasindaki-Orgut.html

    Myanmar'da müslümanlara yönelik şiddet hareketleri sürüp gidiyor değil mi? Bu konuda başı çekenler de 969 HAREKETİ adı verilen BUDİST bir örgütmüş. Şimdi illuminati kartlarından birini gözönüne alın. Örneğin şu piramitten sarkan iplerin ucundaki kukla insan kartını. Ve insanların arkadaki güçler olan cinler tarafından nasıl oyuncak edildiklerini görün.

    http://www.warehouse23.com/img/full/SJG1305.jpg

    Budizm inancı normalde insani değerleri ön plana alan bir din gibi görünmüştür. Bu dinin takipçileri genelde çile çekmekle kendilerini öbür dünyaya hazırlamayı bir erdem olarak görürler. Yani bunlara göre, ruhun olgunlaşması için insanların bu dünyaya reenkarnasyon yoluyla birçok defa gelmesi gerekiyormuş. Sonunda da olgunluğa erişen kişilerin ruhları nirvana dedikleri duruma ulaşıyorlarmış. Nirvana dedikleri durum da, kendi ruhlarının evrensel ruhla birleşmesi ve bir daha dünyaya dönmek zorunda kalmamaları durumu. Bunlara göre kötü insanlar demek ki, daha olgunluğa erişmedikleri için bu Dünya'ya reenkarnasyon yoluyla tekrar gelerek acı çekmeleri gerekiyor. Hinduizm'e göre de bu insanlar İŞLER YASASI (KARMA YASASI) gereğince, önceki yaşamlarında ne yaptılarsa, yeni yaşamlarında ona göre bir varlık olacaklar. Önceden kötü olan biri yeni yaşamında bir hayvan ya da bir yoksul olarak yaşayacaktır. Buna göre normalde bu insanların sonraki yaşamlarında daha iyi bir durumda olabilmeleri için iyi birer insan olmaları gerekiyor, öyle değil mi? Ama iş uygulamaya gelince başka olabiliyor. Bir zamanlar Kamboçya'da bu dinden olan insanlar milyonlarca soydaşını ve dindaşını katletmişti. 9 milyonluk nüfusun üçte biri katledilmişti. Ama biz konumuza gelelim. Katliamları yapanların dinsel alanda başı çekenler olduğuna dikkat edin. Ve özellikle de sembollere!

    969 HAREKETİ deyince özellikle neye bakmalıyız? Önce sembollere bakabiliriz. Burada bizi ilgilendiren 9 ve 6 sayılarıdır. Yukarda da yazıldığı gibi 9 sayısı cinleri, 6 sayısı da Şeytan'ı simgeler. Bu sayılar yan yana yazılırken yer değiştirebilirler. Örneğin 69 ve 96 şeklinde.

    6-9 = Şeytan ve Cinler
    9-6 = Cinler ve Şeytan

    Öyleyse 969 bize neyi anlatıyor? Elbette ki aynı şeyi:

    9-6-9 = Cinler-Şeytan-Cinler

    Öyleyse 969 HAREKETİ, aslında bir ŞEYTAN VE CİNLER HAREKETİ demektir. Bu hareket ifadesini FAALİYET olarak da anlayabiliriz. Şeytan ve Cinler çok faaller.

    Budizmin önemli bir sembolü de döngü sembolüdür. Yin Yang sembolünde de yine 69 sayısını görebiliriz. Sembollerin bazen ters duruyor olması birşeyi değiştirmez. Swastika sembolleri de ters yapılabiliyor. Önemli olan temel olarak neyi anlattığıdır. Yani önce yin yang diye bir din yalanı uydurursun, bunu sahte bir inanç olan reenkarnasyonla da birleştirirsin ve hepsini de yine Şeytan ve cinler anlamına gelen harf ya da sayılarla bir sembole dönüştürürsün. Sonra da bu insanlar YÜCE EVRENSEL RUHA tapıyoruz diyerek ŞEYTAN ve CİNLERE TAPARLAR. Ama Şeytan ve Cinler bu tapınmada insan kurbanları da isterler. Bu geçmişte başka şekilde oldu, günümüzde de yine farklı şekilde olsa da hep insanların kurban edilmesi söz konusudur. Arakan'da olanlarda farklı değildir.

    Yin Yang Sembolü: Gerçekte bir 69 sembolü (Görsellerde ara: yin yang sembol ya da yin a symbol olarak)

    http://www.google.com.tr/imgres?q=yin+a+symbol&sa=X&biw=1024&bih=419&tbm=isch&tbnid=WY8m-DO7gkbPiM:&imgrefurl=http://www.end2stress.com/tai_chi.html&docid=CqrOVZMD-tusJM&imgurl=http://www.end2stress.com/images/yin-yang-symbol-large.jpg&w=576&h=576&ei=De1-UZTGAsrUPL3CgYgP&zoom=1&iact=rc&dur=172&page=1&tbnh=140&tbnw=140&start=0&ndsp=12&ved=1t:429,r:7,s:0,i:101&tx=93&ty=63

    YanıtlaSil
  106. Dünya Egemenliği

    Peki sembolü 9 olan insanüstü varlık ne demişti ona bir bakalım. Alıntı:

    "C: Bu oyunu kazanmak için ise mümkün olduğunca çok negatif olmak zorundayız. ŞİDDET, NEFRET, SAVAŞLAR, CİNAYETLER, hırs, kontrol, kölelik, soykırım, işkence, ahlaki bozulma, uyuşturucular, hepsi ve daha fazlası amacımızı gerçekleştirme yolunda kullandığımız araçlar. Bu oyun içerisinde, sizin ve bizim aramızdaki fark şu: Biz oyunu oynadığımızın farkındayız! ..."

    "C: Lütfen bunu anlayın, biz negatif olmak zorundayız. Bu nedenle biz buraya gönderildik. Bu bizim daha öncede bahsettiğim katalizatörlük görevimizi yerine getirerek sizlere yardım etmek içindi. Negatiflik bizim için zor, yani fiziksel bir anlamda değil, (Oynadığımız karakterler böyle programlandığımız için bundan haz alıyorlar), ancak spiritüel anlamda bu gerçekten zor. Biz düşük titreşimdeki negatifliğin üzerinden cağlar evvel geçmiştik. Bizler ışık ve sevgiyiz. Bizim için spiritüel anlamda böyle negatif olmamız çok zor ancak bunu sizi sevdiğimiz ve sonunda hakkınız olan yüksek mertebenize ulaşabilmeniz için yapıyoruz."

    Evet onlar çok yoğun bir şekilde POLARİTE OPSİYONUNU gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Onlar çok faal bir çalışma içindeler. Dünya'nın HALİ de bunu göstermiyor mu? Ne diyor "Negatif olmak zorundayız", "Bunu sizi sevdiğimiz için yapıyoruz." Neler yapıyorlardı? Şiddet, nefret, savaşlar, cinayetler, hırs, kontrol, kölelik, soykırım, işkence, ahlaki bozulma, uyuşturucular, hepsi ve daha fazlası! İşte onlar insanları çok sevdiklerinden bunları yapıyorlar. Daha doğrusu insanların BU TÜR NEGATİF OPSİYONU SEÇMELERİ İÇİN ONLARA YOL GÖSTERİYORLAR. Evet zorlama yok. Yine de seçenler insanların kendileri? Ama insanlara bunları yaptırmak için biraz destek vermek gerekir. Örneğin bazı ideolojileri sanki çok iyiymiş gibi pazarlayarak. Bunun içinde SAHTE DİNLER de bulunuyor elbette. SONRA MİLYONLARCASI YARATICI'YA HİZMET ETTİĞİNİ SANARAK BİRBİRLERİNİ BOĞAZLASINLAR!

    "C: Bunu sizi sevdiğimiz ve sonunda hakkınız olan YÜKSEK MERTEBENİZE ULAŞABİLMENİZ İÇİN yapıyoruz."

    İşte cinlerin bu yardımlarından yararlananlar sonunda bu YÜKSEK MERTEBEYE ulaşacaklar. Yani YOK OLUP GİDECEKLER!

    "C: Büyük hasat sürecinde fiziksel olarak ölmemiş olanlar için bir "sıfır-nokta zamanı" yaşanacak, kendinizden geçirecek bir coşku ile yaratıcı ile bir olup sizlere, üzerinize unutma perdesi tekrar düşmeden önce gerçekte ne olduğunuz hatırlatılacak ve ardından sizi bekleyen yeni mekana transfer edileceksiniz."

    Cin iyi alay ediyor. Onlar da buna layıklar. Yukardaki sözleri açıklamaya gerek var mı? Kötüler ölmeden önce büyük bir coşkuya (dehşete) kapılacaklar. Çünkü ölüp te artık bilinçsizlik durumuna (unutma perdesi) düşmeden önce, kendilerinin gerçekte nasıl insanlar olduklarını anlayacaklar. Sonra da YOK OLUŞ MEKANINA TRANSFER EDİLECEKLER. Yok oluş mekanı ise mecazi anlamdaki HİNNOM VADİSİ'dir.

    HİNNOM VADİSİ = CEHİNNOM = CEHENNEM

    "...kendinizden geçirecek bir coşku ile..."

    Matta 24:30 "O zaman İnsanoğlu'nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu'nun (Mikail) gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler (anlayacaklar)."

    Luka 21:26 Dünyanın üzerine gelecek felaketleri bekleyen insanlar korkudan bayılacak. Çünkü göksel güçler sarsılacak.

    Sefanya 3:8 Bu yüzden, "Bekleyin de görün" diyor RAB,
    "Ulusları yargılayacağım günü bekleyin.
    Ulusları toplamaya, krallıkları bir araya getirmeye,
    gazabımı, kızgın öfkemi üzerlerine dökmeye karar verdim.
    Çünkü kıskançlığımın ateşi bütün dünyayı yiyip bitirecek"

    YanıtlaSil
  107. illuminati kartlarını da anlatır mısınız

    YanıtlaSil
  108. Dünya Egemenliği

    Bu kartları doğru anlatabilmek için iyi ingilizce bilmek gerekiyor. Benim de böyle ingilizcem yok. Yani ikinci elden bilgilere bağlı kalmak zorunluğu var. Öte yandan bu kartları açıklamaya çalışanlar çok. Bunların ortak noktası İLLUMİNATİ adında gizli bir örgüt var. Bu örgüt bütün dünyayı yönetiyor. Onlara göre bütün önemli şeyleri bu örgüt planlayıp yapıyor. Bu kartların bir kısmını gördüm ve yazılanları okudum. Bunlara göre tsunami, deprem gibi doğa olayları bile bunların işi oluyor. Öte yandan buradaki garipliğinde farkındalar. Çünkü bu durum oldukça akılalmaz görünüyor. Bir yandan bakıldığında ortada yıllar öncesinden hazırlanmış kartlar var. Bu kartlar yıllar sonra olacak deprem ve tsunami gibi olaylardan sözediyor ve bunlar da gerçekleşiyor. Bu nasıl bir iştir diyorlar ama buna tam olarak akıl erdirebilen yok. Kartlar insan işiyse ve gizli bir örgüte aitse, bu örgüt sonuçta insanlardan oluşan bir örgüt. Peki insanlar bilimde bu kadar mı ileriye gittiler de, yerin altındaki magma tabakalarının ne zaman patlayacağını tespit edebiliyorlar? Sonuçta depremleri ve tsunamileri öngörebilmek için öncelikle bu tabakaların nasıl çalıştığını bilmek gerekir. Ve bugünkü bilim bu konuda pek birşey yapamıyor. Hatta yeraltına yapılan sondajlarda bile 9 km. kadar bir derinliğe inebiliyorlar. Çünkü sıcaklık her bir km.de 25 derece artıyor ve gönderilen metal sondaj parçaları sıcaklıktan yamulmaya başlıyor. HAARP adı verilen şey hakkında da bir açıklama yapacak bilgim yok. Sözde bu teknoloji deprem falan üretebiliyormuş. Bunlar benim alanım değil ama yine de inanmıyorum. Çünkü depremi üreten şey dışardan, atmosferden gelen bir güç değildir. Deprem yanardağların patlamasından da gördüğümüz şeydir. Dünya'nın en iç katmanı çok yüksek sıcaklıktaki yanar bir top gibidir ve burada sürekli patlamalar oluşur. Bir depremi oluşturan güç buradan kaynaklanır; çünkü bir depremi oluşturacak enerjinin büyüklüğü yüzlerce atom bombasının gücü ölçüsündedir. İnsanların birtakım yapay yollarla bunu havadan yapabilmeleri bana göre saçmadır. Deprem herşeyden önce yeri harekete geçiren bir güçtür. Eğer bu kadar büyük bir güç havadan gelip te yeri harekete geçirebiliyorsa, bunun etkisinin öncelikle havada görülmesi gerekmiyor mu? Unutmayalım eğer atom bombaları kullanarak yapılacak olsa, ortaya büyük bir radyasyon çıkmaz mıydı? Bu konuda daha fazla şeyler söylenebilir. Ama benim söylediklerim HAARP adı verilen şeylerin yalan olduğu da gelmez. Ülkelerin silahlanma yarışı var ve ona göre birtakım çabalar içindeler. Bu yüzden birçok alanda değişik bilimsel yöntemler geliştirmek istiyorlar. Ama her şeye körü körüne inanmak doğru olmaz.

    YanıtlaSil
  109. Dünya Egemenliği

    Yine de bu kartlardan bahsedebiliriz. Çünkü zaten yukarda da belirttiğim gibi, asıl oyuncular insanlar değil. Peki bu ne demek? Örneğin deprem ya da tsunami gibi felaketler bunların mı işi? Şunu bilmek gerekir. Cinler bunları yapabilecek güçteler, ama acaba bunu yapmaya izinleri var mı? Bazı şeyleri yapabilme izinleri olsa da, deprem, tsunami gibi konuların da bunların arasında olduğunu düşünmek oldukça gerçek dışıdır. Kartların 300 kadar olduğu söyleniyor, bunların hepsini tek tek ele almak mümkün değil. Bu kartlarda sayısız konular var. Bunların arasından birkaç örneği ele alabiliriz. Biz en başta gelen bir örneğe bakalım. 11 Eylül ikiz kuleler konusuna.

    Gördüğümüz kadarıyla 7 yıl öncesinden bu olayların olacağı resmedilmiş. Bu konuda çok farklı görüşler olabilir. Bazılarına göre İlluminati bunları planlamış ve vakti gelince de yapmış. Bazıları da bunun ABD devletinin Irak'a saldırmak amacıyla hazırlanmış bir tezgah olduğunu savunuyorlar. Sonuçta bunlar bakıyorlar ki, bu olaylar yedi yıl öncesinde bir kartta resmedilmiş. Yani birileri bu olayların olacağını yedi yıl öncesinden biliyorlardı. Burası yüzde yüz doğru. Öte yandan eğer bunu ABD devleti Irak'a girmek için planlamış olsaydı, hiç bu olayı yedi yıl öncesinde birtakım kartlarla açığa vurur muydu? Evet ABD Irak'a saldırdı ve bunun için bir bahanesi de vardı. Bu bahane ilk başta Irak'ta kitle imha silahlarının olduğu iddiasıydı. Yine de kartlar kulelerin 11 eylülde yıkılacağını gösterdiğine göre, demek ki bu olayı önceden bilen birileri vardı. Bunlar gerçekte kim olabilir? Şunu belirtmekte fayda var. Bizler sınırlı olanaklara ve bilgiye sahip insanlar olarak herşeyi ayrıntılarıyla açıklayabilecek bir durumda olamayız. Biraz fazla uzun oldu, gelelim açıklamaya:

    Burada ilk başta yine sembollerden yola çıkalım. Ortada hangi semboller var? 11 sayısı ve Eylül ayı. Bayağı çok verimiz varmış! Ha bir de Usame Bin Ladin adı çok geçti. Bu veriler bize neyi anlatabilir? Şöyle olabilir mi?

    1. Sembol: 11. 11 sayısı iki adet kuleyi çok iyi simgeliyor.
    2. Sembol: EYLÜL. Eylül ayı 9. aydır. İngilizcede S-eptember yani S harfi.
    3. Sembol: USAME BİN LADİN. USAme Bin Ladin adında USA var.

    1. sembol açıkça iki kuleyi gösteriyor. 2. sembol 9. aydan bahsediyor ve 9 cinlerin sembolüdür. 9. ay ingilizcede September'in S harfini de taşıyor ve bu S-atan'ın S harfini de belirtmiş oluyor. 3. sembolde bu olayla ilişkilendirilen (net bilemeyiz) Usa-me Bin Ladin adında USA yani Amerika'nın adı bulunuyor. Ayrıca toplam harf sayısı 13'tür.

    Demek ki, özellikle S, 9, 13 sembolleri var. Ve bu olaylar yedi yıl öncesinden gösterilmiş. Daha yorum yapmaya gerek var mı? Ayrıca başka bir sembol daha var. Bu Pentagon'la ilgilidir ve 5 sayısıdır. 5 sayısı aynı zamanda alttaki piramitin sembol sayılarından biridir. Yani 5 = 666. Bunları matematik olarak düşünmeyeceğiz. 5 = 32 = 666 = GÜL = CANAVAR = ALTTAKİ KESİK PİRAMİT vs. aynı şeydir.

    Sonuçta Şeytan ve cinler bunu planladılar ve kuklalarına yaptırdılar. Kuklaların adının şu ya da bu olması ise hiç önemli değildir. Şeytan ve cinlerinin milliyeti yoktur. Onlar taraf tutmazlar. Onlar herkese düşmandırlar. Tavşana kaç, tazıya tut tarzı iş yaparlar. Bizler de iki yumurtayı birbirine tokuştururken yumurtalar arasında ayrım yapmıyoruz değil mi? Ama cinler sadisttirler, rinsanları tokuşturuyorlar ve bundan zevk alıyorlar maalesef!

    YanıtlaSil
  110. Dünya Egemenliği

    Kartlara sonra gene dönebiliriz. Önce başka bir olaya bakalım.
    Anders Behring Breivik adındaki Norveçli bir katil 22 Temmuz 2011'de toplam 77 kişiyi öldürdü. Burada da kuşkusuz sayısız ayrıntılar var ve bizler bu ayrıntıların çoğunu bilemeyiz. Ama eğer bazı şeyleri net bir şekilde biliyorsak, o zaman gerçek resmi anahatlarıyla görebilecek bir durumda olabiliriz. Eğer bu durumdaysak, bir konudaki tüm ayrıntıları bilmemek bizim asıl resmi görmemizi engellemez. Ne demek istiyorum? Şunu: İnsanlar bir olayı değerlendirirken ne yapıyorlar? Konuyla ilgili tüm ayrıntıları bilmeye gayret ediyorlar. Hatta bazı önemli konularda hemen hemen tüm ayrıntıları bilebiliyorlar. Sonra da o konuyla ilgili bir değerlendirmede bulunuyorlar. Fakat çoğunlukla bir eksiklik oluyor. İnsanlar ÜST GERÇEĞİ bilemediklerinden ALT GERÇEĞİ değerlendirmek zorunda kalıyorlar. Ve bu bir olayın GERÇEK PERDE ARKASINI GÖRMELERİNİ ENGELLİYOR. Yani insanların arasında pekçok akıllı zeki ve bilgili insanlar var, öyle değil mi? Evet, fakat bazen bu akıl yetmeyebiliyor. Çünkü EĞER ÜST GERÇEĞİN FARKINDA DEĞİLLERSE ya da BUNU FARKLI ALGILIYORLARSA, o zaman yaptıkları yorumlar da ona göre olacaktır. Yani alt gerçekler her zaman üst gerçeğe uymalıdır. Biraz anlaşılır konuşalım. Bir yapbozun birleştirilmiş halini üst gerçeğin resmi olarak ve yapboz parçalarını da alt gerçekler olarak düşünebiliriz. Eğer biri asıl resmi iyi biliyorsa, o zaman yapbozun küçük parçalarını çok daha doğru bir şekilde yerine yerleştirebilir. Aksi takdirde alt parçalar yalnızca karmakarışık anlamsız bir yığın olarak görünecektir. İşte bu dünyayla ilgili olarak da bu örnektekinden çok daha karışığı bulunuyor. Dünyada o kadar çok konuda, o kadar çok bilgi ve ayrıntı olmasına rağmen yine de insanlar bu dünyayı anlamakta zorlanıyorlar. Evet fikirler var ve çok. Ama önemli olan bunların ASIL RESİM olan ÜST GERÇEKLE örtüşmesidir. Örtüşüyorsa doğrudur, örtüşmüyorsa o zaman yanlıştır. Ama sorun şu ki, insanlar için ORTAK BİR ÜST GERÇEK yok. Herkes kendi bildiğine inanmak istiyor ve böylece kendi kendine bir ŞABLON oluşturuyor. Sonra da olayları bu şablona uydurmaya çalışıyor. Somut bir örnek olarak evrim kuramını gösterebiliriz. Birçok insan kendisine bir ŞABLON ve ÜST GERÇEK olarak bu kuramı doğru kabul etmiş. Bundan sonra da, yaşamdaki sayısız konuyu bu çerçeveden değerlendiriyor. Kendilerince haklılar ve aslında birçok farklı ideolojiye -özellikle dinsel- sahip insanlar da aynı şekilde KENDİ doğru bildiklerini ŞABLON olarak kullanma eğilimindeler. Sonra da yaşamdaki bazı ayrıntılar, somut gerçekler onların bildiklerine uymuyorsa, ya bunları görmezden geliyorlar ya da bu verileri eğip bükmeye ve kendi fikirlerine uygun hale getirmeye çalışıyorlar. Ama bunun arkasında da çok önemli nedenler var!

    2. Korintliler 4:4 Tanrı'nın görünümü olan Mesih'in yüceliğiyle ilgili Müjde'nin ışığı imansızların üzerine doğmasın diye, bu çağın ilahı[Şeytan] onların zihinlerini kör etmiştir.

    Şeytan'ın bunu nasıl yapabildiği konusunu belki sonra ele almak gerekiyor ama ben burada yalnızca kısaca değineyim. Şeytan insanları çoğunlukla YALAN SAHTE BİLGİLERLE körleştiriyor. İlluminati sözcüğünün başına dikkat edin. Tıpkı illegal sözcüğündeki gibi bir İL var değil mi? Bildiğim kadarıyla aslında LUMİNA sözcüğü ışığı adlandırmaya yetiyorken, neden başına ayrıca bir ek daha getirilmiş. Örneğin VİZYON sözcüğü görüntü demek ve bir de İL-İZYON (İl-vizyon) var. İlizyon gerçek midir? Hayır, sahtedir, sahte görüntüdür. Latinceyi bilemesem de tahminim o ki, burada da bir kelime oyunu yapılmış ve SAHTE IŞIK anlamına gelmesi için İL LUMİNATİ denmiş herhalde. Neyse biz şu Breivik olayına bakalım.

    YanıtlaSil
  111. Dünya Egemenliği

    Matta 18:21-22 O zaman Petrus yanına gelip, "Efendim, kardeşim bana karşı kaç defa günah işlerse onu affetmeliyim? Yedi defaya kadar mı?" diye sordu. İsa şöyle dedi: "Sana yedi defaya değil, YETMİŞ YEDİ defaya kadar diyorum.

    Evet Petrus'un sorusunu İsa böyle cevapladı ve aslında burada gerçek bir sayı vermedi. Çünkü bu kullanılan sayı gerçekte tamlığı anlatıyordu. Yani sayının bir önemi yoktu. Kardeşi kendisine 10 kere kabahat işlemişse 10 kere, 100 kere olmuşsa 100 kere anlamına geliyordu. 7 sayısı tamlığı ifade eder ve iki kere kullanıldığında (77) bu ifade daha da doğrulanır.

    Breivik toplam 77 kişiyi öldürdü. Evet bağışlamak konusunun tam zıddı olan bir olay. Ama burada ortak yön sayının 77 olması. Cinlerin gökle ilgili kavramlara yabancı olmadığını ve bunları çok iyi bildiklerini akılda tutmak gerekir. Tıpkı iki kişinin birbirine düşman oldukları halde aynı ortak lisanı konuşabildikleri gibi. Şeytan ve cinleri de yine bu ortak dili bildiklerinden, göksel bazı sembolleri kendileri için kullanmışlar anlaşılan. Örneğin 6 sayısı gibi. Altı sayısını biz de kullanmak zorundayız. Bu sayı eksikliği ve kusurluluğu ifade ettiğinden Şeytan kendisi için bunu uygun görmüş demek ki.

    Breivik önce Oslo'da 8 kişiyi öldürüyor. Sonra'da Ütoya Adası'nda 69 kişiyi. Toplamda 77 kişi. Ama dikkat edelim hepsini tek bir seferde öldürmüyor. 77 sayısını iki parçaya ayırarak yapıyor. Bu sayıyı öyle bir şekilde ikiye ayırıyor ki, ortaya birçok sembol çıkıyor. Bu semboller arasında şunlar var:

    8: Sekiz sayısı Lakşmi Yıldız'daki semboldür. İki adet piramit var. Bu piramitler içiçe geçmiş durumda. Ama birisi diğerine göre 45 derece döndürüldüğü için, üstüste gelen taban izdüşümleri farklı oluyor. Yani iki dörtgen kağıdı üstüste koyarsak ortaya yine dörtgen çıkar. Ama birini çapraz tutarak üstüste koyarsak, ortaya çıkan şey SEKİZ KÖŞELİ bir şekil olur. Yani sekiz köşeli yıldızla, altı köşeli yıldızın arasında gerçekte hiçbir fark yoktur. İsrail bayrağındaki içiçe girmiş iki üçgenin iki adet içiçe geçmiş piramit olduğunu herhalde bilmeyen yoktur. İnsanların çoğu bunu net bir şekilde bilmelerine rağmen, sekiz köşeli yıldız hakkında nerdeyse hiçbir fikre sahip değiller. Birçoğu bu şekli Süleyman Mührü olarak biliyor. Onlara göre Süleyman bu şekildeki mühürle cinlere hükmediyormuş. Gerçekte sekiz köşeli yıldız içiçe geçmiş iki piramitin üstten kuşbakışı görünüşünden başka birşeyi ifade etmez. İnsanlar bu şekillerden yola çıkarak bunlarla ilgisi olduğunu bilmeden birtakım yapılar inşa etmişler. Bu yapılar bazen ALTIGEN (altı köşeli yıldızı temsilen), bazen de SEKİZGEN (sekiz köşeli yıldızı temsilen) yapılmışlardır. Gerçekte hem altıgen, hem de sekizgen yapılar İKİ PİRAMİTİ simgelerler. Altı köşeli yıldız piramitlerin karşıdan görünüşü, sekiz köşeli yıldız da yine aynı piramitlerin üstten görünüşleridir. Daha fazla ayrıntıya gerek var mı? Yukarda da bir yazıda belirtmiştim, bu yıldızı GÖRSELLER olarak arayın ve kendiniz gözünüzle görün. Anahtar kelimeler:

    star of lakshmi symbol

    lakşmi yıldızı

    Ayrıca sekizgen planlı yapıları da arayabilirsiniz. Örneğin bazı kiliseler sekizgen biçimlidirler. Bazı dinsel olmayan yapılarda da bu sekizgen bulunur. Bunların hepsi gerçekte piramitleri temsil ederler. Ama insanlar bilmezler o başka!

    Görsellerde ara: sekizgen planlı kilise

    YanıtlaSil
  112. Dünya Egemenliği

    Breivik'in bilmeden kullandığı önemli bir sembol de 69 sayısıdır. Yani Şeytan (6)ve Cinler (9). Bu sayıların harf karşılıkları da vardır. Şöyle:

    6 = W
    9 = V

    Breivik aslında burada bu dördünü de kullanmış. Ama biz özellikle 69 sayısına bakalım. Breivik Ütoya adasına gider ve burada da 69 kişiyi öldürür. Çok azı kurtulur. Bir kişi (21 yaşında) denize atlar ve kaçmaya çalışır, sonra bakar ki boğulacak geri döner. Breivik bunu ve 11 yaşlarındaki bir çocuğu sağ bırakır. Bu çocuk adaya babasıyla birlikte gelmiştir. Breivik babasını öldürmüştür. Çocuk Breivik'e "Yeter artık öldürmeyi bırak, babamı öldürdün ben yaşamak istiyorum" falan der. Bunun üzerine Breivik bakıp düşünür ve öldürmeyi keser. Bu ikisini sağ bırakır.

    Siz ne dersiniz? Breivik bu iki kişiyi merhametinden dolayı mı sağ bıraktı? Hayır. Kesinlikle değil. Çünkü kota dolmuştu. 69 sayısı tamamlanmıştı. Ve toplamda da 77 sayısı tamamlanmıştı. (8 + 69 = 77). Eğer bir kişi daha ölmüş olsaydı, o zaman bütün semboller altüst olurdu. Örneğin iki kişi daha ölseydi 69, 71 olacaktı ve toplamda da 79 kişi. Ve bu sayının bir anlamı olmayacaktı. Öyleyse mecburen iki kişiyi sağ bırakmak gerekiyordu! Ve Breivik'te öyle yaptı. Yaptı da gerçekte bütün bunları bilerek mi yaptı? Hayır, kesinlikle değil. Breivik yalnızca bir kuklaydı. Arka planda bu işi yapanlar cinlerdiler ve geriye kendi sembollerini bıraktılar. Ayrıca Breivik'i yıllar öncesinden de herhalde hazırladılar. Cinler Breivik'i 32 yaşına gelince kullanmayı seçtiler. Neden? Çünkü 32 sayısı alttaki kesik piramitin sembolüdür de ondan. Yukardaki bilgilerde bunun neleri temsil ettiği zaten söylenmişti. 32 sayısı Şeytan'ın yerdeki örgütünü temsil eder, yani 666'yı. Gerçi Breivik bir kişi olsa da biz burada sembollerden bahsediyoruz. Sonuçta bir örgütte de her iş topluca herkes tarafından yapılmaz. Ama o bir kişi de yine aynı örgüt adına çalışmış olur. 32'nin neleri temsil ettiğini bir daha hatırlayalım:

    32: GÜL (32 yapraklı ve dikenli gül)
    32: PUSULA (32 yönlü)
    32: 666
    32: CANAVAR
    32: ALTTAKİ KESİK PİRAMİT
    32: BEŞ KÖŞELİ YILDIZ
    32: SEMİRAMİS, İŞTAR vs.
    32: KIRMIZI (renk - kan rengi)

    Daha fazla ayrıntıyı bilmeye gerek var mı? Aslında yok. Ama bir de cinler nasıl insanları kukla yapıyorlar, nasıl zihinlere telkin yapıyorlar bunu da gözönüne almak gerekiyor. Ama bu konu ayrıca ele alınabilecek bir konu. Bakın bir zihin kontrolü örneği. Bill Clinton hipnoz mu edilmiş?

    http://www.youtube.com/watch?v=Zt7r_XFMT_M

    http://www.youtube.com/watch?v=m-pzqMUTyfI

    Peki kim yapıyor bunları? İlluminati'mi? Hayır, cinler. Dünyayı gerçekte bunlar yönetiyorlar.

    YanıtlaSil
  113. Dünya Egemenliği

    İlluminati zihin kontrolü yapıyormuş!

    İlluminati dünyayı ele geçirecekmiş!

    Her taşın altında İlluminati varmış!

    Sanki dünya ele geçirilmemiş te, bunu İlluminati yapacakmış! Dünya zaten ele geçirilmiş durumda ve dünyayı ele geçirmek için binlerce yıldır uğraşanlar da yalnızca birer kukladırlar. Dünya Şeytan ve Cinler tarafından zaten ele geçirilmiş durumda ve sözde dünyayı ele geçirmeye çalışan liderler de yalnızca onlara hizmet ediyorlar o kadar. Bu liderler zannediyorlar ki, bu işleri kendileri için yapıyorlar. Oysa onlara bu işleri yaptıranlar ipleri yukarda ellerinde bulunduranlardır. Peki ama dünya zaten ele geçirilmişse, neden hala bu insanlar dünyayı ele geçirsinler diye kukla gibi oynatılıyorlar? Anlaması çok mu zor? Kuklalar öyle zannediyorlar. Ama kuklaları kullananların amacı, onların sayesinde bol bol kan dökülmesi, vahşetin artması, napalm bombalarının köylülerin üzerine atılması vs. vs.. Sonra aradan zaman geçer ve bu kuklalar "Biz nereden hata yaptık acaba?" diye sorarlar. Ya da daha doğrusu onlar sormasalar da, başkaları bu soruları sorarlar. Anlaşılan Oliver Stone da bunu yapmaya çalışmış.

    NTV'de yayınlanan bir program var. ABD'nin gizli tarihi adlı belgesel. Bu belgesel yakın tarihte yaşanmış ama büyük etkileri olan olayları ele alıyor. Ben hepsini izlemedim. İzlediğim kısımlarda da elbetteki farklı bir gözle izledim. Benim için bilgilendirici oldu, bir kez daha dünyayı kuklaların yönettiğini görmüş oldum. Benim için bir kuklalar filmi gibiydi. Kuklalara bir takım fikirler veriliyor. Onlar da bu fikirlerin gerektirdiği boş amaçlara göre çabalayıp duruyorlar. Sonuç: Vietnam'da, Kamboçya'da, Latin Amerika'da ve sayısız başka yerlerde katliamlar, cinayetler, savaşlar. İnsanlara bir takım ideolojileri iyi bir şeymiş gibi yutturursun, bu idolojilerin peşinden giderlerse onlar için çok iyi olacak dersin. Sonra da bu ideolojinin karşıtlarıyla savaşıp durursun ve bu arada milyonlarca masum insanlar ölürler ve bunların arasında milyonlarca çocuklar da olur. Analar, babalar ölür, evlatlar ölür, birçoğu sakat kalır.

    Önce uyduruk fikirler, ideolojiler üret.
    Üretilecek sahte ideolojiler birden fazla olması gerekir. Çünkü en azından iki farklı düşman taraf oluşturmak gerekiyor.
    Bu yüzden HER İKİ TARAFA VERİLECEK FİKİRLERİN İÇİNDE TEHDİT ALGILAMASI olmalı. Tarafların şöyle düşünmesi sağlanmalı:

    DÜŞMANIM BENİ ELE GEÇİRİP SONUNDA YA BENİ KÖLE EDECEK, YA DA YOK EDECEK. BUNUN ENGELLENMESİ İÇİN HER YOLU GÖZE ALIP BU DÜŞMANLA SAVAŞMALIYIM. BU YOLDA İLERLERKEN MASUM İNSANLAR DA ÖLEBİLİRLER AMA NE YAPALIM, ARTIK BU KADARINI GÖZE ALMAK ZORUNDAYIM. SONUÇTA BİZLER KÖTÜ TARAF DEĞİLİZ. BİZİ DÜŞMANIMIZ BÖYLE HAREKET ETMEYE MECBUR BIRAKIYOR. SÜRDÜRDÜĞÜMÜZ SAVAŞI TANRI DA MUTLAKA DESTEKLİYORDUR. ZATEN TANRI'NIN BİZİM YANIMIZDA OLDUĞUNA DAİR BAZI METAFİZİK İŞARETLER DE ALIYORUZ, AMA BU KISMINI FAZLA AÇIK ETMEK GEREKMİYOR. AYRICA DİN ADAMLARIMIZ DA AYNI KONUDA BİZE GAZ VERİYORLAR. ÖYLEYSE BİZ DE BASALIM GAZA. HÜCUUUUUM, SATAN, SATAN, SATAN, PARDON...! GOD, GOD, GOD, GOD...

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25425144/

    Yuhanna 12:31 Şimdi bu dünya yargılanıyor. Ve BU DÜNYANIN HÜKÜMDARI KOVULACAK.

    1. Yuhanna 5:19 Biz Tanrı'dan olduğumuzu biliyoruz, fakat BÜTÜN DÜNYA KÖTÜ OLANIN ELİNDE BULUNUYOR.

    Luka 4:5-7 Sonra İblis İsa'yı yükse bir yere çıkararak bir anda YERYÜZÜNÜN TÜM KRALLIKLARINI ona gösterdi ve şunları söyledi: "TÜM BUNLARIN YETKİSİNİ VE İHTİŞAMINI SANA VERECEĞİM, ÇÜNKÜ O BANA TESLİM EDİLMİŞTİR; İSTEDİĞİM KİŞİYE VERİRİM. Eğer önümde bir tapınma hareketi yaparsan tüm bu yetki senin olacak."

    YanıtlaSil
  114. Dünya Egemenliği

    Dünya egemenliği için uğraşan imparatorluklara boşuna mı CANAVAR deniyor? Dünya savaşlarında ne kadar canavarlık oldu. "Vahşet Tepesi"nde neler oluyor? Ama aslında bütün kötülükleri yaptıran Canavar'dan daha da canavar olan biridir, ona EJDER deniyor.

    Vahiy 13:1-2, 18O sırada bir canavarın denizden (insanlık denizi) çıktığını gördüm; on boynuzu, yedi başı ve boynuzları üzerinde on tacı vardı, başları üzerinde küfürlü isimler yazılıydı. Gördüğüm canavar leopara benziyordu. Fakat ayakları ayı ayakları gibi, ağzı aslan ağzı gibiydi. BU CANAVARA GÜCÜNÜ VE TAHTINI VEREN EJDERDİ; ONA BÜYÜK YETKİ DE VERMİŞTİ. (...)

    İşte bu, hikmet gerektirir: Aklı olan, canavarın sayısını hesaplasın. Çünkü insana ait bir sayıdır. Onun sayısı ALTI YÜZ ALTMIŞ ALTIDIR.

    Evet Şeytan İsa'ya ne demişti:

    "TÜM BUNLARIN YETKİSİNİ VE İHTİŞAMINI SANA VERECEĞİM, ÇÜNKÜ O BANA TESLİM EDİLMİŞTİR; İSTEDİĞİM KİŞİYE VERİRİM."

    Vahiy'de ne diyor?

    "BU CANAVARA GÜCÜNÜ VE TAHTINI VEREN EJDERDİ; ONA BÜYÜK YETKİ DE VERMİŞTİ."

    Ben bir tavuk üreticisi olsaydım şöyle bir reklam yapardım:

    Firmamın adını ve logosunu tavuklardan yapardım. Nasıl? Gayet basit. Önce futbol sahası gibi geniş bir alan bulurdum. Sonra buraya YEMLERİ kendi firmamın adı ve logosu şeklinde yerleştirirdim. Sonra da onbinlerce aç tavuğu buraya salardım. Bunların kuşbakışı filmini de çekince ortaya figuran tavuklardan oluşturulmuş bir reklam filmim çıkardı. Ayrıca ucuza gelirdi, tavuklara para ödemezdim. Ödüllerini de sonra alacaklar zaten! Burası çok gaddarca oldu, son cümleyi silsem mi acaba?

    Şeytan için de yönettiği insanlar kümesteki tavuklardan pek farklı değildirler. Onlara da bazı dinsel ve dinsel olmayan ideolojiler şeklinde YEMLER verilir. Sonra bu insanlar aç tavuklar gibi bu yemlerin peşinden giderler. Eğer bu yemleri SAVAŞ, KATLİAM, VAHŞET şeklinde dizmişseniz, o zaman bu tavuk akıllılar da, bu yemlerin içinde olacaklardır. Bunlara yukardan topluca bakıldığında da apaçık bir şekilde Şeytan'ın kuklaları oldukları belli olacaktır.

    Kuklalardan bir tarafa "Tek Dünya Devleti" fikrini verirsin, öbür tarafa da "Yaa bunlar bizi ele geçirecekler, var gücümüzle karşı koyalım" fikrini verirsin, bu bile yeter. Ama bir dakika ya bu "İlluminati" "Tek Dünya Devleti" falan hayali bir şeyse! Ya gerçekte böyle birşey yoksa! Olsun iki seçenekte aynı kapıya çıkar. Seçenekler:

    1- İlluminati diye gizli bir örgüt var. Bu örgüt Kudüs merkezli "tek dünya devleti" amacı için gizli işler çeviriyor.

    2- İlluminati diye gizli bir örgüt yok. Ama böyle bir örgütün olduğu sanılıyor. Bu olmayan örgütün amacı "tek dünya devleti" kurmakmış.

    Evet iki seçenekte de karşı taraf böyle oluşumlar gerçek ya da hayali olsun, GERÇEK OLARAK ALGILANACAKTIR. Şöyle:

    1- İlluminati oluşumu gerçek: Algılamada yanılgı yok. GERÇEK BİR OLUŞUM VAR. Yapılacak iş: Bu oluşuma karşı mücadele edilmeli.

    2- İlluminati oluşumu hayal: Algılamada yanılgı var. HAYALİ OLAN BİR ŞEY GERÇEK SANILIYOR. Yapılacak iş: Bu oluşuma karşı mücadele edilmeli.

    Demek ki, gerçek te olsa hayali de olsa, insanları birbirlerine musallat etmek zor birşey değil.

    YanıtlaSil
  115. Dünya Egemenliği

    Myanmar'daki Budistler de benzer şekilde düşünüyorlarmış. Onlara göre müslümanlar Myanmar'ı ele geçirmeyi amaçlıyorlarmış.

    Alıntı: http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=254231

    "Rahip Wirathu, verdiği vaazlarda ve konuşmalarında sık sık Müslümanların ülkeyi ele geçirme ve Budizm'i yok etme niyeti taşıdığını iddia ediyor. Wirathu Müslümanların Ortadoğu ülkelerinden para yardımı aldığını ve bu parayı ekonomik hayatta Budistleri ekarte etmek için kullandıklarını da öne sürüyor."

    "969 Hareketi'nin Arakan'daki Müslüman katliamları için ileri sürebildikleri tek bahane ise 2001 yılında Afganistan'daki Buda heykellerinin Taliban tarafından yıkılması."

    Arkasından gelsin katliamlar, gelsin vahşetler, her yerde kan ve acı olsun. Sonra sabah akşam ekranlarda bunlarla ilgili dünya siyasetiyle ilgili haberlerden geçilmez. Ortadoğu ve her yer kaynayan kazana döner. Bu insanlar bir yandan Şeytan'a ait sembolleri kullanırken, bir yandan da bu sembollerin Tanrı'ya ait olduğunu zannederler. Ve gerçek tanrıları olan Şeytan'a hizmet etmiş olurlar! Tek sembol 969 mu peki?

    Evet ortada insanların gündemleri var. Ama asıl gündem Şeytan ve Cinlerin gündemleridir. Onların TEK BİR GÜNDEMİ VAR:

    BÜTÜN İNSANLARI ARMAGEDON SAVAŞINA TOPLAMAK.

    Vahiy 16:13-16:
    Sonra, EJDER'in ağzından (1), CANAVARIN ağzından (2) ve SAHTE PEYGAMBERİN ağzından (3) üç MURDAR vahyin çıktığını gördüm. Kurbağaya (iğrenç murdar anlamında, Mısırlılara gelen kurbağa belası gibi) benziyorlardı. BUNLAR ASLINDA CİNLERİN VAHİYLERİDİR; ALAMETLER YAPIYORLAR VE YERYÜZÜNÜN BÜTÜN KRALLARINA GİDEREK, ONLARI MATLAK GÜCE SAHİP TANRI'NIN BÜYÜK GÜNÜNDE YAPILACAK SAVAŞ İÇİN TOPLUYORLAR.
    (...)
    ONLAR DÜNYANIN KRALLARINI İBRANİCE ARMAGEDON DENİLEN YERE TOPLADILAR.


    http://sevgilimoronlar.blogspot.com/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html

    "...

    S: Neden negatif bir hasat olmasını istiyorsunuz?

    C: Bu kelimelerle izah edilebilmesi oldukça karmaşık olan bir şey ve bunu açıklarken oldukça dikkatli olmak zorundayim çünkü geçmişte de bunun yüzünden sizin teriminizle "enseme tokat" yemiştim.

    Aman sayın cin dikkatli ol, yoksa insanlar uyanırlar! Sonra cin kurulundan ensene tokat yersin. Niye bu kadar fazla açıkladın derler. Ama bana kalırsa hiç de önemli değil. Sen ne kadar açıklarsan açıkla, önemli olan tavukların ne kadar algılayabildiğidir. :) Yok yok hepimiz biriz. Biraz "tavuk karası" hastalığımız var o kadar. Tavuk Karası gece körlüğü müydü yoksa gündüz körlüğü müydü! :(

    YanıtlaSil
  116. Dünya Egemenliği

    Beyaz Show Aref Ghafouri:

    http://www.youtube.com/watch?v=eP_kkbAMKUU

    Gelelim zihin kontrolüne. Bu konu oldukça geniş bir konu. Yukardaki örnek bunun yalnızca küçük ama önemli bir kısmını oluşturuyor. Aref adlı kişi daha önce bir gazeteye ilan vermiş ve programda seyircilere seçenekler oluşturuluyor. Bu seçenekler sonuçta daha önceden gazetede basılmış olanlarla aynı çıkıyor. Gazetenin 32. sayfasındaki ilanla aynı çıkıyor. Yaa böyle cümle mi olur? Gazetenin ilanıyla de yeter. Hayır, inadım inat. İlle de 32. sayfada olduğunu söylemem gerekiyor. Şimdi yukardaki 32 sembolünü yine aşağıya sıralayım mı? Neyse bu seferlik sıralamayacağım. Ne demek istiyorum? Farkedelim ya da farketmeyelim, semboller vardır ve cinler çoğunlukla bu sembolleri kullanırlar, daha doğrusu kullandırırlar. Ama asıl konuya dönelim. Zihin kontrolü.

    Olayı ayrıntılı şekilde ele almaya hiç gerek yok. Seyircilerden bazı şeyleri seçmeleri isteniyor. Sonuçta bütün seçilenler, kişilerin özgür iradeleriyle seçildikleri halde sonuçta yine de geçmiş zamanda saptanmış sözcük ve sayılar oluyor. Bu nasıl oluyor? Bakın Aref nasıl açıklıyor:

    Aref: "Bildiğiniz gibi insanların kararları geleceği değiştiriyor. ... Acaba kararlarımız geleceği mi değiştiriyor, yoksa gelecek mi kararlarımızı?"

    Önce bir kişi 52 adet kartlardan birini rastgele seçer.

    Sonra seyircilere kağıt verilir, seyirciler diledikleri gibi 4 basamaklı sayıları yazarlar. Katılımcılar kağıtları 4'e katlayıp geriye verirler ve hepsi bir kutuda toplanır.

    Daha sonra üçüncü bir kişiye 4 kitaptan biri seçtirilir. Ayrıca bu kişi sayfalar peşpeşe hızla çevrilirken dur demesi istenir. Sonra durdurulan sayfadaki ilk sözcük seçilir.

    Bunlar yapıldıktan sonra hangi sayı ve sözcüklerin seçildiği açıklanır:

    Kart: Sinek 5
    Sözcük: EVET
    Sayı: 7777

    En sonunda kapalı bir zarf açılır ve içindeki kesilmiş gazete ilanı çıkarılır. Bu ilanda şunlar yazılıdır:

    BEYAZA ÖZEL İLAN
    Beyaz Konutları 5 Sinek Sokak
    Evet apartmanı
    No:7777'de Yeriniz hazır.

    Sahneye üç katılımcı alınır. Bunlardan ikisi doğrudan katılımcıdır. Üçüncü kişi katılımcı değildir; yalnızca çıkan sonuçları okur. Kişilerin farklı olması için yapılan bir durum. 4 haneli sayıları seçen katılımcıların sayısı 30'dur.

    Bütün aktif katılımcıların sayısı: 32'dir.

    EVET sözcüğü 4 harften oluşur. Bu sözcüğü seçip okuyan kişiye bu sözcük tam 4 KEZ tekrar ettirilir. İlkinde 3 kere, sonunda da bu katılımcı 1 kere daha tekrarlar. EVET, EVET, EVET, EVET.

    Çıkan kartın adı: Sinek 5. Sinek sözcüğü 5 harflidir ve 5 sayısı bulunur.

    30 katılımcının arasından seçilen sayı: 7777. Bu sayı 4 basamaklıdır.

    Ortaya hangi semboller çıkmış oldu? 7777, 4, 32 ve 5 sayıları. Buradaki 7777, 7'yle ilgili bir sembol olsa da 4 basamaklı olarak kullanılmış. Gazetenin 32. sayfası ve 5 sayılarının ise 4'ten farklı olduğu görülüyor. Birbirleriyle ilgisi yok mu?

    YanıtlaSil
  117. Dünya Egemenliği

    Aref: "Bildiğiniz gibi insanların kararları geleceği değiştiriyor. ... Acaba kararlarımız geleceği mi değiştiriyor, yoksa gelecek mi kararlarımızı?"

    Zihin kontrolünün geçmişle gelecekle ne ilgisi varsa, bunun cevabı da onunla ilgilidir. Ben burada ne denilmek isteniyor tam anlamış değilim. Acaba KADERDEN mi bahsediliyor? Eğer işin içine bir de kader konusu girerse çöz çözebilirsen! Herhalde kaderden sözedilmiyor. Şimdiye kadar tartışanlar kaderin ne olduğunu ya da ne olmadığını ortaya koyabildiler mi? Neyse bunu kadere inananlar halletsinler. Ama bizim buradaki asıl konu cinlerin insanların zihinlerini etkilemesi konusudur.

    Bildiğimiz gibi insanların beyni elektro kimyasal bir süreçle işler. Beş duyu organımızın dışında beynimizin de kendi çalışmaları var. Öncelikle beş duyumuzdan gelen bilgiler sinirler yoluyla beyne iletilir. Burada dışardan sinirlere kadar olan ve sinirlerden beyne kadar olanı ikiye ayıralım. Örneğin bir çiçeğin kokusu, kokuyu oluşturan moleküllerle burnumuza ulaşır. Burnumuzdaki alıcılar bunları algılar ve ELEKTRİK SİNYALLERİNE KODLAR ve beyne elektrik sinyalleri şeklinde ulaştırılır. Beyinde kimyasal süreçler olsa da asıl iletişimi elektrik unsurudur. Yine bir çiçek resmi ışık şeklinde gözümüze ulaşır ama bu resim beynimize ışık olarak gitmez. Tıpkı koku moleküllerinin beyne molekül olarak gitmedikleri gibi. Çiçeğin rengini ve şeklini oluşturan ışık gözümüzden beynimize YİNE ELEKTRİK SİNYALLERİNE KODLANMIŞ olarak gönderilir. Bunları daha fazla uzatmaya gerek yok, bunları herhalde hemen herkes bilir.

    Cinlere gelince, bunlar gerçek anlamda melektirler ve üstün yeteneklere sahip olup, bizden de oldukça daha zeki varlıklardır. Ayrıca çok uzun yılların bilgi birikimini de buna eklemek gerekir. Bunun dışında ruh varlıklar oldukları için bir sistemin içini onu açmadan görebilme şansları da var. Yani bir tıp adamı beyni incelerken, aletlerin yardımına ihtiyaç duyarken, cinlerin böyle şeylere ihtiyaçları yoktur. Sonuçta herşeyi tam açıklayamayız, fakat şunu biliyoruz ki, geçmişte melekler insanlara rüyalar gösterdiler. Yuhanna'ya gelen vahiy görüntü şeklinde gelmiştir. Öyleyse temelde hem melekler, hem de cinler aynı yeteneklere sahipler. Aradaki fark cinlerin bunu kötü amaçlarla yapmasıdır. Örneğin ilizyon sözcüğü vizyon sözcüğüyle ilgilidir. Başındaki il eki ise muhtemelen bu görüntünün sahte olduğunu, gerçek olmadığını anlatmak içindir. (legal-illegal, vizyon-ilizyon gibi)

    Vahiy 1:1,10-11 İsa Mesih'ten gelen vahiy. Tanrı bu vahyi ona, yakında gerçekleşmesi kesin olan şeyleri kullarına göstersin diye verdi. O da meleğini göndererek, hizmetkarı Yuhanna'ya bunu simgelerle iletti. (...)

    Ruhun etkisiyle Efendimizin gününde bulunuyordum ve arkamda borazan sesine benzer güçlü bir ses duydum. Şöyle diyordu: "GÖRDÜKLERİNİ bir tomara yaz ve Efesos, İzmir, Bergama, Tiyatira, Sardes, Filadelfya ve Laodikya'daki yedi cemaaate gönder."

    Matta 2:13 Yıldızbilimciler gittikten sonra Rab'bin bir meleği Yusuf'a rüyada görünerek, "Kalk!" dedi, "Çocukla annesini al, Mısır'a kaç. Ben sana haber verinceye dek orada kal. Çünkü Hirodes öldürmek için çocuğu aratacak."

    YanıtlaSil
  118. Dünya Egemenliği

    Aşağıda da benzer şekilde bir ruhun yaptığı bir şeyden sözediliyor. Buradaki ruh ya bir cindi, ya da doğrudan Şeytan'dı, çünkü konu Eyüp'le ilgiliydi ve Şeytan burada tam bir psikolojik savaş taktiği uyguluyordu. Ve sözler doğrudan Eyüp'e değil, sözde Eyüp'ü teselli edecek sahte dostlarından birine söylendi. Ama burada dikkate alınacak konu Şeytan ve cinlerinin insanlarla çeşitli şekillerde iletişime geçebiliyor olmalarıdır. Peki acaba bunu neden çok açıkça yapmıyorlar? Onu gerçekte bunlara sormak gerekir. Acaba arka planda kalmak daha çok işlerine geliyor olabilir mi? Evet.

    Elifaz: Eyüp'ün dostlarından biri.

    Eyüp 4:
    1 Temanlı Elifaz şöyle yanıtladı:
    2 “Biri sana bir şey söylemeye çalışsa gücenir misin?
    Kim konuşmadan durabilir?
    3 Evet, pek çoklarına sen ders verdin,
    Zayıf elleri güçlendirdin,
    4 Tökezleyeni senin sözlerin ayakta tuttu,
    Titreyen dizleri sen pekiştirdin.
    5 Ama şimdi senin başına gelince gücüne gidiyor,
    Sana dokununca yılgınlığa düşüyorsun.
    6 Senin güvendiğin Tanrı'dan korkun değil mi,
    Umudun kusursuz yaşamında değil mi?
    7 “Düşün biraz: Hangi suçsuz yok oldu,
    Nerede doğrular yıkıma uğradı?
    8 Benim gördüğüm kadarıyla, fesat sürenler,
    Kötülük tohumu ekenler ektiklerini biçiyor.
    9 Tanrı'nın soluğuyla yok oluyor,
    Öfkesinin rüzgarıyla tükeniyorlar.
    10 Aslanın kükremesi, homurtusu kesildi,
    Dişleri kırıldı genç aslanların.
    11 Aslan av bulamadığı için yok oluyor,
    Dişi aslanın yavruları dağılıyor.
    12 “Bir söz gizlice erişti bana,
    Fısıltısı kulağıma ulaştı.
    13 Gece RÜYALARIN doğurduğu düşünceler içinde,
    İnsanları AĞIR UYKU BASTIĞI ZAMAN,
    14 Beni DEHŞET VE TİTREME ALDI,
    BÜTÜN KEMİKLERİMİ SARSTI.
    15 ÖNÜMDEN BİR RUH GEÇTİ,
    Tüylerim ürperdi.
    16 Durdu, ama NE OLDUĞUNU SEÇEMEDİM.
    BİR SURET DURUYORDU GÖZÜMÜN ÖNÜNDE,
    Çıt çıkmazken bir ses duydum:
    17 ‘Tanrı karşısında insan doğru olabilir mi?
    Kendisini yaratanın karşısında temiz çıkabilir mi?
    18 Bakın, Tanrı kullarına güvenmez,
    Meleklerinde hata bulur da,
    19 Çamur evlerde oturanlara,
    Mayası toprak olanlara,
    Güveden kolay ezilenlere mi güvenir?
    20 Ömürleri sabahtan akşama varmaz,
    Kimse farkına varmadan sonsuza dek yok olurlar.
    21 İçlerindeki çadır ipleri çekilince,
    Bilgelikten yoksun olarak ölüp giderler.’

    YanıtlaSil
  119. Dünya Egemenliği

    Tanrı ilhamı zihnin en üst düzeydeki etki şeklidir. Elbetteki bizler bunların ayrımını tam olarak yapabilecek düzeyde değiliz. Ama bazı ifadeler bunun neleri içerebileceğini bile gösteriyor. Tanrı insanı öyle iyi tanıyor ki, rüyada bile onunla iletişime geçebiliyor. Yani kişinin içindeki kişiliğiyle rüyada sorusuna cevap alabiliyor. Gel de bunun ayrıntılarını anlat anlatabilirsen! Tanrı zihnin nasıl çalıştığını tam olarak bildiğinden, kişinin uyanık olmasına gerek kalmadan o kişiyle, kişinin irade özgürlüğünü de dikkate alarak konuşmasız iletişim kuruyor. Bu herşeyden önce zihni okumayı gerektiren bir durumdur. Ve yalnızca Tanrı bunu yapabiliyor. Cinlerin zihinle ilgili yetenekleri asla Tanrı'nın yapabilecekleri gibi değildir. Onlar zihni okuyamazlar. Bununla ilgili kanıtı Nebukadnessar'ın rüyasında görebiliyoruz. Ama biz daldan dala atlamayalım. Tanrı'nın rüyada ne tür bir iletişim kurabileceğine ilişkin bir örneğe bakalım. Sadece bu kadar mı? Hayır, Tanrı zihni kalıcı olarak etkileyebilir ve çok büyük bir anlayış yeteneği de verebilir. Bu durum Süleyman için geçerli oldu:

    1. Krallar 3:
    1 Süleyman, Mısır Firavunu'nun kızıyla evlendi. Böylece firavunla müttefik oldu. Eşini Davut Kenti'ne götürdü. Kendi sarayı, RAB'bin Tapınağı ve Yeruşalim'in çevre surları tamamlanıncaya kadar orada yaşadılar. 2 Halk, hâlâ çeşitli tapınma yerlerinde RAB'be kurban sunuyordu. Çünkü o güne dek RAB'bin adına yapılmış bir tapınak yoktu. 3 Süleyman babası Davut'un kurallarına uyarak RAB'be olan sevgisini gösterdi. Ancak hâlâ çeşitli tapınma yerlerinde kurban sunuyor, buhur yakıyordu.
    4 Tapınma yerlerinin en ünlüsü Givon'daydı. Kral Süleyman oraya giderek sunakta bin yakmalık sunu sundu. 5 RAB Tanrı, Givon'da o gece rüyada Süleyman'a görünüp, “Sana ne vermemi istersin?” diye sordu.
    6 Süleyman, “Kulun babam Davut'a büyük iyilikler yaptın” diye karşılık verdi, “O sana bağlı, doğru, bütün yüreğiyle dürüst biri olarak yolunda yürüdü. Bugün tahtına oturacak bir oğul vermekle ona büyük bir iyilik daha yapmış oldun.
    7 “Ya RAB Tanrım! Ben henüz çocuk denecek bir yaşta, yöneticilik nedir bilmezken bu kulunu babam Davut'un yerine kral atadın. 8 İşte kulun kendi seçtiğin kalabalık halkın, sayılamayacak kadar büyük bir kalabalığın ortasındadır. 9 Bu yüzden bana öyle sezgi dolu bir yürek ver ki, iyi ile kötüyü ayırt edip halkını yönetebileyim. Başka türlü senin bu büyük halkını kim yönetebilir!”
    10 Süleyman'ın bu isteği Rab'bi hoşnut etti. 11-12 Tanrı ona şöyle dedi: “Madem kendin için uzun ömür, zenginlik ve düşmanlarının ölümünü istemedin, bunların yerine adil bir yönetim için bilgelik istedin; isteğini yerine getireceğim. Sana öyle bir bilgelik ve sezgi dolu bir yürek vereceğim ki, benzeri ne senden öncekilerde görülmüştür, ne de senden sonrakilerde görülecektir. 13 Sana istemediklerini de vereceğim: Yaşadığın sürece öbür kralların erişemeyeceği bir zenginlik ve onura ulaşacaksın. 14 Eğer sen de baban Davut gibi kurallarıma ve buyruklarıma uyup yollarımda yürürsen, sana uzun ömür de vereceğim.”

    YanıtlaSil
  120. Dünya Egemenliği

    1. Krallar 3:
    15 Süleyman uyanınca bunun bir rüya olduğunu anladı. Sonra Yeruşalim'e gitti, Rab'bin Antlaşma Sandığı'nın önünde durup yakmalık sunular ve esenlik sunuları sundu. Ayrıca bütün görevlilerine de bir şölen verdi.

    16 Bir gün iki fahişe gelip kralın önünde durdu. 17 Kadınlardan biri krala şöyle dedi: “Efendim, bu kadınla ben aynı evde kalıyoruz. Birlikte kaldığımız sırada ben bir çocuk doğurdum. 18 İki gün sonra da o doğurdu. Evde yalnızdık, ikimizden başka kimse yoktu. 19 Bu kadın geceleyin çocuğunun üzerine yattığı için çocuk ölmüş. 20 Gece yarısı, ben kulun uyurken, kalkıp çocuğumu almış, koynuna yatırmış, kendi ölü çocuğunu da benim koynuma koymuş. 21 Sabahleyin oğlumu emzirmek için kalktığımda, onu ölmüş buldum. Ama sabah aydınlığında dikkatle bakınca, onun benim doğurduğum çocuk olmadığını anladım.”
    22 Öbür kadın, “Hayır! Yaşayan çocuk benim, ölü olan senin!” diye çıkıştı.
    Birinci kadın, “Hayır! Ölen çocuk senin, yaşayan çocuk benim!” diye diretti. Kralın önünde böyle tartışıp durdular.
    23 Kral, “Biri, ‘Yaşayan çocuk benim, ölü olan senin’ diyor, öbürü, ‘Hayır! Ölen çocuk senin, yaşayan benim’ diyor. 24 O halde bana bir kılıç getirin!” dedi. Kılıç getirilince, 25 kral, “Yaşayan çocuğu ikiye bölüp yarısını birine, yarısını öbürüne verin!” diye buyurdu.
    26 Yüreği oğlunun acısıyla sızlayan, çocuğun gerçek annesi krala, “Aman efendim, sakın çocuğu öldürmeyin! Ona verin!” dedi.
    Öbür kadınsa, “Çocuk ne benim, ne de senin olsun, onu ikiye bölsünler!” dedi.
    27 O zaman kral kararını verdi: “Sakın çocuğu öldürmeyin! Birinci kadına verin, çünkü gerçek annesi odur.”
    28 Kralın verdiği bu kararı duyan bütün İsrailliler hayranlık içinde kaldı. Herkes adil bir yönetim için Süleyman'ın Tanrı'dan gelen bilgeliğe sahip olduğunu anladı.

    Tanrı Süleyman'a öyle bir zihin verdi ki, ülkesini çok kısa zamanda zenginleştirdi. Çevredeki ulusların kralları Süleyman'ın bilgeliğini görmek için geliyorlardı. Bunların arasında en bilineni Saba kraliçesidir.

    1. Krallar 4:

    20 Yahuda ve İsrail halkı kıyıların kumu kadar kalabalıktı. Herkes yiyip içip sevinç içinde yaşıyordu. (...)24 Tifsah'tan Gazze'ye kadar, Fırat Irmağı'nın batısındaki bütün krallıkları Süleyman yönetiyordu. Her tarafta barış vardı. 25 Dan'dan Beer-Şeva'ya kadar Yahuda ve İsrail halkının her bireyi Süleyman'ın yaşamı boyunca kendi asması ve incir ağacı altında güvenlik içinde yaşadı.

    29 Tanrı, Süleyman'a bilgelik, derin bir sezgi, kıyılardaki kum kadar anlayış verdi. 30 Süleyman'ın bilgeliği, bütün doğuluların ve Mısırlılar'ın bilgeliğinden daha üstündü. 31 O, Ezrahlı Etan, Mahol'un oğulları Heman, Kalkol ve Darda dahil herkesten daha bilgeydi. Ünü çevredeki bütün uluslara yayılmıştı. 32 Üç bin özdeyişi ve bin beş ezgisi vardı. 33 Lübnan sedir ağacından duvarlarda biten mercanköşkotuna kadar bütün ağaçlardan söz ettiği gibi, hayvanlar, kuşlar, sürüngenler ve balıklardan da söz edebiliyordu. 34 Süleyman'ın bilgeliğini duyan dünyanın bütün kralları ona adamlarını gönderirdi. Bütün uluslardan insanlar gelir, Süleyman'ın bilgece sözlerini dinlerdi.

    YanıtlaSil
  121. Dünya Egemenliği

    1. Krallar 10:
    1 Saba Kraliçesi, RAB'bin adından ötürü Süleyman'ın artan ününü duyunca, onu çetin sorularla sınamaya geldi. 2 Çeşitli baharat, çok miktarda altın ve değerli taşlarla yüklü büyük bir kervan eşliğinde Yeruşalim'e gelen kraliçe, aklından geçen her şeyi Süleyman'la konuştu. 3 Süleyman onun bütün sorularına karşılık verdi. Kralın ona yanıt bulmakta güçlük çektiği hiçbir konu olmadı. 4-5 Süleyman'ın bilgeliğini, yaptırdığı sarayı, sofrasının zenginliğini, görevlilerinin oturup kalkışını, hizmetkârlarının özel giysileriyle yaptığı hizmeti, sakilerini ve RAB'bin Tapınağı'nda sunduğu yakmalık sunuları gören Saba Kraliçesi hayranlık içinde kaldı.
    6 Krala, “Ülkemdeyken yaptıklarınla ve bilgeliğinle ilgili duyduklarım doğruymuş” dedi, 7 “Ama gelip kendi gözlerimle görünceye dek inanmamıştım. Bunların yarısı bile bana anlatılmadı. Bilgeliğin de, zenginliğin de duyduklarımdan kat kat fazla. 8 Ne mutlu adamlarına! Ne mutlu sana hizmet eden görevlilere! Çünkü sürekli bilgeliğine tanık oluyorlar. 9 Senden hoşnut kalan, seni İsrail tahtına oturtan Tanrın RAB'be övgüler olsun! RAB İsrail'e sonsuz sevgi duyduğundan, adaleti ve doğruluğu sağlaman için seni kral yaptı.”
    10 Saba Kraliçesi krala 120 talant[a] altın, çok büyük miktarda baharat ve değerli taşlar armağan etti. Krala o kadar baharat armağan etti ki, bir daha bu kadar çok baharat görülmedi.
    11 Bu arada Hiram'ın gemileri Ofir'den altın ve büyük miktarda almug[b] kerestesiyle değerli taşlar getirdiler. 12 Kral, RAB'bin Tapınağı'yla sarayın tırabzanlarını, çalgıcıların lirleriyle çenklerini bu almug kerestesinden yaptırdı. Bugüne dek o kadar almug ağacı ne gelmiş, ne de görülmüştür.
    13 Kral Süleyman Saba Kraliçesi'nin her isteğini, her dileğini yerine getirdi. Ayrıca ona gönülden kopan birçok armağan verdi. Bundan sonra kraliçe adamlarıyla birlikte oradan ayrılıp kendi ülkesine döndü.

    14 Süleyman'a bir yılda gelen altının miktarı 666 talantı[c] buluyordu. 15 Alım satımla uğraşanlarla tüccarların kazançlarından ve Arabistan'ın bütün krallarıyla İsrail valilerinden gelenler bunun dışındaydı.
    16 Kral Süleyman her biri altı yüz şekel[ç] ağırlığında dövme altından iki yüz büyük kalkan yaptırdı. 17 Ayrıca her biri üç mina[d] ağırlığında dövme altından üç yüz küçük kalkan yaptırdı. Kral bu kalkanları Lübnan Ormanı adındaki saraya koydu.
    18 Kral fildişinden büyük bir taht yaptırıp saf altınla kaplattı. 19 Tahtın altı basamağı, arka kısmında yuvarlak bir başlığı vardı. Oturulan yerin iki yanında kollar, her kolun yanında birer aslan heykeli bulunuyordu. 20 Altı basamağın iki yanında on iki aslan heykeli vardı. Hiçbir krallıkta böylesi yapılmamıştı. 21 Kral Süleyman'ın kadehleriyle Lübnan Ormanı adındaki sarayın bütün eşyaları saf altından yapılmış, hiç gümüş kullanılmamıştı. Çünkü Süleyman'ın döneminde gümüşün değeri yoktu. 22 Hiram'ın gemilerinin yanısıra, kralın da denizde ticaret gemileri vardı. Bu gemiler üç yılda bir altın, gümüş, fildişi ve türlü maymunlarla[e] yüklü olarak dönerlerdi.
    23 Kral Süleyman dünyanın bütün krallarından daha zengin, daha bilgeydi. 24 Tanrı'nın Süleyman'a verdiği bilgeliği dinlemek için bütün dünya onu görmek isterdi. 25 Onu görmeye gelenler her yıl armağan olarak altın ve gümüş eşya, giysi, silah, baharat, at, katır getirirlerdi.
    26 Süleyman savaş arabalarıyla atlarını topladı. Bin dört yüz savaş arabası, on iki bin atı vardı. Bunların bir kısmını savaş arabaları için ayrılan kentlere, bir kısmını da kendi yanına, Yeruşalim'e yerleştirdi. 27 Krallığı döneminde Yeruşalim'de gümüş taş değerine düştü. Sedir ağaçları Şefela'daki yabanıl incir ağaçları kadar bollaştı. 28 Süleyman'ın atları Mısır ve Keve'den[g] getirilirdi. Kralın tüccarları atları Keve'den satın alırdı. 29 Mısır'dan bir savaş arabası altı yüz[ğ], bir at yüz elli şekel[h] gümüşe getirilirdi. Bunları bütün Hitit ve Aram krallarına satarlardı.

    YanıtlaSil
  122. Dünya Egemenliği

    Beyaz Show Aref Ghafouri:

    http://www.youtube.com/watch?v=eP_kkbAMKUU

    Burayı fazla açıklamadan geçtik. Burda ne oldu? Ne olacak zihin kontrolü oldu. Öyle bol bol konuşulan 25. kare tekniği bunun yanında solda sıfırdır. 25. kare tekniğini bilgisayardan iyi anlayan sıradan bir kişi de yapabilir. Ama zihin kontrolünü asla bir insan yapamaz. Hipnoz yapıyorum diyenler de yapamazlar. Gerçek bir hipnozda mutlaka bir cinin olması gerekir.

    Zihin kontrolünün en üst noktası transtır. Yani zihnin tam olarak ele geçirilmesidir. Bu noktada kişi hiçbir şekilde kendi düşüncelerini kontrol edebilecek durumda değildir. Bu trans haline giren kişi bir robottan farksızdır. Elbetteki beyin bu arada kendi otomatik olarak yaptığı faaliyetlere devam etmektedir. Burada söz konusu olan zihinsel faaliyetlerdir. Yani kişi kendi düşüncelerine kapanmıştır. Zihni yine çalışmaya devam etmektedir; ancak bu bir cin tarafından yapılmaktadır.

    Uyurgezerlik konusu buna verilebilecek en iyi örneği oluşturur. Buradaki kişi zihnen öyle ele geçirilmiştir ki, yürüyebilir ve sanki normal uyanık biri gibi faaliyet gösterebilir. Yıllar önce bana biri şöyle demişti. "Ben aracımla şurdan şuraya gidiyordum. Yolda uyumuşum, ama uykumda bütün yolu gitmişim". Ben anladım adamın nasıl gittiğini.

    Transa girmeden gerçekleşen zihin etkileri de vardır. Bu durumdaki kişiler kendi zihinlerinin kontrollerine, yani bilinçlerine sahiptirler. Ama yine de dışardan gelen etkiye de açıktırlar. İşte Aref'in gösterisinde olanlar da tam öyle birşey. O gösteriye katılan kişiler transa girmediler. Fakat yine de zihin kontrolüne maruz kaldılar. Birisi kartları seçerken tam zamanında "dur" dedi. Aref durdu. Seçilen kart "SİNEK 5" oldu. İkinci katılımcı 4 kitaptan birini seçtiğinde yine yönlendirildi. İçindeki sayfalar akarken tam yeri gelince içinden "dur" demek geldi ve Aref durdu. Seçilen kelime "EVET" oldu. 30 izleyiciye boş kağıtlar dağıtıldı. Bu izleyicilerden yalnızca birinin zihnine "7777" sayısı ilham edildi. Kağıtlar kutuda toplandı ve sonra bu kağıtların arasından birinin seçilmesi istendi. Seçen kişinin zihni etkilendi ve 30 kağıttan "7777" yazılı kağıdı seçmesi sağlandı. Ama nasıl bu kadar çabuk olabilir ki? Olur, çünkü cinler çok hızlıdırlar.

    YanıtlaSil
  123. Dünya Egemenliği

    "...
    13 Gece RÜYALARIN doğurduğu düşünceler içinde,
    İnsanları AĞIR UYKU BASTIĞI ZAMAN,
    14 Beni DEHŞET VE TİTREME ALDI,
    BÜTÜN KEMİKLERİMİ SARSTI.
    15 ÖNÜMDEN BİR RUH GEÇTİ,
    Tüylerim ürperdi.
    16 Durdu, ama NE OLDUĞUNU SEÇEMEDİM.
    BİR SURET DURUYORDU GÖZÜMÜN ÖNÜNDE,
    ..."

    Elifaz kötü bir ruh varlık tarafından üzerine ağır bir uyku çöktüğü sırada etkilenmişti.

    UYKU İLE UYANIKLIK ARASI DURUM

    İşte normal etkilemenin dışında bir kişiyi transa sokabilmek için gerekli şart budur. Kişilerin zihnini tam olarak ele geçirebilmek için öncelikle kişinin kendi düşüncelerinden arındırılması gerekmektedir. Aksi takdirde cinler için zihni ele geçirmek çok zordur. Öncelikle kişinin düşünceleri azaltılmalıdır. Tamamen ortadan kalksa daha iyi değil mi? Elbette daha iyi ama mümkün değil. Bu yüzden karmaşık düşüncelerin azaltılmasıyla yetinilmek zorunluğu var.

    Eğer zihin normal çalışıyorsa bu kişinin düşüncelerinin özgür olduğu ve kendi bilincine sahip olduğu demektir. Normal düşüncelerle dolu bir zihin cinler tarafından pek kolay ele geçirilemez. Ama zihnin kolay ele geçirilebileceği anlar vardır. Bu anlardan biri uykuya dalma anıdır, diğeri de uykudan uyanma anıdır. Bunların ikisinde de kişi UYKU İLE UYANIKLIK ARASI diye adlandırılan bir durumdadır. İşte bir cin için tam bu an zihnin ele geçirilebileceği uygun bir andır. Kişi bu durumdayken tam olarak uyanık olmadığı için zihni nerdeyse boştur. Henüz tam olarak düşünmeye başlamamıştır. Yani zihni karmaşık değildir ve bir cin zihnini rahatlıkla ele geçirebilir.

    Bu yüzden yukardaki ayetlerde "İnsanları ağır uyku bastığı zaman" demektedir. Ama yukarda da belirttiğim gibi bu anı kollayan ruh varlıklar melekler değildir. Gerçi melekler görev alarak kişilere etki edebilirler ve etmektelerde zaten. Ama onlar kişileri böyle transa sokmazlar. Peki ama melekler de rüya göstermişler, farkı ne? denilebilir. Her şeyden önce şunu bilmek gereklidir. Cinler neden kişileri uyku-uyanıklık arası durumdayken kontrol altına almak istiyorlar. Çünkü zaten cinler de rüya gösterebiliyorlarsa, neden sadece bunu yapmıyorlar? Evet cinler hem rüya gösterebilirler, bu rüyalar bazen kabus şeklinde olabilirler, hem de vizyon da denilen görüntüler gösterebilirler. Bunların hepsinde zihnin etkilenmesi söz konusudur ama arada bazı önemli farklar vardır. Bu farkların nedenlerine bakalım.

    YanıtlaSil
  124. Dünya Egemenliği

    Rüya ile başlayalım. Rüya da zihnin etkilenmesidir. Burada bizim bahsettiğimiz rüyalar özel rüyalar. Yoksa zihnin her zamanki yaptığı bir iş olan rüya görmek değil elbette.

    Kişi böyle özel bir rüya gördüğünde, rüya ne kadar gerçek görünürse görünsün er geç uyanacaktır. Ve uyandığında bunun gerçek olmadığını, yalnızca bir rüya olduğunu anlayacaktır. Bundan kaçış yoktur. Yani kişi rüyasında göğe cennete gittiğini görse bile, uyanınca şöyle demeyecektir: "Ben dün cennete gittim ve geri döndüm." Yani kişilere gösterilen rüyalar hep rüya kalmaya mahkumdur. Kişiler bu rüyalara her zaman "bu bir rüyaymış" diyeceklerdir.

    Şimdi bir de öbür yönteme bakalım. Kişi uyku ile uyanıklık arasındayken bir cin tarafından etkilenir. Bu durumdayken de kendisine yukardaki rüyanın bir benzerinin gösterildiğini varsayalım. Uyku-uyanıklık arasındaki kişi bu haldeyken zihninde gördüğü her neyse bütün bunları gerçek zannedecektir. İşte fark budur. Bu kişi de bu durumundan bir zaman sonra ayılacaktır. Fakat bütün bunları uyku-uyanıklık arasında yaşamıştır ve gerçek olarak algılamıştır. Şimdi ise yavaş yavaş tam uyanık hale gelmeye başlar. Sonra kendi kendisine düşünmeye başlar. Şöyle der: "Dün ben cennete gittim, bedenimi göremedim, herhalde bedenimi burada bıraktım ve ruhumla gidip geldim." Yani bu olayları gerçekten yaşadığına inanmıştır.

    Bu neden böyle oluyor acaba? Belki bunun yanıtını tıptan anlayan kişiler daha iyi verebilirler. Benimki tahminden öteye geçemez. Benim anladığım kadarıyla beyinde şöyle bir durum var:

    TAM UYKU DURUMU: Kişi bu tam uyku durumunun bir evresinde rüya gördüğünde, kişinin zihni GÖRDÜKLERİNİ RÜYA olarak sınıflıyor. Çünkü zihni GERÇEK DÜNYAYA KAPALIDIR.

    UYKUYA DALMADAN BİRAZ ÖNCE: Kişi henüz uykuya tam olarak dalmamıştır. Ve zihni hala gerçek dünya algılamasından kopmamıştır. Bu esnada zihninde GÖRDÜKLERİNİ GERÇEK olarak sınıflamaktadır. ÇÜNKÜ ZİHNİ HENÜZ GERÇEK DÜNYAYA KAPALI DEĞİLDİR.

    TAM UYANIK DURUM: Kişi bu durumdayken ne tam uykudadır, ne de uyku-uyanıklık arasındadır. Bu durumdaki bir kişiye rüya gösterilemez. Ayrıca kişi zihninde gördüklerini KENDİ ÖZGÜR BİLİNCİYLE GERÇEK OLARAK GÖRMEKTEDİR. Yani kişi kendi bilincine sahiptir. Bu durumdaki kişiye rüya göstermek nasıl mümkün olabilir ki? Bu olamaz. Gerçi kişi bütün gördüklerini gerçek olarak algılamaktadır. Fakat zaten bütün gördükleri hem gerçektir, hem de KENDİ GÖRDÜKLERİDİR.

    Öyleyse rüyaların farklı bir yeri vardır. Uyku-uyanıklık arası durumun farklı bir yeri vardır. Ama yine de uyanıklık durumunun da bir yeri vardır. Öyleyse kısa bir özet yapalım da karışmasınlar. Basitleştirelim:

    UYKUDA: Rüya görülür. Uyanınca da "RÜYAYDI" denir.

    UYKU-UYANIKLIK ARASI: Rüya görülür. Uyanınca da "GERÇEKTİ" denir.

    UYANIKLIK: Rüya görülmez. Bütün yaşananlar "GERÇEKTİ" denir.



    YanıtlaSil
  125. Dünya Egemenliği

    Demek ki, bir kişiye gördüklerini gerçek olarak algılatmak isteniyorsa, o zaman kişiye bunları uyku-uyanıklık devresinde vermek şarttır.

    Peki kişinin bunları yaşaması için uyku-uyanıklık arası bir duruma girmesi gerekiyorsa, bu durumda bu kişinin gece uyuyacağı ya da sabah uykudan uyanacağı vakti mi beklemek gerekiyor? Normalde evet. Ama başka bir yol daha var. Bu yol kişinin kendisini gündüz vakti uyku-uyanıklık arasına eşdeğer bir duruma getirmesidir. Bunu yapabilmenin çok çeşitli yolları vardır. Bu çeşitli yolların ortak yanı sonuç olarak KİŞİNİN UYKU-UYANIKLIK ARASI DURUMLA aynı etkiyi yapacak bir duruma gelmesidir. Önemli olan kişinin uykuya dalmaması ve ZİHNİNİN DÜŞÜNCELERDEN BOŞALMIŞ OLMASIDIR. Bu durum uyku-uyanıklık durumuyla hemen hemen aynı şeydir. Bunlardan bazılarına bakalım:

    MEDİTASYON: Amaç uyku-uyanıklık arası durum. Meditasyon yapan kişi kendisini bu duruma hazırlar. Düşüncelerini boşaltır. Eğer zihnini düşüncelerden koparması zorsa, başka bir yol dener. ZİHNİNİ SADECE TEK BİR ŞEYE TOPLAR. Neye odaklandığının hiç bir önemi yoktur. Amaç zihnin karmaşıklığının azaltılmasıdır. Kişi bu karmaşıklığı nasıl azaltabilir? Örneğin zihninde yüce bir kişi olarak gördüğü bir kişiyi canlandırabilir. Ya da aynı sözleri devamlı tekrarlar, buna mantra deniyor. Ve bunların da çeşitleri var. Yöntemlerin çok olması asıl nokta değildir. Asıl nokta zihni monoton düşünceler yoluyla ele geçirilebilir hale getirmektir. Örneğin kişinin bir noktaya bakması bunun arasındadır. Ya da aynı müziğin tınılarına odaklanması. Bütün buna benzer şeyler tek bir amaca hizmet eder. Kişi dikkatini bir noktaya toplayınca, zihnini başka şeylere veremez ve ZİHNİ BOŞALMIŞ OLUR. Bu duruma gelen bir zihin cinlerin etkisine AÇIK OLUR. Bu durum doğrudan bir cinin etkisine girmeyi gerektirmez. Bu cine bağlıdır. Cin istemiyorsa kişi istediği kadar zihnini boşaltmış olsun, bir işe yaramaz.

    HİPNOZ: Hipnozun amacı da aynı meditasyondaki gibidir. Herhalde aradaki fark şöyle açıklanabilir. Meditasyonu kişi tek başına yapmaya çalışırken, hipnozu bir kişi başka bir kişiye uygular. Karşıdaki kişinin düşüncelerini kontrol edemeyeceğinden, o kişinin düşüncelerini boşaltmasını sağlayacak yolları kullanır. Örneğin kişinin dikkatini tek bir noktaya toplamaya çalışır. Eğer elinde bir ip ve ucunda saçma sapan ne varsa onu bir sağa bir sola sallamaya başlar. Bu arada kişiye de şunu der. "Gözünü bu sallanan şeyden ayırma". Kişi gözünü bu şeye dikince, artık mecburen zihnini tek bir şeye odaklamış olur. Yani zihnine gelebilecek normal düşüncelerini kendiliğinden bırakmış olur. Şöyle düşünelim: Diyelim ki, basit bir matematik hesabı yapıyoruz, ya da birisiyle bir şeyler konuşuyoruz. Bu arada birisi gelip devamlı bizi rahatsız ediyor ve dikkatimizi dağıtıyor. Bu durumda hesabı yapabilir ya da sohbetimizi sürdürebilir miyiz? Hayır. Dikkatimiz dağılmıştır, yani düşüncelerimiz uçup gitmiştir. İşte hipnozla yapılmak istenen şey de budur. İstenir ki, düşüncelerimiz uçup gitsin ve zihnimiz boşalsın. Bu duruma gelen bir zihin cinlerin vereceği düşüncelere açık hale gelmiş olur.

    YanıtlaSil
  126. Dünya Egemenliği

    Yine bir özet yaparak basitleştirelim mi? Herhalde iyi olur.

    Kişinin zihninin bir cinin etkisine girebilmesi için hangi durum vardır.

    1- Öncelikle zihnin boş olması gerekmektedir.

    2- Kişinin zihninin boş olduğu an uyku-uyanıklık arasıdır.

    3- Gündüz vakti kişinin bu duruma gelmesi için meditasyon ve hipnoz gibi teknikler kullanılır. Ayrıca başka yollar da vardır. Uyuşturucu maddeler de aynı etkiyi yaparlar.

    4- Meditasyon ya da diğer yollarla zihnin tek bir noktaya odaklanması sağlanır. Bu durumda zihin başka birşey düşünemez hale gelir. Bu durum zihnin boşalması anlamını taşır.

    5- Boş bir zihin bir cin tarafından ele geçirilebilir hale gelmiştir. Cin isterse bunu yapabilir.

    6- Ele geçirilen bir zihnin durumu TRANSA GİRMEK olarak adlandırılır. Bu durumdaki bir zihin kendi özgürlüğüne sahip değildir. Bütün veriler, bütün sesler ve görüntüler zihne yapay bir şekilde aktarılmaktadır. Kokular ve başka etkiler de verilebilir.

    7- Bu durumdaki kişi bir robot gibidir. Söyledikleri ve yaptıkları kendisine ait şeyler değildir. Kişi ne yaptığını ve söylediğini bilecek durumda değildir. Bu durumdaki kişi YAPTIKLARINDAN ve YAŞADIKLARINDAN TAMAMEN HABERSİZDİR.

    8- Bazen de transa giren kişinin bütün verileri kendi yaşadığı şeyler olarak algılaması sağlanır. Bu durumdaki kişi ise gerçekte YAPMADIĞI ve YAŞAMADIĞI şeyleri YAŞADIĞINI SANIR. Bu duruma genel olarak ASTRAL SEYAHAT adı verilir.

    Ayrıca UYANIKLIK durumundaki etkileme durumları vardır. Bu da gerçekte bir zihin kontrolüdür. Ama yine de kişiler kendi bilinçlerini kaybetmemişlerdir. Kişilerin zihnine bazı fikirler verilebilir ve kişiler de bu etkiyle hareket edebilirler. Ama bu alan en zor açıklanabilecek bir alandır. Çünkü tam net bir ayrım yoktur. Şizofren olarak adlandırılan kişiler bu etkiler altındadırlar. Yani uyanıkken zihinleri aşırı ve kötü bir biçimde etkilenmektedir. Kişiler bu dertten muzdarip olsalar da, genellikle modern tıp bu kişilerin anlattıklarını inandırıcı bulmaz. Onların yaşadığı şeyleri "cin masalı" diyerek reddetmeyi uygun ve daha bilimsel olduğunu düşünerek, bu tip olayları "halusinasyon" gibi terimlerle açıklamaya çalışır. Yine de bizler bütün kişilerin yaşadıklarının mutlaka cinlerle ilgisi vardır da diyemeyiz. Çünkü nasıl bedensel hastalıklar varsa, mutlaka bazı zihinsel hastalıklar da olacaktır. Çünkü zihin de bedenin bir parçasıdır. Bu yüzden bizler yalnızca genel olarak konuşabiliriz. Kişilerin şizofren olarak adlandırılmasından yola çıkarak mutlaka şöyledir, böyledir diyemeyiz.

    YanıtlaSil
  127. Dünya Egemenliği

    Öyleyse bütün bunlardan kişilerin uyanıkken bile etkilenebileceklerini anlayabiliriz. Bu yüzden birçok şarkıcı bazı sembol işaretleri kullanıyor olabilirler. Bizler dışarıdan bakarak kimin bunları bilinçli bir şekilde yapıp yapmadığını anlayamayız. Bazıları tek göz, piramit, boynuz, baphomet, 666 gibi işaretleri bilinçlice yapıyor olabilirler. Ama belki diğerleri de bunları pek de öyle bilinçli olarak yapmıyor da olabilirler. Aref'in gösterisine katılan 32 aktif katılımcıyı düşünelim. Bunların tümü de bunların nasıl olduğuna hayret edip duruyorlardır, öyle değil mi? Oysa katılanlar bizzat kendileriydiler! Buna benzer olaylar devamlı yaşanıyor ama insanlar bütün bunları hayatın normal seyri gibi görebiliyorlar. Birçok tv programları bu yöndeki telkinlerle hazırlanıyor. Yani yalnızca Hollywood yapımları değil. Hollwood yapımlarında üç tür yapım olmazsa olmazlardandır. Bunlar arasında mutlaka şiddet, ruhçuluk ve cinsellik vardır. Aslında bütün bunları bütün dünya medyası (M-edya: M) aynı şekilde yapıyorlar. İnsanlara verilen programların amacı insanları yozlaştırmak içindir. Yani insanlar asıl olarak uykuda ya da uyku-uyanıklık arası durumlarda değil, tamamen normal olarak uyanıkken cinlerin dolaylı etkilerine maruz kalıyorlar. İlluminati kartlarından birisinde de aynısı yok mu? İnsanlar tv karşısında oturmuşlar ve kendilerine verilenleri alarak şekillendiriliyorlar. Yalnızca programları yapanların, bazı gizli bilgileri açıklayan kitapları yazdıklarını iddia edenlerin ve buna benzer kişilerin özel olarak kontrol altına alınması yeterlidir. Onlar bir tür medyumdurlar, yani maşa gibi aracılık ederek diğer insanları yönlendirme amacıyla kullanılırlar. Örneğin bunlardan biri sözde bir sır açıklıyorum diyerek İsa'yı evli gösterir, başkası bir film çevirerek Ma-trix (Ma-rduk tricks-leri) hileleriyle aynı yolda hizmet ederler. Böyle kişiler sonunda bunlardan büyük bir servet de yapabilirler. Çünkü bu kitapların ve filmlerin arkasında cinler vardır ve onlar yalanlarının kitlelere yaygın bir şekilde ulaşmasını sağlarlar.

    Bu filmlerin ya da diğer yayınların içinde dışında birçok semboller olur. Bunlar da bu yayınların gerçekte hangi firmaya ait olduklarını gösterir. Bu sembollerin tümü Şeytan, cinler ve piramitlerle ilgilidirler. Yalnızca bu kadar değil elbette, çünkü ilk Babil Kulesi'nden beri birçok sahte inanç giderek yapılan ilavelerle daha da zenginleştirilmiştir. İçinde birçok putperest tanrılar, semboller ve inançlar bulunur. İşte bunlar hep Şeytan ve cin firmasının logoları gibi kullanılırlar.

    Pagan sembolleri diye görsellerde arayıp bir göz atmak yeterlidir.

    http://www.google.com.tr/search?hl=tr&site=imghp&tbm=isch&source=hp&biw=1024&bih=419&q=pagan+sembolleri&oq=pagan+&gs_l=img.1.0.0l10.3307.7690.0.11232.10.9.1.0.0.1.343.1639.2-5j1.6.0...0.0...1ac.1.12.img.TQV4zogRrqg

    YanıtlaSil
  128. Dünya Egemenliği

    Benzer medyum türünde olup, insanları kandırmak üzere aracılık eden kişilerden bazıları da yine insanların dinsel olarak rağbet ettikleri kişilerdir. Bütün bu insanların kendileri bir takım metafizik etkiler yaşadıklarını görmüşlerdir. Örneğin astral seyahate çıkmışlardır, ya da trans gibi bazı hallere girmişlerdir. Ve bundan büyük bir güç dahi alırlar; çünkü bizim arkamızda tanrımız var diye düşünürler. Oysa onlara bu türden sahte ilahi deneyimleri yaşatanlar cinlerdir. Yalnızca IŞIK MELEĞİ KİMLİĞİNE BÜRÜNEREK yaklaştıkları için, bu kişiler kendilerinin tanrının seçilmiş özel kulları olduklarına inanmışlardır. Kendilerini bir çeşit DOĞRU YOL GÖSTERİCİ kişiler mertebesinde görmeye başlamışlardır. Cinler bunlara rüyalar, vizyonlar gösterirler, transa sokarak astral seyahat gibi deneyimleri yaşatırlar, hatta bazı ufak tefek sahte doktorluk hizmetleri de sunarlar. Hatta bu kişiler yaptıkları ruhçuluk seanslarında içlerinde hoş bir duygu, bir mutluluk duygusu bile yaşayabilirler. Öyle ki bu seansın kaynağı tanrısal olarak görünsün. Gerçekte ise cinler kendilerini iyi birer ruh varlık olarak tanıtmışlardır. Yine cinlerden kendilerini kötü ruh varlıklar olarak tanıtanlar da vardır. Ama bunlar kendilerini böyle kötü cinler olarak tanıtırken de gerekli aldatmayı yaparlar. Örneğin bu kişilerin inançlarının kendilerini rahatsız ettiğini, okudukları tılsımlı duaların kendilerini yaktığı gibi numaraları da bu kişilere yuttururlar. Hatta bazı bilgileri öyle verirler ki, bunlardan bu bilgileri alanlar şöyler düşünürler: Yaa bu cinler de ne kadar zayıf akıllılar, akılları küçük bir çocuğunkinden farksız. Dur bakalım şunun ağzını bir arayalım da, bize Şeytan'la ilgili bilgiler versin falan derler. Sonunda kendini saf bir akla sahipmiş gibi gösteren cin, sanki bir çocuk gibi ağzından bazı sırları kaçırıyormuş gibi yaparak, bu kişilere sahte, yalan bilgileri verirler. Bu bilgiler de zaten bu kişilerin tam duymak istedikleri türden bilgilerdir. Bu bilgileri alınca kendilerinin tanrı tarafındaki yolda yürüdüklerine daha da emin olurlar! Zannederler ki, çocuk akıllı cin istemeyerek kendilerine bazı sırları vermiştir. Böylece kendisini çocuk aklına sahipmiş gibi gösteren bir cinin kullandığı yemi yutmuş olurlar. Ama bilmezler ki, bu yem bir ÇENGELE takılıdır. Ve eninde sonunda yediği yemin içindeki çengel onu ve peşindekileri sonunda ölüme sürükleyecektir! Cinlerin aklı küçük bir çocuk kadar öyle mi? Oysa tam tersine bu cinler kendilerine böyle aracılık etsin diye, akılları ortalama seviyenin altında olanları seçmişlerdir!

    Bu insanlar kendileri ne kadar düşük seviyeden bir akla sahip olsalar da, onların doğaüstü bir olayı GERÇEKTEN YAŞAMIŞ olmaları en büyük sorunu oluşturur. Onlar inceden inceye soruşturacak seviyede değillerdir. Cinlerin de çok zeki varlıklar olduklarını ve doğayla ilgili, evrenle ilgili, matematik ve fizikle ilgili sayısız bilim konularında üstün bir bilgiye sahip olduklarını bilmediklerinden dolayı yemi yutarlar. Onlar bazı üstün bilgileri aktardıklarında, insanlar bunların kaynağının insanüstü olduğunu farkederler ve hiç düşünmeden KAYNAK TANRISAL derler! Gerçekte ise cinler verdikleri bilgilerin tanrısal kaynaklı görünmesini sağlayacak şekilde vermişlerdir.

    1. Yuhanna 4:1 Sevgili kardeşlerim, her vahye inanmayın. Tanrı'dan olup olmadıklarını anlamak için vahiyleri sınayın. Çünkü birçok sahte peygamber dünyanın her yanına yayılmış bulunuyor.

    S: Satan
    M: Marduk

    SM: Supreme Master

    http://www.google.com.tr/webhp?hl=tr&tab=iw#hl=tr&output=search&sclient=psy-ab&q=supreme+master&oq=supreme+master&gs_l=hp.1.1.0j0i30l3.2652.7113.0.12230.14.13.0.0.0.0.593.5538.3-2j2j7.11.0...0.0...1c.1.12.psy-ab.aVaNsFVfuBE&pbx=1&bav=on.2,or.r_qf.&bvm=bv.45960087,d.ZWU&fp=71205d7c88a0e896&biw=1024&bih=419

    YanıtlaSil
  129. Dünya Egemenliği

    Adı ister medyum olsun, isterse başka birşey olsun. Bunlar insanlara ne verirler? Elbetteki cinlerin onlara öğrettiklerini. Onlar cinlerden alırlar, sonra da kendi öğrencilerine bunları aktarırlar. Kör köre kılavuzluk yaparsa ne olur? Her ikisi birden çukura düşer.

    Luka 6:39 İsa onlara şu benzetmeyi de anlattı: "Kör köre kılavuzluk edebilir mi? İkisi de çukura düşmez mi?

    Timoteos 4:1-3
    Ruh açıkça diyor ki, son zamanlarda bazıları yalancıların ikiyüzlülüğü nedeniyle aldatıcı ruhlara ve cinlerin öğretilerine kulak vererek imandan dönecek. Vicdanları adeta kızgın bir demirle dağlanmış bu yalancılar evlenmeyi yasaklayacak, iman edip gerçeği bilenlerin şükranla yemesi için Tanrı'nın yarattığı yiyeceklerden çekinmek gerektiğini buyuracaklar.

    Katolik din adamlarına evlenmek yasak mıydı? Kitaba göre mi yasak? Yasaklayınca da ortaya başka şeylerin çıkması kaçınılmaz oluyor.

    http://www.sondakikahaberleri.info.tr/rahip

    http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi75223-Erdogan_Bayraktar_ve_Islamda_yardimlasma_adabi.html

    Alıntı: http://www.estanbul.com/olumden-sonra-ruh-evine-gelirmi-biseyler-yasiyoruz-yardim-140523-5.html

    "Abd de bir kadın eşini kaybetmiş ve buna o gece kadın odasında ağlarken karşısında aniden odasındaki kocasına ait bir radyo varmış o birden açılmış, halbuki o radyo fişte bile takılı değilmiş, sonra kocasına ait yine çalışmayan bozuk bir saat varmış, oda çalışmaya başlayınca kadın artık gelen sahsın eşinin ruhu olduğuna inanmış. Gün zaman geçmiş, artık kocasının yüzünü görmeye başlamış odada, sonra gelip bunla konuşmaya başlamışlar kocası kılığında. kadın illaki tutturmuş benim eşimin ruhu geliyor ve ben konuşuyorum onla, beni teselli ediyor saçlarımı okşuyor diye. Sonra artık bu işkenceye dönmeye başlamış. bu kocamın ruhu dediği şahıs buna işkenceler etmeye başlamış. medyum filan çağırmıştı, yine o işkenceler kesilmeyince kadın intihar etmiş. Bu ABD de olan gerçek bir olay, tv de yayınlanmıştı. zaten o dokumentation programından sonra kadın intihar etmiş. bunu sizi korkutmak amaçlı yazmadım. sakın o işaretlerin babanızdan olduğuna inanmayın..."

    Evet gayet güzel doğru söylemiş. Bir cin kadının kocasıymış gibi o kadına gelmiş ve başta sevgiyle yaklaşmış. Ama daha sonra gerçek yüzünü göstermeye başlamış. Cinler sadisttirler. Peki ama neden başkaları bu yukardaki kişi gibi yorumlar yapmıyorlar. Onlar bir yakınları öldüğünde ölen yakınlarıyla iletişim kurmak istiyorlar. Peki neden? Çünkü KILAVUZLAR öyle öğrettiler. Ne dediler: Beden ölür ruh ölmez.

    http://www.google.com.tr/#hl=tr&gs_rn=12&gs_ri=psy-ab&pq=%C3%B6lenin%20ruhu%20ya%C5%9F%C4%B1yor%20mu&cp=15&gs_id=4e&xhr=t&q=beden+%C3%B6l%C3%BCr+ruh+%C3%B6lmez&es_nrs=true&pf=p&biw=1024&bih=419&sclient=psy-ab&oq=beden+%C3%B6l%C3%BCr+ruh+&gs_l=&pbx=1&bav=on.2,or.r_qf.&bvm=bv.45960087,d.ZWU&fp=71205d7c88a0e896

    Sizce gerçekten ölen insanların ruhları yaşıyor mu?

    YanıtlaSil
  130. Dünya Egemenliği

    Yukardaki yazıda UYKU-UYANIKLIK ARASI durumundan bahsetmiştim değil mi? Şimdi bu yukardaki bilgilerle aşağıdaki alıntılar arasındaki bağlantıyı görebilirsiniz.

    Alıntı:
    http://www.estanbul.com/olumden-sonra-ruh-evine-gelirmi-biseyler-yasiyoruz-yardim-140523-4.html

    "Annemi kaybettim bende 13 Şubatta. Dün gece mübarek kandildi. UYUR UYANIKLIK ARASI gördüm bir an. Sıra bekliyordu bir yerde, insanlar vardı, kalabalıktı. Acaba mübarek kandil diye, Allah-ü Teala bir nimet mi veriyor onlara diye düşündüm.

    Birkaç kez de gördüm önceden. Deniz kenarında bir grup insan vardı. Böyle gölgelik bir yerin altında tanımadığım insanlar oturuyordu. Anneciğim de kendine masa arıyordu oturacak. Gençleşmişti benim canım.

    Bir keresinde pijama ile gördüm. Biraz dağınıktı hali. Beni görünce çok sevindi, gülümsedi benim canım.

    Allah tüm ölmüşlerimize rahmet eylesin. Onların sorgu suallerini hafif eylesin. Mekanlarını cennet eylesin. Hepimizi azaptan korusun."

    Evet bu kişi annesini gördüğü sırada kendi ifadesiyle UYUR UYANIKLIK ARASI bir durumdaymış. Başkaları da rüyalarında görebiliyorlar. Alıntı aynı site:

    "annem öleli 21 yıl oldu fakat bunca yıldır sadece 3 kez rüyamda gördüm onunda birinde annemi cennette görmüştüm allaha nolur bikerecik göreyim diye aylarca yalvardıktan sonra. öyle güzeldiki etkisinden yıllarca çıkamadım...

    BEN ÖLMEDİM BAŞKA YERDE YAŞIYORUM diyordu ve o an yaşadığı yer film şeridi gibi gözümden geçiyordu aynı cennet... ırmaklar yemyeşil orman nehirler mis gibiydi herşey sonra annem bana sarıldı öptü filan... bu rüyadan sonrada görmek istemiyorum bi daha dedim ve hiç göremedim"

    Başka yorum:

    "ölmüş kişinin ruhu kimbilir kabirde o an ne sorguda ne sualde neler çekiyor.. insanlarda ruh çağırma yok bilmem ne. bırakın bu işleri. azıcık dinimize sarılın aydınlanırsınız.."

    Başka yorum:

    "tamam haklı olabilirsin ama ruh muh çağırdığımız yokki bizim, bunlar tesadüf mü? PERŞEMBE ve CUMA? Bir televizyonda olsa tamam ama niye ikisindede oluyor bu olay? tesadüfmü?"

    Başka yorum:

    "hayatta tesadüf denilen birşey yoktur. her odada bence 7şer ayetel kürsi okuyup ayrı ayrı etrafa üfleyin bol bol dua edin nas felak vs vs kafanızıda takmayın bence"

    Başka yorum:

    "ruhların sadece UYKU İLE UYANIKLIK ARASINDAKİ ZAMANDA iletişime geçtiklerini biliyorum, çünkü babam vefat ettiğinde öyle olmuştu"

    Evet bunlar insanların kendi düşünceleri. Uyku ile uyanıklık arasındaki zamanda iletişime geçiyorlarmış diye yazıyor. Evet rüyaların dışında insanları aldatabilmek için en uygun zaman budur. Çünkü kişiler bu haldeyken gördüklerini gerçek zannederler. Ayrıca ölenin ruhu neden PERŞEMBE AKŞAMI İLE CUMA GÜNÜ ziyaret ediyor acaba? Bu günlerin hangi önemi olabilir. Evet bunun da önemli bir nedeni var. Onu da ayrıca belirtmek gerekir.

    YanıtlaSil
  131. Dünya Egemenliği

    Şimdi bu yukarda yazılanlara şöyle bir itirazda bulunulabilir. Denilebilir ki:

    Eğer cinler ölmüş kişilerin kılığına giriyorlarsa, bu ölmüş kişilerin ruhlarının yaşamadığını mı kanıtlar. Herhalde bu ölmüş kişilerin ruhları öbür alemdeyken, cinler de bunların kılığında bize görünüyorlardır. Biz de bu cinlere inanmayız olur biter. Ama ölenlerin ruhlarının yaşadığına inanacağız elbette. Yani cinlerin onları taklit etmiş olması, bu ölenlerin ruhlarının da yaşamadıkları demek değildir. Biz cinlerin aldatmasına boşverip, yine de ölen kişilerin ruhlarının yaşadığına inanacağız.

    Şimdi burada biraz durup düşünelim. Eğer cinler ölmüş birinin taklidini yapıyorsa, acaba bunu neden yapıyorlar? Bizlere o kişinin ölmediğini, yukarda bir yerlerde yaşadığını inandırtmaya çalışmıyorlar mı? Evet. Ama eğer bu ölmüş kişilerin ruhları da zaten yukarda bir yerlerde yaşıyorlarsa, gerçekte bu cinler bizi aldatmakla ne kazanmış oluyorlar? Bizi zaten bizim inandığımız bir şeye neden inandırmaya çalışsınlar. Bu durumda bu aldatmaca olur mu? Gerçek olur. Yalnızca farkı şu olur. Biz ölmüş kişiyi değil de, ona benzer başka birini görmüş oluruz. Fikir yürütelim. Seçenekler:

    1- DURUM: Ölülerin ruhları yaşıyor.
    2- DURUM: Ölülerin ruhları yaşamıyor

    1- CİN ALDATMACASI (Var): Ölülerin ruhları yaşıyor. (Cinlerin yaptıkları bir aldatmaca)
    2- CİN ALDATMACASI (Yok): Ölülerin ruhları yaşamıyor. (Cinlerin yapmadıkları bir aldatmaca)

    Siz hiç 2. seçenekteki gibi bir cin aldatmacası gördünüz mü? Cinler daima ölmüş kişilerin durumlarının 1. seçenekteki gibi olduğuna inandırtacak bir aldatmacayı yapmıyorlar mı?

    Yukardaki alıntıyı burada tekrarlayalım:

    "annem öleli 21 yıl oldu fakat bunca yıldır sadece 3 kez rüyamda gördüm onunda birinde ANNEMİ CENNETTE GÖRMÜŞTÜM allaha nolur bikerecik göreyim diye aylarca yalvardıktan sonra. öyle güzeldiki etkisinden yıllarca çıkamadım...

    BEN ÖLMEDİM BAŞKA YERDE YAŞIYORUM diyordu ve o an yaşadığı yer film şeridi gibi gözümden geçiyordu aynı cennet... ırmaklar yemyeşil orman nehirler mis gibiydi herşey sonra annem bana sarıldı öptü filan... bu rüyadan sonrada görmek istemiyorum bi daha dedim ve hiç göremedim"

    Eğer burada anlatıldığı gibi yukarda ırmakların, yemyeşil ormanların olduğu bir yer varsa ve annesi de ZATEN orada yaşıyorsa, bunun neresi bir aldatmaca olurdu? Eğer bu anlatılanlar GERÇEK OLSAYDI, o zaman görülen rüya da gerçeği anlatmış olacaktı.

    Tersine eğer bu rüya GERÇEK OLMAYAN bir durumu gerçekmiş gibi göstermeye yönelik idiyse, o zaman ne dememiz gerekiyor? Eğer bu rüya ilahi bir rüya ise, o zaman cinlerin yaptıkları ve bizi inandırtmaya çalıştıkları şeyle örtüşüyor demektir. Şöyle:

    1- CİN ALDATMACASI: İyilerin ruhları gökteki cennetteler.
    2- İLAHİ RÜYALAR: İyilerin ruhları gökteki cennetteler.

    Farkı ne? Fark yok. Öyleyse iki seçenek var:

    1- Her ikisi de doğru.
    2- Her ikisi de yalan.

    Üçüncü bir seçenek var mı? Yok. Çünkü aynı şeyi anlatıyorlar. Biri doğru, diğeri yanlış diye bir seçenek yok.





    YanıtlaSil
  132. Dünya Egemenliği

    "KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ"

    İlluminati'den çıktık ve bu konuya geldik, ama aslında asıl konu nedir? Perde arkasındaki karanlık güçler ve bunların gizli saklı işleri. Şimdi bizim burada konuştuğumuz konu aslında ALDATMACANIN EN BAŞINDAKİ KONUDUR. Çünkü İLK ALDATMACA böyle başladı. "KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ". Bu kötü ruh varlıklar neden ÖLÜMSÜZLÜĞE inanmamızı istiyorlar? Önce yukardaki yazıdan bu konuya tekrar bakalım.

    Yaratılış 3:

    1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
    2 Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, 3 “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; YOKSA ÖLÜRSÜNÜZ’ dedi.”

    4 Yılan, “KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ” dedi, 5 “ÇÜNKÜ TANRI BİLİYOR Kİ O AĞACIN MEYVESİNİ YEDİĞİNİZDE GÖZLERİNİZ AÇILACAK, İYİYLE KÖTÜYÜ BİLEREK TANRI GİBİ OLACAKSINIZ.”

    Bu sözlerin anlamı:

    İYİYLE KÖTÜYÜ BİLEREK TANRI GİBİ OLACAKSINIZ. BUNU TANRI DA BİLİYOR VE BU YÜZDEN İSTEMİYOR. O SİZİ BİLEREK ÖZGÜRLÜĞÜNÜZDEN MAHRUM BIRAKIYOR. VE SİZE YALAN SÖYLÜYOR.

    İşte bu sözlerin anlamı budur. Yani Tanrı yarattığı varlıkların üzerindeki egemenliğini sürdürebilmek için, yasaklar getirip kurallar koyuyor. Ve bütün bunlar insanların iyiliği için değildir. Öyleyse sizin, Tanrı'nın bu emirlerini dinlemeniz gerekmiyor. Sizler de YAŞAMINIZ İÇİN KENDİNİZ KARAR VERİP ONA GÖRE KENDİ DİLEDİĞİNİZ ŞEKİLDE YAŞAYABİLİRSİNİZ. Ama Tanrı bunu istemediğine göre, sizin de bir karar vermeniz gerekiyor. Ayrıca korkmayın, "KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ", ÇÜNKÜ TANRI'YI DİNLEMEZSENİZ "ÖLÜRSÜNÜZ" SÖZÜ BİR YALAN. Tanrı size yalan söylemiş herhalde.

    O halde yapacağınız şey: İSYAN ETMEK. SÖZ DİNLEMEMEK. BAŞKALDIRMAK.

    Bunu yapmaktan korkmayın: KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ

    Bunu yaparsanız sizi bekleyen şey: ÖZGÜRLÜK ve DAHA İYİ BİR YAŞAM.

    Evet şu soruyu tekrar soralım: Bu kötü ruh varlıklar neden ÖLÜMSÜZLÜĞE inanmamızı istiyorlar? Cevap:

    BİZİ CESARETLENDİRMEK İÇİN

    Şeytan Havva'yı itaat etmemek üzere aldatmak için bunu kullandı ve İŞE YARADI! HAVVA CESARET KAZANDI.

    Şimdi ise bütün insanlar ölüyorlar. Bu durumda AYNI YALAN kullanılamaz. Ama BİRAZ DEĞİŞİK BİÇİMDE YENİDEN PAKETLENEREK SUNULABİLİR. Ölen kişinin bedeninin ölmediği söylenemeyeceğine göre, bu yalan GÖRÜNMEYEN BİRŞEY ÜZERİNDEN SÜRDÜRÜLEBİLİR. Beden görünüyor. Ölmüş beden ortada ama RUH GÖRÜNMÜYOR. Öyleyse bu konuda bir hile yapılabilir. Ölmüş kişilerin ruhu yaşıyormuş hilesi yapılabilir:

    ÖNCEKİ YALAN: (Korkmayın) "KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ"

    SONRAKİ YALAN: (Korkmayın) "KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ" = "RUHUNUZ KESİNLİKLE ÖLMEZ"

    Arada hiçbir fark yoktur. Yine insanlara CESARET VERİLMEK İSTENİYOR. Peki bu cesaret burada hangi anlama geliyor?

    YanıtlaSil
  133. Dünya Egemenliği

    Cesaret konusuna gelmeden önce ölüme bakalım. Ölüm kötü bir şeydir. Herkesin içinde sonsuzluk beklentisi vardır.

    Vaiz 3:11 O her şeyi zamanında güzel yaptı. İnsanların YÜREĞİNE SONSUZLUK kavramını KOYDU. Yine de insan Tanrı'nın yaptığı işi başından sonuna dek anlayamaz.

    Evet, insanların içinde "sonsuzluk kavramı" bulunur. Yani ÖLÜM İNSANA NORMAL GELMEZ. Ama bu hayvanlar için böyle değildir. Bir hayvanın içinde de kendini koruma içgüdüsü vardır. Bu normaldir. Ama hangi hayvan ömrü tükeniyor diye kaygı duyar? Örneğin fillere bakalım. Çünkü küçük hayvanlarda bunu pek iyi anlayamayız. Küçük bir hayvan bir yerde ölürse, bu çevre için pek sorun oluşturmaz. Buna rağmen küçük hayvanların bile rastgele ortalıkta öldüklerine pek şahit olmayız. Öte yandan fillerde durum farklıdır. Bir fil rastgele uygun olmayan bir yerde ölecek olsa, bu hayvanın devasa bedeni ortada kalacaktı ve hiç uygun olmayacaktı. Herhalde bu yüzden olsa gerek ki, filler ölümlerinin yaklaştığını hissedebiliyorlar ve ölmeden önce ölecekleri yere gidiyorlar. Ve buraya vardıklarında da çarçabuk ölüyorlar! Demek ki, içlerindeki bir ses bu hayvanlara bunu yapmalarını söylüyor.

    Peki ya insan için ne diyeceğiz. İnsanlar ölüme normal gözle bakabiliyorlar mı? Bazı insanlar intihar edebiliyorlar. Bu onların içinde sonsuzluk kavramının olmadığı mı demektir. Yoksa sadece bazı sorunların ağırlığı yüzünden mi bunu çıkış yolu olarak görüyorlar? Gerçekte MUTLU OLAN hiçbir insan ölmeyi istemez. Ölüm tarihimize kendimizin karar vermesi istenseydi, bunu nasıl yapacaktık?

    Ölüm iyi bir şey mi? Tadına bakılacak lezzetli bir şey değil, öyle değil mi? Peki Yaratıcı insanlara ölümü neden vermiş? İnsanın ruhunun yaşayıp yaşamadığını sorgulamadan önce, filmin başının asıl buradan başlaması gerekmiyor mu? Evet.

    SORU: TANRI İNSANLARA ÖLÜMÜ NEDEN VERMİŞ?

    Vaiz 3:11 O her şeyi zamanında GÜZEL yaptı. ...

    Peki ölüm güzel bir şey midir? Hayır. Aslında hiç kimse ölümün tadına bakmak istemiyor. Çünkü güzel bir şey değil.

    Yaratılış 1:31 Tanrı yarattıklarına baktı ve HER ŞEYİN ÇOK İYİ olduğunu gördü. ...

    Başlangıçta eğer ölüm insanlara verilmişse, bu her şey gibi ÖLÜMÜN DE ÇOK İYİ olduğu anlamına gelmiyor mu? HER ŞEYİN denilmiyor mu? Ölüm de her şeyin içinde değil mi? Filmin karelerini sırayla dizelim:

    BAŞLANGIÇTA GÜNAH YOKTU.

    ADEM VE HAVVA GÜNAHSIZDI.

    ADEM İLE HAVVA CENNETTEYDİ

    GÜNAHIN OLMADIĞI YERDE ÖLÜM DE YOKTU.

    CENNETTE ÖLÜM YOKTU.

    CENNET BU DÜNYA'DAYDI.

    ÖYLEYSE BAŞLANGIÇTA BU DÜNYA'DA ÖLÜM YOKTU.

    ÖLÜM GÜNAH ARACILIĞIYLA ORTAYA ÇIKTI.

    GÜNAH ADEM ARACILIĞIYLA ORTAYA ÇIKTI.


    İsa gökten yere geldiğinde amaç neydi? Amaç birden fazla olmakla birlikte, bunların en başında geleni insanların Adem'le kaybettikleri ÖLÜMSÜZLÜĞÜ onlara yeniden kazandırmaktı. Ama işler gelişigüzel keyfi olmuyor. Kurallar var. Bir kişi KUSURSUZSA ve GÜNAH İŞLERSE MUTLAKA ÖLÜR. Bu durum yalnızca Adem ve Havva için geçerli değildi. Günah işleyen melekler için de aynı şey sözkonusuydu. Çünkü bu melekler de KUSURSUZ VARLIKLARDILAR.

    Hezekiel 18:20 Ölecek olan günah işleyen kişidir.

    Romalılar 5:12 Günah bir insan (Adem) aracılığıyla, ölüm de günah aracılığıyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi.

    GÜNAHIN BEDELİ ÖDENMEDEN ÖLÜMDEN KURTULUŞ YOK.

    ÖLECEK KİŞİNİN GÜNAHSIZ OLMASI GEREKİYORDU.

    DÜNYA'DA ADEM'İN SOYUNDAN GÜNAHSIZ KİŞİ YOKTU.

    BU YÜZDEN DÜNYA'NIN DIŞINDAN BİRİ SEÇİLDİ.

    İSA GÖKTEN GELEREK GÜNAHSIZ ÖLDÜ.

    GÜNAHIN BEDELİ ÖDENDİ.

    Romalılar 5:17 Çünkü ölüm bir tek adamın suçu yüzünden o tek adam aracılığıyla egemenlik sürdüyse, Tanrı'nın bol lütfunu ve aklanma bağışını alanların bir tek adam, yani İsa Mesih sayesinde yaşamda egemenlik sürecekleri çok daha kesindir.

    Vahiy 1:18 Diri Olan Ben'im. Ölmüştüm, ama işte sonsuzluklar boyunca diriyim. Ölümün ve ölüler diyarının anahtarları bendedir.

    YanıtlaSil
  134. Dünya Egemenliği

    Sorular konuyu anlamayı kolaylaştırabilir.

    ADEM'E NE KADAR ÖMÜR VERİLDİ?

    ADEM KAÇ YAŞINDA ÖLMELİYDİ?

    ADEM ÖLMEK İÇİN Mİ CENNETE KONDU?

    CENNETTE ÖLÜM OLUR MU?

    ÖLÜMÜN OLDUĞU YER CENNET OLUR MU?

    ADEM'İN YAŞADIĞI CENNET BU DÜNYA'DAYDI

    ... VE BU DÜNYA'DA ÖLÜM YOKTU.

    ADEM BU DÜNYA'DAN, YİNE BU DÜNYA'YA KOVULDU

    ... VE BU DÜNYA'DA ÖLÜM BAŞLADI.

    Yaratılış 2:15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu. 16 Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu, 17 “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan YEDİĞİN GÜN kesinlikle ÖLÜRSÜN.”

    "YEDİĞİN GÜN ÖLÜRSÜN"

    CENNETTE ÖLÜM YOKTU. ADEM'E ÖMÜR BİÇİLMEDİ.

    ADEM 10.000 YIL SONRA YEDİĞİNDE, 10.000 YAŞINDA ÖLECEKTİ.

    ADEM 100.000 YIL SONRA YEDİĞİNDE, 100.000 YAŞINDA ÖLECEKTİ.

    ADEM 1.000.000.000.000.000.000.000..... YIL SONRA YEDİĞİNDE, O ZAMAN ÖLECEKTİ.

    ADEM SONSUZA KADAR HİÇ YEMEDİĞİNDE, SONSUZA KADAR ÖLMEYECEKTİ.

    ÖLÜM İTAATSİZLİK NEDENİYLE GELDİ.

    İTAAT VARSA = ÖLÜM YOK

    İTAAT YOKSA = ÖLÜM VAR

    ÖLÜME YOL AÇAN TANRI DEĞİL

    ÖLÜME YOL AÇAN ADEM.

    Romalılar 6:23 Çünkü GÜNAHIN ÜCRETİ ÖLÜM, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır.

    Romalılar 5:1 Böylece imanla aklandığımıza göre, Rabbimiz İsa Mesih sayesinde Tanrı'yla barışmış oluyoruz. 2 İçinde bulunduğumuz bu lütfa Mesih aracılığıyla, imanla kavuştuk ve Tanrı'nın yüceliğine erişmek umuduyla övünüyoruz. 3-4 Yalnız bununla değil, sıkıntılarla da övünüyoruz. Çünkü biliyoruz ki, sıkıntı dayanma gücünü, dayanma gücü Tanrı'nın beğenisini, Tanrı'nın beğenisi de umudu yaratır. 5 Umut düş kırıklığına uğratmaz. Çünkü bize verilen Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı'nın sevgisi yüreklerimize dökülmüştür.

    6 Evet, biz daha çaresizken Mesih belirlenen zamanda tanrısızlar için öldü. 7 Bir kimse doğru insan için güç ölür, ama iyi insan için belki biri ölmeyi göze alabilir. 8 Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü. 9 Böylece şimdi O'nun kanıyla aklandığımıza göre, O'nun aracılığıyla Tanrı'nın gazabından kurtulacağımız çok daha kesindir. 10 Çünkü biz Tanrı'nın düşmanlarıyken Oğlu'nun ölümü sayesinde O'nunla barıştıksa, barışmış olarak Oğlu'nun yaşamıyla kurtulacağımız çok daha kesindir. 11 Yalnız bu kadar da değil, bizi şimdi Tanrı'yla barıştırmış olan Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla, Tanrı'nın kendisiyle de övünüyoruz.

    12 Günah bir insan aracılığıyla, ölüm de günah aracılığıyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi. 13 Kutsal Yasa'dan önce de dünyada günah vardı; ama yasa olmayınca günahın hesabı tutulmaz. 14 Oysa ölüm Adem'den Musa'ya dek, gelecek Kişi'nin örneği olan Adem'in suçuna benzer bir günah işlememiş olanlar üzerinde de egemendi. 15 Ne var ki, Tanrı'nın armağanı Adem'in suçu gibi değildir. Çünkü bir kişinin suçu yüzünden birçokları öldüyse, Tanrı'nın lütfu ve bir tek adamın, yani İsa Mesih'in lütfuyla verilen bağış birçokları yararına daha da çoğaldı. 16 Tanrı'nın bağışı o tek adamın günahının sonucu gibi değildir. Tek suçtan sonra verilen yargı mahkûmiyet getirdi; oysa birçok suçtan sonra verilen armağan aklanmayı sağladı. 17 Çünkü ölüm bir tek adamın suçu yüzünden o tek adam aracılığıyla egemenlik sürdüyse, Tanrı'nın bol lütfunu ve aklanma bağışını alanların bir tek adam, yani İsa Mesih sayesinde yaşamda egemenlik sürecekleri çok daha kesindir.

    18 İşte, tek bir suçun bütün insanların mahkûmiyetine yol açtığı gibi, bir doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı. 19 Çünkü bir adamın sözdinlemezliği yüzünden nasıl birçoğu günahkâr kılındıysa, bir adamın söz dinlemesiyle birçoğu da doğru kılınacaktır. 20 Kutsal Yasa suç çoğalsın diye araya girdi; ama günahın çoğaldığı yerde Tanrı'nın lütfu daha da çoğaldı. 21 Öyle ki, günah nasıl ölüm yoluyla egemenlik sürdüyse, Tanrı'nın lütfu da Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla sonsuz yaşam vermek üzere doğrulukla egemenlik sürsün.

    YanıtlaSil
  135. Dünya Egemenliği

    "ÖLECEK KİŞİ GÜNAH İŞLEYEN KİŞİDİR" (Hezekiel 18:20)

    Temel ilke bu yukardaki yasadır. Kim günah işlerse O KİŞİ ölmelidir, başkası değil. Bu sözler, bir babanın suç işleyen oğlu yüzünden öldürülemeyeceğini ve aynı şekilde suç işleyen bir babanın yerine de oğlunun öldürülemeyeceğini anlatmak için söylenmiştir.

    Hezekiel 18:

    1 RAB bana şöyle seslendi:
    2 “İsrail için, ‘Babalar koruk yedi, (günah işledi)
    Çocukların dişleri kamaştı’ (cezalandırıldı) diyorsunuz.
    Bu deyişle ne demek istiyorsunuz?
    3 “Varlığım hakkı için diyor Egemen RAB, İsrail'de artık bu deyişi ağzınıza almayacaksınız. 4 Her yaşayan can benimdir. Babanın canı da, çocuğun canı da benimdir. Ölecek olan, günah işleyen candır.
    5 “Diyelim ki, adil ve doğru olanı yapan doğru bir adam var.
    6 Dağlarda putlara sunulan kurbandan yemez,
    İsrail halkının putlarına bel bağlamaz.
    Komşusunun karısını kirletmez,
    Âdet gören kadına yaklaşmaz.
    7 Kimseye haksızlık etmez,
    Rehin olarak aldığını geri verir,
    Soygunculuk etmez,
    Aç olana ekmeğini verir,
    Çıplağı giydirir.
    8 Faizle para vermez,
    Aşırı kâr gütmez.
    Elini kötülükten çeker,
    İki kişi arasında doğrulukla yargılar.
    9 Kurallarımı izler,
    İlkelerimi özenle uygular.
    İşte böyle biri doğru kişidir.
    O yaşayacaktır. Egemen RAB böyle diyor.
    10 “Diyelim ki, bu adamın zorba, kan döken,
    Kardeşine bunlardan birini yapan bir oğlu var.
    11 Babası bunlardan hiçbirini yapmazken,
    Oğul dağlarda putlara sunulan kurbandan yer,
    Komşusunun karısını kirletir.
    12 Düşküne, yoksula haksızlık eder,
    Soygunculuk eder,
    Rehini geri vermez.
    Putlara bel bağlar,
    İğrenç şeyler yapar.
    13 Faizle para verir, aşırı kâr güder.
    Böyle biri yaşayacak mı?
    Hayır, yaşamayacak!
    Bütün bu iğrençlikleri yapmıştır, öldürülecektir.
    Onun kanından kendisi sorumlu olacaktır.
    14 “Diyelim ki, bu oğulun da bir oğlu olur ve babasının işlediği bütün günahları görür,
    Ama hiçbirini yapmaz;
    15 Dağlarda putlara sunulan kurbandan yemez,
    İsrail halkının putlarına bel bağlamaz,
    Komşusunun karısını kirletmez;
    16 Kimseye haksızlık etmez,
    Rehin almaz,
    Soygunculuk etmez,
    Aç olana ekmeğini verir,
    Çıplağı giydirir.
    17 Böyle biri elini kötülükten çeker,
    Faiz almaz, aşırı kâr gütmez,
    Kurallarımı izler,
    İlkelerimi uygularsa,
    Babasının günahı yüzünden ölmeyecek,
    Kesinlikle yaşayacaktır.
    18 Ama babası kendi günahı yüzünden ölecektir.
    Çünkü zorbalık etti, kardeşini soydu,
    Halkı arasında iyi olmayanı yaptı.
    19 “Ama siz, ‘Oğul neden babasının işlediği suçlardan sorumlu tutulmasın?’ dersiniz. Bu oğul adil ve doğru olanı yapmış, bütün kurallarımı dikkatle izlemiştir. Böyle biri kesinlikle yaşayacaktır. 20 ÖLECEK OLAN GÜNAH İŞLEYEN KİŞİDİR. Oğul babasının suçundan sorumlu tutulamaz, baba da oğlunun suçundan sorumlu tutulamaz. Doğru kişi doğruluğunun, kötü kişi kötülüğünün karşılığını alacaktır.
    21 “Kötü kişi işlediği bütün günahlardan döner, buyruklarıma uyar, adil ve doğru olanı yaparsa, kesinlikle yaşayacak, ölmeyecektir. 22 İşlediği günahlardan hiçbiri ona karşı anılmayacaktır. Doğruluğu sayesinde yaşayacaktır. 23 Ben kötü kişinin ölümünden sevinç duymam, ancak kötü kişinin kötü yollarından dönüp yaşamasından sevinç duyarım. Egemen RAB böyle diyor.
    24 “Doğru kişi doğruluğundan döner, günah işler, kötü kişinin yaptığı bütün iğrenç şeyleri yaparsa, yaşayacak mı? Onun yaptığı doğru işlerin hiçbiri anılmayacaktır. Sadakatsizliği yüzünden suçludur, günahları yüzünden ölecektir.

    YanıtlaSil
  136. Dünya Egemenliği

    Yukardaki sözler suçlunun KİMLİĞİYLE İLGİLİDİR. Kimse başka birinin yerine cezalandırılamaz. Herkes kendi suçunun cezasını çekecektir. Bir de şu kural var:

    Konu ölümle ilgili olduğuna göre şu soruyu sorabiliriz:

    TANRI ADEM'İN GÜNAHINI NEDEN BAĞIŞLAMADI?

    Aslında bunun cevabı çok basittir. ADEM GÜNAHSIZDI. Bu sözcüğün zıttını ADEM GÜNAHLIYDI diye söylemek konuyu anlamayı zorlaştırır. Şöyle anlatmak gerekiyor. Adem günah işleyecek bir kusurluluğa sahip değildi. Yani:

    ADEM KUSURSUZDU
    ADEM HATASIZDI
    ADEM GÜNAH İŞLEYECEK YAPIDA DEĞİLDİ

    Adem ile Havva'nın durumunu ancak yukardaki sözlerle açıklayabiliriz. Bugün insanların günahla ilgili durumları için genelde şu sözler kullanılıyor.

    İNSAN GÜNAHKARDIR
    HATASIZ KUL OLMAZ
    KUL GÜNAH İŞLER, TANRI BAĞIŞLAR.

    Ama dikkat edelim. Bu sözlerde hiçbir yerde Adem'den söz edilmiyor. Peki öyleyse Adem'in durumu neydi? Adem, bir kul, bir insan değil miydi? Evet ama ADEM KUSURSUZ BİR İNSANDI. Adem'den sonra gelenlerin TÜMÜ KUSURLU İNSANLAR OLDULAR. Tanrı Adem'le Havva'yı bağışlamadı. Çünkü ikisi de kusursuzdular. Günahı BİLEREK işlediler. Onların soyundan gelenler ise KUSURLU İNSANLARDIR. Bu yüzden günah işlemeye EĞİLİMLERİ vardır.

    Bunu anlamak bizim için çok ta zor değildir. Birçok insan ya yaşlıdır, ya hastadır, ya da engellidir. Normalde hiç kimse, bu insanlardan sağlıklı insanların yapabileceklerini yapmalarını beklemez. Yaşlı bir kişi merdivenleri çıkamadığı için başkalarına engel olabilir. Ama öte yandan sağlıklı bir kişi de aynı merdivenleri engelleyebilir. Arada hangi fark vardır? Yaşlı kişi istemeyerek yapıyor. Diğer kişi isteyerek. Yani KASIT VAR. Benzer şekilde KUSURLU İNSANLAR DA birçok konuda hatalar yapmaya eğilimlidirler.

    Öyleyse bu konuları şöyle özetleyebiliriz:

    KUSURSUZ İNSAN + GÜNAH = ÖLÜM (KESİN)

    KUSURLU İNSAN + GÜNAH = ÖLÜM (ŞARTLI)

    Kusursuz bir insan günah işlerse, bu KESİNLİKLE ÖLÜM demek oluyor. Diğer yandan kusurlu bir insanın işleyeceği günah KESİNLİKLE ÖLÜM anlamına gelmeyebilir. Burada KASIT unsuru önem taşır. İki kişi düşünelim. Bu iki kişi de kusurlu olsunlar. Her ikisinin de kaşıkla çorba içtiklerini varsayalım.

    1. Kişi: Kaşığı ağzına götürürken istemeden kaşıktan bir damlayı gömleğine damlatıyor.

    2. Kişi: Kaşığı ağzına götürmeyi istemiyor ve doğrudan gömleğine döküyor.

    Bu yukardaki iki kişi arasında büyük bir fark vardır. Birinci kişi gömleğini istemeden kirletirken, ikinci kişi bunu bilerek, isteyerek yapıyor. Bu örnek yaşamda da apaçık görülüyor. Birçok insan çok yoksul olmalarına rağmen dürüstlükten vazgeçmek istemiyorlar. Öte yandan dürüstlüğe gülüp geçen sayısız insanlar da var ve bunların hepsi de yoksul insanlar değiller. Daha iyi yaşamak için başkalarını bilerek aldatabiliyorlar, ya da daha beter şeyleri bilerek ve isteyerek yapabiliyorlar. Bu yüzden kusurlu insanlar iki türlüdürler diyebiliriz. Kötülüğü tercih edenler ve etmeyenler. Öyleyse toplamda üç grup günah işleyen insan var:

    1- Kusursuz insanlar: İsteyerek suç işleyenler (Adem - Havva)
    2- Kusurlu insanlar: İsteyerek suç işleyenler (Kötüler)
    3- Kusurlu insanlar: İstemeden suç işleyenler (İyiler)

    YanıtlaSil
  137. Dünya Egemenliği

    Temelde herkes kendi suçunun cezasını çekecek kuralı vardır. Bununla birlikte bütün insanlar Adem'den miras aldıkları bir kusurluluğa sahip oldukları için ortaya farklı bir durum çıkıyor. Yani Adem'le Havva'nın soyu bu günahkarlığı isteyerek edinmediler.

    İşte bu durum İsa'nın bu insanlar için neden ölmesi gerektiğiyle ilgilidir. Tanrı her ne kadar bağışlayıcı olsa da, diğer tarafta uyulması gereken kesin kurallar var. Adem'le Havva bilerek ve isteyerek itaatsizlik ettiler ve bu yüzden onlar için bir bağışlanma söz konusu olmadı. Çünkü zaten kusursuzdular. Bunu şöyle açıklayabiliriz. Çok küçük bir çocuk ellerini cama vurabilir. Hatta bunu yaparken kendisine zarar verebileceğini bile aklına getiremez. Sonuçta cam kırılsın ya da kırılmasın bir çocuk bunu anlamadan yapmaktadır. Ama aynı şeyi bir yetişkinin yaptığını varsayalım. Bunu bir yetişkin yapıyorsa herhalde bir kasıt vardır.

    Tanrı günahkar insanların suçlarının bir bedeli olduğunu anlasınlar diye bunu bir örnekle onlara anlattı. Bu örnek HAYVAN KURBANLARIDIR. Gerçekte ise hiçbir hayvan bir insanın suçunu, günahını ortadan kaldıramaz. Yani bir hayvanın ölümüyle bir insanın günahı silinmez. Çünkü birbirine eşit değildir. Bu durumda insanların günahlarını ANCAK BUNA DENK BİR BEDEL ortadan kaldırabilirdi. Bu yüzden Tanrı bunu anlatmak için İbrahim peygambere BİR HAYVANI DEĞİL, KENDİ OĞLUNU KURBAN ETMESİNİ istedi.

    İbrahim peygamber ÖNCE kurban olarak oğlunu kurban etmeliydi. Fakat bu yalnızca BİR ÖRNEK olduğu için Tanrı buna izin vermedi. Tanrı bu yolla KENDİSİNİN GERÇEK OLARAK YAPACAĞI BİR ŞEYİN TEMSİL EDİLMESİNİ SAĞLADI. Tanrı daha sonra OĞLU YERİNE BİR HAYVAN'IN KURBAN EDİLMESİNİ kabul etti. Ama bu hayvan asıl kurban değildi. Asıl kurban edilmesi gereken İbrahim peygamberin oğluydu. Tanrı bu şekilde kendisinin gökte ARACISIZ bir şekilde yarattığı ilk ruh varlık olan ve bu yüzden "biricik" olarak adlandırdığı oğlunun kurbanlığının örneğini vermiş oldu.

    Yaratılış 22:1 Daha sonra Tanrı İbrahim'i denedi. “İbrahim!” diye seslendi. İbrahim, “Buradayım!” dedi.
    2 Tanrı, “İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git” dedi, “Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun.” (...)

    11 Ama RAB'bin meleği göklerden, “İbrahim, İbrahim!” diye seslendi.
    İbrahim, “İşte buradayım!” diye karşılık verdi.
    12 Melek, “Çocuğa dokunma” dedi, “Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, BİRİCİK oğlunu benden esirgemedin.”
    13 İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu.

    Tanrı Musa'ya 10 emir ve 600 kadar ayrıntılı emirleri verdi. Bu emirlerin arasında hayvan kurban edilmesi de vardı. İnsanlar günahları için bir bedel ödemeliydiler. "Can yerine can" diye bir kural konmuştu. Bunların ayrıntıları çok olsa da asıl konu, insanların günahları için bir canın kurban edilmesi ve böylece bağışlanmanın elde edilmesiydi. Ama bütün bu kurbanlar yalnızca bir temsildiler. Asıl kurban İshak'la temsil edilen BİR İNSAN kurbanlığıydı.

    HAYVAN KURBANLARI YALNIZCA BİRER TEMSİLDİ

    BİR HAYVANIN YAŞAMI BİR İNSANIN YAŞAMINA BEDEL OLAMAZ

    GERÇEK KURBAN GÜNAHSIZ BİR İNSAN OLMALIYDI

    BU İNSAN ADEM GİBİ KUSURSUZ, GÜNAHSIZ OLMALIYDI

    YanıtlaSil
  138. Dünya Egemenliği

    Hayvan kurbanları sona erdiler. Geçmişteki birçok dinsel uygulama aslında gelecekteki asılları için birer örnek niteliği taşıyorlardı.

    İSA'NIN ÖLÜMÜ ASIL KURBANDI

    İSA KENDİ YAŞAMINI İNSANLARIN YAŞAMLARINA BEDEL OLARAK TANRI'YA SUNDU. GÜNAHIN KARŞILIĞI CAN VERİLDİ.

    İbraniler 7:26 Böyle bir başkâhinimiz (İsa) –kutsal, suçsuz, lekesiz, günahkârlardan ayrılmış, göklerden daha yücelere çıkarılmış bir başkâhinimiz– olması uygundur. 27 O, öbür başkâhinler gibi her gün önce kendi günahları, sonra da halkın günahları için kurbanlar sunmak zorunda değildir. ÇÜNKÜ KENDİNİ SUNMAKLA BUNU İLK VE SON KEZ YAPTI. 28 Kutsal Yasa, zayıflıkları olan insanları başkâhin atamaktadır. Ama Yasa'dan sonra gelen ant sözü, sonsuza dek yetkin kılınmış olan Oğul'u başkâhin atamıştır.

    İbraniler 8

    1-2 Söylediklerimizin özü şudur: Göklerde, Yüce Olan'ın tahtının sağında oturan, kutsal yerde, insanın değil, Rab'bin kurduğu ASIL TAPINMA ÇADIRINDA görev yapan böyle bir başkâhinimiz vardır. 3 Her başkâhin sunular, kurbanlar sunmak için atanır. Bu nedenle bizim başkâhinimizin de sunacak bir şeyi olması gerekir. 4 Eğer kendisi yeryüzünde olsaydı, kâhin olamazdı. Çünkü Kutsal Yasa uyarınca SUNULARI SUNANLAR VAR. 5 BUNLAR GÖKTEKİNİN ÖRNEĞİ VE GÖLGESİ OLAN TAPINAKTA hizmet ediyorlar. Nitekim Musa tapınma çadırını kurmak üzereyken Tanrı tarafından şöyle uyarıldı: “Her şeyi sana dağda gösterilen ÖRNEĞE GÖRE yapmaya dikkat et.” 6 Şimdiyse, İsa daha iyi vaatler üzerine kurulmuş daha iyi bir antlaşmanın aracısı olduğu kadar, daha üstün bir göreve de sahip olmuştur.

    İbraniler 9:23 Böylelikle aslı göklerde olan örneklerin bu kurbanlarla, ama gökteki asıllarının bunlardan daha iyi kurbanlarla temiz kılınması gerekti. 24 Çünkü Mesih, asıl kutsal yerin örneği olup insan eliyle yapılan kutsal yere değil, ama şimdi bizim için Tanrı'nın önünde görünmek üzere asıl göğe girdi. 25 Başkâhin her yıl kendisinin olmayan kanla En Kutsal Yer'e girer; oysa Mesih kendisini tekrar tekrar sunmak için göğe girmedi. 26 Öyle olsaydı, dünyanın kuruluşundan beri Mesih'in tekrar tekrar acı çekmesi gerekirdi. Oysa MESİH, KENDİSİNİ BİR KEZ KURBAN EDEREK GÜNAHI ORTADAN KALDIRMAK İÇİN ÇAĞLARIN SONUNDA ORTAYA ÇIKMIŞTIR. 27-28 İnsanın bir kez ölmesi, sonra da yargılanması kaçınılmaz olduğu gibi, Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir.

    YanıtlaSil
  139. Dünya Egemenliği

    Aşağıdaki sözler çok daha açık bir vurgu yapıyor:

    "... GÜNAHLARI ASLA ORTADAN KALDIRAMAYAN AYNI KURBANLARI TEKRAR TEKRAR SUNAR."

    "... ÇÜNKÜ BOĞALARLA TEKELERİN KANI GÜNAHLARI ORTADAN KALDIRAMAZ."

    İbraniler 10:1 Kutsal Yasa'da gelecek iyi şeylerin aslı yoktur, sadece gölgesi vardır. Bu nedenle Yasa, her yıl sürekli aynı kurbanları sunarak Tanrı'ya yaklaşanları asla yetkinliğe erdiremez. 2 Erdirebilseydi, kurban sunmaya son verilmez miydi? Çünkü tapınanlar bir kez günahlarından arındıktan sonra artık günahlılık duygusu kalmazdı. 3 Ancak o kurbanlar insanlara yıldan yıla günahlarını anımsatıyor. 4 ÇÜNKÜ BOĞALARLA TEKELERİN KANI GÜNAHLARI ORTADAN KALDIRAMAZ. 5 Bunun için Mesih dünyaya gelirken şöyle diyor:

    “Kurban ve sunu istemedin,
    Ama BANA BİR BEDEN HAZIRLADIN.
    6 Yakmalık sunudan ve günah sunusundan
    Hoşnut olmadın.
    7 O zaman şöyle dedim:
    ‘Kutsal Yazı tomarında
    Benim için yazıldığı gibi,
    Senin isteğini yapmak üzere,
    Ey Tanrı, işte geldim.’ ”

    8 Mesih ilkin, “Kurban, sunu, yakmalık sunu, günah sunusu istemedin ve bunlardan hoşnut olmadın” dedi. Oysa bunlar Yasa'nın bir gereği olarak sunulur. 9 Sonra, “Senin isteğini yapmak üzere işte geldim” dedi. Yani ikinciyi geçerli kılmak için birinciyi ortadan kaldırıyor. 10 Tanrı'nın bu isteği uyarınca, İSA MESİH'İN BEDENİNİN İLK VE SON KEZ SUNULMASIYLA KUTSAL KILINDIK. 11 Her kâhin her gün ayakta durup görevini yapar ve GÜNAHLARI ASLA ORTADAN KALDIRAMAYAN AYNI KURBANLARI TEKRAR TEKRAR SUNAR. 12 Oysa Mesih günahlar için sonsuza dek geçerli tek bir kurban sunduktan sonra Tanrı'nın sağında oturdu. 13 O zamandan beri düşmanlarının, kendi ayaklarının altına serilmesini[a] bekliyor. 14 Çünkü kutsal kılınanları tek bir sunuyla sonsuza dek yetkinliğe erdirmiştir. 15 Kutsal Ruh da bu konuda bize tanıklık ediyor. Önce diyor ki,

    16 “Rab, ‘O günlerden sonra
    Onlarla yapacağım antlaşma şudur:
    Yasalarımı yüreklerine koyacağım,
    Zihinlerine yazacağım’ diyor.”

    17 Sonra şunu ekliyor: “ONLARIN GÜNAHLARINI VE SUÇLARINI ARTIK ANMAYACAĞIM.”
    18 BUNLARIN BAĞIŞLANMASI DURUMUNDA ARTIK GÜNAH İÇİN SUNUYA GEREK YOKTUR.

    Daha bu konuda yazılmış pek çok şey olsa da sonuç şudur. İnsanın ölümden kurtulması için bir bedel ödenmiştir. İnsanın ölümden kurtuluşu OTOMATİK DEĞİLDİR.

    RUHUN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ anlayışı OTOMATİK BİR GEÇİŞİ ifade eder. Bu yalnızca Şeytan ve Cinlerin bir yalanıdır. Adem'le Havva BU DÜNYA'DAKİ BİR CENNETTEYDİLER. Eğer insanın ruhu yaşıyorsa bütün herşey birbirine karışır. Peki şimdi Adem ile Havva neredeler?

    ADEM İLE HAVVA BU DÜNYA'DAKİ TOPRAKTAN YARATILDILAR

    İÇİNDE YAŞADIKLARI CENNET BU DÜNYA'DAYDI

    ÖLDÜKLERİNDE YİNE BU DÜNYA'DAKİ TOPRAĞA DÖNDÜLER

    Yaratılış 3:17 RAB Tanrı Adem'e,

    “Karının sözünü dinlediğin ve sana,
    Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için
    Toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi,
    “Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
    18 Toprak sana diken ve çalı verecek,
    Yaban otu yiyeceksin.
    19 Toprağa dönünceye dek
    Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın.
    Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın
    Ve yine toprağa döneceksin.”

    "VE YİNE TOPRAĞA DÖNECEKSİN."
    "YİNE..."

    Yine sözcüğü neyi anlatır. Birşeyin yinelenmesini. Adem'in önceki durumunun yinelenmesi. Adem yaratılmadan önce YOKTU. Topraktı ve YİNE toprağa dönecekti. Adem'e ruhunun göğe gideceği söylendi mi? Hayır.

    YanıtlaSil
  140. Dünya Egemenliği

    ÖLÜNCE RUHA NE OLUR?

    ÖLÜNCE RUH NEREYE GİDER?

    RUH NEDİR?

    Öncelikle ruh kavramını iyi anlamak gerekir. Ruh sözcüğü İbranice RUAH sözcüğünden gelir. Bazı kimseler RUH ile CAN sözcüğünü birbirlerine karıştırmışlardır. Hatta Kitabı Mukaddes çevirilerini bile kendi yanlış anlayışlarıyla çevirmişlerdir. Örneğin bu kelimelerin karışık kullanımı yüzünden İngilizcedeki SOUL sözcüğünün tam olarak neyi anlatmak istediği net anlaşılmaz. Çünkü bazen CAN anlamına gelen bir sözcük te SOUL olarak kullanıldığında, ortaya RUH = CAN anlamı çıkmaktadır. Oysa bunlar aynı anlamdaki sözcükler değildirler. Bir sıralama yapalım:

    RUH = RUAH: Bu sözcük ruh sözcüğünün İbranice şeklidir.

    RUH = PNEUMA: Bu sözcük ruh sözcüğünün eski Yunanca şeklidir.


    CAN = NEFEŞ: Bu sözcük can sözcüğünün İbranice şeklidir.

    CAN = PSYKHE: Bu sözcük can sözcüğünün eski Yunanca şeklidir.

    Kitabı Mukaddes'in ilk kısımları İbranice, son kısımları eski Yunanca dilinde yazılmıştır.

    http://www.jw.org/tr/yayınlar/kitaplar/Kutsal-Kitap-Ne-Öğretiyor/Can-ve-Ruh-Terimlerinin-Anlamı-Nedir/

    Yaratılış 2:7 RAB Tanrı Adem'i topraktan yarattı ve burnuna YAŞAM SOLUĞUNU (RUAH-RUH) üfledi. Böylece Adem YAŞAYAN VARLIK (NEFEŞ-CAN) oldu.

    Başka bir çeviri bu ruh ve can kavramını daha da netleştiriyor:

    Yaratılış 2:7 Sonra Yehova Tanrı yerin toprağından adamı yarattı, onun burnuna HAYAT NEFESİNİ (RUAH-RUH) üfledi ve adam YAŞAYAN BİR CAN (NEFEŞ-CAN) oldu.

    Demek ki üç nokta ya da aşama var:

    1- TOPRAKTAN YARATILAN BEDEN
    2- RUHUN ÜFLENMESİ
    3- YAŞAYAN CAN OLUNMASI

    Burada ruh ile canın aynı şey olmadığı bellidir. Aslında canla kastedilen şey diğer çeviride de belirtildiği gibi "YAŞAYAN VARLIK" olmaktır. Öyleyse şöyle diyebiliriz:

    YAŞAYAN VARLIK = BEDEN + RUH

    YAŞAYAN BİR CAN = BEDEN + RUH

    Yaratılış 1:20 Ve Tanrı şöyle dedi: "Sular CANLI (NEFEŞ) sürüleriyle dolup taşsın ve yer üzerinde, gök kubbede kanatlılar uçuşsun."

    Burada söz konusu canlar ise doğrudan hayvanlarla ilgilidir. Öyleyse CAN sözcüğü hem insanları hem de hayvanları kastediyor.

    CAN = İNSAN

    CAN = HAYVAN

    Aslında bizler Türkçe'de bunu oldukça doğru kullanıyoruz. Ama bazen de yine de yanlışlıklar olabiliyor:

    "Ölüp can verdi". Bu ifade canın çıkması şeklindedir. Bu ifade canlılığın kaybedilmesi anlamında kullanılıyorsa yine de doğrudur. Can sözcüğünün kullanımında kişi anlamına gelen ifadeler de var: "Gelin canlar" şeklinde. Yani CAN İFADESİ YAŞAYAN BİR CANLIYI KASTETTİĞİ SÜRECE DOĞRU BİR İFADEDİR.

    Peki ya ruh aslında nedir? Nasıl tarif edilebilir. Ruh bir mumun aleviyle örneklendirilebilir mi? Biraz da bu konuya bakılırsa, o zaman ölünce ruhun nereye gittiği daha iyi anlaşılabilir.

    http://www.jw.org/tr/yayınlar/kitaplar/Kutsal-Kitap-Ne-Öğretiyor/Ölüler-Nerede-Bulunuyor/

    YanıtlaSil
  141. Dünya Egemenliği

    Önce ruh sözcüğüyle can sözcüğüne daha da netleştirelim:

    CAN = BEDEN + RUH

    Yani can kişinin kendisidir. Kişi iki özelliğiyle yaşamdadır. Bunlar 1- BEDEN, 2- RUH olmaktadırlar.

    Öyleyse CAN iki parçadan oluşur. RUH ise tek parçadır.

    RUH = RUH

    CAN = RUH + BEDEN

    CAN = CANLI VARLIK (RUH VE BEDENE SAHİP VARLIK)

    Bunlara bir de CANSIZ VARLIK tanımını ekleyelim:

    CANSIZ = BEDEN (RUHSUZ BEDEN)

    İnsanlar çoğunlukla, kişinin kendisinin ve bilincinin RUHTA OLDUĞUNA inanıyorlar. Yani bu kişilere göre kişinin kendisi = ruh olduğunu düşünüyorlar. Oysa bu doğru değildir. Ruh hayvanları da yaşatan, yani topraktan olan bedenleri canlı tutan bilinçsiz bir enerjiden başka birşey değildir. Tıpkı bir elektrik gibi. Ya da bir mumun alevi gibi. Örneğin bir elektrik tek başına bir radyo değildir. Burada radyoyu bir beden olarak ve elektriği de ruha benzetebiliriz. Bedenler değişik olabilir, örneğin çeşitli elektrikli araç gereçler. Bunların hepsi kendi özelliklerine göre çalışırlar. Örneğin bir buzdolabı elektrikle çalışır, ama işi soğutmaktır. Ya da başka bir aygıt, örneğin hoparlör ses verir, özelliği ses vermektir ve yine gücünü elektrikten alır. Yani elektrik hiçbir şekilde birlikte olduğu aygıtın özelliklerini taşımaz. Yalnızca bu aygıtların özelliklerinin verdiği güçle çalışmasını, ortaya çıkmasını sağlar.

    Ama insanlara genelde şu fikirler aşılanmıştır. BEDENSİZ RUH VARLIK. Bu ifade tümüyle yanlıştır. Meleklerin bile bedenleri vardır. BEDENSİZ RUH VARLIK yoktur. Ruh varlıkların da bedenleri vardır ve ruhtandırlar.

    RUH VARLIKLARIN RUH BEDENLERİ VARDIR.

    Yalnız aradaki bir farka dikkat etmek gerekir. RUH sözcüğü hem insanın ruhu için, hem de melekler gibi ruh varlıklar için kullanılıyor. Ancak gerçekte insanlardaki ruh ile ruh varlıklardaki ruh aynı şey değildir. Ruh sözcüğü genellikle, rüzgar ve görünmeme özelliği ön plana çıkarılarak kullanılır. Bu bakımdan hem insanın ruhu, hem de ruh varlıklar rüzgar gibi görünmeme özelliğine sahip enerjilerdir. Ama maddelerin binbir çeşidi olduğu gibi ruh enerjilerin de çeşitlerinin olabileceğini akılda tutmak gerekir. Örneğin alev bir enerjidir, elektrik de bir enerjidir. Ama alev = elektrik değildir. Özellikler de farklar bulunur.

    Yuhanna 3:
    1-2 Yahudiler'in Nikodim adlı bir önderi vardı. Ferisiler'den olan bu adam bir gece İsa'ya gelerek, “Rabbî, senin Tanrı'dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz. Çünkü Tanrı kendisiyle olmadıkça kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz” dedi.
    3 İsa ona şu karşılığı verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden[a] doğmadıkça Tanrı'nın Egemenliği'ni göremez.”
    4 Nikodim, “Yaşlanmış bir adam nasıl doğabilir? Annesinin rahmine ikinci kez girip doğabilir mi?” diye sordu.
    5 İsa şöyle yanıt verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse sudan ve Ruh'tan doğmadıkça Tanrı'nın Egemenliği'ne giremez. 6 Bedenden doğan bedendir, Ruh'tan doğan ruhtur. 7 Sana, ‘Yeniden doğmalısınız’ dediğime şaşma. 8 YEL DİLEDİĞİ YERDE ESER; SESİNİ İŞİTİRSİN, AMA NEREDEN GELİP NEREYE GİTTİĞİNİ BİLEMEZSİN. RUH'TAN DOĞAN HERKES BÖYLEDİR.”
    9 Nikodim İsa'ya, “Bunlar nasıl olabilir?” diye sordu.
    10 İsa ona şöyle yanıt verdi: “Sen İsrail'in öğretmeni olduğun halde bunları anlamıyor musun? 11 Sana doğrusunu söyleyeyim, biz bildiğimizi söylüyoruz, gördüğümüze tanıklık ediyoruz. Sizler ise bizim tanıklığımızı kabul etmiyorsunuz. 12 SİZLERE YERYÜZÜYLE İLGİLİ ŞEYLERİ SÖYLEDİĞİM ZAMAN İNANMAZSANIZ, GÖKLE İLGİLİ ŞEYLERİ SÖYLEDİĞİMDE NASIL İNANACAKSINIZ? 13 Gökten inmiş olan İNSANOĞLU'NDAN BAŞKA HİÇ KİMSE GÖĞE ÇIKMAMIŞTIR. 14 Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu'nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir. (ağaçta çivilenmesi) 15 Öyle ki, O'na iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun.
    16 “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.

    YanıtlaSil
  142. Dünya Egemenliği

    RUH = ENERJİ

    ATEŞ = ENERJİ

    Hem ruh hem de ateş bir enerji türüdür ve birbirlerinden herhalde biraz farklı şeylerdir. Ama her ikisinde de ortak yanlar bulunur. Bu ortak yanlar her ikisinin de aynı maddelere ihtiyaç duymalarıdır. Bu maddeler iki adettir:

    KARBON + OKSİJEN

    Gerek ruh, gerekse de ateş (ateş = alev) iki madde olmadan -karbon ve oksijen- yanmaya devam edemez. Bir mum örneği bu konuyu daha iyi açıklayabilir.

    MUM: YANAN BİR MUMDA üç özellik bir arada bulunmak zorundadır. Bunlar KARBON + OKSİJEN + ATEŞ şeklinde sıralanır. Bunların üçü biraraya gelmediğinde mum yanmaz. Bir mumun gövdesinde KARBON bulunur. Mum yanarken havadan gereken OKSİJENİ alır. ALEV bu iki maddeyi birleştirerek varlığını sürdürür ve yanmaya devam eder. Mumdaki ALEV, KARBON ve OKSİJENİ yanarak birleştirir ve ortaya KARBONDİOKSİT gazı çıkar.

    İNSAN: CANLI BİR İNSANDA yine üç özellik bir arada bulunur. Bunlar yine KARBON ve OKSİJEN olarak aynı kalırken, ALEV olarak ta RUH bulunur. Yine bir mumda olduğu gibi bu üç özellik bir araya gelerek bedeni canlı tutar. İnsan tek bir beden olsa da, gerçekte bedeni oluşturan parçalar sayısız hücrelerdir. Bu yüzden mumla insan bedenini karşılaştırırken, gerçekte insanın hücrelerini düşünmek gerekiyor. Yani mum ile hücre şeklinde. Mumun kendisinde karbon varken, hücreler bu karbonu kanın kendisine kan dolaşımıyla getirmesinden elde eder. Kan ise bu karbonu yenilen karbonhidratlardan alır. Yine bir mum kolayca havadan oksijeni alırken, hücreler kapalı bir ortamda bulundukları için, yine kan dolaşımı yoluyla gereken oksijeni alırlar. Bunu sağlayan şey solunum sistemidir. Sonuç olarak gereken iki madde olan KARBON ve OKSİJEN hücrelere kadar gider. Ancak burada da tıpkı bir mumun ALEVİ gibi bir RUH olmalıdır. Eğer hücrelerde bu RUH ENERJİSİ yoksa, o zaman buraya aktarılan KARBON ve OKSİJEN hiçbir şekilde yanmaz. Ama eğer insanın içinde, yani bütün hücrelerinde RUH varsa, o zaman RUH bu iki maddeyi yanarken kullanır. Bu şekilde RUH hücrelerde varlığını sürdürür. KARBON ve OKSİJEN RUHUN VARLIĞINI SÜRDÜRMESİNİ SAĞLAR. RUH TA BİR MUMUN ALEVİ GİBİ YANAR VE VERDİĞİ ENERJİSİYLE HÜCRELERİN HAREKET ETMESİNİ SAĞLAR. Ya da bu ifadeyi şöyle de söyleyebiliriz.

    RUH HÜCRELERİ YAŞATIR.

    RUH BUNU YAPARKEN KARBON VE OKSİJEN KULLANIR.

    RUH YALNIZCA BİLİNÇSİZ BİR ENERJİDİR.

    RUH VE ALEV YALNIZCA BİLİNÇSİZ ENERJİLERDİR.

    İNSANIN RUHUNDA O KİŞİNİN BİLİNCİ - KİŞİLİĞİ - BENLİĞİ YOKTUR.

    İNSAN RUHU İLE RUH VARLIKLARIN RUHU AYNI DEĞİLDİR.

    RUH VARLIKLAR VARLIKLARINI SÜRDÜRMEK İÇİN KARBON VE OKSİJENE İHTİYAÇ DUYMAZLAR.

    RUH İLE ATEŞ BİRBİRLERİNE BENZER BİRER ENERJİ TÜRÜDÜRLER.

    HER İKİSİ DE KARBON VE OKSİJEN KULLANIRLAR.

    HER İKİSİ DE KULLANDIKLARI MADDELERİ KARBONDİOKSİTE ÇEVİRİRLER.

    MUM ALDIĞI KARBON VE OKSİJENİ KARBONDİOKSİT OLARAK HAVAYA VERİR.

    İNSAN ALDIĞI KARBON VE OKSİJENİ KARBONDİOKSİTİ HAVAYA VERİR. BUNU KAN DOLAŞIMI VE SOLUNUM YOLUYLA YAPAR.

    YANMA ESNASINDA SICAKLIK OLUŞUR. BU NEDENLE CANLI BEDENLER SICAKTIRLAR. ÖLÜ BEDENLER YANMA OLMADIĞI İÇİN SOĞUKTURLAR.

    ATEŞLE-ELEKTRİKLE ÇALIŞAN MOTORLAR-AYGITLAR YANMA İLE ISINIRLAR. YANMA DURDUĞUNDA YİNE SOĞURLAR.

    YanıtlaSil
  143. dikkat ettimde lenka ile micheal jackson birbirlerine o kadar çok benziyorlar ki......
    kaşı gözleri burnu dudağı.......
    sizce bu olabilir mi???

    YanıtlaSil
  144. walla banada öle geldi ewet benzıyo cene agız seklı ama genede blmıyorum

    YanıtlaSil
  145. bunu kızım için araştırdım okula gidiyor ve arkadaşları onun beynini saçma sapan şeylerle dolduruyor...ne demek illuminati!??? nedir yani....elhamdülillah Müslümanız bize tek doğru yolu gösteren Yüce Allah'ın göndermiş olduğu Kitap ve resulü peygamberimiz...kızım ve arkadaşları ve tüm gençlik için endişeleniyorum...bu ünlüler topluma örnek olmalı insanları farklı yönlendirmemeli...

    YanıtlaSil
  146. Yüce Allah'a inanıyorum

    YanıtlaSil
  147. yüce Allah'a inanıyorum...

    YanıtlaSil
  148. bencede bukadar karısıklıga gerek yok ALLAHA SUKURLER OLSUN

    YanıtlaSil
  149. Sizlerden Biri Çok Merak Ediyosanızz Size Şu Gerçeği Çıkarıym öncelikle detaylar için ekleyin https://www.facebook.com/mert.aksit.3979 Benm evimin Dibindeki camiide yaklaşık 1 ay önce toplantı yaptılarr 1.saat bile sürmemişş çevredeki insanlarr görmüşş bzi gençler camiyi iyice araştırdımızda caminin dibindeki eski hapisanenin enkazının altında bi kağıt bulduk bizi sitelerine ve bi şahsa ulaştırdı üzerndeki sayılar iseee bize verilen şifreydii o kağıtla toplantıya girebiliyorlardıkii büyük bi iz bıraktılarr bizde bu sayede anladık toplantı yaptıklarını

    YanıtlaSil
  150. adamın birisi 40 yıl tam 40 yıl bağıra bağıra bu güçleri anlattı diyen kardeşim Erbakan hocadan bahsetdiğine eminim inanmayanlar youtube da birçok videosu var izlesinler kısacası başdaki siyasetçilerin koltuk sevdası mal sevdası ve beceriksizliği yüzünden hedef büyük İsraile adım adım gidiliyor gidişatımız çok vahim Allah sonumuzu hayır etsin amin.

    YanıtlaSil
  151. oruzbu çoçukları şerfsizlik yapıp insanları kandırıyorlar ama allaha inan tabiki yolundan şaşmaz öbür dünyada iliminatiler görür onlar cehenneme odun taşırken bende onları izlerim cenneten allah belanızı versin... allahtan başka ilah yoktur peygamber efendimiz onun rasuludür biz yalnız allaha kulluk ederiz rabbim bunlarıcehennem ateşinde yak piçlerrinkurduğu site işte piç çoçukları

    YanıtlaSil
  152. İlluminati Yalanları

    http://www.spiritualizm.com/bbsadiklar1bolum4.html


    Aşağıdaki bütün bilgiler kökü Şeytan'a dayanan yalan bilgileri kapsamaktadır. Bu bilgiler insanları bu tür yalan bilgilerle aldatarak, yanlış inançlara yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

    Aşağıdaki bilgileri doğru olarak görmeyin, HEPSİ YALAN:

    ----------------------------

    YALAN 1:

    Kozmik Adem, Dünya Ademleri, Dünya
    Tufanları, Dünya Beden Kalıplarının
    Oluşturuluşları ve Dünya Beşerlerinin Geleceği
    Sadıklar Planı

    Adem ve Havva hikayesi, beşer anlayışının, özellikle bugünkü beşer anlayışının kolaylıkla benimseyemeyeceği bir vak'ayı içine alır. Çünkü, bir erkek varlıktan normal yolların dışında bir başka varlığın meydana gelmesi olanaksızdır. Kutsal kitaplarınızın, Adem'den türeyen bir Havva hikayesi, artık eskimiş bir realitenin sembolizmini ifade etmektedir.

    Celse - 5 - 17-7-1970 / Sıra No: 72


    Adem ve Havva Öyküsü ve Gerekli Ön Bilgiler
    Kutsal Metinlerin Adem Havva Öyküsü Eskimiş Bir Sembolizmdir
    Havva, Adem'den Peyda Olmamıştır
    Adem, Öncü Bir Deneyci Varlıktır
    Adem ve Havva, Dünya İnsanlığı İçin Birer Öncüdürler

    ADEM ve HAVVA hikayesi, önceden bir çok bilgilerin tarafınızdan bilinmesini gerektirir.
    Herhangi bir tahkik olanağınız ve kıyasınız bulunamayacağı, tarafınızdan peşinen bilinmeli ve kabul edilmelidir.


    Varlık için öyle özel bahisler ve malümatlar vardır ki, bunlar ancak bir (a priori) bilgi olarak alınabilir ve herhangi bir karşılaştırmaya ve tahkike olanak olmadan benimsenir veya reddedilir. Sizlere şimdi açıklayacağımız hususlar da bunlara dahildir.


    ADEM ve HAVVA hikayesi, beşer anlayışının, özellikle bugünkü beşer anlayışının kolaylıkla benimseyemeyeceği bir vak'ayı içine alır. Çünkü, bir erkek varlıktan normal yolların dışında bir başka varlığın meydana gelmesi olanaksızdır. Kutsal kitaplarınızın, Adem'den türeyen bir Havva hikayesi, artık eskimiş bir realitenin sembolizmini ifade etmektedir.

    Evren'de daima, varlığın bedensel olarak kesintisiz sürüp gitmesi, erkek ve dişi iki varlığın çok değişik sistemler içerisinde birbiriyle ilgi kurmasından sonra hasıl olur,


    HAVVA, ADEM'den peyda olmamıştır.
    ADEM, ilk yaradılan varlık değildir.


    ADEM, yeryüzünde sizin bilemeyeceğiniz ve bilmeniz için de her hangi bir gerekçe olmayan bir zamanda yeni bir neslin ve yeni bir evrim planının ilk ÖNCÜSÜ ve DENEYCİSİ olmak üzere vazife almış bir varlıktır.


    Kuşkusuz, bu görevi ruhsal planda almış sonra enkarne olmuştur.
    Fiziksel mirası aynı kudret ve hakimiyetle devam ettirebilmesi için kendisi ile birlikte görev almış bir zıt kutba yani bir dişiye de ihtiyaç vardı.


    Bu görevi de üzerine alan, sembolik HAVVA dır.


    Bir soru vazedelim: "yeryüzünde mevcut ırklara göre, Havva ile Adem hangi ırka mensuptular?


    IRKLARIN meydana gelişi sanıldığı gibi, materyalist biliminizin bulabildiği izah tarzlarına bağlı olarak «renk hücrelerinin yüzyıllar boyunca fiziki koşullar altında başka türlü çalışmasından» meydana gelmemiştir.


    Her bir renk ve buna bağlı olan, IRK, özel bir ruhsal yapının, bir evrim düzeyinin ve vasatın sonucunda bu şekli almıştır.


    Evrenler gayri meskün değildir.


    Biz size ancak, Spiritüel Bilginin veya Spiritüel Alemin ve İlahi Bilgilerin, Yasaların ifadeleri olan sözleri söylemeye mezunuz.


    Kısaca şunu belirtekim ki, yeryüzündeki ADEM ve HAVVA, sonsuzdan gelip sonsuza giden varIık neslinin sonsuza oranla pek genç öncüleridir.


    Ve onlar dünya için geçerlidir.


    Ve sizler, bu kuvvetli ve temiz neslin olan giderek dejenere uçlarısınız.
    ----------------------

    Yukardaki bu yalanlar Adem'in yakın zamanlarda yaratılmış bir varlık olmadığını ve EVRİM kuramının geçerli olduğunu anlatmayı amaçlamaktadır. Verilmek istenen mesaj insanların yüzmilyonlarca yıldır bu Dünya üzerinde oldukları mesajıdır. Bu yalan, insanların Kutsal Kitap'ta yazıldığı gibi Adem'le Havva'dan geldikleri inancını baltalamak amacıyla söylenmektedir.

    Sayısız Adem'ler vardı yalanı sunuluyor.

    YanıtlaSil
  153. İlluminati Yalanları

    Aşağıdaki bütün bilgiler kökü Şeytan'a dayanan yalan bilgileri kapsamaktadır. Bu bilgiler insanları bu tür yalan bilgilerle aldatarak, yanlış inançlara yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

    Aşağıdaki bilgileri doğru olarak görmeyin, HEPSİ YALAN:

    --------------------

    YALAN 2:


    http://www.spiritualizm.com/bbsadiklar1bolum4.html

    Celse - 9 / 7-8-1970 / Sıra No: 73


    Tüm Varlıklar, Yüksek Organizasyonların Tezleridir
    Organik Beden Kompozitörleri Olan Yüksek Varlıklar
    Değişik Beden Ortamlarının Oluşturulmaları
    Tez Bedenlerin Evrim Vasatları Kılınışları
    Tez Bedenlerin Evrim İçin Ruhlarca Seçilmeleri
    Tüm Kalıplar, Ruhların Sonsuz Evrimi İçindir
    Canlı Tipleri Evrenler Dolusudur

    Evrende var olan varIıkların bütünü, bir Yüksek Ruhsal Organizasyon tarafından birer tez olarak meydana getirilmiştir.


    Bunun altında şu hakikat yatar: Yüksek Evren Yasalarını ve ilahi İlkeleri benimsemiş ve bunları nefsinde tatbik etmiş olan varIık, bir Ruh varlığı, maddeyi her türlü varyasyonu içerisinde istimal edebilir ve bunu kendi iradesine bağlı olarak muhtelif ter kip ve sentezlerle tanzim edebilir.


    Bir örnek : Bu düzeyde bulunan bir varlık (ki onu tasavvurunuz mümkün değildir), maddenin ince ve kompleks özelliklerini bir araya getirmek ve bunlardan yeni sistemler kurmak suretiyle sizdeki tüp içerisinde organik varlık hasıl etme çabalarının en olumlusu olarak, bu varlıklar, organik varIık, daha doğrusu organik bedenler hasıl edebilecek güçtedirler, Çünkü, bir organizmayı teşkil eden yapı taşlarının esasım meydana getirmekte, bu varIıkların güçleri büyüktür. Böylece, bu tip varlıklar, ruhların maddi eprövlerini ikmal etme hususunda çok değişik hassaları ve yetenekleri taşıyan ortamlar hasıl ederler.

    İşte bu ortamlar, bedenlerin esasıdır.
    Ve zaten, bu bedenleri teşkil edecek olan maddeleri, kendi bünyeleri içerisinde bir araya getirip yasalarla onları sıkıca çevreledikten sonra, muhakkak ki orada onunla (bedenle) ilgili, onunla ilgi kuracak bir ruhsal varlık bulunur. Ve işte bu ruhsal varlık da, kendine beden olarak seçmiş olduğu bu maddi ortamı, kendi kapasitesine göre faaliyete geçirir ve onu dıştan yorumlayan ve gözleyen birisi onu muhte1if vasıflarıyla tayin etmeye çalışır:


    Bu yorumumuzdan sonra şunu anlamanız gerekecektir ki,


    Evrenlerde mevcut olan bütün canlı tipleri işte böylece;


    a- Ruhun pek oynak evrimi için,
    b - Ruhun pek değişik evrimi için,
    c - Ruhun pek girift evrimi için,


    - Gerekli,olan ortamlar olarak meydana getirilmişlerdir,
    - Gerekli olan vasatlar olarak meydana getirilmişlerdir,
    - Gerekli olan kalıplar olarak meydana getirilmişlerdir.


    Bu, bilmediğiniz en küçük bedenden, organizmadan başlayıp en muğlak ve en büyük yetenekleri gösterebilecek organizmaya kadar evrenler dolusu değişimler arzeder.

    ------------------

    Yukardaki yalan varlıkların bedenlerinin reenkarnasyon amaçlı olarak oluşturulduklarını anlatmaya yönelik bir yalandır. Bu yalana göre ruhların evrimi için çeşitli bedenler birer kalıp gibidirler. Ruhlar bu kalıplara girerler ve kendi evrimlerini gerçekleştirirler türünden yalanlar.

    Beden kalıptır, ruh bu kalıba girer, ruh evrimleşir yani reenkarnasyon gibi bir süreçle olgunlaşır türü yalanlar.

    YanıtlaSil
  154. İlluminati Yalanları

    Aşağıdaki bütün bilgiler kökü Şeytan'a dayanan yalan bilgileri kapsamaktadır. Bu bilgiler insanları bu tür yalan bilgilerle aldatarak, yanlış inançlara yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

    Aşağıdaki bilgileri doğru olarak görmeyin, HEPSİ YALAN:

    ------------------------

    YALAN 3:

    Kademe - 3 Celse 9 / 22-1-1966 / Sıra No : 74


    İnsan, Ezel Ebed Akışında Belirli Bir Noktadadır
    Maddi Adem'in Mazisi Yenidir
    Ruhsal Adem, Varlığın İnsanlık Kademesine İlk Çıktığı Anı Anlatır


    Sonsuz olan yalnızca MUTLAK'tır.


    O'nun yanımda herşey, O'na göre rölatiftir.


    Bu yüzden, Adem'inizi ezelden başlatmanız doğru değildir, Adem, ezelden daha yenidir.
    Adem’in ifade ettiği mana bu tarzda bir düşünce içerisinde yorumlanırsa, insanın ezelden ebede doğru giden bir zaman akışı içerisinde çok belirli bir yeri tayin ettiğini bilmeniz gerekir,


    a - Eğer maddi olarak bir ADEM olayından söz etmek gerekirse, onun mazisi yenidir.
    b - Ruhsal olarak bir ADEM'den söz etmek gerekirse, onun mazisi, varlığın İNSANLIK kademesine ilk çıktığı anı da ifade eder bu olay.


    Kademe - 3/ Celse - 7/ 1-1-1966/ Sıra No: 75


    Adem Sembolü Bir Dengeyi İfade Eder
    Adem ve Havva, İkili Denge Unsurunun Aktif Elemanlarıdır
    Adem'in Cennette Bulunuşu
    Adem'in Cenneten Kovuluşu
    Havva'nın Bu Devre İçindeki Fonksiyonu

    Adem sembolü, sizin üç boyutlu realitenizden ve sızın dışınızdakilerin üç boyutlu realitelerinde büyük bir dengeyi ifade eder. Adem ve Havva, ikili denge unsurunun aktif sembolleridirler.


    Birinci husus: Gerek maddede ve gerekse madde üstü durumlarda evren düzeni içerisindeki .genel uyumu temin, ancak birbirine etkin olan ayrı ayrı güçlerin mevcudiyetleri ile mümkündür.


    İkinci husus: İnsan yani psişik etkinliğe sahip varlık, evrimsel deney sahası bakımından Müsbet ve Menfi iki Tesir Planı arasındadır. Müsbet ve Menfi olan bu iki tesir planı, insandan habersiz olarak ve daha doğrusu kendi sahasında bulunan varlık1ar zümresinin mukadderleriyle doğrudan doğruya ilgilenmeden kendi aralarındaki cidali yürütürler. İşte Insan bu cidalin (sürtüşmenin) arasından geçmek ve kendini yükseltmek zorunda olan bir varlıktır.

    -ADEM'İN. CENNET'TE BULUNUŞU, varlığın bu iki tesir planının dışındaki yaşayışını temsil eder.
    - CENNETTEN KOVULMA unsuru ise, varlığın içinde bulunduğu bu cidalsiz cennet planının dışında mevcut olan realiteler hakkında, veriteler hakkında bir takım tahayyül ve tasavvurlara ulaşması, girmesi ve bunların deneylerini, araştırı ve gözlemlerinilstemesidir.
    Her istek ise uygun bir şekilde cevaplandırılır.
    - HAVVA, hem varlığın Içinde bulunduğu müsbet ve menfi iki planın karışımını ifade eder ve hem de ADEM'in içinde bulunduğu evrim sistemindeki fonksiyonunu çizer,


    Bu Fonksiyon, Adem'in aynı zamanda hem müsbet ve hem menfi karakterleri haiz olarak bu cidal sahasında başarıya ulaşabileceğini gösterir.

    -------------------------------

    Yukardaki yalanlar maddi bir Adem'in yanısıra, başkaca ruhsal Adem'lerin olduğunu ortaya koyar. Bütün bunlar, açıkça ifade edilmese de YİN YANG olarak ta adlandırılan kavramları doğru kabul ettirmek için ortaya konan yalanlardır.

    Bu tür yalanlar Uzakdoğu dinlerindeki felsefenin özüdür. Bu yalanlar reenkarnasyon, yin-yang, insanın ruhunun evrimleşerek gelişmesi etrafındaki konulardır. Bunların tümü yalandır. Anlaşıldığı kadarıyla reeankarnasyon yalanı ile evrim yalanı birleştirilmiştir. Asıl evrimleşenin insanın ruhu olduğu, çeşitli varlıkların ise buna hizmet eden beden kalıpları olduğu yalanı vardır. Anlaşıldığı kadarıyla ruh bu kalıplara girmekte ve yaşamı boyunca yin-yang olarak ta adlandırılan etkiler çerçevesinde kendi gelişiminde yol almaktadır. Peki sonunda Nirvana'ya mı ulaşacaktır bu ruh? Elbette ki bunların hepsi yalan.

    YanıtlaSil
  155. İlluminati Yalanları

    Aşağıdaki bütün bilgiler kökü Şeytan'a dayanan yalan bilgileri kapsamaktadır. Bu bilgiler insanları bu tür yalan bilgilerle aldatarak, yanlış inançlara yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

    Aşağıdaki bilgileri doğru olarak görmeyin, HEPSİ YALAN:

    -------------------------

    YALAN 4:


    http://www.spiritualizm.com/bbsadiklar1bolum4.html

    Celse - 9 - 7-8-1970 Sıra No: 76


    Dünya Nesilleri Uzaylılar İle Başlamamıştır
    İlk İnsan Prototipi ve Onun Yapıcılığı
    Her Planet Benzeri Süreçler Geçirir


    Dünyanız üzerinde bugün gözlemlemiş olduğunuz çeşitli renkteki insan bedenleri, prensip olarak büyük bir değer ifade etmezler, göstermezler.


    Her ne kadar, dünyanızın dünya ötesi irtibatlar .ile kısmen meskün hale getirilmiş olduğu artık yavaş yavaş şuur ve vicdanlar tarafından makül olarak görü1ebiliyorsa da, dünyanın kendi karakteri içerisinde de bu renk farkları şahsen mevcutidi. Şunu demek istiyoruz ki: Dünyadaki varlık1arın, özellikle insan neslinin başlangıcı dünya dışı varlıkların oraya gelmeleri, oraya göç etmeleri, muhacereti ile meydana gelmiş denemez. Kuşkusuz, yeryüzünde bir insan bedeninin teşkiline hizmet edecek bir takım olgun ve uygun vasatlar vardı.

    İLK İNSAN'ın veyahut PROTOTİPİN, ilk örneğin meydana gelmesi, insan kalıbını şekillendirip tanzim eden Varlık için zor bir mesele değildir. .


    İlkel maddeleriniz ve ana ilkelerinizi muayyen yasalara bağlı tutarak ve İlahi İzni alınış olarak hareket ederseniz, siz bir kavanoz içerisinde bir planet teşkil edebilirsiniz.
    Bu duruma göre, ancak yeryüzünde mevcut insan neslinin ruhsal evrimini kırbaçlamak ve ona çeşitli yönler vermek gayesine matuf olarak bir takım,


    a - gerek kendi (dünya içi görevli varlıklar) arasından,
    b - gerek dünya dışı görevli gruplar arasından zuhur eden varlıklar olmuş olabilir. Hatta onlar, maddi yapının (fizik bedenlerin) zaman zaman tanzimi hususunda da fonksiyon almış olabilirler. Fakat, bütün bunlar dünya insanının iyi ve yüksek istikbalini değersiz hale getiremez. Çünkü, her gezegen bizim şu anda sizlere anlatış ve tasvir edişimizdeki görünümü geçirmişlerdir. Evrim, zaten bunu amirdir.

    -------------------

    İnsanın evrimiyle ilgili çeşitli yalanların devamı. İlk insanın bir PROTOTİP olduğunu anlatarak evrimle, gelişimi ve diğer yalanları harmanlıyor.

    YanıtlaSil
  156. İlluminati Yalanları

    Aşağıdaki bütün bilgiler kökü Şeytan'a dayanan yalan bilgileri kapsamaktadır. Bu bilgiler insanları bu tür yalan bilgilerle aldatarak, yanlış inançlara yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

    Aşağıdaki bilgileri doğru olarak görmeyin, HEPSİ YALAN:

    -------------------------

    YALAN 5:


    http://www.spiritualizm.com/bbsadiklar1bolum4.html



    Kademe - 3 / Celse - 11/, 5-2-1966 / Sıra No : 77


    Dünya İnsanlığı Bu Küreden de Gidecektir
    Yeryüzünde Çok Adem'ler Belirmiş ve Kaybolmuştur
    Kutsal Metinlerdeki Adem Bu Devre Başlangıcı Ademi'dir
    Tufan, Bir Maddi Siklusun Bitimini İfade Eder
    Dünya Ademi, Son Tufan Sonrası Enkarne Varlığıdır
    Yeryüzü Bir Ekin, Hasat ve Karman Yeridir
    Yeryüzünde Her Varlık Evrimleşemez


    Medyom:
    Şu anda bir imaj görüyorum. Bu, eflatunla mavinin karışımı bir yer küresi, Üzerinde bütün kitaların daha koyu eflatun renkte çizgileri var, Sınırları belirtilmiş olarak.

    Bunun dışında toz pembe bir küre daha mevcut. Bu kürenin dış kisımları saydam.Yani bu toz pembe renk gittikçe çok açık renge bürünüyor ve nihayet bir hale gibi bu dış küreyi de sarıyor. Bunun tam karşısında evet tam karşısında ben küreyi şu şekilde önümde görüyorum. Karşısı dediğim zaman bu yönde (eli ile işaret ediyor), orada daha koyu mavi. bir küre daha var. Ve onun da çevresinde daha koyu bir pembe küre var. O koyu pembe küre de mavi küreyi içine almış. Fakat O koyu pembe kürenin dışını çevreleyen beyaz şeffaf hat ya da ortam bu kürede siyah renkte.


    Dış taraftan, her iki küreye dıştan olmak üzre birer ışık hüzmesi indiler ve kürelerin içlerinde kayboldular. Küreler böylece önümde duruyor.


    Açık mavi kürenin alt kısmından bir ateş parıltısı göründü. Giderek bu ateş dilimleri küreyi sarmaya başlıyor alttan itibaren. Tüm küre şimdi kızıl, turuncu, koyu al, sarı ve siyah alev renkleri ile sarıldı. Diğer küre sabit duruyor. Ve şimdi bu küre kararmaya başladı ve gene bir ışık hüzmesi bu sefer kararmaya başlayan bu ikinci küreden dışarı fırladı. Aynı derecede parlak. Dışarıdan geldi ve fırladı gitti.

    Plan:
    Evet, medyomunuzun sizlere orta derecede aktarabildiği bir sahneyi dinlediniz.
    İşte insan varlığı, sadece bir ışık olarak bu küreye uğrar ve bu küreden gider. Dünyanın varlığı, insan varlığı ile birlikte değildir, Dünyanızın üzerinde pek çok ADEM'ler doğmuş, pek çok Adem'ler yok olmuştur. Sizin Kutsal Kitaplarınızda zikredilen, bu neslin evrim basamağını teşkil eden ferdin adıdır.


    Bu yüzden Ezel ve Ebed derken, ezel ve ebedi sonsuz anlamda anlamayınız dedik.

    Şunu bir bilgi olarak öğreniniz ki, idrakine daha sonra varırsınız.
    Dünyanız bir hayli eski bir küredir,
    Bu fizik kürenin kendi yapısı, şahsına özgü bir özelliği taşımaktadır :
    Dünyanız, Evren muvacehesinde, evrimleşecek.varlıkların maddi tesir ihtiyaçlarına göre kimlik değiştirir. Medyoma verdiğimiz imajlarda renkli kürenin türlü renklerde oluşunun ifadesi budur.
    Yeryüzünden pek çok nesiller gelip geçmiştir.
    Kuran'da bahsedilen, yok edilmiş muhtelif kavimler işte bu gelip geçmiş, son bulmuş kavimlerdir.
    Ve bu kavimler ayrı evrim düzenine tabi olan varlık gruplarıdır.
    Sizlerle onlar arasında daima bir tufan olagelmiştir, TUFAN, her bir maddi siklusun bitişi ve bir diğerinin başlangıcını ifade eder.
    Bütün Kutsal Metinlerinizde sözü edilen ADEM, en yeni tufanın akabinde enkarne olmuş olan varlıktır.
    Ezel, işte O varlığın enkarnasyonuyla başlar.
    Ebed, işte O yeni devrenin sonundaki tufan'ın ortaya çıkışına kadardır.
    Yeryüzü gerçekten bir harman yeridir. Savrulur ve toplanır üzerinde.
    Ekilir, savrulur ve toplanır.
    İncil'de buna ait, Kuran'da buna ait, Tevrat'da buna ait pek çok ayet vardır,
    Dünyanız bir hasat yeridir.
    Ne varki, dünyanızda her varlık evrimleşemez.
    --------------------

    Yukardaki sözler hep çarpıtılmış yalanlardan oluşuyor.

    YanıtlaSil
  157. İlluminati Yalanları

    Yukardaki verilen bilgiler arasında şu tür yalanlar var:

    "Dünyanızın üzerinde pek çok ADEM'ler doğmuş, pek çok Adem'ler yok olmuştur. Sizin Kutsal Kitaplarınızda zikredilen, bu neslin evrim basamağını teşkil eden ferdin adıdır."

    Bu sözlere göre sayısız Adem'ler vardır. Bu yalandır ve insanların bu dünyaya bakışını bozmak için ortaya çıkarılmış yalanlardan biridir.

    "Yeryüzünden pek çok nesiller gelip geçmiştir."

    "Bütün Kutsal Metinlerinizde sözü edilen ADEM, en yeni tufanın akabinde enkarne olmuş olan varlıktır."

    Adem'in tufandan sonra reenkarnasyonla bu dünyaya gelmiş bir varlık olduğu yalanını anlatıyor. Ayrıca Adem'den önce sayısız nesillerin olduğunu ve bütün bu nesillerin tufan gibi çeşitli felaketlerle yok edildiklerini anlatıyor.

    Bütün bunların tümü çarpıtılmış yalanları içeriyor.

    Yalan: Sayısız Ademler vardı.
    Yalan: Sayısız nesiller vardı ve yok oldular.

    Aşağıdaki sözler bu mesajların kendi adamları olan bir MEDYUM'a vizyon şeklinde gösterildiğini de açıkça belirtiyor. Medyumları kimler kullanır? Medyumlar kimlere hizmet ederler? Medyumlar Yaratıcı'ya hizmet eden aracılar mıdırlar?

    "Medyoma verdiğimiz imajlarda renkli kürenin türlü renklerde oluşunun ifadesi budur."

    Medyumlar cinlere hizmet ederler ve onların yalanlarını aktarırlar. Bu yalanların din adı altında benzer şekilde verildiğine dikkat etmek gerekir. Hangi yalanlar:

    Sayısız Ademler yalanı.
    Sayısız nesiller yalanı.

    Bazıları evrimle dinsel inançları örtüştürmeye çalışıyorlar. Ve ilk gelişen canlının bir prototip olarak yeryüzüne getirildiğine inanıyorlar. Demek ki kaynağı aynı olan bir yalan.

    YanıtlaSil
  158. İlluminati Yalanları

    Aşağıdaki bütün bilgiler kökü Şeytan'a dayanan yalan bilgileri kapsamaktadır. Bu bilgiler insanları bu tür yalan bilgilerle aldatarak, yanlış inançlara yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

    Aşağıdaki bilgileri doğru olarak görmeyin, HEPSİ YALAN:

    -------------------------

    YALAN 6:


    http://www.spiritualizm.com/bbsadiklar1bolum4.html

    Celse – 13 / 4-6-1971 / Sıra No: 78


    Yer ve Gök Bedenlerinin Karıştırımı
    Yönetici Mekanizma'nın Bedenleri Oluşturması
    Dünya Bedeni ve Göksel Beden Farkları
    Beşerin Maddi Yönden Evren İle İlgisi
    Beşerin Ruhsal Yönden Evren İle İlgisi
    Beşeriyetin Dünya'dan Azat Zamanı

    Beşer varlığının yeryüzünde mevcudiyetine imkan veren şartlar oluştuktan sonra, bir bedenin meydana getirilmesi zorunlu olmuştu.


    Beden'in hasıl olması için gereken bütün malzeme kuşkusuz yalnızca yeryüzünde mevcut değildi, Dünya insanı, yani beşerin ilk örnekleri, ilk tipleri yeryüzünde meydana gelmemiştir. Beşer varlığının ilk modeli, yani sizlerin şu andaki fizik ve psişik yapınızı teşkil eden her türlü unsurunuzun toplamı olan bir insan bir beşer yeryüzünde önce mevcut değildi. Bu beşerin ilk mevcudiyeti, dünya dışı bir varlık olarak başlamıştır.


    Yani Dünya üzerinde beşeri fakülteyi meydana getirmek üzere İlahi Düzende hak ve, sorumluluk sahibi olarak görev almış olan MEKANİZMA bir insan tipinin hasıl olması için gerekli gücü haiz olarak bir takım kuvvetleri harekete geçirmiştir. Böylece, Evren'de saklı serbest enerjinin kullanılması suretiyle insan tipinin meydana getirdiği fizik hüviyet teşkil olunmuştur. Fiziki hüviyetin teşkilinde geçerli olan vetire yeryüzünde mevcut olan maddi vasıtaların terkib edilmesi tarzında tecelli etmiştir,


    Yani ki, yüksek bir organizmanın teşkiline medar olacak yüksek nitelikte ve yaraşırlıkta bulunan madde seçilmiştir, Bu yüzden, beşer insanının evrim çizgisi ile, beşer olmayan insanın evrim çizgisi arasında bir hayli fark vardır. Beşer insanının (yani yeryüzü insanının) diğer bir gezegendeki insandan farklı pek çok tarafları vardır. Onun bu farkı, öncelik1e kendi özyapısında mevcut olan hususiyetlerdir . Çünkü, onun (yani dünya insanının) bedensel yapısının unsurlarının devşirildiği, toplandığı ortam galaktik bir kimliğe haiz değildir. Yani dünya insanının bedensel yapısı bütün sistemlerde yaşam için geçerli olabilecek bir kudrette değildir. Dünya için geçerli olan bir kudrete sahiptir.


    MADDİ YÖNDEN, beşerin Evren ile ilgisi;


    a - dünya şartlarının topluluğunun bütün niteliklerine göre oluşur,
    b - dünya frekanslarının topluluğunun bütün niteliklerine göre oluşur,
    e - dünya titreşimlerinin topluluğunun bütün niteliklerine göre oluşur,
    d - dünya maddesel topluluğunun bütün niteliklerine göre oluşur, kısaca.


    RUHSAL YÖNDEN; beşerin Evren ile ilgisi:


    Beşeri varlık evrenseldir,


    Evrensel bir Evrim Süreci içerisinde bir mektebin kölesidir.


    Şu anlamda ki, maddi vasıtanın vereceği olanak1arı ancak kullanabilecek yaraşırlık ve bilgide olduğu için ve onun dışında daha yüksek tertipte bir maddesel yaraşırlığın (liyakatin) hakkını elde edemediği için bu şartların kölesidir.


    AZAT ZAMANI, gene kendi kudretlerinin gelişimiyle bizatihi kendisi tarafından meydana getirilir .
    -----------------

    Ne demek istiyor? Bütün bu yalanlarla insanın azat olması için ne olması gerekiyor. Bir süre burada evrimini geçirip tamamladıktan sonra göğe mi alınması gerekiyor? Birbirini tamamlamaya yönelik yalanlar. Kimi bu azat ile (Azat: özgür olma) Nirvana'yı anlıyor, kimileri de yine kendi inançlarına göre başka beklentiler içindeler.

    Verilen yalan: Bu Dünya sizin asıl kalıcı yeriniz değildir. Burası yalnızca belli bir süre için kalabileceğiniz bir yerdir. Sizler burada bir sınav yerindesiniz ve bir tür kölesiniz. Burası bir tür mekteb (Mektep: okul) yeridir. Sınavı geçenler daha üst bir sınıfa geçeceklerdir.

    YanıtlaSil
  159. İlluminati Yalanları

    Aşağıdaki bütün bilgiler kökü Şeytan'a dayanan yalan bilgileri kapsamaktadır. Bu bilgiler insanları bu tür yalan bilgilerle aldatarak, yanlış inançlara yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

    Aşağıdaki bilgileri doğru olarak görmeyin, HEPSİ YALAN:

    -------------------------

    YALAN 7:


    http://www.spiritualizm.com/bbsadiklar1bolum4.html

    Celse - 14 / Temmuz - 1971/ Sıra No. 79


    Yeryüzünde İnsanın 2 Yönlü Ortaya Çıkışı
    Dünya Beden Kalıbı ve Göksel Beden Kalıbı Sentezi
    Bedenler, Evrensel Varlık Sistemine Benzetilmiştir
    Dünya Çamurundan Yaratılmak ve Dünya Ademi
    Evren Varlıklarının Ademi Kimdir?
    Bundan Sonraki Devrenin Ademı'nin Hazırcılığı
    Diğer Bir Planette Oluşturulan Adem Kalıbı
    Dünya Evrim Sürecinde Oluşturulan Beden Kalıbı
    Dünya Beşeriyetinin Giderek Dejenere Olması
    Bedenin Yüksek ve Genel Spiritüel Hiyerarşik Yapısı
    Bir Neslin İslahı İçin Gerekli Adem Baba

    Yeryüzünde insanın ortaya çıkması 2 Yönde meydana gelmiştir.


    Birincisi: Yeryüzünde mevcut fiziksel şartların evrimi, organik yapıların mükemmelleşmesi, gelişmesi sayesinde bir insan konstrüksiyonu oluşumuna sebep olabilecek kadar iyi bir durum ruhların kendilerine bir beden yapmalarına izin vermiştir. Bu sizin, dünyasal olarak bildiğiniz bedenlerin, kalıpların gelişmesiyle ilgili bir husustur.


    İkincisi: İnsanlık kimliğini kazanmış olan bir ruhun kuşkusuz evrim ve bilgi düzeyi bakımından yapacağı deneyimlerinin ona en iyi şekilde hizmet edecek bir maddi vasıtayla olacağı şüphesizdir. İşte bu maddi vasıta, önce Dünya dışı bir ortamda oluşturulmuştur. Yani sizin beşeri kalıbınız, şu görünen insan kimliğinizin kalıpları başka bir gezegen üzerinde büyük Ruhsal Organizatörler tarafından; sizlerden çok daha gelişmiş vaziyette bulunan varlıkları kullanmak suretiyle, onları memur etmek suretiyle beşer yani Dünya İnsanının ilk bedensel kalıp modelleri meydana getirilmiştir,

    Kuşkusuz bu modeller, evrensel varlık sistemine uygun bir tarzda benzetilmiş, meydana getirilmiştir, Bunlar, insanın yani dünya insanının (beşerin) prototipleridir. Aynı Organizatör Varlık Sistemi, bir taraftan da yeryüzü evolüsyonunun sonucu ortaya çıkan olanaklardan yararlanarak yeryüzünde Kutsal Kitaplarınızın belirttiği gibi «Dünya toprağından, Dünya balçığından» olmak üzere bedenler meydana getirmişlerdir, Böylece iki değişik ortamda iki beşeri laboratuvar çalışmıştır. Bu laboratuvarlar sonradan birleştirilmiştir.


    Yani sizin ilk aşılanmış tipinizin (buna ezoterik olarak ADEM ismini verirsiniz), yapısının büyük ölçüde taşıdığı maddesel çeşitliliği, köken bakımından dünyadan alınmış bir çeŞitliliktir . Yani onun topraktan, balçıktan yapılmış olmasının anlamı budur.


    Dünya beşeri insanının, içerisinde deneylerine devam edeceği ve ruhlara en uygun vasat ve vasıta haline getirilmiş olan;


    - Bu ilk tip (prototip) sizin ADEM'İNİZ'dir,
    - Bu ilk aşılanmış beşer modeli, sizin ADEM'İNİZ'dir,
    - Bu ilk ıslah edilmiş beşer modeli sizin ADEM'İNİZ'dir.


    Fakat, Evren'de mevcut olan varlıkların ADEM'i kimdir? Kutsal Kitaplarınız yalnızca yeryüzünde şu devrenin beşeri insanlarına maddi esasları, olanakları intikal ettiren ilk büyük tip olarak Adem'den bahseder.


    Ve asla o Adem'i mevcut olan insan tipinin ilk numunesi olarak bellemeyiniz.


    - Hiç kuşkunuz olmasın ki, bu devrenin bitimi olacaktır.
    - Bütün dejenerasyon tesirleri ortadan kaldırılacaktır.
    - Bütün bozukluklar telafi edilecektir.
    - Her türlü dengelilik yeniden kurulacaktır.

    Bunların ardından, gene maddi mayayı kullanmak suretiyle meydana getirilecek olan BEDENSEL KALIP, bundan sonraki varlıkların ADEM'i olacaktır .


    Kutsal Kitaplarınızın bir çok noktaları, onları söyleyen ve yazanlar tarafından;


    a - Bazan bilerek dejenere edilmiştir,
    b - Çoğu zaman bilmeyerek dejenere edilmiştir.
    --------------

    Dejenere edildi diyerek başka yalanların pazarlanması. Acaba hangi dini bilgiler dejenere edildi? Gerçeğe sahte, sahteye gerçek dersen, aldatmayı da sağlayabilirsin.


    YanıtlaSil
  160. İlluminati Yalanları

    Aşağıdaki bütün bilgiler kökü Şeytan'a dayanan yalan bilgileri kapsamaktadır. Bu bilgiler insanları bu tür yalan bilgilerle aldatarak, yanlış inançlara yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

    Aşağıdaki bilgileri doğru olarak görmeyin, HEPSİ YALAN:

    -------------------------

    YALAN 7:


    http://www.spiritualizm.com/bbsadiklar1bolum4.html


    İşte, verdiğimiz bilginin tekrar başına dönerek sonueu bağlamak istiyorum: Beşer, yani bu devrenin yeryüzü insanı kendi maddi bedensel ilk kalıbını 2 kanaldan aldı.


    Birincisi: Dünya dışı bir gezegende meydana getirilen ve aynı zamanda Dünya şartları içerisinde maddi varlığını devam ettirebilecek bir kabiliyette olan bir varlık, daha doğrusu bir kalıptır.


    İkincisi: Dünya dışı kalıba ek olarak ondan daha sonra yeryüzünün doğal evrimi ile ortaya çıkan bir diğer kalıp.


    - Dünya beden kalıbı, Dünya-dışı beden kalıbı tarafından aşılanmıştır.
    - Dünya beden kalıbı Dünya-dışı beden kalıbı tarafından ıslah edilmiştir.
    - Dünya beden kalıbı, Dünya-dışı beden kalıbı tarafından mükemmel hale getirilmiştir.


    Bunun en basit yolu Tanrı Oğullarının Dünya kızlarıyla evlenmeleri suretiyle olmuştur.
    Bu cümle Kitabı Mukaddes'te vardır. Demek ki, yeryüzünde mevcut olan hali hazırdaki sizler, bir aşılanma sonunda ve daha sonra meydana gelen çeşitli aşılanmalar sonunda şu andaki seviyenizi bulmuş durumdasınız. Ve artık aşılanma müddeti bitmiştir. Ve kalıplarınızı bedenlerinizi meydana getiren maddi organizasyonun, maddi büyüklüğün, maddi dünyanın dejenerasyonuna engel olacak bir hareket.de yapılmamaktadır.

    Öyleyse, yeryüzü insanı,yani beşeri varlık, kalıp bakımından gitgide dejenere olmaktadır.Beden kalıbının dejenerasyon oranına göre, bu kalıbı kullanan varlıkların ruhsal cevherleri bakımından gitgide daha az evrimli olanları enkarne olmaya başlamıştır.


    Böylece bu tip bir (geri) bedene ihtiyacı olan varlıklar kendi sınavlarını geçirmek üzere enkarne olmaktadırlar.
    Ve bu yüzden yeryüzünde bir BARIŞ ve SESSİZLİK'in olmasını sağlamak gitgide zorlaşmakta ve uzaklaşmaktadır, Yeryüzü insanı, yani beşer, sürekli olarak dejenerasyona doğru gitmektedir.
    Bu dejenerasyona bizzat beşerin kendisi neden olmaktadır.
    Şu noktanın iyi anlaşılmasını isteriz:


    - Maddi organizasyon hareketsiz bir nesne değildir,
    - Maddi organizasyon bizatihi hareketten yoksun bir nesne değildir.
    - Maddi organizasyon tesir kudreti taşımayan bir nesne değildir.
    - Maddi organizasyon intikal yeteneği olmayan bir nesne değildir,

    ---------------------

    Yalanların devamı.

    YanıtlaSil
  161. İlluminati Yalanları

    Devamı:

    -----------------------------

    BEDEN; beden hücreleri, hücre ruhları, organ ruhları ve daha yüz binlerce unsuru bir araya gelmesinden meydana gelmiş çok nefis bir yapıdır.


    Ve siz, yani benlik, bu temel kuruluşun genel yönetimini üstüne alır.

    Hem maddesel bedeniniz kendi eprövü içerisinde evrime devam eder, hem benlik onun bu evriminden yararlanmak suretiy le kendi eprövlerini gerçekleştirir. Bilgisini arttırır.
    Ve böylece karşılıklı birbirlerinin eprövlerine, birbirlerinin gelişmesine hizmet eder dururlar.
    Eğer maddi yapıda, Evren'in her tarafında olduğu gibi bir bozulma, çözülme ve yozlaşma başlarsa bu, kendi eprövünü ve devresini tamamlamak üzere bir eğri içerisinde günbatısına doğru ilerler. Batışa doğru ilerler, dağılmaya doğru gider. Fakat bu gidiş zamanı sizin tarafınızdan tayin edildiği tarzda vuku bulmaz. Dejenerasyonlar birbirine sıkı sıkıya bağlı noktalar halinde değil, zikzaklı atlamalar halinde vuku bulur. Muntazam bir çöküş değil, iniş çıkışlarla bir gerileme, gerileyiş, yozlaşma söz konusudur ...Nitekim basit bir örnekle, bütün radyoaktif cisimlerin zamanla radyoaktivitelerini kaybetmeleri buna misaldir.


    Gerilemekte olan bu bedenin, yozlaşmakta olan bu yapının yetenek ve araçlarından yararlanan ruhsal varlık;


    a - Gerekeni alamayacak hale geldiği zaman, artık O bedensel vasata enkarne olmaz,
    b - Gerekeni öğrenemeyecek hale geldiği zaman, artık O bedensel vasata enkarne olmaz,
    c - Gerekeni tatbik edemeyecek hale geldiği zaman, artık O bedensel vasata enkarne olmaz.


    O, daha yüksek seviyeli bir maddi vasatı araştırır. Fakat, varlığın seviyesi dejenerasyona uğramakta olan maddi vasıtaya yani bedene adapte olabileeek uygun bir düzeyde ise ona enkarne olur . A varlığı gitmiş, B varIığı gelmiştir,


    Ve bu merdiven inişi sonuna değin devam eder.


    - Her dejenerasyonun sonunda bir rejenerasyon vardır.
    - Her dejenerasyonun sonunda bir yeniden düzenlenme vardır.
    - Her dejenerasyonun sonunda bir neslin ıslahı vardır.

    İşte her neslin ıslahı bir ADEM BABA'yı gerektirir. gerçekten babadır. Islah olmuş ve güçlendirilmiş fizik bir beden yapısının ilk numunesidir.

    ( Sadıklar Planı 1 - Bilim Araştırma Merkezi )

    ----------------

    İnsanın evrimi, dejenerasyonu (evrimin tersi), gelişimi ve bunların reenkarnasyonla harmanlanarak anlatılışı. Tümü yalan ve çarpıtılmış bilgiler. Üstelik bilimsel görünümlü! Evrimle din meğerse ne kadar akrabaymış! Bir de reenkarnasyon akrabaları var.

    YanıtlaSil
  162. İlluminati Yalanları

    Aşağıda yine bir sürü yalanlar olmakla birlikte, bazı kelimelerle üstü örtülü bir şekilde Şeytan'ın bu dünyanın yöneticisi olduğu belirtiliyor. Burada geçen sözlerde Şeytan için "Dünya Rabbi" ifadesi kullanılıyor:

    ------------------------
    Dünya Rabbi: Şeytan

    http://www.spiritualizm.com/bbsadiklar1bolum01.html

    Bu Devre Rabbül Alemin İle Başlamıştır
    Alem, Sistemimiz ve Birkaç Sistem Topluluğudur
    İlahi Mekanizma'nın Planet Sevki İdareci Memurları
    Dünya Üzerinde Çok Değişimler Olmuştur
    Mektepler Açılmış ve Kapatılmıştır
    Dünya Rab'bi ve Dünyanın Ezel Ebedi
    Alem Rab'binin Temsilcisi Olan Dünya Rab'bi
    Dünya Rab'binin Görevinin Sona Erişi ve Devre Sonu

    Bu devrenin başlangıcı bir RABBÜL ALEMİN (Alem Rabbi) ile başlamıştır. Rabbül Alemin, KAADİRİ MUTLAK olan ALLAH değildir. Buradaki ALEM kelimesinden maksat sizin güneş sisteminizi de içerisine alan bir kaç sistem topluluğudur. Buradaki Alem'in RABBİ kelimesi ise bu sistemler topluluğu olan ALEM’i yöneten, yönetici durumunda bulunan bir İLAHİ MEKANİZMA'yı anlatır. Devre devre bu İLAHİ MEKANİZMA'nin, her planetin sevki idaresine memur ettiği varlıkları vardır. Dünya'nın, Merih'in, Venüs'ün, Ay'ın, Güneş'in vb. Evrende mevcut olan hiyerarşik sıralanış zaten bunu zaruri kılar. Peygamberler olarak bildiğiniz GÖREVLİ VARLIKLAR ismi müsemma olarak yani isimleribelirlenmiş GÖREVLİLER olarak belirttiğiniz bu kimselerin RAB'leri aynı RAB idi. Kuşkusuz, dünyanızın çok eski geçmişleri vardır.

    - Çok bozulmalar olmuştur dünyanız üzerinde.
    - Çok kurulmalar olmuştur dünyanız üzerinde.
    - Çok dağılmalar olmuştur dünyanız üzerinde.


    İcabında herhangi bir yaratığın gerekli şekilde evrimine hizmet edemeyecek kadar yozlaşmıştır, İcabında fevkalade bir hizmet görecek kadar verimli bir hale gelmiştir . Yani mektepler açılmış, mektepler kapanmıştır. Her mektep açı1ış ve kapanışta Yönetici Kadrosu değişmiştir.


    İşte bu Yönetici Kadrosu hali hazırda ve sizin EZEL dediğiniz vakitten EBED dediğiniz vakte kadar TEK BİR RAB­BİN, yani üstte RABBÜL ALEMİN olarak bahsettiğimiz İLAHİ MEKANİZMANIN bir temsilcisi olan, MUKTEDİR VE KAVİ ELE SAHİP BİR VARLIĞIN sevki idaresinde bulunmaktayız. Bu Varlık halen Dünya RABBİ'dir. Ve gene söyleyelim Dünya Rabbi, bağlı olduğumuz Alem' in Yöneticisi olan Alem Rabbi'nin bir temsilcisidir. Bu devrenin bitiminde, yani mektebin kapanışında kuşkusuz O'nun da yani bu devre Dünya Rabbi'nin de vazifesi son bulacaktır.

    ----------------

    Yine de sözlerin Şeytan'ın ağzından aktarıldığı unutulmamalı. Yani anlatılan şeylerin doğruluğu bu ruh varlıkların verdikleri kadardır. Ama yine de Şeytan'ın burada "Dünya Rabbi" (Dünya Efendisi) olarak adlandırılması bir yalan değildir. Ama Şeytan sözcüğünün açıkça kullanılmadığı da hesaba katılmalıdır.

    YanıtlaSil
  163. İlluminati Yalanları

    Gerçekte İlluminati oluşumu demek ki, arkasında Şeytan'ın olduğu bir oluşumdur. Bu yüzden çok çeşitli aldatmacaların olması normaldir. Üstelik birçok kavram doğrudan bunlar tarafından ortaya atılmış yalanlardan oluşmaktalar.

    Şeytan ve Şeytan'a katılan bazı ruh varlıklar bu oluşumların en tepe noktasındaki karanlık güçleri oluşturuyorlar. Zaten dikkat edilirse, bazı sayıları verdikten sonra "dünyadışı uzantımız var" şeklinde açıklamaları görüyoruz. Yani dünyayı gerçek anlamda yöneten güçler bunlardır. Şeytan bu dünyanın efendisidir. Yaratıcı'dan bir süreliğine bu konuda serbestliği vardır ve bu sürenin bir de bitişi bulunuyor. İşte İlluminati'yle ilgili olanlar "yakında karanlık yükselecek" demeleri bu yüzdendir. Peki neden karanlık diyorlar?

    Çünkü İlluminati sözde aydınlığı ifade ettiğinden, karşısındaki güçler de karanlığı ifade etmiş oluyorlar. Yani Şeytan ve cinler açısından Tanrı ve melekleri karanlık güçler gibi oluyorlar. Oysa bunun tam tersi doğrudur ve İlluminati sözde aydınlığı, gerçekte ise karanlığı ifade eder. Buradaki karanlık hem kötülük anlamındadır, hem de sahteliği, yalanı anlatır. Yani Şeytan bir yalancıdır ve "İblis" sözcüğü bunu ifade eder. İblis yalancı, iftiracı demektir. Şeytan'ın yalancılığı özellikle insanları aldatmak yönündedir. Ve bu aldatmacaları bazen din kisvesi altında, bazen de bilimsel doğruluk kisvesi altında yürütür.

    Bu kötü ruh varlıkların insanları aldatması için kullandıkları kişiler ise bazen doğrudan medyumlardır. Ama bu her zaman böyle değildir. Birçok insan ki, özellikle bunlar bir takım kerametleri olduğuna inanılan kişilerdir, bu insanlar başka insanları kandırsınlar diye kullanılırlar. Örneğin Hindistan'daki Guru olarak adlandırılan kişiler, ya da yine bazı öne çıkmış rahip tarzındaki kişiler bunlara birer örnektirler. Bunlar meditasyon yaparlar, bunu yaparken MANTRA adı verilen bazı yöntemleri de kullanırlar. Bu yöntem bazı sözlerin arka arkaya aynı şekilde monoton bir şekilde söylenmesidir. Bunu yaparak ibadet ettiklerini düşünürler. Bu arada bunu yaptıkları için transa girerler. Bu trans esnasında bu kötü ruh varlıkların zihinlerini kontrol etmelerini izin vermiş olurlar. Cin adı verilen bu kötü ruh varlıklar bu kişilerin zihinlerine bütün yalanları aktarırlar. Daha sonra bu kişiler de başkalarına aynı yalanları öğreteceklerdir. Birçok dinsel yalan bu şekilde sözde peygamberimsi bu tip medyumlar yoluyla gelmektedir. Bu tip uygulamaların bir adı KABALA diye adlandırılır. Batıda da bu tip şeylerden NEW AGE diye sözedilir. Bu tür şeyler ruhçuluktur. Ve bu kötü ruh varlıklar Şeytan'ın yönlendirmesiyle insanları aynı sahte inançlar doğrultusunda aldatmış olurlar.

    Peki insanlar neden bu tür insanlara rağbet ederler?

    Bunun nedeni bu insanların cinlerin etkisiyle bazı olağandışı işleri gerçekleştirebilmeleridir. Onlar elbetteki bunları cinler yoluyla yapıyoruz demezler. Zaten bunların birçoğu da kandırılmış oldukları için, bu kötü ruh varlıkları TANRI'NIN MELEKLERİ zannetmektedirler. Bu ruh varlıklar trans esnasında bunları göğe cennete götürürler, onlara çok güzel görsel şölenler sunarlar. Bu kadarla da kalmaz, bu kişiler bunları yaşarken içlerinde büyük bir mutluluk, huzur duygusunu da tadarlar. İşte bu huzur ve mutluluk duygusunu tattıklarından, bunu kendilerine yaşatan ruh varlığın Yaratıcı'yla ilgisi olduğunu düşünürler. Oysa bu çok basit bir aldatmacadır. Bir cin insanın beyninin neresinin mutluluk ve huzur duygusu verdiğini iyi bilmektedir. Ve birçok yalanı aktarırken, bir yandan da o kişinin beyninin mutluluk duygularını yaşamasını sağlayan kısmını uyarmaktadır. Bu kişiler de yaşadıkları ruhsal deneyimi, kendilerinin Tanrı tarafından seçilmiş kişiler oldukları şeklinde yorumluyorlar. Oysa onlar medyumdan başka birşey değildirler.

    YanıtlaSil
  164. İlluminati Yalanları

    Yine bunlardan bazıları da enerjiler dağıtan ruhsal şifacılar olarak kullanılırlar. Yemler biraz farklı olsa da olta yine aynı kötü varlıkların elindedir. Bunlar Reiki derler, biyoenerji derler ve bu gibi cinciliğin adı değiştirilmiş şekilleriyle ifade ettikleri şeyleri insanlara uygularlar. Bu kişiler gerçekten de bazı kişileri tedavi edebilirler. Çünkü cinler zihinleri etkileyebildiklerine göre, bir doktordan daha fazla bilgiye sahiptirler. Ama unutulmaması gereken nokta, onlar iyilik melekleri değildirler. Herşeyin bir karşılığı olacaktır. Bu tedaviler insanları yalnızca ruhçuluğa özendirmek için kullanılan reklam promosyonlarıdır.

    Kumarda da önce kazandırılır, sonra karşıdakinin bütün parası alınır. Cinler verdiklerinden çok daha fazlasını alacaklardır. Bugün Suriye'de yaşananlar da işte geçmişte insanlara verdiklerinin karşılığıdır. Önce insanları öyle böyle kutuplaştırdılar, eğittiler, şimdi de pratik yaptırıyorlar. Ortaya çıkan şey sonuçta insanların Şeytan ve cinlere kurban edilmeleri değilde nedir?

    Birileri başkalarını öldürürken Yaratıcı'nın adını kullanabiliyor ve bunu O'nun adına yaptığını iddia edebiliyor. Bu olay binlerce yıldır tekrarlanıyor. Bu arada başka zamanlarda ortaya çıkarak, bol bol görünüp dini konularda bilgi verenler, böyle vahşetin kol gezdiği zamanlarda bir köşede sessizce beklemeyi daha iyi görebiliyorlar. Bu kişilerin ortaya çıkarak, bütün bunların yanlış olduğunu söylemeleri gerekmez miydi? Ama onlar sonunda yine ortaya çıkacaklar ve ölenlerin ruhlarının gittikleri yerlerden bahsedeceklerdir. Ölenler için dualar edilecektir. Ama şimdi karşılıklı olarak biraraya gelerek, bu vahşetleri nasıl engelleriz diye birbirleriyle görüşmeyi istemiyorlar. Bunlar ne zaman insanlara lazım olacaklar? Önce yüzbinlerce insanın ölmeleri mi gerekiyor?

    Bütün bunlar İlluminati'nin nüfus azaltma yöntemlerinden biri mi? İnsanlar feryat ediyorlar, duyan yok. İnsanlar ne hale getirilmişler ki, birbirlerini en acımasız şekilde öldürmeyi çok iyi görebiliyorlar. Bunlar gerçekte kime hizmet ediyorlar?

    İlluminati nerede, ne iş yapar, ortaya koyduğu nedir? İnsanların bu tip oluşumları anlayabilmesi için ortaya konan uygulamalara bakması gerekmiyor mu? Dünya kaynıyor ve hala birileri İlluminati'yi kendilerine göre algılamaya çalışıyorlar. Acaba bu İlluminati denen şey yöresel bir şey mi, yoksa Dünya Çapında bir oluşum mu? İçinde Şeytan ve Cinler var mı? İnsanlar bir takım film oyuncularının, şarkıcıların, ünlülerin İlluminatici olduklarından bahsediyorlar ve çok kötü görüyorlar. Ama gerçekte bütün vahşeti bu şarkıcılar mı yapıyorlar? Galiba insanlar İlluminati'yi yalnızca piramit, göz falan sanıyorlar. Peki bu piramit ve göz nerelerde faaliyet gösteriyor? Dünya çapında mı yoksa yalnızca dar bir alanda mı? Dünyanın haline bakılırsa İlluminati bütün dünyayı kontrol ediyor, hem de çok kötü yöntemlerle!

    Adına ister Şeytan densin, isterse başka birşey densin, bu dünyanın çok ama çok kötü bir efendisi var. "Karanlık yükselecek"miş! Sanki şimdi çok aydınlık var da!

    Dünya Rabbi: Şeytan'ın takma adı: Baal: Efendi:

    "Ve gene söyleyelim Dünya Rabbi, bağlı olduğumuz Alem'in Yöneticisi olan Alem Rabbi'nin bir temsilcisidir. Bu devrenin bitiminde, yani mektebin kapanışında kuşkusuz O'nun da yani bu devre Dünya Rabbi'nin de vazifesi son bulacaktır."

    Çok iyi olur.

    YanıtlaSil
  165. BUNA İNANAN TAM SALAK DERİM İNANANI SİKERİM

    YanıtlaSil
  166. paylaşım ve bu güzel anlatım için tşkler.

    YanıtlaSil
  167. Bu İlluminati oyunlarada bulaşmış daha bugün izledim ve anında Mt2 yi bbıraktım birdaha oynamayacağım.Ve Paylaşım için tşklerr....

    YanıtlaSil
  168. adsız karddeşim seni çok merak ediyorum yorumlarını en başından beri okuyorum ve sen bütün bu bilgilere nerden ulaştın çok merak içindeyim söyle bende araştırıcam

    YanıtlaSil
  169. adsız dediğim kişi hani 666 felan WMS felan 9 50 cinler şeytan dünyayı yönetiyor diyen arkadaşı kasdediyorum

    YanıtlaSil
  170. Dünya Egemenliği


    Geleceği gör Büyük Babil, 19. dakika hızla geliyor!


    http://www.youtube.com/watch?v=Fe9KD3x8w1A


    Birleşmiş milletler ve devletler Büyük Babil'e saldıracak!

    Büyük Babil yok edilecek,

    Büyük Sıkıntı başlayacak,

    ....

    A R M A G E D O N -> İki piramitin de sonunu getirecek.



    Vahiy 21:1-4

    Yeni bir gök (göksel yönetim) ve yeni bir yer (yeni düzen) gördüm; önceki gök (yönetim) ve önceki yer (düzen) geçip gitmişti, artık deniz de (kötü insan toplumu da) yoktu...

    ------------

    Artık "Novus Ordo Seclorum" olmayacak.

    YanıtlaSil
  171. ulan Orospu çocukları michael jacksonı nAh siz Öldürdünüz, Yalan yalnış konuşmayın Yarrgam..

    YanıtlaSil
  172. hangi mal bu yazılara inanır ki bebek mi kandırıyorsunuz bebek miyiz lan biz

    YanıtlaSil
  173. http://www.youtube.com/watch?v=lqjLhFFn8-I

    http://www.youtube.com/watch?v=NzIt4B2_ghU

    -------

    http://www.spiritualizm.com/bbagarta.html

    YanıtlaSil
  174. Tüm Gizli Gerçekler Burada TIKLAYIN

    YanıtlaSil
  175. tek gerçek ALLAH tır. o kadar.

    YanıtlaSil
  176. ben illuminati ile ilgili birçok kitap okudum. bunların amaçları belli , islam ve diğer dinleri yok etmek(yeni dünya düzeni) . okudukça korktum , dehşete kapıldım . artık bilincinde olduğum için bu tür olaylara daha duyarlı ve daha dikkatli davranıyorum . ama çevreme bakıyorum birçok insan bunun bilincinde değil . illuminati üyesi olan sanatçıları seviyor,onların şarkılarını bilinçsizce dinliyorlar . RİHANNA ' nın UMBERELLA şarkısı dünyadaki müzik listelerinde 1 numaraya kadar ulaştı .peki bu şarkıdaki gizli mesajı bilen kaç kişi vardı . bütün dunya bu şarkıyı söyledi . şarkıda ''BU ŞEMSİYENİN ALTINDA ALLAH YOK '' diyor.
    birçok sanatçı RİHANNA ,JENİFER LOPEZ,JUSTİN B.,ONE DİRECTİON,SELENA GOMEZ,
    L.GAGA,N.MİNAJ...................................................
    TÜRKLERDEN ! : GÖKÇE , SERTAP ERENER,DEMİR DEMİRKAN ,MODEL,SILA,MURAT BOZ,DEMET AKALIN ,TARKAN,ATİYE ,OZAN DOĞULU ,KENAN DOĞULU,GÜLÇİN ,HANDE YENER,CAN BONOMO.............. VE TÜRKLERDE :( BİR MÜSLÜMAN TOPLULUĞUNDA BİLE MASONLAŞMIŞ POP MÜZİĞİ BİZLER TARAFINDAN SEVİLİYOR .

    BU ÖRGÜT DAHA FAZLA GÜÇLENİP YAYILMADAN TÜM DÜNYA BUNUN BİLİNCİNDE OLMALI .

    YanıtlaSil
  177. Dünya Egemenliği

    "ben illuminati ile ilgili bir çok kitap okudum. bunların amaçları belli , islam ve diğer dinleri yok etmek (yeni dünya düzeni)."

    Bence bunların amaçları dinleri yok etmek değil. Ayrıca yeni dünya düzenini getirmek gibi bir amaçları da olamaz. Kitaplar herşeyi tamamen doğru yazacak diye birşey yok. Nedenlerine gelince:

    "Novus Ordo Seclorum" denen düzen zaten binlerce yıldır var olan bir düzen. Buna Canavar ve 666 da deniyor. Bu düzenin en başta gelen bir simgesi İlluminati'nin de simgesi olan piramittir. Peki piramitler ne zamandan beri varlar? Eski Mısırlıların devrinden beri. Ama bunların ilk öncüsü Babil Kulesi'ydi.

    Yeni Dünya Düzeni'nin başlangıcı Babil Kulesi'nin yapılmaya başlandığı zamanlara gider. Nimrod lakaplı bir isyancı, tufandan sonra yeni bir düzen oluşturmak ister. Kendisini insanların başında önder olarak görmek ister. İnsanları yönlendirir ve başlarında bir krallık oluşturur. Bunu yaparken kullandığı sloganı "Biz isyan ediyoruz" anlamına gelen bir ifadedir. Nimrod sözcüğü bu ifadeden kaynaklanır ve bu kişinin gerçek adı değildir. Daha sonra Nimrod Marduk olarak ta adlandırılmaya başlanır. Her iki sözcük te aynı anlama gelir; farklılık muhtemelen dilbilgisi kurallarıyla ilgilidir. Her iki sözcükte de ortak harfler olarak MRD harfleri vardır. M harfi ve bu harfin ters piramite göre, ters şekli olan W harfinden birçok sözcük türemiştir. Ayrıca bu sözcüklerin Şeytan'ın "S" harfiyle birlikte de kullanıldığı da görülür:

    MRD: MERİDYEN, MART (MART)

    M - W : WORLD WAR, WORLD MASTER

    S - M: SUPER MASTER, SUPER MARI...

    OM: M, "Om Mani Padme Hum" sözlerindeki kutsal "M". Asıl vurgulanan M harfidir.

    Daha birçok örnek vardır ve bunların hepsi Şeytan'ın lakabını, S, M, W harflerini vurgular. Bazı semboller bu harflerin şekilleriyle oynanarak yapılmışlardır. Bu harflerden olmayan, ancak yine Marduk'a - Şeytan'a ait başka birçok semboller daha vardır. Ancak bütün semboller çok dikkat çekmeyecek şekilde uygun oldukları yerlerde kullanılırlar. Örneğin İlluminati'nin kendine özgü açıkça kullandığı piramit ve göz sembolleri, ayrıca başka sembolleri vardır. Bununla birlikte Marduk'a ait daha başka birçok sembol vardır ve bunların hepsi aynı yerde kullanılmaz. Öte yandan bu semboller, Şeytan'ın düzeninde paylaştırılmış bir şekilde farklı farklı yerlerde ve uygun olacak şekilde kullanılırlar. Sembollerin çok olmasından ve farklı yerlerde farklı sembollerin kullanılmasından dolayı, bütün bu oluşumlar kendilerini ayrı bir oluşum olduklarını düşünürler. Hatta bazı sembolleri ortak olarak kullansalar dahi, yine de kendilerini diğer gruplardan ayrı tutmak isterler.

    YENİ DÜNYA DÜZENİ (Novus Ordo Seclorum) ilk olarak Babil'de başladı. Nimrod ilk siyasetçi olarak kral oldu ve yeni bir dünya düzeni oluşturuldu. Kurulan şehirle birlikte bir ticari düzen de ortaya çıktı. Bundan başka önemli bir şey de, bu insanları ortak bir gaye etrafında birleştiren maneviyat düzeniydi. Bu Babil diniydi. Nimrod tanrılaştırıldı ve Marduk olarak tapınılmaya başlandı. Bu şekilde "YENİ DÜNYA DÜZENİ" üç temel özelliğe sahip oldu:

    1- SİYASET. YENİ SİYASİ DÜZEN

    2- TİCARET. YENİ TİCARİ DÜZEN

    3- DİN. YENİ DİNİ DÜZEN

    YanıtlaSil
  178. Dünya Egemenliği

    Nimrod asıl olarak Şeytan'ı temsil eden görünürdeki kişi rolünü oynadığından, buradaki bütün düzen temelde Şeytan'ın düzenini oluşturuyordu. Bu düzen aracılığıyla Şeytan kendi egosunu tatmin etmiş oluyordu. Şeytan'ın bir ruh varlık olarak maddiyatla bir ilgisi olmasa da, ticari alan kendi yönetiminin diğer iki unsuruna hizmet edecekti. Bu düzenin amacı insanların refahı, esenliği ve mutluluğu değildi. Amaç Şeytan'ın egosunun tatmin edilmesiydi. Bu yüzden ticari alanın adil olması beklenemezdi ve hiçbir zaman adil de olmadı. Şeytan'ın en başta gelen iki amacı dünyayı yönetmek ve insanları kendisine bir tanrı olarak tapındırmaktı. Bu yüzden diğer iki alan buna hizmet etmek için düzenlenmiş oldu. Hem siyaset, hem de din Şeytan'ın bu arzularına hizmet etsinler diye oluşturulup şekil verilmiş oldu. Bu yüzden hem siyasi alanda, hem ticari alanda, hem de dinsel alanda aynı sembolleri görebilmekteyiz. Çünkü semboller arka planda olan kişinin, ön plandaki temsilcisi görevini görürler. Tıpkı bir firmanın logosunun kendisine ait heryerde ve ürünlerinde görülebildiği gibi, Marduk'la ilgili semboller de kendi egemenlik alanında - bütün dünya çapında - görülebilmektedir. Bir tapınmada hangi semboller kullanılıyorsa, doğal olarak o tapınma o sembollerin sahibi için yapılıyor olmaktadır. Örneğin inançlı biri kendi ibadet yerine gider. Orada bir sembol vardır, hatta semboller çoğunlukla daha fazladır. Kişi orada Tanrı'ya ibadet ettiğini düşünerek hareket etse de, oradaki semboller yüzünden gerçekte Şeytan'ı yüceltmiş olur. Çünkü tapınmak demek, aslında Tanrı'yı yüceltmek ve anmak değil midir? Eğer ibadet ettiği yerde piramitin çizgilerinden yapılmış bir şekil varsa, yani haç şekli varsa, gerçekte kimi yüceltmiş olmaktadır? Tanrı'yı mı, yoksa piramitin sahibi Marduk'u mu? Marduk'un güneş adıyla diğer bir sıfatı Tammuz'dur ve haç sembolü aynı zamanda T-ammuz'un T'sinden gelir.

    Şeytan ve kendisine katılmış olan birçok isyan etmiş melekler (cinler), insanüstü ruh varlıklar olarak insanüstü yeteneklere sahip olduklarından, insanları bu şekilde rahatça aldatabiliyorlar. Üstelik bunu yaparken kendilerini gizlemeyi de ustaca başarmaktalar. Birçok insan için Şeytan ve cin diye bir varlık yoktur.

    Babil dininin amacı insanları gerçek Tanrı'ya tapındırmak değildi. Amaç, insanları Tanrı'ya tapındıklarını zannettirerek gerçekte Şeytan'a tapınmaya yönlendirmekti. Babil dini bu görevini başarıyla sürdürdü. Babil'de insanların dillerinin karıştırılmasıyla, insanlar Dünya'nın başka yerlerine gittiklerinde, gittikleri yerlere yanlarında Babil'deki dinlerini de birlikte götürdüler. Böylece bütün dünyaya Babil dini yayılmış oldu. Bugün bütün bu dinlerde benzer inançların olmasının nedeni budur.

    Eğer böyleyse, ve bugün bütün bu dinlerin çoğu Babil kökenli ise, ayrıca bütün bunlar piramitle ve diğer sembollerle simgelenen Marduk'a tapınmayı oluşturan dinlerse, simgesi piramit ve güneş olan bir örgütün bu dinleri yok etmeyi düşünmesi bir çelişki olmaz mı? Evet, bu büyük bir çelişki olur. Bu yüzden "yeni dünya düzeni" adı altında bir düzenin oluşturulması düşüncesi ve bütün dinlerin yok edilmesinin amaçlanması, İlluminati'nin gerçek amacı olamaz.

    YanıtlaSil
  179. Dünya Egemenliği

    Piramitin bir üst kısmı, bir de alt kısmı var. Ayrıca cinleri temsil eden bir de ters piramit var. Şunu akılda tutmakta fayda var. Şeytan'a katılan melekler, Tanrı yerine Şeytan'ı tercih ettikleri için ona katılmadılar. Şeytan bu melekleri Nuh Tufan'ı öncesinde, insan kızlarıyla cinsel ilişki ayartmasını ustaca kullanarak ayarttı ve böylece onları bir anlamda ALDATMIŞ oldu. Yani Şeytan örgütünü genişletmek amacıyla ayartmaları ve bunun için de YALANI önemli bir araç olarak kullanır. Artık cinler de Şeytan'la birlikte aynı yönde çalışıyorlar. YALAN ve ALDATMA ÖNEMLİ BİR ARAÇTIR.

    Bence Şeytan ve cinler, kendi piramitlerinin insan unsurlarını YALAN HEDEFLERLE KANDIRIYORLAR. Şeytan ve cinler kendi eski dünya düzenlerinin yakında ortadan kalkacağını ve bunun yerine "Yeni bir düzen"in geleceğini ve bunun "HEYKEL"in yıkılmasıyla olacağını biliyorlar. Üstelik "HEYKEL" (Heykel: Şeytan'ın siyasal düzeni) parçalanmadan önce, BÜYÜK BABİL adı verilen Şeytan'a ait din düzeninin de ortadan kalkacağını da biliyorlar. Ama o gün gelene kadar da kendi yandaşlarının, sanki bunlar kendi hedefleriymiş gibi oyalanmalarını sağlamak istiyorlar herhalde. Aksi takdirde bu insanlar sonunda kaybedeceklerini bildikleri bir şeyin peşinden koşmayı herhalde pek istemeyeceklerdi.

    Oyun içinde oyun gibi değil mi? Zaten B İ R i öyle diyor!


    "...
    C: Bu oyunu kazanmak için ise mümkün olduğunca çok negatif olmak zorundayız. Şiddet, nefret, savaşlar, cinayetler, hırs, kontrol, kölelik, soykırım, işkence, ahlaki bozulma, uyuşturucular, hepsi ve daha fazlası amacımızı gerçekleştirme yolunda kullandığımız araçlar.

    BU OYUN İÇERİSİNDE, SİZİN VE BİZİM ARAMIZDAKİ FARK ŞU: BİZ OYUNU OYNADIĞIMIZIN FARKINDAYIZ!

    Oyun hakkında ne kadar az bilirseniz ve hatırlarsanız, hayat bir o kadar manasızlaşmaya başlar. Oyun sürecinde sizlere araçlar temin ediyoruz ve gözlerinizin önüne sunuyoruz fakat bunları göremiyorsunuz. Kullanıp kullanmama seçimi sizin özgür iradenize bağlı. Sorumluluk almaya başlamalısınız. Aramızdan sadece B İ R i burada. Bunu anlarsanız, oyunu da anlarsınız!

    ...

    Hatırlayın, HEPİMİZ SADECE DEVASA VE Ç O K E S K İ BİR OYUNUN içerisinde oynuyoruz ...

    ...

    S: Soyunuzun başlangıcı nereye kadar varıyor?

    C: AİLEMİZİN KÖKÜ ANTİK ZAMANLARIN DAHİ ÖTESİNE VARIR. Elinizdeki KAYITLI TARİHİN EN ERKEN ZAMANLARI ve DAHA İLERİSİNDE A İ L E M İ Z İ N Ü Y E L E R İ SAHNE ARKASINDAN öyle veya böyle yönetiyorlardı. ATLANTİS'İN OLUŞUMU (Tufan) VE YIKIMINDAN DAHİ DAHA ÖNCEYE. (Evet bu gelişmeler (TUFAN ve ÖNCESİ) tamamen gerçekti). Bizler yönetmek için doğduk. Bunu bu yaşam şeklinin bir parçası olarak kabul etmeye çalışın.

    ..."

    İlluminati çok eski bir oluşumdur. Hatta adının şu bu olması da önemli değildir. Önemli olan ÇOK ESKİDEN BERİ SÜREN GİZLİ BİR YAPI vardır. Bu yapı kendisini EV ve AİLE olarak adlandırıyor. Bu ifadeler yanlış değildir. Şeytan ve ailesi var. Ona katılanlar da çocukları oluyorlar.

    Öyleyse bu insanüstü suç örgütü işlerini arka plandan yürütürken, ön planda bazı ünlüleri kukla gibi kullanıyorsa ve bu kişiler zihin kontrolü yoluyla etkilenerek bazı sembolleri yapıyorlarsa buna şaşmak mı gerekiyor? Ama her oyunun bir süresi olduğu gibi bu ÇOK ESKİ OYUNUN da bir süresi var ve bitmek üzere. Oyuncular yakında oyundan alınacaklar. Bu yüzden onlar da çok korkuyorlar ve hatta korkudan TİTRİYORLAR!

    Yakup 2:19
    Sen Tanrı'nın bir olduğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun. Cinler bile buna inanıyor ve titriyorlar!

    YanıtlaSil
  180. Dünya Egemenliği

    Marduk'un M ve W harfleri günlük hayatta çok kullanılır mı?

    " W "

    Videodaki sayılara değil, W harfine dikkat edin!

    http://www.youtube.com/watch?v=1OyK57zbDKc


    -------------

    MAX sözcüğü ne demektir?

    MAX = AZAMİ

    ---------------

    " M "

    MARDUK

    MA

    M

    M-AX

    MA-X

    --------------

    Biraz İngilizce öğrenelim:

    This is a man.

    This is a bus.

    The man is next to the bus.

    Is the man on the demon?

    Where is the demon?

    There is the demon.

    Can you see the demon?

    The man is visible.

    The demon is unvisible.

    MARDUK is unvisible.

    M is visible.

    W is visible.

    -------------------

    Evet, "M" ve "W" hem çok açıkça görülürler, hem de net görülmezler!

    ----------------

    http://aktuel.pozitera.com/pepsi-maxle-ucan-adam/


    http://www.youtube.com/watch?v=G06xdAEYcjM

    ---------------

    "WM"

    http://wmaraci.com/forum/grafik-tasarim-genel/wmcini-logosuna-goruslerinizi-alabilir-miyim-23956.html

    Saçı ve küpesi zaten açıklanmış. Geriye ne kalıyor?

    Saçı "W" şeklinde.
    Küpesi "W" şeklinde.
    Duman "S" şeklinde.
    W'nun ucu "9" şeklinde.
    İ'lerin ucu "6" şeklinde.
    İki adet İ ve üzerlerinde iki adet 6 var: 66
    Lamba "W" şeklinde, ayrıca piramit şekli de var.

    -------------

    W'nun sırları gerçekten de çokmuş!

    M'nin de sırları çok ama, W daha bir sır dolu görünüyor.

    YanıtlaSil
  181. Dünya Egemenliği

    DÜNYAYI KİM YÖNETİYOR?

    SAHNE ARKASINDAN DÜNYAYI YÖNETENLER KÖTÜ RUH VARLIKLARDIR.

    Dünya Şeytan'ın denetimindedir. Ancak Şeytan bütün dünyayı yönetiyor olsa da, kendisine katılan melekler (cinler) de bu işte kendisine yardım ediyorlar. Bunların sahne arkasından yaptıkları yönetim işi, bir bakıma gizli bir devlet yapılanması gibidir. Şeytan Dünya başkanı rolünde ve cinlerden üst düzey yöneticiler de, Şeytan'a bağlı olarak bütün ülkelerin başında önderlik ediyorlar (Baş kral-yönetici). Ayrıca bu önderlerin altlarında da yine kendilerine bağlı yardımcı krallar (Alt krallar-yöneticiler) bulunuyor. Daniel kitabı bu konu hakkında bazı bilgiler veriyor. Daniel'e gelen bir melek, Pers önderi olan bir cin tarafından 21 gün boyunca engelleniyor ve Pers krallarının (cin yöneticilerin) yanında alıkonuluyor. Bunun üzerine Mikail bu meleğe yardıma geliyor.

    Daniel 10:

    1 Pers Kralı Koreş'in krallığının üçüncü yılında Belteşassar diye çağrılan Daniel'e bir giz açıklandı. Büyük bir savaşla ilgili olan bu giz gerçekti. Daniel görümde kendisine açıklanan gizi anladı. 2 O sırada ben Daniel ÜÇ HAFTADIR yas tutuyordum. 3 Üç hafta dolana dek ağzıma ne güzel bir yiyecek ya da et koydum, ne şarap içtim, ne de yağ süründüm.
    4 Birinci ayın yirmi dördüncü günü, Büyük Irmak'ın, yani Dicle'nin kıyısındayken, 5 gözlerimi kaldırıp bakınca keten giysi giyinmiş, beline Ufaz altınından kemer kuşanmış bir adam gördüm. 6 Bedeni sarı yakut gibiydi. Yüzü şimşek gibi parlıyordu. Gözleri alevli meşalelere benziyordu. Kollarıyla bacakları cilalı tunç gibi parlıyor, sesi büyük bir kalabalığın çıkardığı gürültüyü andırıyordu.

    7 Görümü yalnız ben Daniel gördüm. Yanımdakiler görmediler, ama dehşete düşerek gizlenmek için kaçtılar. 8 Böylece ben yalnız kaldım. Bu büyük görümü seyrederken gücüm tükendi, benzim büsbütün soldu, kendimi toparlayamadım. 9 Sonra adamın sesini duyunca yüzüstü yere düşüp derin bir uykuya daldım.

    10 Derken bir el dokundu, titredim; beni dizlerimle ellerimin üzerine kaldırdı. 11 Bana, “Ey Daniel, sen ki çok sevilen birisin!” dedi, “Ayağa kalk ve söyleyeceklerime iyi kulak ver. Çünkü sana gönderildim.” O bunları söyler söylemez titreyerek ayağa kalktım.

    12 “Korkma, ey Daniel!” diye devam etti, “Anlayışa erişmeye ve kendini Tanrın'ın önünde alçaltmaya karar verdiğin gün duan işitildi. İşte bu yüzden geldim. 13 Pers krallığının önderi yirmi bir gün bana karşı durdu. Sonra baş önderlerden Mikail bana yardıma geldi, çünkü orada, Pers krallarının yanında alıkonulmuştum. 14 Son günlerde halkının başına neler geleceğini sana açıklamak için geldim şimdi, çünkü bu görüm gelecekle ilgilidir.”

    15 O bunları söyleyince, suskun suskun yere baktım. 16 Derken insanoğluna benzeyen biri dudaklarıma dokundu. Ben de ağzımı açıp konuşmaya başladım. Karşımda durana, “Ey efendim, bu görüm yüzünden acı çekiyorum, kendimi toparlayamıyorum” dedim, 17 “Ben kulun nasıl seninle konuşayım? Gücüm tükendi, soluğum kesildi.”

    18 İnsana benzeyen varlık yine dokunup beni güçlendirdi. 19 “Ey çok sevilen adam, korkma!” dedi, “Esenlik olsun sana! Güçlü ol! Evet, güçlü ol!” O benimle konuşunca güçlendim. “Konuşmanı sürdür, efendim, çünkü bana güç verdin” dedim.

    20 Bunun üzerine, “Sana neden geldiğimi biliyor musun?” dedi, “ÇOK YAKINDA DÖNÜP PERS ÖNDERİYLE SAVAŞACAĞIM. Ben gidince GREK ÖNDERİ gelecek. 21 Ama önce Gerçek Kitap'ta neler yazıldığını sana bildireceğim. Onlara karşı önderiniz Mikail dışında bana yardım eden kimse yok.

    ------

    YanıtlaSil
  182. Dünya Egemenliği

    "C: Ailemizin kökü antik zamanların dahi ötesine varır. Elinizdeki kayıtlı tarihin en erken zamanları ve daha ilerisinde AİLEMİZİN ÜYELERİ SAHNE ARKASINDAN ÖYLE VEYA BÖYLE YÖNETİYORLARDI. Atlantis'in oluşumu ve yıkımından dahi daha önceye. Evet bu gelişmeler (TUFAN ve ÖNCESİ) tamamen gerçekti. BİZLER YÖNETMEK İÇİN DOĞDUK. Bunu bu yaşam şeklinin bir parçası olarak kabul etmeye çalışın."

    "Ailemizin kökü antik zamanların dahi ötesine varır.":

    Çünkü Tufan'dan yaklaşık 150 yıl kadar önce bazı melekler isyan ettiler. Ayrıca Şeytan'ın isyanı çok daha önceye gider. Ama bütün bu tarih yine de, onbinlerce, yüzbinlerce yıl geriye gitmez. Milyonlarca yıl geriye giden şey Dünya'nın tarihidir. Ama burada, insanların yine Şeytan tarafından yönlendirmesiyle oluşturulmuş bir zaman algısı sözkonusudur. Ne kadar bilimsel gibi görünse de, bu zaman algısı evrim kuramını desteklemek için oluşturulmuştur. Arkasında Şeytan'ın ve cinlerinin olduğu yanıltmacalardan biridir. Bu tür yanıltmacalarla, insanlara Adem ve Havva'yla ilgili bilgilerin inanılmaz olduğu görüşü benimsetilmek istenmektedir. Adem'in varlığı Mö. 4026 yılına gider. Yaratılış haftası ise onbinlerce yıl daha geriye gider. Ancak hiçbir şekilde milyonlarca yıl değildir. Milyonlarca, hatta milyarlarca yıl geriye giden Dünya'nın yaşıdır. Kayaçların yaşı gerçekten de yüz milyonlarca yıl, hatta milyarlarca yılı bulabilir. Yani bir kayaç tabakası daha oluşurken bile eskidir. Ancak evrim kuramıyla bu kayaçların arasında bulunan herşeyin, bu kayaçların yaşıyla aynı olduğu görüşü yaygındır. Tufan gibi bir olguyu kabul etmeyen bilim, bütün kayaçlarda bulunan fosillerin yaşlarının, bu kayaçların yaşıyla birebir olduğu görüşünü benimser. Oysa tufan esnasındaki yıkımda, herşeyin tufan sularıyla altüst olduğu bir ortamda, birçok canlı sularla sürüklenerek topluca çukur bölgelerde gömülü kalmışlardır. Bunların üzerleri de üstlerini örten çok kalın bir çamur tabakasıyla kaplanmıştır. Biliminsanları, çamur topraktaki kimyasalların bu tabakayı sertleştirerek (çimento-beton) kayaç oluşumuna neden olduğunu da söylerler. Bu tabakaya "flood strata" denilir. Bu konuların detayları çoktur:

    http://www.earthage.org/EarthOldorYoung/scientific_evidence_for_a_worldwide_flood.htm

    http://www.answersingenesis.org/articles/am/v2/n4/geologic-evidences-part-one

    http://www.answersingenesis.org/articles/am/v3/n1/high-dry-sea-creatures

    http://www.answersingenesis.org/articles/am/v3/n2/world-graveyard

    http://www.earthage.org/sea_sloths_and_out_of_order_fossils.htm

    http://unmaskingevolution.com/18-flood.htm

    -------------

    Tufanın yeryüzü üzerindeki etkisini gösteren örneklerden biri (Grand Canyon in northern Arizona) Kuzey Arizona'daki Grand Canyon'dur. İngilizcesi iyi olanlar yukardaki sitelerde bu bilgileri okuyabilirler.

    Atlantis'e gelince, Atlantis gerçekte batan bir ada mıydı?

    ATLANTİS: Tufan öncesi Orta Asya'daki yerleşimin genel bir adı olabilir. Ada olduğu düşüncesi herhalde yanlış bir bilgi. Atlantis'in Tufan'da sular altında kalışı, "Atlantis'in batışı" olarak algılanıyor herhalde.

    "...Atlantis'in oluşumu ve yıkımından dahi daha önceye. Evet bu gelişmeler (TUFAN ve ÖNCESİ) tamamen gerçekti."

    1. Petrus 3:
    18 Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü. Bedence öldürüldü, ama ruhça diriltildi. 19 Ruhta gidip bunları zindanda [yargılanmayı bekleyen tutuklular gibi] olan ruhlara da duyurdu. Bir zamanlar, Nuh'un günlerinde gemi yapılırken, Tanrı'nın sabırla beklemesine karşın bu ruhlar (melekler) söz dinlememişlerdi. O gemide birkaç kişi, daha doğrusu sekiz kişi suyla kurtuldu.

    Yahuda 6:
    Yetkilerinin sınırı içinde kalmayıp kendilerine ayrılan yeri terk etmiş olan melekleri, büyük yargı günü için çözülmez bağlarla bağlayarak karanlığa (mecazi zindana) hapsetti.

    YanıtlaSil
  183. Dünya Egemenliği

    Gerçekte meleklerin, melek olarak cinsiyetleri yoktur. Ancak meleklerden bazıları yanlış arzulara kapıldılar ve erkek olarak maddeleşerek bu cinsel arzuları oluşturdular:

    Yaratılış 6:2
    “Tanrı oğulları bu kızlarla ilgilenmeye başladılar; kızların güzel olduğunu gördüler ve beğendiklerinden kendilerine eşler aldılar”.
    ----

    Tanrı bu melekleri yargıladı ve infaza kadar onları ruhi karanlığa hapsetti. Ayrıca bu meleklerin maddeleşmelerine engel getirdi:

    2. Petrus 2:
    4 Tanrı günah işleyen melekleri esirgemedi; onları zindanlara atıp karanlıkta zincire vurdu [karanlık mağaralarda]. YARGILANINCAYA DEK ORADA TUTULACAKLAR. 5 Tanrı eski dünyayı da esirgemedi. Ama tanrısızların dünyasına tufanı gönderdiğinde, doğruluk yolunu bildiren Nuh'u ve yedi kişiyi daha korudu.
    ----

    Şeytan bu itaatsiz melekleri kendi tarafına çekti ve onların hükümdarı oldu. Bütün dünyayı kontrol etmekte onlardan yararlandı ve yararlanıyor:

    1. Yuhanna 5:19:
    BÜTÜN DÜNYA kötü olanın denetimindedir.

    Matta 12:
    24 Ferisiler bunu duyunca, “Bu adam cinleri, ancak CİNLERİN HÜKÜMDARI Baalzevul'un (Şeytan'ın) gücüyle kovuyor” dediler.
    25 Onların ne düşündüğünü bilen İsa şöyle dedi: “Kendi içinde bölünen ülke yıkılır. Kendi içinde bölünen kent ya da ev ayakta kalamaz. 26 Eğer Şeytan Şeytan'ı kovarsa, kendi içinde bölünmüş demektir. Bu durumda ONUN EGEMENLİĞİ nasıl ayakta kalabilir? 27 Eğer ben cinleri Baalzevul'un gücüyle kovuyorsam, sizin adamlarınız kimin gücüyle kovuyor? Bu durumda sizi kendi adamlarınız yargılayacak. 28 Ama ben cinleri Tanrı'nın Ruhu'yla kovuyorsam, Tanrı'nın Egemenliği üzerinize gelmiş demektir.

    Efesoslular 6:
    11 İblis'in hilelerine karşı durabilmek için Tanrı'nın sağladığı bütün silahları kuşanın. 12 Çünkü savaşımız insanlara[a] karşı değil, YÖNETİMLERE, HÜKÜMRANLIKLARA, BU KARANLIK DÜNYANIN GÜÇLERİNE, KÖTÜLÜĞÜN GÖKSEL YERLERDEKİ RUHSAL ORDULARINA KARŞIDIR [Şeytan ve cinleri]. 13 Bu nedenle, kötü günde dayanabilmek, gerekli her şeyi yaptıktan sonra yerinizde durabilmek için Tanrı'nın bütün silahlarını kuşanın.
    ----

    Şeytan, bu meleklerin de katılımıyla Dünya'da kendi ortamını oluşturdu ve bu ortamın tanrısı oldu:

    2. Korintoslular 4:4:
    Tanrı'nın görüntüsü olan Mesih'in yüceliğini bildiren müjdenin ışığı imansızların üzerine doğmasın diye, BU ORTAMIN TANRISI onların zihinlerini köreltmiştir.
    ----

    Şeytan bu dünyanın gizli hükümdarıdır:

    Yuhanna 14:30 İsa:
    Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü BU DÜNYANIN HÜKÜMDARI (Şeytan) geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur.
    ----

    Şeytan ve cinleri çoktandır göklerden yeryüzüne atıldılar ve zamanı azaldığı için çok öfkeliler. Dünya'nın şimdiki kötü durumu onların bu öfkeleri yüzündendir:

    Vahiy 12
    7-8 Gökte savaş oldu. Mikail'le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden GÖKTEKİ YERLERİNİ YİTİRDİLER. 9 Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte YERYÜZÜNE ATILDI. 10 Bundan sonra gökte yüksek bir sesin şöyle dediğini duydum:

    “Tanrımız'ın kurtarışı, gücü, egemenliği
    Ve Mesihi'nin yetkisi şimdi gerçekleşti.
    Çünkü kardeşlerimizin suçlayıcısı,
    Onları Tanrımız'ın önünde gece gündüz suçlayan
    Aşağı atıldı.
    11 Kardeşlerimiz Kuzu'nun kanıyla
    Ve ettikleri tanıklık bildirisiyle
    Onu yendiler.
    Ölümü göze alacak kadar
    Vazgeçmişlerdi can sevgisinden.
    12 Bunun için, ey gökler ve orada yaşayanlar,
    Sevinin!
    Vay halinize, yer ve deniz!
    Çünkü İblis ZAMANININ AZ OLDUĞUNU BİLEREK
    BÜYÜK BİR ÖFKEYLE üzerinize indi.”
    ----

    Armageddon'da bu dünya ortamının hükümdarının egemenliğine son verilecek ve göklerden atıldığı gibi Dünya'dan da dışarı atılacak:

    Yuhanna 12:31
    "Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu dünyanın egemeni şimdi dışarı atılacak.

    YanıtlaSil
  184. Dünya Egemenliği

    Şeytan gerçekten öfkeli mi? Evet, gerçekten de çok öfkeli. Zihin kontrolüyle siparişini verdiği heavy metal müzik Marduk'un ruh halini çok iyi yansıtıyor. Peki Marduk gerçekten Şeytan mı? Marduk en azından bir MELEK ve EJDERHA olduğunu kendisi söylüyor.

    "I am THE angel and THE dragon..."

    Ne demiyor?: Ben BİR melek ve BİR ejderhayım.

    Ne diyor?: Ben O (bildiğiniz) melek ve O (bildiğiniz)ejderhayım.

    Gerçekten Şeytan olup olmadığını şarkının sözleri söylüyor zaten.

    Şeytan o kadar öfkeli ki, bütün insanları öldürmek istiyor. Bu amaçla var gücüyle çalışıyor. Amacı bütün "Dünyanın Cenazesi"nin kaldırılmasını sağlamak:

    DÜNYANIN CENAZESİ

    http://en.wikipedia.org/wiki/World_Funeral

    http://en.wikipedia.org/wiki/File:Marduk-WFr.jpg


    WORLD FUNERAL


    May your joy pass horrifying lamentation

    What is left of your lives endure eternal dread

    Let the hungry be befalled by merciless starvation

    Life expelled no compassion soon we are all dead

    God spawned me to set the end free

    After me nothing is meant to be

    God spawned me to kill you all

    I am world funeral

    From the east to the west with plaugebearing steps I march

    My sharp arrows of instant death I shoot in every beating heart

    I will not spare you; I will not care how much you cry

    I am the face of death; weep you humans now you die

    Violent death is storming from all corners of the earth

    I burn the ground poison the air, all seas and every well

    I crush all kingdoms, I kill all men I, crush anything of worth

    I unlock the dusty gates of hell

    I points spears of pure black death at each and everyone

    At all the unborn I laugh in spite, I killed you before your life began

    I am the angel and the dragon bringer of orion's curse

    On wings of death without a heart I tore apart the universe


    http://tr.wikipedia.org/wiki/Marduk_(m%C3%BCzik_grubu)

    ----

    Marduk ve cinleri (Agartalılar!) insanların bir DÜNYA CENAZESİNİN KALKMASI için çok yardımcı oluyorlar! Bunun gerçekleşmesi için insanlara bayağı YARDIM (!) ediyorlar. Şimdi olmasa da, zamanı geldiğinde bu yardımdan yararlananlar, Marduk ve Agartalıların kendilerine YAPTIKLARI YARDIMLARIN İDRAKİNE T A M OLARAK GİRECEKLER.

    "İnsanlığın Agartalıları bu şekilde tanıyacak olması en hayırlı yol olarak tespit edilmiştir. İNSANLIK BU ŞEKİLDE KENDİLERİNE YAPTIĞIMIZ YARDIMLARIN İDRAKİ İÇİNE TAM OLARAK GİRECEKTİR. Bizler kendimizi daha önceki celselerimizde belirttiğimiz gibi dünya insanına gösterdikten sonra, onların kötü niyetli olanlarının, yeryüzünden ayrılması gerekenlerinin toplanıp yukarı aleme intikal işine karışmayacağız. Açıkçası biz yeryüzündeki bu geçişe fiziki manada yardımcı olmayacağız. Yani insan öldürmeyeceğiz. Bu bizim görevimiz değildir. Bize düşen görev değildir. AMA ONLARIN İLAHİ ALEME İNTİKALİNDE HER TÜRLÜ YARDIMCI GÖREVLERİ YAPIYORUZ. Aslında o olay şu anda bile cereyan etmektedir. Ama ciddi ölçüde, HERKESİN CİDDİ ÖLÇÜDE FARKINA VARACAĞI TOPLU GEÇİŞLER HENÜZ BAŞLAMAMIŞTIR."

    Ama sonra ciddi ölçüde farkına varacaklar ki, Marduk bunları boşuna söylememiş:

    "I unlock the dusty gates of hell"

    YanıtlaSil
  185. Dünya Egemenliği

    İlluminati diye bir örgüt var mıdır? Bu soruya belki iki farklı şekilde yanıt verilebilir:

    1: YALNIZCA insanlardan oluşan bu çapta gizli bir örgüt yoktur.

    2: İnsanların da kullanıldığı, ancak işlerin yürütülmesinde büyük payın kötü ruhi varlıklarda olduğu, dünya çapında gizli bir oluşum vardır. Bu oluşum "İlluminati" adı altındaki örgüt kurulmadan binlerce yıl öncesinden beri vardır. Bu örgütün en başta kullandığı yönetim aracı ise "Canavar 666" adı verilen örgütlenmedir.

    Şeytan'ın perde arkasından yönettiği bu dünyayı, perdenin önünden yöneten Canavar 666'dır ve gizli bir şey değildir.

    Vahiy 13:1-2, 18 O sırada bir canavarın denizden çıktığını gördüm; on boynuzu, yedi başı ve boynuzları üzerinde on tacı vardı, başları üzerinde küfürlü isimler yazılıydı. Gördüğüm canavar leopara benziyordu. Fakat ayakları ayı ayakları gibi, ağzı aslan ağzı gibiydi. BU CANAVARA GÜCÜNÜ VE TAHTINI VEREN EJDERDİ; ONA BÜYÜK YETKİ DE VERMİŞTİ. (...)

    İşte bu, hikmet gerektirir: Aklı olan, canavarın sayısını hesaplasın. Çünkü insana ait bir sayıdır. Onun sayısı ALTI YÜZ ALTMIŞ ALTIDIR.
    ----

    Evet Şeytan İsa'ya ne demişti:

    "TÜM BUNLARIN YETKİSİNİ VE İHTİŞAMINI SANA VERECEĞİM, ÇÜNKÜ O BANA TESLİM EDİLMİŞTİR; İSTEDİĞİM KİŞİYE VERİRİM."
    ----

    Vahiy'de ne diyor?

    "BU CANAVARA GÜCÜNÜ VE TAHTINI VEREN EJDERDİ; ONA BÜYÜK YETKİ DE VERMİŞTİ."

    İnsanların bu konularla ilgili algılamaları nasıl olursa olsun, içinde insanların da kullanıldığı, fakat asıl yönetimin karanlık güçlerden oluştuğu insanüstü bir yönetim gerçekten de vardır. Bu insanüstü yönetim tarih boyunca işlerini "sahne arkasından öyle veya böyle yönetiyorlardı" ve hala daha yönetiyorlar. Kendilerini gizlemek ve ön planda insan unsurlarını kullanmak onlar için zor bir şey değildir. Bazı sembolleri kullanmaları ve dikkat çekmek istemeleri de doğaldır. Belki bunları da yapmayacak olsalardı, kendilerini tümüyle gizleyebilirlerdi. Ancak, anlaşılan egolarını tatmin etmek için arada bir "biz burdayız" türünden mesajlar vermeyi seviyorlar. Bunları da yapmayacak olsalardı ve tamamen gizli kalsalardı, insanlar bunların hiç farkında olmadıklarından işin tadını çıkaramayacaklardı. Yani insanların üzerinde hüküm sürmenin tadını çıkarmak için, insanlar tarafından kendilerinin üstün konumlarının belli bir derecede farkedilmesini sağlamak hoşlarına gidiyor olsa gerek. Herhalde bu nedenle zihin kontrolü yoluyla, devamlı kendi sembollerini dünyanın heryerinde ortaya seriyorlar:

    "... Deşifre Edilmekten Hoşlanırız ! Büyüklüğümüzü Ve Gücümüzü Görürler ! ..."

    Şimdilik "dünyanın bütün ülkelerini" Şeytan yönetiyor. Çünkü "bunlar" ona "teslim edildi". "Bütün bunların yönetimini ve zenginliğini" kendisine tapınanlara verebilir. Bu nedenle dünyada bazı aileler ANORMAL ÖLÇÜDE zengin ve güçlü olabilirler:

    S: Roger, bir lokantadaydınız. Ne oldu?

    R: Orada oturup en sevdiğimiz alkollü içecekleri içiyorduk. Konuşurken grup şefi şunu dedi. "Ben güç istiyorsam, gücün kaynağına giderim." "Sizce nasıl bu kadar ünlü oldum sanıyorsunuz" dedi. Ben de şunu dedim: "Şanslı olmalısın." "Şans diye birşey yoktur" dedi. "YA SİZİN İÇİN ÇALIŞAN BİR GÜÇ VARDIR BİR YERLERDE, YA DA BU DÜNYADA BİR YERE GELEMEZSİNİZ. Benim iş alanımda en azından." Oradan da RUHLARA T A P I N M A K T A N konuşmaya başladık.

    ...

    S: Bu şükür celselerine katıldığınızda neler yapılıyordu?

    R: Birçok BAŞARI HİKAYESİ anlatılıyor. ÜSTAT BENİM İÇİN ŞUNU YAPTI, BUNU YAPTI.

    S: Bu ruhlara tapınma sizi kişisel olarak ne zaman etkilemeye başladı Roger?

    R: Çok uzun sürmeden papaz bize artık ruhlara güvenmemiz gerektiğini ve BİZİM İÇİN BİR ŞEY YAPMA HAKKINI vermemizi söyledi. “SEÇEBİLECEĞİNİZ BİR TAKIM HEDİYELER VAR” dedi.
    ----

    YanıtlaSil
  186. arkadaşlar ben onu bunu bilmem ama anladığım kadarıyla ALLAH la şeytan yarışıyormuş gibi bi imaj sergileniyor bence yanlış ALLAHIN DEDİĞİ OLUR diye kalıplaşmış bi söz var bunu kulak ardı etmeyelim

    YanıtlaSil
  187. Dünya Egemenliği

    Yarış yok DAVA var.

    "R: Bunlar İYİ VE KÖTÜ ARASINDAKİ DAVA kapanmadan önce, dünyanın (insanların) çoğunluğunu elde etmeyi sağlayacak olan büyük plandır. Özgün bir şekilde yapılacak. Bu büyük plan. İnsanlar bu fikirleri yutacak. Çünkü ruhlar, ifritler, kendilerini uzak gezegenlerden ve galaksilerden gelen ve onları, dikkat edilip, ciddi bir önlem alınmazsa dünyanın yok olacağına karşı uyarmaya gelen varlıklar olarak tanıtacaklar. (UFO - ATLANTİS - AGARTA)"

    Şeytan'ın Tanrı'ya güç bakımından rakip olması mümkün değildir. Şeytan bunu yapacak kadar aptal olamaz. Bunu yapacak olsaydı hemen o anda yok olmuş olurdu. Bunun yerine Tanrı'ya karşı bazı iddiaları ortaya atmayı uygun buldu. Bunlar Tanrı'nın adının saygınlığını lekeleyen iftiralardı. Şeytan'a bu yüzden "İftiracı" anlamına gelen İBLİS de denir.

    Tanrı için iki yol vardı. Ya Şeytan'ı hemen yok edecek, ya da önce Şeytan'ın ortaya attığı iftira niteliğindeki iddialarını kanıtlaması için ona bir fırsat verecekti. Tanrı Şeytan'a bunları kanıtlaması için bir fırsat vermeyecek olsaydı ve Şeytan'ı hemen yok etseydi, Şeytan'ın bütün iftiraları da Şeytan'la birlikte ortadan kalkmış olmayacaktı. Şeytan'ın iddiaları hep akılları kurcalayan bir soru işareti olarak kalacaktı.

    Tanrı bu yüzden bu meselenin halledilmesi için bir zaman ayırdı. Şeytan'a yüzde yüz olmasa da, iddialarını kanıtlama fırsatı sunacak derecede bir serbestlik tanıdı. İşte Şeytan'da bu serbestlikten yararlanarak bütün dünya üzerinde egemenlik sürüyor. Asıl amacı iddialarını kanıtlamak değil elbette, çünkü bunların yalan olduğunu ve kanıtlayamayacağını kendisi de biliyor zaten. Öyleyse geriye tek bir amacı kalıyor. Bütün herkesi kendisiyle birlikte yok oluşa sürüklemek! Bunun için var gücüyle çalışıyor. Üstelik gitgide zamanı doluyor ve mahkeme günü yaklaşıyor. BU DAVA YAKINDA KAPANACAK!

    Daniel 7:9-10:

    “Ben bakarken
    Tahtlar kuruldu,
    Eskiden beri var Olan yerine oturdu.
    Giysileri kar gibi beyaz,
    Başındaki saçlar yün gibi apaktı.
    Tahtı alev alev,
    Tekerlekleri kızgın ateş gibiydi.
    Önünden ateşten bir ırmak çıkıp akıyordu.
    Binlerce binler
    O'na hizmet ediyordu;
    On binlerce on binler
    Önünde duruyordu.
    Mahkeme kuruldu,
    Kitaplar açıldı.

    -----

    Gerçekten bir DAVA mı var?

    DAVA

    YanıtlaSil
  188. bi bok anlamadığım gerçeği *-*

    YanıtlaSil
  189. ADIM ALEYNA DEMİRKAYA ( e posta istemesinler diye anonim yaptım da :D )Her gördüğünüz şeye illüminati demeyin unutmayın illüminati gizli bir örgüt her yerde kendini belli etmez ayrıca jusit , rihanna(illüminati prensesi) , demi , lady gaga ,beyonce , madonna(illüminati kraliçesi)jay-z , miley.... daha bissürü war türkiyeden tarkan , acun ve sertap erener illüminati One Direction'a illüminati diyenler yanılıyor ewt eskiden illüminatiydi ama SİMON COWELL yüzünden ( x factor jürisi ) simon One Direction'u illüminati yapmak için müzik piyasasında yardım etii we onları zorla illüminati yaptı :D BEN ONE DİRECTİON VE LOUIS TOMLINSON 'UN EN BÜYÜK HAYRANIYIM :D onların her şeyini biliyorum o yüzden benle One Direction illüminati diye tartışmayın Ayrıca Zayn Müslüman ve Louis de Müslüman olmak istiyo..! ve taylor swift illü değil bu çok tartışıldı onu sewmiyorum ama illü değil arkadaşlar :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İllü, insanları İLLÜ yapmaz, onları kullanır,ONE DİRECTİON yada justin bieber onlar için ancak birer reklam levhasıdır onlar gibi boş insanlarla İLLÜnün tek işi reklamdır yoksa onların tapınaklarından içeri bile almazlar, ben şu yorumu yapan kişiyim
      "İLLİMÜNATİ aslında aydınlanmak demek, bu şey hakkında iki kitapta güzel anlatımlar buldum, birincisi MELEKLER VE ŞEYTANLAR(Dan BROWN), ikincisi adı tek kez geçmemesine rağmen SON NOKTA KRALLIĞI/AHENKLERİN KRALİÇESİ (Selçuk Jude Sam)
      Son Nokta Krallığındaki anlatımda anlatılan çok gizemli hatta en gizemli denilen THE denilen örgüt belki İLLİMÜNATİ ya da onun tam zıddıdır bilemiyorum ama bildiğim İLLİMÜNATİnin adı aslen bu değil."

      Sil
  190. İLLİMÜNATİ aslında aydınlanmak demek, bu şey hakkında iki kitapta güzel anlatımlar buldum, birincisi MELEKLER VE ŞEYTANLAR(Dan BROWN), ikincisi adı tek kez geçmemesine rağmen SON NOKTA KRALLIĞI/AHENKLERİN KRALİÇESİ (Selçuk Jude Sam)
    Son Nokta Krallığındaki anlatımda anlatılan çok gizemli hatta en gizemli denilen THE denilen örgüt belki İLLİMÜNATİ ya da onun tam zıddıdır bilemiyorum ama bildiğim İLLİMÜNATİnin adı aslen bu değil.

    YanıtlaSil
  191. Ne olduğunu bilmeyen bi velete sorsan "ben illimünatiye karşıyım der",ya bi siktirin gidin işiniz gücünüz yok mu sizin?

    YanıtlaSil
  192. Çoğunuz cebinde ekmek parası olmayan ergenlersiniz :D böyle zengin ve güçlü bir kurumun yanından bile geçemezsiniz birde aranıda karşı gelmeye çalışanlar var

    YanıtlaSil
  193. illimünati ne dir amk boş muhabbet asıl onlar kimmm şeytana tapan mı yoksa bi örgüt mü amaçları ne ?

    YanıtlaSil